18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

İran’da Kadın

Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, dünyada İran’ı değerlendirenler bu değerlendirmelerinde birinci kriter olarak rejimini ele almakta ve bu rejimin bir sonucu olarak da, kadın haklarının bulunmaması ve kadının aşağılanması, örtünmenin kadına dayatılması gibi gerekçelerle, bu ülkede baskıcı, despot bir sistem olduğu ileri sürülmektedir. Yani doğrudan veya dolaylı olarak bu değerlendirmelerin odak noktasını kadınlar oluşturmaktadır denilebilir.

Tebriz El Goli (İl Gölü) parkında bir kadın heykeli

Bu yargılamalarının gerekçesi de, kadının örtünmek mecburiyetinde olmasıdır. Bu zorunluluksa İran’daki insan haklarını, adalet ve demokrasi kavramlarının tamamını silip süpürüp gitmekte ve İran denilince aklımıza despot ve dayatmacı, keyfi bir devlet anlayışı gelmektedir.

Ne yazık ki ben de böyle düşünüyordum. Hatta İran’da sokakta, parkta gezinen kadın göreceğimi düşünmüyordum. Araba kullanan, ticaret yapan, işyerinde veya devlet dairelerinde çalışan kadın göreceğimi düşünmüyordum. Bu yüzden İran’a gelince şaşırıp kaldım. Çünkü her yerde kadın vardı ve neredeyse sokakların, parkların ve camilerin kesin egemeni kadınlardı.

Düşünmediklerimle karşılaşınca şaşırdım. Hatta ilk günler ne olur ne olmaz başıma bir iş gelir endişesiyle kadınlara bir soru sormaya bile çekiniyordum. İlginçtir İran’da karşılaştığım her yabancı da benim gibi aynı şaşkınlık içindeydi.

Yani İran’da gerçekten de kadın örtünmek zorundaydı, ama buna bağlı olarak hayal ettiklerimizin hiç birisi doğru olmadığı gibi, hatta bazı alanlarda kadın haklarının daha ileri olduğu bile söylenebilirdi. Örneğin İslam’da örtünmek bir bakıma eve kapanmaktır. Kaç göç olayıdır. Sakınmak, saklanmak anlamlarına da gelmektedir. Oysa İran kadını saklanmak, kapanmak, erkekten sakınmak söyle dursun, sokaklarda, parklarda ve camilerde erkeklerden daha fazlaydı. Tam bir kendine güven içinde, sanki buraların egemeniydi.

Sokaklarda erkekten çok kadın var; fakat başı örtülü.

Gerçi dışarıda duyduklarımızdan örtünmek doğruydu. Yani kadın bedenini ve başını örtmek zorundaydı. Fakat başını örtmekle tüm hakları nasıl kayboluyordu ve biz bunu nasıl bu şekilde düşünmüşüz bilemiyorum. Yani eğer kadın hakları bir kadının başını örtmesi veya açmasına bağlı bir kavram ise, İran’da kadın hakkı diye bir şey yoktu. Çünkü kesinlikle başını örtmek zorundaydı.

Fakat kadın hakkı yaşamın her alanına kadının eşit koşullarda katılımı ise, İslam ülkeleri içinde benim gördüğüm eşite en yakın ülke İran’dı. Ve bu yalnızca benim düşüncelerim değil, İran’da karşılaştığım hemen her yabancının, İran’ı gezen hemen her gezginin hayret ve şaşkınlıkla fark ettiği bir durum tespiti idi.

Evet, İran’da kadının başı örtülmüş, ama kadın eve hapsedilmemiş. Başı örtülmüş ama kadın hayatın her alanına erkekle beraber katılıyor. Çalışma hayatının hemen her alanında İran kadınının, Türkiye’deki kadından geri kalan bir tarafı yok. Hani Anadolu kadını gibi, evde, el sanatları alanında, tarlada bahçede ve hayvancılık alanlarında İran kadını da bizdekinin aynısıdır.

