18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Karakoyunlular ve Gökmedrese

Karakoyunlu Hükümdarı Kara Yusuf, Tebriz’i Ahmet Celayir’den aldıysa da, kısa bir süre sonra Timur bölgeye gelince, ikisinin de Kaçarak Osmanlı Devletine sığındığını belirtmiştim.

Fakat savaşı Timur kazanınca, bunlar Mısır’a kaçtılar ve Timur Türkistan’a çekilince yine devletlerinin başına geçtiler. Ve Tebriz yine Karakoyunluların başkenti oldu (1406). Karakoyunlular Tebriz’de pek çok tarihi eser bıraktıysa da bunların içinde en önemlisi (Göy Mescit) Gök Medreseydi.

Gökmedrese’nin girişinde Nizami parkı ve heykeli
 

Bu yüzden Gökmedrese, (diğer adı Mescid-i Kabut) Tebriz’de en çok merak ettiğim yapılardan birisiydi. Mezarlık müzesinden çıktıktan sonra Gök medreseyi ararken tesadüfen Oldpazar’a gelmiştim. Ve oradan ayrılırken, onlara “Gök medreseye nasıl gidebilirim” diye sorduğumda, birisi: “Gel göstereyim” dedi. Pazarın arkasından dışarı çıkınca da “Aha Gökmedrese budur” dedi.

Fakat burası caminin arkasıydı. İnşaat çukurları bulunan mezbelelik gibi bir yerdi. “Önden ana caddeye çık; sola dönüp yüz metre gittin mi, solda caminin kapısına gelirsin” dedi. Zaten söylemesine bile gerek yok her şey ortadaydı. Hatta ben biraz önce o caddeden buraya geldiğimi de fark ettim.

Gök Mescit Karakoyunlu İmparatoru Cihan Şah’ın ve eşi Can Begüm Hatun tarafından, 1465’te yaptırılan muhteşem bir cami olup, depremlerle yıkılarak harabe haline gelmişse de, güzel bir restorasyonla orijinalini aratmayacak ve İslam’ın Turkuvazı unvanını hak edecek bir görkeme kavuşturulmuş.

Gökmedrese’nin bahçesi

Bu arada Karakoyunlu Türk İmparatorluğu hakkında da kısaca bilgi vermek gerekirse, Karakoyunlular (1365-1469) Baranlı Türkmen Oymağından, Bayram Hoca tarafından, Doğu Anadolu’da merkezi Erciş olarak kurulmuş bir beylik iken, Kara Yusuf zamanında Başkent Erciş’ten Tebriz’e (1387) taşınarak, Önemli bir devlet haline gelmiştir. Fakat bu dönemde tüm Ortadoğu ülkeleri Timurluların Tehdidi altındaydı.

Nitekim Timur 1393’te Bağdat’ı alarak kuzeye yönelince, Kara Yusuf bir süre kendisine bağlı Göçebe Türkmenlerle birlikte sürekli yer değiştirerek Timur’dan saklandı ve Timur Türkistan’a dönünce de topraklarını geri aldı.

Gökmedrese çevresindeki revaklar

Fakat 1399’da Timur yeniden Azerbaycan’a gelince, Bağdat’a çekildiyse de, Timur’un Güneye yönelmesi üzerine Memluklulara sığınmak istedi. Memluklular kabul etmeyince de Osmanlıya sığındı. Fakat Osmanlı yenilince de, Suriye’ye kaçtıysa da, Memluklular Timur’la ilişkilerini bozmamak için Kara Yusuf’u hapsetti.

Şam’da iki yıl hapiste kaldıktan sonra, Timur’un geri çekilmesi üzerine 1405 yılında serbest kalınca Bağdat’ı geri aldı. Sonra da Irak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu topraklarıyla Tebriz’i tekrar geri alarak, yine Tebriz’i başkent yaptı.

Kafkas ülkeleriyle orta ve Güney İran’ı da topraklarına kattıktan sonra Doğu Anadolu’da önemli bir güç haline gelmeye başlayan Akkoyunlularla da mücadele etti.

Gökmedrese

Kara Yusuf XV. Yüzyıl Türk Tarihine yön vermiş önemli bir tarihi şahsiyet olup, 31 yılı aşan Hükümdarlığı hemen hemen tümüyle mücadeleler içinde geçmiştir. Türkistan Timurluları ve Hindistan Timurluları (Babür İmparatorluğu) ile giriştiği mücadelelerde, Osmanlılarla, Mısır Memlukluları Kara Yusuf’u desteklemiştir. Görüldüğü gibi bunların hepsi de Türk devletleri olup, 15. Yüzyılda da dünyada Türk devletlerinden başka dişe dokunur bir devlet yoktur.

Kara Yusuf 1420’de ölünce yerine oğlu İskender geçti. İskender on yıl kadar kardeşleri, Akkoyunlular ve Timurlularla mücadele ettiyse de, 1435’te Timurlu Hükümdarı Şahruha yenilerek Osmanlılara sığındı.

Şahruh’un geri çekilmesinden sonra Cihan Şah, Osmanlıya sığınan kardeşi İskender’i de ortadan kaldırdıktan sonra, Karakoyunlular büyük bir imparatorluk haline geldi. Fakat bu sırada Doğu Anadolu’da kurulan Akkoyunlular hızla büyüyerek, büyük bir tehdit oluşturmaya başlamıştı.

