3
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Kıbrıs Tarihi (2)

2-KIBRIS’TA LÜZİNYEN DAMGASI

Ortaçağa Bizans yönetiminde giren ada, 150 sene kadar Bizans yönetiminde kaldıktan sonra, 649’da İslam-Arap egemenliğine girmiş olup, 300 sene kadar da İslam imparatorluğunun bir parçası olarak varlığını sürdürmüştür.

Buraya dek Kıbrıs Tarihini kabataslak biliyor veya tarihin genel akışı içersinde tahmin edebiliyordum. Sonrasında Venedik, Osmanlı ve 1878 Berlin Antlaşmasıyla başlayan İngiliz yönetimini de daha ayrıntılı olarak hatırlıyorum.

 

Lüzinyenlerin Girne Kalesi Venedikliler tarafından sağlamlaştırılır.

 Ama Kıbrıs’ta bilmediğim bir yönetim ve hiç duymadığım bir tarihle karşılaştım ki, Kıbrıs’a asıl damgasını bunlar vurmuş. Yani Kıbrıs’a gitmeden önce nelerle karşılaşabileceğimi düşünmüş ve en çok Helenistik Dönem, Roma ve İngiliz eserleri ve mimarisiyle, İslam Mimarisiyle karşılaşacağımı düşünüyordum.

Fransız tarihi, Fransız mimarisi ve sanatıyla karşılaşacağımı ise hiç düşünmemiştim doğrusu. Ama her yerde Fransız Lüzinyenlerin izini ve eserlerini gördükçe, Lüzinyenlerin (Lusinyan) Kıbrıs’a Fransız damgası vurmuş olduğunu gördüm.

 

Bir Lüzinyan Kilisesi

Tarihin genel akışı ve coğrafya koşulları dikkate alındığında, insan Fransızların Kıbrıs’ta ne işi olabilir diye düşünüyor. Fakat biliyorsunuz Tarihin en büyük dinler çatışması olan Haçlı Seferlerine Avrupa’nın her yerinden Krallar, derebeyiler, şövalyeler ve soylular katılmıştı. İşte bu seferler sırasında (1191’de) İngiltere Kralı Aslan Yürekli Rişar Kıbrıs’ı eline geçiriyor.

Fakat bu zorlu seferin ve askerlerin masrafları maliyesini de felce uğratmıştır. Bu yüzden Akdeniz’de tutunacak bir yer arayan tapınak şövalyelerine (Templer Şövalyeleri) adayı 320 bin Sterline kiraya verir.

120 kişilik çok küçük bir grup olmalarına karşın Tapınak Şövalyeleri, tüm Kıbrıs’ta dehşet, vahşet ve doğal bir afet gibi, barışçı Kıbrıs halkının felaketi oldu. Kıbrıslıların üzerine bir karabasan gibi çöküp, halkı serfleştirmeye, köleleştirmeye çalışınca: bir yıl sonra adadan kovuldular.

Aslan Yürekli Rişar adayı bu kez, zengin bir Fransız soylusu olan Guy de Lusignan’a (Lusinyan) 100 bin altın karşılığı satmıştır.
 
 

Önce Kudüs, sonra Kıbrıs kıralı olan Guy de Lusignan (Resim Vikipedi’den alınmıştır)
 

Yine Haçlı seferleri için gelen Lüzinyan'lı Guy, ya da Guy de Lusignan (1150- 1194) Kudüs Haçlı Kırallığının son kralıdır. Çünkü Hittin Savaşında Selahattin Eyyubiye yenilince ülkesiz bir kral durumuna düşmüştü. Bu yüzden Kıbrısı Aslan Yürekli Rişar’dan satın alarak 1192’de Kıbrıs Kralı oldu.

Böylece Kıbrıs’ta başkenti Mağusa olan ve 300 sene sürecek Lüzinyanlar dönemi başlamış oldu. Kıbrıs’ta Lüzinyanlar dönemi, tam bir barış ve gelişme dönemi olmuştur. Guy de Lusignan Kıbrıs’ı savaşsız almış, 300 sene sonra Venediklilerin eline de savaşsız geçmiştir.