İran’da kadın giysileri satan bir mağazanın vitrini

Fakat bunların dışında bugün İran’da kamu kesiminde çalışanların da yüzde kırkını kadınların oluşturduğu belirtilmektedir ki; bu oran Türkiye’den ve pek çok gelişmiş Avrupa ülkesinden daha yüksektir. Hatta kamu da çalışan kadınların yöneticilik pozisyonunda da, 1997 yılına göre yüzde 300 bir artış sağlanarak Müdür statüsündeki kadın sayısı 3500’e ulaşmıştır.

Seçme ve seçilme hakları açısından da, erkeklerle eşit haklara sahip olup, 290 sandalyeli İslami Şura Meclisinde 13 kadın milletvekili bulunmaktadır. Yerel seçim sonuçlarına göre de, 783 kadın yerel İslami Meclislere asıl üye olarak seçilmiştir. Cumhurbaşkanı danışmanlığı ve bazı bakanlıkların dışında, 342 genel müdürlüğün başında da kadınlar bulunmaktadır.

Eğitim öğretim açısından da İran kadını erkeğinden geride değildir. 1999-2000 Öğretim yılı verilerine göre ülke genelinde, ilk ve orta öğretim düzeyinde eğitim gören öğrencilerin % 47’si ve üniversiteye hazırlık okuyan öğrencilerin % 60.4’ü kız öğrencilerdir Yine 2000-2001 Öğretim yılında üniversite giriş sınavında başarılı olanların % 60’ı da kız öğrenci olup, üniversitelerdeki toplam kız öğrenci oranı da % 33’e ulaşmıştır. Yani bizim dışarıdan bakıp, Suudi Arabistan düzeyinde hayal ettiğimiz İran kadınının bugünkü İran kadınıyla uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur.

Belli ki, dışarıdan İran’ı kadının başörtüsüne göre değerlendirenler İran kadınını Suudi Arabistan kadını, İran İslam Cumhuriyetini de, Suudi Krallığı gibi düşünmüşlerdir. Doğrusu ben kendim de, İran’daki her şeyi nasıl bir başörtüsü ve Arabistan şeriatına göre düşünebilmiş ve kurmuşum akıl erdiremiyorum.

Hani İran rejiminin fevkalade çağdaş bir rejim olduğunu falan da savunmuyorum, ama dünyadaki cumhuriyetlerin de öyle alt sıralarında falan da değil. Ayrıca dünyadaki cumhuriyetlerin ne kadar cumhuriyet olduğu da ortadadır. Özellikle de Suudi Şeriatıyla falan da asla kıyaslanamaz. Hatta İslam dünyasının yönetim alanında en iyi iki ülkesini seçmek gerekirse, bunun birisi Türkiye ise öbürü İran’dır diye düşünüyorum.

Sokaklarda genellikle kadınlar erkeklerden daha çok

Burada gördüklerimden sonra diyorum ki, İran’da kadının başı örtülmüş, ama bu örtü, dışarıdan İran’a bakanların beyinlerini örtmüş. Hatta gözlerini bağlamış olmalı ki, kafalarımızda çok yanlış bir İran fotoğrafı yaratılmış diye düşünüyorum.

Benim anlayabildiğim kadarıyla İran’da kadın haklarını rejime bağlamak da pek doğru bir yargı değil. Çünkü rejim ne olursa olsun İran kadını inanmadığı bir şeye, öyle kolayca boyun eğecek yapıda bir kadın değil. Her şeyden önce kendine güveni tam, kompleksiz, sade ve gerçekçi bir yapısı var.

Bunu nereden anladım? Hani söylemiştim ya, peşin yargılarım nedeniyle kadınlardan kaçıyordum diye … Fakat bir gün Isfahan’da baktım, cadde boyunca hep kadın… Danışacak bir erkek yok yakınlarda. Ben de bütün cesaretimi toplayarak, kara çarşaflı, orta yaşlı bir kadına gideceğim yeri sordum.

