17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Gürcistan’dan geri dönüş

Nisan ayını hazırlık ve planlama ile geçirdikten sonra Mayısın beşinde, Antalya’dan binip otobüse 24 saat sonra Sarp Sınır Kapısından Gürcistan’a girdim.

Akşama kadar Batum’da dolaştım. Fotoğraflarını çektim. Batum geçen sene gördüğüm Batum değildi. Neredeyse yüzde yüze yakın bir değişim ve gelişimle tam bir turizm merkezi olmuştu.

Esnaf ve iş yerlerinde çok sayıda Türk varken, gelen turistin de yarıdan fazlası Türk’tü. Ve şimdi Azeri azınlıkktan başka, Acaralar da Türkçe öğrenmiş. Bu yüzden, geçmişte 300 seneden fazla Osmanlı yönetiminde kalan ve sınırlarımızdan 20 km. uzaklıktaki Batum Türkiye’nin bir parçası gibiydi.

Batum otogarında Türk otobüs firmaları

Batum’da geceyi Türklerin işlettiği bir otelde geçirdikten sonra sabah, Tiflis-Baku-Tebriz otobüsüyle İran’a gitmek için otogara vardığımda, böyle bir otobüsün olmadığını gördüm. İran otobüsleri Azerbaycan yönetimine dalanmaktansa, Türkiye’den dolanmayı tercih ediyoruz dediler.

Bu durumda Türkiye’ye yeniden giriş yapıp, aynı gün tekrar İran’a çıkış yapacaktım ama üzülmedim. Çünkü Azerbaycan polisinin yüzünü görmeyi ben de istemiyordum. Geçen yıl Azerbaycan’da tam anlamıyla bir hayal kırıklığı yaşamıştım.

Çoruh Nehri kıyısında yol.

Ayrıca bu yolculuğun Türkiye üzerinden olmasının en güzel tarafı, Çoruh Vadisini baştan sona görmem oldu. Aslında bir Doğu gezisi sırasında Kars, Ardahan, Artvin üzerinden Hopa’ya inmiştik. Ama bu kez gittiğimiz yol, Artvin’den Çoruh vadisini izleyerek Erzurum’a gidiyor ki; bu vadinin içinde Çoruh’un akış yönünün tersine akan bir yolda ilerlemek, gerçekten olağanüstü bir güzellik ve duygu yoğunluğuydu. Çoruh vadisi çok derin, çok uzun ve harika bir kanyondu.

Yeni yol yapımı, safi tünellerdi sanki. Tüneller, tüneller, tüneller… Tepeden geçen yeni yol tüneller ve viyadükler. Ama çoğu yerde yine vadi tabanında eski yoldan gidiyoruz. İnsanlar doğallığı iliklerine dek hissetmek istiyorsa, bu yoldan en az bir kez geçmeli diye düşündüm. Kovboy filmlerinin doğasını da, eksiksiz yaşayabilirsiniz burada…

Zencan’da Tarihi Sengi Kervansarayının zulalarında nargile içen sevgililer

İran’a Tebriz’den girince gezi planımda değişiklik yapmak zorunda kaldım. Benim planımda, Tebriz arabası Azerbaycan sınırını geçince inip Erdebil’e geçecektim. Oysa şimdi bu araba Türkiye üzerinden girip, Tahran’a kadar gidiyordu ve nerede inersen in, fiyat aynıydı.

Geçen yılki gezimde bu bölgede gezemediğim tek yer Zencan’dı. Bu yüzden otobüsten Zencan’da indim. Zencan, Türk Tarihi açısında önemli bir merkez. Türklerin en yoğun olarak yaşadığı eyaletlerden, Zencan Eyaletinin başkenti. Ve 600-700 bin nüfuslu yüksek bir bozkır kenti.

Zencan’da şehrin sokak ve meydanlarını, Tarihi Reşhurhane (çamaşırhane), Pazar, halı müzesi, Sengi Kervansarayı ve Merdan-ı Nemeki (mumyalar müzesini) gezdim. Bunları ilerde Zencan’ı yazdığım zaman ayrıntılı olarak anlatacağım.

Fakat şu kadarını söylemeden geçemeyeceğim, burada gördüğüm tuz adam mumyası beni çok etkiledi. Tuz adamın binlerce yıl önceki elbise ve ayakkabılarını gördükten sonra sıradan insanın hayatında binlerce sene hiçbir şeyin değişmemiş olduğu kanaatine vardım diyebilirim.

Erdebil’de Safavi külliyesi. Önde sağda büyük silidir, kurucu Safiyüddin Erdebili’nin, Ortada küçük silindir Şah İsmail’in türbeleri.

Zencan’dan Erdebil’e kestirme gidebileceğimi düşünmüştüm; ama Elburuz Dağları geçit vermediğinden, Tebriz üzerinden gitmek zorunda kalınca yolu epeyce uzattım.

Erdebil’in muhteşem bir havası var. Düşünün ki Hazar denizine kuş uçuşu 40-50 kilometre, ama 1400 metre yükseklikte. Arkasında yüksekliği 5000 metreye yaklaşan Sebelan Dağı var.

Erbil’in doğal durumunu, Hazar ile 4800 metre yükseklikteki Sebelan’ın 1400 metresinde bir balkon, bir taraça gibi düşünebiliriz. Fakat balkon dediğim, öyle yamaç veya dar bir alan değil; uçsuz bucaksız görünen dümdüz bir ova… Bitek ve çok verimli bir arazi.

Erdebil de, Tebriz gibi, nüfusunun hemen tamamı Türk olan Erdebil Eyaletinin merkezi. Kent nüfusu 700-800 bin civarında. Burada üç gün içinde gezdiğim yerleri yazmak, çok yer tutacağından, “Erdebil mutlaka herkesin gezmesi gereken bir tarih hazinesi” demekle yetineceğim.
 

Yayın Tarihi : 28 Ekim 2012 Pazar 21:34:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?