19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Kürt Açılımının Zamanlaması (6)

6-TÜRKİYE KÜRT SORNUNUN NERESİNDEDİR?

Türkiye Kürt sorununun her yerindedir. Herkesin Kürt sorunu bir yerinden mutlaka Türkiye’ninkiyle ilişkilenmektedir. Bölgede Kürt sorununu Türkiye kadar acılı yaşayan ve Türkiye kadar bundan zarar gören başka bir devlet de yoktur. Bu yüzden sorunun her safhada her boyutu, her düşüncesi her yorumu, Türkiye’yi birinci derecede ilgilendirmektedir.

Fakat olay, her iki ülke açısından da yukarda kısaca değindiğim gibi, İran ile ABD arasında bölgesel bir rekabet ve çıkar çatışması olup, sanki öteki devletler kullanılmaktadır. Ve maalesef Türkiye de kullanılanlar arasındır. Kullanılmaya karşı çıkması, başına çuval geçirilmesine, kırmızıçizgilerinin çizilmesine ve başka olumsuz olaylara neden olmuştur.

Sonuç olarak bu tablodan çıkan kesin ve en net sonuç, Türkiye’nin bu denklemde yer alabilmesi, bu coğrafyada çıkarlarını koruyabilmesi ve söz sahibi olabilmesi, kırmızıçizgilerle isteklerini belirleyebilmesi, alternatifler sunabilmesi mevcut koşullarda zorun da ötesinde ve hatta olanaksızdır.

Zaten şu anda ABD de, tezgâhlarını Türkiye’nin pohpohlanması, gururunun okşanması, Fakat masada itiraz edecek kadar güçlü olmaması üzerine kurmak isteyecektir. Türkiye’yi tekrar kullanmak isteyecektir.

Bu tabloda olabileceklerin en iyisi, bölgenin geleceği ve güvenliği başka aktörlerce planlanırken, belki Türkiye’nin de, görüşü sorulacaktır. Ama bu hiçbir zaman için bu görüşten yararlanmak ve yerine getirmek amaçlı olmayacaktır. Bölgede ABD’nin bırakacağı kendi çıkarlarına uygun yapılanmanın korunmasında, İsrail’i yalnız bırakmamak, İran’ı engellemek için, kendi planını onaylatmak olacaktır. Türkiye’nin gücünü ve enerjisini kendi içindeki ve bölgedeki Kürt sorunlarıyla her zaman zaafa uğratmak, zayıf tutup daha ileri gitmesine olanak vermemek amacıyla Türkiye muhatap kabul edilecektir.

Sözde stratejik ortaklık masalları, PKK sorununda yardımcı olma numaraları, AB konusunda destek ve gurur okşayıcı birkaç söylemle istenilenleri kabul etmesi istenecektir. Bunlardan yüreklenerek diklenmeye kalkışırsa, borsadan biraz sıcak para çekilecek, ekonomik alanda bazı sıkıştırma numaraları uygulanacak, PKK üstüne salınacaktır. Daha başka terbiye araçları da gündeme gelebilecektir. Çünkü güçlü taraf hep ABD’dir.

Belki şu anda ABD bu kadar çıkarcı düşünmemekte ve belki de sanıldığından daha samimi olabilir. Ama Türkiye’nin sorunun çözümünde ve bölgenin yeniden yapılandırılmasında asli bir faktör olması ise, kendi iç sorunlarının çözümünden geçmektedir ki, bunların da en başında Kürt Sorunu vardır. Kürt sorununu çözmedikçe Türkiye’nin bir kolu kırıktır ve tek kolla bölgesel aktör olmasına olanak yoktur.

Ortadoğu’nun önceki açılımlarında, türban, ihale, kadrolaşma ve içki yasakları gibi, anlamsız, komik ama çıkar amaçlı kurnaz iç politika sorunlarının ağırlığı altında ezilen Türkiye, başını kuma sokan devekuşu olmaktan çok, elinden bir şey gelmeyen çaresiz Türkiye olarak algılanabilir. Fakat şu anda Kürt sorununu çözmeyerek kendisini sakat yaşamaya mahkûm eden, bölgesine ve dünyaya kapanan bir Türkiye, başını kuma sokan bir devekuşu olarak tarihte yer alacaktır.

Oysa Türkiye hem iç sorunlarının çözümünde ve hem de bölgesinin yeniden yapılanmasına güçlü bir aktör olarak katılma anlamında tarihi bir fırsat yakalamıştır. Bu denklemin dışında kalması olanaksızdır.