Farsça bir şeyler söyledi ben anlamadım. Benim Türkçe söylediklerimi de o anlamadı. Tam umudu kesip geri dönerken gelip omzuma dokundu. Az ilerdeki sokaktan sağa dönmeyi anlatmaya çalışıyordu sanıyorum. Fakat anlamadığımı düşünerek bir anda sol bileğimi yakalayıp köşeye kadar beni götürdükten sonra “İşte burası” dercesine, gideceğim yeri bana gösterdi.

Düşünün şimdi, Türkiye’de yüksek tahsilli ve hatta sınıf arkadaşı başörtüsüz bir bayanla bir bay bile, bir birlerinin bedenine, örneğin omzuna, eline vs dokunması ne kadar olağan bir durumdur? Bunun nedeni kendine güvenmek değil midir?

Peki bu durum nasıl oluşmuş? Aynı Ortadoğu kadını bizde dinsel baskıları aşıp, başını açıp, modern bir görünüm kazandığı halde kadın erkek ilişkilerinde neden İran kadını kadar cesur değil, neden daha içe dönük, güvensiz ve daha tutucu bir yapıya sahiptir?

Ne kadar doğru sayılabilir bilemiyorum ama ben bu durumu yine dine ve İslam’a bağlıyorum. Şöyle ki: Sünni mezheplerde kadın erkek eşitsizliği daha doğrusu bir erkek egemenliği söz konusu iken, Şia’da bu eşitlik camide başlamaktadır. Orada ibadet için kadın erkek herkes tanrının huzuruna birlikte varmaktadır.

Tarih boyunca Tanrıya ibadet için yapılmış olan ibadethaneler aynı zamanda insanların toplanma ve sosyalleşme yerleri olmuştur. Çünkü tapınaklar insanların birbirleriyle en çok karşılaştığı, insanlar arası temas ve iletişimin en gönüllü ve hem de biraz da zorunlu olarak sağlandığı mekanlardır.

Hemedan’da İmam Abdullah mescidinin kadınlar bölümü

İslam dini ve onun camilerine bu açıdan bakıldığı zaman, Sünni mezheplerde kadınlar bu toplumsal olayın dışında iken, Şia’da kadın bütün ibadet alanlarında, erkekle eşit koşullarda bu sosyalleşme faaliyetinin içindedir. Çünkü Şia’da tüm camiler kadınlar ve erkekler bölümü olarak, ortasından ikiye bölünmektedir.

İran kadının başka bir özelliği de, bakımlı, makyajlı ve yaşama bağlı olması. Kara çarşafla yüzünün çoğu örtülü olanı da, türbanlı veya saçlarının yarısı açıkta kalanı da, genellikle makyajlılar. Bu durum zaten pazarlardaki makyaj ve parfümeri mağazalarının çokluğundan da anlaşılıyor.

Ve yine pazarlardaki mağazaların vitrinleri, İran kadınının dünyadaki modayı da yakından izlediğini gösteriyor. Fotoğraflardaki giysiler aslında dışarıda rastlayabileceğimiz cinsten değil. Fakat evlerde, aile ortamlarında ve kadınlar kendi aralarında bu giysileri giyiyorlarmış.

Modern kadın giysileri satan mağazalardan birisi

Şimdi bu Şeriat yönetimindeki İran kadınını, Laik Azerbaycan kadını ile karşılaştırdığım zaman bunlar onlara göre neredeyse bin yıl ilerdeler. Azerbaycan’ın sokaklarında kadın neredeyse yok gibidir. Örtünme mecburiyeti olmasa da, genelde hemen tamamına yakını örtünür. Çoğunluğu yalnız kendi başına bakkala bile çıkamaz. Eve hapsedilmiş bir mahkum gibi… Sokakta parkta, çalışma hayatında yok sayılır. Makyaj yapsa bar kadını sayılır. Bakımsız, güvensiz, erkeğe emanet bir canlı gibidir. Oysa İran’da örtünmenin dışında bunların hiç birisi yok. Hatta kadınlar daha özgür gibi geldi bana.

