18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Isparta Gönen mezunları 2012 toplantısı (2)

İkinci gün çoğunlukla otelin, bahçesinde, lobi ve sahilde sohbetlerle geçti. Önce toplu fotoğraf çekimi için havuzun önünde toplandık.

Toplu fotoğraf

Fotoğraf çekiminden sonra da uzunca bir süre buradaki masalarda gruplar oluşturularak uzun sohbetlere daldık. Herkes arkadaşının ne yaptığını nasıl olduğunu merak ediyor ve kendini anlatıyordu. Ama bu sohbet bir süre sonra dönüp dolaşıp yine Gönen’e geliyordu.

Yeryüzünde hiç bir yer yoktur ki, insanları kendisine bu denli bağlasın. Tabii ki, yer değil yaşanandır asıl olan. Çağdır, zamandır. Biz Gönen'de en güzel çağımızı, büyük bir ailenin eşit bir ferdi olarak mutlu yaşadık.

Sohbetin tadının fotoğrafı

Çağdaş bilgilerle donatılarak yetiştik. İşlenmemiş hamurduk, usta ellerde şekillendik piştik. Kimliğimizi kişiliğimizi orada bulduk. Bu yüzden Gönen ve Gönenlilik bir ruh olarak girdi içimize ve ölene dek de terk etmeyecek.

Bazı arkadaşlarımız da, sohbeti çevre gezileriyle birleştirdi. Side’nin içindeki Side antik kentini, yakında bulunan Aspendos’u, Serik yakınlarındaki karstik mağarayı gezmeye gittiler. Bazıları da aynı gün içinde Antalya’da yapılmakta olan Yeni Nesil Köy Enstitülerinin etkinliğine katılmak üzere Antalya’ya gittiler.

Hidayet Karakuş ile Şeytan Minareleri üzerine sohbet

Benim kendi açımdan da bu gün dolu, dolu geçti diyebilirim. Öncelikle birebir konuşmak istediğim arkadaşlar vardı. İlk Fırsatta Hidayet’i yakaladım. Şeytan Minareleri romanıyla ilgili, romanın dilinden kurgusuna, roman kahramanı Beybabaya kadar merak ettiğim her şeyi sordum, düşüncelerimi anlattım. Gerçekten Şeytan Minareleri, dili, kurgusu, anlatım özellikleri ve sosyal içeriğiyle bugüne dek okuduğum en iyi romanlardan birisiydi.

Hani bazen Hidayet Karakuş arkadaşım olduğu için mi, romanı bana böylesi değerli görünüyor diye de sordum kendime. Fakat Hidayet’in bu romanı, Türkiye’de 2010 yılının en prestijli roman ödüllerini kazandı. Bence başarının sırrı, yazarın Sivas katliamını bizzat yaşamış ve canını o ateşten zor kurtarmış olmasında yatıyordu.

Hidayet ile sohbetimiz ayrı bir yazıya konu olacak kadar uzundu. Onun için bu sohbeti, yeni kitaplarının adını vererek bitireceğim. Bunlar: 1-Yurdunu yitiren Ağaç (çocuk öyküsü) 2-Can Dede’nin Eşeği (çocuk romanı) 3-Sahibini Gezdiren Kedi (çocuk öyküsü)

Nuri Ünal bir arkadaş gurubuyla.

Sonra Akdeniz Üniversitesi Fizik Bölümü Başkanı, arkadaşımız Prof. Dr. Nuri Ünal ile Akdeniz üniversitesiyle başlayıp, eğitim ve bilimin özgürleşmesinde reformdan laikleşmeye dek süren söyleşimiz, Beden Eğitimi öğretmenimiz Prof. Dr. Sedat Muratlı’ya dek uzandı.

Sonra da Mustafa Gazalcı’yı yakaladım. Gazalcı 16. ve 22 dönem Denizli milletvekili. CHP ve TBMM’sine, Gönen ruhunu taşımaya çalışmış, Türk siyasi tarihinin önemli isimlerinden birisi olduğu için, söyleşimiz siyasetle başlasa da, hemen anında Gönen ve eğitime geçiş yaptık.

Çünkü siyasetçilik dönemi dahil, her zaman için Gazalcı’nın eğitimci yönü ağır basmıştır. Özellikle de 12 Eylül sonrası Eğit-Der Genel Başkanı olarak öğretmen örgütlenmelerinin temellerini atmıştır.

Mustafa Gazalcı ile sohbet

Mustafa Gazalcı ile sohbetimiz de, ayrı bir yazı boyutunda olduğundan, burada “Öğretmenin Günlüğünden” adlı kitabının, Bilgi Yayınevi tarafından yayınlandığını ve Gazalcı’nın Yurt gazetesinde yazdığını duyurmakla yetineceğim.

Öğleden sonra arkadaşlardan bazıları çevre gezisine gidince, biz de Niyazi Altunya ile Side merkezinde antik kente gittik. Niyazi Altunya ile sohbet etmek için de fırsat kolluyordum. “Konferanslardan ve kitap yazmaktan başka ne yapıyorsun” dedim. Ankara Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak, eğitim bilimleri dersi veriyormuş.