Ama denklemde ABD’nin belirleyeceği rol yerine, kendisi ve bölgenin huzur ve güvenliği için bir denklem oluşumuna katkı sağlayabilecek bir pozisyondadır. Bu pozisyonu ABD’nin Kürt kartını yeniden kullanmaya kalkışması bozabilir.

Buna olanak vermemek için sorununu kendisi çözmeli ve çözümde ABD’nin destek sağlamasını, Ortadoğu denkleminde yer almanın temel koşulu olarak ileri sürmelidir. Çünkü ABD’nin Irak defterini kapatma ihtiyacı, Türkiye’nin barış ihtiyacından daha acildir. Çünkü Türkiye otuz senedir bu sorunlarla yaşamaya alışmıştır. ABD’nin bu alanda Türkiye’ye yapabileceği mevcut durumdan daha kötü bir şey yoktur. Ancak şimdi Türkiye’nin zayıf pozisyonunda yapılacak ve geleceği garanti altına almayan anlaşmalarla, ilerde daha büyük zararlar verebilir.

Onun için Türkiye bu tabloda belirleyici bir unsur olabilmek için, iç sorunlarını çözmesi, kendinden emin olması, önce kendi ülkesinin desteğini arkasına alması gerekir. Bu taktirde tablo birdenbire değişir. Türkiye sorunun gerçek belirleyicisi ve hatta bölgesel bir aktör olur. Aslında şu anda durum buna tam da uygundur. ABD hem çaresiz ve hem de mecburdur. Çünkü ebediyen burada Irak’ı bekleyemeyeceğine göre ve müttefikleri de çekildikçe, bir an önce buradan çekilmek isteyecektir. Çekilirken de burayı kime emanet edeceğim diye kara, kara düşünmektedir.

ABD’ye Ortadoğu’da bir bekçi gerek. “Benden iyisini bulamayacağına göre bana mecbur” diyebilirsiniz. Ama böylesi, bir ağaya bir şapka ile bir çarığa, boğaz tokluğuna çobanlık gibidir. Oysa eliniz güçlü olursa, ağa size elbise almak ve maaş da vermek zorunda kalır.

Ayrıca ABD ve AB, Sayın Doğu Ergil’in ileri sürdüğü gibi gerçekten de bölgede huzur ve güvenlik istiyor olabilir. Ama böyle olması bile Türkiye’nin rehavete kapılmasını gerektirmez. Çünkü dünyada hiçbir durum, hiçbir pozisyon, dostluklar da, düşmanlıklar da ebedi değildir. Her şey her an değişebilir. Hatta ABD ile İran bile her an için kucaklaşabilir.

Kürt sorununu çözememiş bir Türkiye ise, hastalıklı ve sakat, topal aksak bir Türkiye’dir. Muktedir değil muhtaç bir Türkiye’dir. İçerden başını kaldırıp da dışarıya bakma olanağı bulunmayan bir Türkiye’dir. Üçüncü dünya ülkelerine özgü bir yaşam ve yönetim tarzına katlanarak, kan ve gözyaşıyla yaşamak zorunda olan bir Türkiye’dir. BU YÜZDEN KÜRT SORUNU MUTLAKA ÇÖZÜLMELİDİR.

Yayın Tarihi : 6 Aralık 2009 Pazar 11:12:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Dün ile Bugünün Benzerliği IP: 88.252.163.xxx Tarih : 6.12.2009 19:08:47

17 EYLÜL 1919: Mustafa Kemal'in, İstanbul'da bulunan Millî Mücadele yanlısı Müşir Fuat Paşa'ya yazdığı mektubu:

"Bütün millet, bugün demirden bir kale gibi sarsılmaz varlığını ve birliğini, din ve namusunu kurtarmaya karar vermiştir. Fakat ne yazık ki, vatan ve millet düşmanı bir hükümet bulunmaktadır. Bu hükümetin Başbakanı DAMAT Ferit gibi cahil, haris, bencil bir hanedan mensubu kişi, sabit fikirleri ve hayvanî inadıyla vatan ve milleti bir uçuruma sürüklüyor. Bu Başbakanın cinayetlerinin ortakçısı  İçişleri Bakanı da, MİLLETİN SESİNİ BOĞMAK, YASALARI ÇİĞNEMEK, TÜRK ve KÜRDÜ BİRBİRİNE HÜCUM ETTİREREK İSLÂMLAR ARASI BOĞAZLAŞMAYA NEDEN OLMAK gibi haince girişimlerde bulunuyorlar." ("Atatürk'ün Bütün Eserleri"yapıtından alıntı yapılmıştır Kaynak Yayınları. Cilt: 4, sayfa: 60-61