16
Haziran
2025
Pazertesi
ANASAYFA

Kıbrıs Sorunu ve Rauf Denktaş ile söyleşi

1-TÜRKİYE’NİN KIBRIS SORUNU

Yirminci yüzyıl boyunca dünya gündeminden düşmeyen Kıbrıs sorunu, yirmi birinci yüzyıla da, hiç hız kesmeden girdi. Annan planıydı, Denktaş’la olmuyor; bir de Talat’ı deneyelim derken, o da olmadı, şimdilerde Eroğlu ile de olmuyor. Görüşmelerden bir sonuç çıkmıyor. AB ile Müzakereler de tıkandı.

Bu güne dek Türkiye Kıbrıs’ta üretime yönelik bir politika yerine “Ben seni beslerim” politikası güttüğünden, şimdilerde para yetiştiremiyor. Bu yüzden kimi Kıbrıslılar “Sen bizi üretimden kopardın çık git” demeye başladılar. Çoğunluk ise Türkiye’nin desteği olmadan Kıbrıs’ta varlığımız garanti altında olamaz diyor.

Adadaki iki toplumun liderleri vatandaşlık konusunu görüşürken Rum lideri Dimitris Hristofyas, adadaki Türk nüfusun Rumlara oranının dörtte bir olarak dondurulması gerektiğini, fazlasının vatandaşlıktan çıkarılmasını istiyor. Yani “Türk kadınları doğurmasın” diyor.

Hristofyas daha önceki görüşmelerde, anlaşma halinde 1974 sonrası Türkiye’den gelen 50 bin kişinin Kıbrıs vatandaşlığını kabul ettiği halde, şimdilerde bunların çoğalmış olmasını da kabul etmiyor.

Yine Rum tarafının önemli gazetelerinden Politis’in bir haberine göre, Recep Tayip Erdoğan’nın seçim sonrasında gündeme getirmeyi düşündüğü bir barış planı vardır. Bu plana göre Türkiye limanlarını Rumlara açacak. Fakat Girne ve Magosa limanlarıyla Ercan Havaalanının uluslararası trafiğe açılmasını da şart koşacak diyor. Ama bunun kabul edilemeyeceğini ileri sürüyor.

Görüldüğü gibi Mart 2011 itibariyle Kıbrıs sorunu yine gündemin üst sıralarına doğru tırmanmaya başladı. Belki Türkiye’de yılların kanıksanmışlığı içinde bu durumu fazla fark edemezdim. Ama şimdi kısa bir süre için de olsa Kıbrıs’ta bulunduğum için, sorunun önemini daha iyi fark ediyorum diyebilirim.

Bu yüzden burada bulunduğum süre içinde, halktan kişilerle ve sorunun her aşamasında içinde bulunmuş ve hayatı bu sorunun içinde geçmiş olan Sayın Rauf Denktaş ile söyleşiler yaptım. Şimdi önce Kıbrıs sorununu saptamaya çalışacağım, sonra da söyleşileri siz okurlarımla paylaşacağım.

Kıbrıs sorunu nedir ve nasıl bir sorundur. Çözümü var mıdır, varsa kolay mıdır zor mudur? Türkiye’ye sağladığı bir yarar var mıdır, yoksa Türkiye’nin kamburu mudur? Hatta bazen Türkiye için beden sağlığı ve bütünlüğünü tehdit eden, kangren olmuş bir kol mudur? Sorun ne zamandan beri mevcuttur; ne zamandan beri sorundur?

Bu soruları sondan başlayarak yanıtlamak gerekirse, sorunun mevcudiyeti TC’nin kuruluşundan daha eskidir. Çünkü 1571 yılında Türk yönetimine giren Kıbrıs 300 seneyi aşkın bir süre Osmanlı yönetiminde kaldıktan sonra 1878 Berlin antlaşmasıyla, geçici olarak İngiliz yönetimine bırakılmıştır. Güya İngilizlere kiraya verilmiştir.

Neden böyle bir şey yapıldı, İngiliz’in girdiği yerden bir daha çıkmayacağı belli değil miydi, derseniz: Osmanlı çok çaresizdi. 1877-1878 Osmanlı Rus (93) Harbinde, Ruslar karşısında çok ağır bir yenilgiye uğramış, düşman İstanbul kapılarına gelip dayanmıştı ve yapılan Ayastefanos Antlaşması ile Osmanlı adeta dağılmıştı.

O yıllarda dünyanın patronu olan İngiltere’nin desteğiyle, anlaşma koşullarının iyileştirilmesi için, Kıbrıs İngiltere’ye rüşvet olarak verildi. Gerçi geçici bir süre içindi ve mülkiyeti değil kiraya verilmişti. Fakat İngiltere burayı bir daha Osmanlıya geri vermedi. Çünkü Osmanlı Birinci Dünya Savaşında İngiltere ve müttefiklerine yenilmişti.

Görüldüğü gibi olayın kökleri TC’nin kuruluşundan daha eski olmakla beraber ne zaman sorun haline geldi derseniz, ikinci dünya savaşından sonra, ada Rumlarının İngiliz işgaline karşı çıkması ve Yunanistan’ın da olaya karışmasıyla, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan arasında, üçboyutlu bir sorun ortaya çıktı. Hatta adada yaşayan Rum ve Türk halkı da işe katınca Kıbrıs sorunu beş boyutlu büyük bir sorun haline geldi.

Sonrasını biliyorsunuz, 1950’lerde Rumların Enosis (Yunanistan’a katılma) Bizim “Ya taksim, ya ölüm” diye yürüdüğümüz yıllar. Arkasından Zürih ve Londra anlaşmalarıyla, üçlü garantörlük sistemine dayalı olarak, 1959’larda kurulan bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti…

Rumların hiç bir zaman için Enosis’ten vazgeçmemesi ve 1974’te adanın Yunanistan’a bağlanması… Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanarak, bu oldubittiyi kabul etmeyip, adaya çıkarma yapması… Adanın kuzeyinde Türk kesim için güvenli bir alan yaratması… Ve sonra da burada KKTC’nin kurulması.

Görüldüğü üzere, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri süregelen bir Kıbrıs sorunu ile birlikte gelmiştir günümüze. Ve Kıbrıs sorunu, denizlerde hava durumu gibi, bazen dingin, bazen dalgalı, kimi zaman da savaş boyutu kazanmış fırtınalı biçimde hala sürüp gitmektedir.

Kısa ve öz olarak Kıbrıs sorunu bu… Kaynağı ve gelişimi bu şekilde… Peki, bu sorun Türkiye’nin üstünde bir kambur mu, derseniz: bunun için yeni bir başlık açalım isterseniz.

Yayın Tarihi : 25 Mart 2011 Cuma 01:29:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?