Azerbaycan ve Gürcistan’dan farklı olarak İran’da insanlar, belli bir otorite baskısının (komünizmin) yılgınlığı içinde de değiller. Özgür düşünüp, devlet ne denli baskı ve ağır cezalar önerse bile düşündüğünü cesaretle söyleyebiliyorlar. Ve en önemlisi, dünya İran’ı ne denli dışlasa da, İran bölgedeki diğer ülkelere göre dünyaya en çok entegre olmuş durumda. Örneğin Azeri kadını “Ben Antalya’ya gitmem; orada çıplaklar var” derken, İran kadını Antalya’ya da, dünyanın başka bir yerine de gitmekten çekinmemektedir.

Bana göre burada İran’ın tek eksiği, örtünmenin dayatılmış olmasıdır. Öyle sanıyorum ki, isteğe bağlı da olsa, İran kadınının büyük çoğunluğu yine örtünmeye devam edecektir. Ayrıca örtünme zorunluluğunun yabancılara ve Hıristiyan halka da dayatılması, İran turizmini olumsuz olarak etkilemekte ki; bu durum: İran’ı dış dünyaya da kapatmaktadır. Bu yüzden İran’ın gerçek anlamda tanıtımını da engellemekte ve hayali İran senaryolarıyla, insanların kafasında bir korku ülkesi yaratılmaktadır.

Olaya bir de en doğal ve en temel insan hakları açısından baktığımız zaman ise, İslam cumhuriyeti can güvenliğini tam sağlamış. Ülke çok güvenli… Gece saat 12’de genç bir kız tek başına ara sokaklarda korkmadan dolaşabiliyor.

Ve insanlar yargıya güveniyor. Suç işlerse mollanın oğlu da olsa ceza göreceğini biliyor. İran adalet ve güvenliğin gezdiğim bu dört cumhuriyet içinde en iyi durumda olduğu ülke. Zaten bir devletin asıl görevi de, can güvenliği ve adaleti sağlamaktır. Bu ikisinin yanında devletlerin diğer görevleri teferruat sayılır. Yani bir devletin en temel iki görevidir güvenlik ve adalet. Bunlar devletlerin temel varlık nedenidir.

Özenle işlenmiş dekolte kadın kıyafetleri

Tabi bu arada İran insanı da çok sıcak, çok güzel, Türkleri ve Türkiye’yi çok seven insanlar. Ve üstelik bu insanlar yaşama sevincini gelecek umudunu ve birbirine güvenini kaybetmemiş. İnsanlar başka insanlara güveniyor.

İran’da konuştuğum karşılaştığım hemen her insan bana evinde konuk olmamı teklif etti. Yani hiç bilmediği, hayatında ilk kez gördüğü bir yabancıya bile güveniyordu. Bence dünyada en önemli şey insanın başka insanlara veya birilerine güvenebilmesi... Ben onlara baktıkça, ülkemde yolda bekleyen bir insanı arabama almaktan korktuğum için utanıyorum.

Demek ki bu dört cumhuriyetin maddi açıdan en iyisi TC, Azerbaycan, İran, Gürcistan gibi sıralanması gerekirken uygulamada cumhuriyetlerin halka sağladığı olanaklar ve halkların mutluluğu, yaşama sevinci, gelecek umudu, can güvenliği, yargının adaleti sağlaması açısından bakıldığında, tam tersine bir sıralama olduğu görülmektedir.

Özellikle de Küresel sermayenin tüketim okyanusuna daldıktan sonra Türk insanı, yaşama sevincini, gelecek umudunu ve birbirine güvenini tamamen kaybetmiştir diye düşünüyorum.