Yine bu üç yüzyıllık sürede ada bir ara Cenevizli Tüccarların eline geçmiş ve yine bir süre de Mısır Memluk Hükümdarlarının yönetimine girmiştir. Fakat savaşmadan, yapılan antlaşmalarla Lüzinyenler adada barışı ve egemenliklerini sürdürmüştür.

İşte Lüzinyenlerin hakim olduğu bu dönem, Kıbrıs’ın barış ve huzur içinde mutlu yaşadığı ve ölümsüz eserler meydana getirdiği altın yıllar olmuştur. Kıbrıs’ın her tarafında iz bırakan Lüzinyenlerin en önemli eserleri genellikle, dünyada gotik mimarinin en güzel örnekleri içinde yer alan kilise ve kalelerdir.

Bunların başlıcaları. Kantara Kalesi, Bufavento Kalesi, Girne Kalesi, St. Hilarion Kalesi, Balabayıs Manastırı, St. Sophia Katedrali (Selimiye Camii), St. Nikola Katedrali (Lala Mustafa Paşa Camii), Limasol Kalesi ve Koloş Kalesidir. Hepsinde de gotik mimarlığın en güzel özelliklerini bulmak mümkündür.

Venedik döneminde yıkılmaktan kurtulan bu yapılar Osmanlı idaresinde tamir ve restore edilerek korunmuştur. Burada Osmanlının Lüzinyenlerle her zaman barış ve işbirliğine dayalı bir politika geliştirmesinin de önemli katkısı olmalıdır.

Lüzinyanlardan sonra Kıbrıs Tarihi Venedik, Osmanlı ve İngiliz yönetiminde Birinci Dünya savaşı sonuna dek gelmiş olup, 80 yıllık Venedik yönetimi Kıbrıs’taki Lüzinyan eserleri açısından tam bir felaket olmuştur. Venedikliler kale, sur, saray gibi yapıları için, Lüzinyen eserlerinin taşlarını kullanmak için çoğunu yıkmışlardır.

300 yıl süren Osmanlı yönetiminde ise, Lusinyan eserleri onarılarak, kullanılarak ve korunarak bu günlere gelmesi sağlanmıştır denilebilir. Özellikle camiye dönüştürülen kiliselerin tam anlamıyla ve olabildiğince aslına sadık kalınarak korunmuş olduğunu gördükten sonra, mabetlerin farklı amaçlar için kullanılmasına itirazımdan da vazgeçtim. Çünkü bu kiliseler camiye, müzeye veya depoya çevrilmese bugün ayakta kalamazdı diye düşünüyorum.

XX. yüzyıl Kıbrıs tarihi ise, 1925’te İngilizlerin adayı ilhak etmesi, adaya Rum göçleri, 1950’li yıllarda Rumların Yunanistan’a toptan ilhak ve bizim taksim için mücadelelerimiz ve 1960’ta bağımsız Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulması. Fakat toplumların birlikte yaşama arzusu yıpratıldığı için, olayların çıkması üzerine Türkiye’nin 1964 müdahalesi. 1974’te ise Rumların tek yönlü ilhak kararı üzerine Türkiye’nin adaya çıkarma yapması ve 1983’te KKTC’nin kurulması biçiminde süregelmiştir.

Şu anda Kıbrıs’ta iki devlet var. Birisi tüm dünyanın tanıdığı Kıbrıs Cumhuriyeti (Rum tarafı) öteki: bizden başka kimsenin tanımadığı KKTC (Türk tarafı) olup, otuz yılı aşkın süredir devam eden ve bir sonuca ulaşamayan müzakerelerin Rum tarafına bir zararı yok.

Yayın Tarihi : 20 Nisan 2011 Çarşamba 00:01:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?