Gökmedrese’nin devasa ayakları ve mavi çiniler

Ayrıca Sünnilik iddiasıyla Karakoyunlularla mücadele etmelerine rağmen, Akkoyunlular Erdebil Şeyhliğinin desteğini almak amacıyla akrabalık kurdular. Uzun Hasan kızını Şeyh Cüneyt’e (Şah İsmail’in Dedesine) verdi. Akkoyunluların büyük bir tehlike haline gelmesi üzerine bir sefer düzenleyen Cihan Şah 1468’de Uzun Hasan’a yenilerek öldürüldü. Uzun Hasan Tebriz’i alıp başkentini buraya taşıyarak, Karakoyunlu Hanedanına son verdi.

Karakoyunlular göçebe Türkmen boylarının bir araya gelerek kurduğu en güçlü devletlerden birisi olmasına rağmen, aynı Özelliklere sahip başka Türkmen boylarının bir araya gelmesiyle oluşturulan ve Erdebil Şeyhliğinin desteğini de alan Akkoyunlular karşısında tutunamadılar.

 Gökmedrese'nin giriş kapısı

Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah (1437-1467) döneminde, Tebriz ve Karakoyunlu ülkesinde pek çok sanat eserleri yapılmış, Hurufiler ortadan kaldırılarak, şair, sanatkar ve bilim adamları korunmuştur. Cihan Şah Hakiki mahlasıyla kendisi de Türkçe ve Farsça şiirler yazmış olup, dönemin meşhur alimlerinden Celaleddin Devani ve Şüceaddin Bin Kemaleddin Kirmani, Cihan Şah adına kitaplar yazdılar.

Cihan Şah’ın tamamen mermerden yaptırıp, mavi tonlu çinilerle süslediği Gök Mescit (Muzafferiye Medresesi) Tebriz’in en önemli tarihi eserlerinden birisi olup, Mescid-i Kabut olarak da bilinmektedir.

Çinileriyle ünlü Gök mescit, Tebriz’in Hıyaban denilen doğu kapısında bulunmaktadır. Avlusu ve bahçesi harika. Müze ile arasındaki parka, Nizami Gencevi’nin adı verilmiş olup, nizaminin devasa bir heykeli de var.

Mescide muhteşem bir taç kapıdan giriliyor. Çok büyük bir merkezi kubbenin, mihrap tarafında daha alçak bir kubbe daha var. Çok büyük taşıyıcı ayakları ve oldukça geniş bir iç mekanı ve büyüleyici bir etkisi var.

Büyük kubbe ve tonozlar

Çapı 17 metreye yaklaşan büyük kubbeyi sekiz büyük ayaktan gelen eşit aralıklı sekiz büyük kemer taşımaktadır. Çini sanatının inceliklerini, çeşit ve renk zenginliğini barındıran mavinin tonları ve turkuzın tadını ortaya koyan çinileriyle cami tam bir sanat harikası. Gökmedrese ziyarete açık olmakla beraber mescit olarak kullanılmıyor. Retorasyon çalışmaları devam ediyor.

Muzafferiye İmareti adıyla da anılan külliyede cami, medrese, kütüphane var. Camiye bitişik kümbette bir mimari harikası. Cihan Şah ve Begüm Hatunun mezarları da burada bulunuyor. Ama avlu ve onu çevreleyen revaklar da camiye yakışır ve hatta onunla yarışır güzellikte yapılar.

Avluyu çevreleyen revaklar

Alevi Türkmen boylarından oluşan Karakoyunlu devletine, Sünni Akkoyunlu, Memlük ve diğer Sünni devletler karşıydı. Fakat bu dönemde Orta Asya’dan Şamaninz ve Budizm etkileriyle gelen Türk boyları İran’da İslam olurken, aslında yarı Şaman yarı İslam bir inanca sahiptir. Hatta benim düşünceme göre sünninin Sünniliği ile alevinin Aleviliği arasında çok büyük farklar yoktu sanırım.

Örneğin Alevi-Şii inancın savunucusu gösterilen Karakoyunluların Paralarında, kelime-i Şehadet ve ilk dört halifenin adları bulunurken, Sünniliği savunan Akkoyunlular, Kızılbaş Türkmenlerin bağlı bulunduğu Erdebil Şeyhliği ile ittifak yapabilmektedir.

Mescid-i Şahidi ibadete açık bir cami

Gökmedreseyi gezip resimlerini çekip çıkarken, gözlerim çok güzel bir parkı andıran bahçesi ile estetik harikası Revaklarının serin koyu gölgesinde kaldı diyebilirim.

Buradan çıkınca hemen yakınında, ibadete açık başka bir cami dikkatimi çekti. Hemen onunla ilgili de görüntü almak istedim. İnsanlar tam da namazdan çıkıyordu. Yukarıdaki fotoğrafı bu caminin (Mescid-i Şahidi’nin) kapısından çektim. 

Yayın Tarihi : 1 Haziran 2012 Cuma 10:20:40
Güncelleme :1 Haziran 2012 Cuma 10:33:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?