Niyazi Altuya ile Gönen’den, Eğitim-iş günlerinden ve kitaplardan söz ettik. “Milli Eğitimde Mustafa Necati Dönemi” ve “Köy Enstitüsü Sistemi” adlı kitaplarını imzaladı. Kardeşi Hüseyin Altunya da “Türk Çocuk Edebiyatı Kaynakçası” adlı kitabını imzalayıp hediye etti. Bunları okuduktan sonra bir tanıtım yazısı yazacağım.

Niyazi Altunya ile Side gezisi

Derken hızla gün geceye kavuştu. Yemekten sonra yine aynı salonda toplandık. Mustafa Denizin esprileri ve birbirini kırk yıl görmemişçesine (ki: görmeyenlerimiz vardı) arkadaş sohbetlerinin arasında, söz alan arkadaşlarımız da duygularını paylaştılar.

Arkadaşımız Prof. Dr. Himmet Umunç konuşmasında: “İdeallerimiz vardı. Bir İngiliz yazarın dediği gibi, rüzgar kanatlı atlar gibiydik. Ülkemiz için çalıştık çabaladık, en kötü koşullarda en iyisini yapmaya çalıştık. Fakat gelinen noktaya bakın ki, tam bir hayal kırıklığı” diye üzüntülerini dile getirirken, görevini fazlasıyla yerine getirmiş insanların huzur ve gururu gözlerinden okunuyordu.

Himmet ile Ali İhsan Bey

Öyle ki, hani düşünüyorum da, Himmet’in bu ülke için yapabileceği başka bir şeyler daha var mı diye; fakat yapılabileceğin çok daha fazlasını yapmış olduğunu görüyorum. 67 yaşına dek Hacettepe Üniversitesi İngiliz dili ve Edebiyatı bölüm başkanlığı yaptıktan sonra şimdi de, Başkent Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölüm Başkanı olarak hala çalışıyor. Bir dil bilimci olarak, yıllarca Türk Dil Kurumunun da başkan yardımcılığını yaptı. Daha ne yapsın?

Akdeniz Üniversitesi Fizik Bölümü Başkanı, arkadaşımız Prof. Dr. Nuri Ünal’da, Temel’in limonsuz çay fıkrasını anlatarak, bizi önce güldürdü, sonra da bunu günümüzdeki demokrasisiz cumhuriyet anlayışıyla ilişkilendirerek düşündürdü.

İbrahim Bilgenoğlu ve eşi

Bu arada konuşmalarla, müzik ve eğlence de devam ediyordu. Genç öğretmenlerden İbrahim Bilgenoğlu çalıp eşi söyleyerek salonu coşturdu. Sonra yine genç guruptan Tahsin Armağan ve Ahmet Ünsal şiirlerini paylaştılar.

Remzi Akgün’ün yaklaşık elli yıldır sakladığı, Gönen’deki okul gazetemiz Gonca’nın 30 Haziran 1963 Tarihli sayısını çıkarması hepimizi heyecanlandırdı. Hidayet Gonca gazetesinden şiirler okuyarak, şiir sahiplerinin şiirlerini tanımalarını istedi.

Bir ara ben de hazırladığımız sonuç bildirisini okudum. “Milli bayramların kuşa dönüştürüldüğü, dini bayramların tatil veya formaliteye dönüştüğü günümüzde, benim gerçek bayramım Gönen toplantılarıdır. Çünkü bayram sevinmek, mutlu olmaksa, ben en çok bu toplantılarda seviniyor ve mutlu oluyorum” dedim.

Ayrıca arkadaşlarıma, Gönen anılarını yazmalarını ve bana göndermelerini istedim. Bunları Milliyet Blog’daki Isparta Gönen Mezunları bloğunda kendi adlarıyla yayınladığımı ve burada bir, ilk öğretmen okulları arşivi oluşturmamızın yararlarını anlattım.

30 Haziran 1963 Tarihli GONCA Gazetesi

Daha sonra Akdeniz Üniversitesi Devlet Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi Şeref Demirel mükemmel bir türkü sunumu yaptı. Milli oyunlar ve Öğretmen okulları marşıyla gece sona erdi.

18 Kasım Pazar sabahı kahvaltıdan sonra toplu vedalaşma için yine havuz başında toplandık. Vedalaşmadan sonra, herkes dağılmaya başladı. Böylece bir kavuşma daha ayrılıkla son buldu. Herkes tekrar buluşmak dilek ve umutlarıyla, birbirine veda etti.

Ben de sınıf arkadaşlarım Veli Putgül ve Ahmet Zeki Rende’yi de alarak Antalya’ya döndüm. Antalya’dan onları uğurlayınca, bu yılki Gönen bayramının da burada bittiğini buruk bir biçimde hissettim.

Ben de sınıf arkadaşlarım Veli Putgül ve Ahmet Zeki Rende’yi de alarak Antalya’ya döndüm. Antalya’dan onları uğurlayınca, bu yılki Gönen bayramının da burada bittiğini buruk bir biçimde hissettim.
 

Yayın Tarihi : 30 Kasım 2012 Cuma 09:57:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?