Yayın Tarihi : 27 Nisan 2012 Cuma 12:33:31
Güncelleme :27 Nisan 2012 Cuma 12:43:25


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mustafa Akça IP: 62.29.76.xxx Tarih : 28.04.2012 13:38:55

 Sn. Nazmi Hocam,  yazılarınızı dikkatle takip etmeye çalışıyoruz. Gerçekten çok ilginç bilgilendirmeleriniz için teşekkürler.  Ancak "İran'da kadın" konulu yazınızda ilginç. Okuyunca kafama takılanlar; Rejimi islam şeriatı olan bir ülkede kadın hakları ne derecede erkekle eşit olabilir? Başörtüsü zorunluğunu siz söylüyorsunuz. Bunun dışında, Erkeğin çok eşli olabilmesi, miras hukukunda kadınla erkeğin ayni haklara sahip olmamaları, bir kadının evlilik dışı bir ilişki suçunun cezası nedir? Sokakta başı açık gezerken yakalanan bir kadının cezalandırılma şekli nedir? Bunları düşündüğümüz zaman ister istemez  kadınla erkeği ayni eşitlikte göremiyoruz. Şah zamanında İranlı kadınlar daha modern yapıdaydı. Sizin bahsettiğiniz olumlu özellikler sanırım o kültürün bir sonucu olmalı. Böyle düşünüyorum..


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 27.04.2012 15:03:56

buradaki tüm degindiginiz konular deginilmek  ve konu olmak mecburiyetinde olduguna göre kim ne derse desin bir problem oralarda var anlami tasimaktadir

buna parelel baska bir memlekette bu konular yoksa veya önemsizse  oralardada bu konularla ilgili problem yok demektir ve her sey normal dir  ve baska önemli konularda ugras var demektir

örnegin: 1-kadinlarin acilip kapanmasi 2- kadinlar carsiya cikar cikmaz 3-bir mecliste az veya cok 4-is kadini veya ev kadini vs. böyle bir konu normal muhabbette bile yoktur maalesef bizde bu bos isler taaaa ezelden beri vardir bu varlikta bir arpa boyu yol alinmamistir kapanirsin olmaz acilirsin gene olmaz ben dogdum bu konu böyle ölücem bu konu böyle hanginizin kulu olalim bir bilen varsa söylesinde bu konulardan kurtulalim bu fani kisa dünyada biraz olsun sosyal yasamlar yasalara bakalim dinimizde 40 ta bir zekati bir zamana uygun bir hale getirelim bir yerde topluyalim hakinca bir garibana sosyal yasalarca verelim + kurban bayamindaki kurbanlarada artik zaman ayari yapalim yerini bulsun bizim ülke herkeze bir güzel örnek olsun olacak insallah


ati yaz IP: 2.145.130.xxx Tarih : 28.02.2013 10:08:42

iranlı  erkeklerin  coğu  yalancı,söylediği  sözle  yaptıkları  iş  birbiriyle  asla  uyuşmaz.ve  kadınlarıda  ise  opjesi  olarak  kullanmaktadır. aynı  zamanda   kadınlarda  bir  türk  hayranlığı  vardır.

türkleri  refah  seviyesi  yüksek  olarak  gördüklerinden  ilişkinin  başıda  sonuda  maddiyata  dayanmaktadır.  yani  ne  rekeğine  nede  kadınına  güvenilmez.  bunlar  kendi  örf  ve  adetlerini kaybetmiş, korkutulup  sindirilmiştir.konuk  ol  demelerine  bakmayınız..  aslında  nezaket  göstermeye  calışıyorlar. ama  hemen  arkasından  konuk  ol  demelerinin  arkasında  maddiyat  ve  cıkar  olduğunu  bariz  bir  şekilde anlarsınız...  türk  erkeği  ve  kadını  bunlardan  30  yıl  daha  ileridir.  bundan  emin  olabilirsiniz...