18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Kürt Sorununun Çözümü (3)

3-ASKERİ ÇÖZÜM, ÇÖZÜM DEĞİLDİR

Kürt sorununa çözüm ararken, tamamen devre dışı bırakılamıyorsa bile, yine de askeri çözümü en sona koymak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü yirmi beş senedir tek çözüm olarak ve tüm şiddetiyle uygulanmasına rağmen, sorunu çözemediği gibi başlangıcına göre sorun çok daha büyümüş ve soruna yeni sorunlar eklemiş ve kimlik olayını keskinleştirerek, halklar arsına mesafeler koymuştur.

Elbette ki teröristler silahı bırakmadıkça, askeri çözümden de vazgeçilemez. Ama bu hiçbir zaman için asıl çözüm olarak görülmemeli, çözümün bir parçası olarak sınırlı ve akıllı kullanılmalıdır. Askeri çözümle ilgili görüşlerini Ahmet Altan 12.09.2009 Tarihli “Boş Açıklamalar” başlıklı yazısında şöyle açıklamaktadır.

Bu savaş yirmi beş yıl önce başladı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un bizzat açıkladığına göre yirmi beş yılda “kırk bin” PKK’lı öldürülmüş Bugün dağda beş bin PKK gerillası var. Daha önce kırk bin kişi öldürüldüğüne göre demek ki bugüne dek “sekiz kez” beş bin kişilik PKK kadrosu “etkisiz hale getirilmiş. Ne olmuş peki? Savaş bitmiş mi? Sekiz defa “beş bin kişilik” PKK’lıyı öldürmek bir sonuca ulaşmış mı? Ulaşmamış. Ölmekle öldürmekle bitecek bir sorun değil bu. Siz öldürüyorsunuz yeni gençler dağa gidiyor. Bundan bir sonuç çıkartamıyor musunuz? Kürtler “ölümü göze almalarına” yol açacak bir hayat sürdükleri sürece savaş bir işe yaramaz.

Kürtlerin “yaşamaya değer” bir hayatı olması gerekiyor bu savaşın bitmesi için. Ezilerek, aşağılanarak, ikinci sınıf insan muamelesi görerek yaşamaya razı değiller. Türklere aynı muamele yapılsaydı Türkler de dağa çıkardı. Resmî dili Kürtçe olan, eğitimi Kürtçe olan, herkesin Kürt sayıldığı bir Kürdiye Cumhuriyeti’nde yaşamaya razı kaç Türk var bu ülkede? Türklerin kabul etmeyeceğini Kürtler neden kabul etsin? Silahla savaşla da kabul ettiremezsiniz. Yirmi beş yıldan beri bu yöntemi deniyoruz, bir sonuca ulaşmıyor işte. Bunu anlamamak için Devlet Bahçeli ya da Deniz Baykal olmak gerekir. Bu savaş dağda sürüyor ama dağda bitirilemez. Dağda kimsenin kimseyi yenemeyeceği anlaşıldı artık. Ahmet Altan - 12.09.2009

Türkiye bu savaşı kendi topraklarında, kendi halkının küçük bir grubuna karşı dünyanın en büyük ve en donanımlı ordularından birisiyle vermesine, halkın yüzde doksandan fazlasının savaş konusunda devletin yanında yer almasına rağmen bitirememektedir.

Düzenli ordunun dışında 80.000 köy korucusunun da katıldığı savaş, sivil idarenin inisiyatifine de hiçbir zaman için girememiş, bu yüzden sivil çözümler üretilememiştir.

Savaş askerlere devredilerek, ya da inisiyatif sivil idareden alınarak askeri çözümde diretilmiştir. Ama görüldüğü gibi, askeri çözüm hiçbir biçimde sorunu çözemediği gibi, sivil alternatifleri de tıkadığı için sorunu çözümsüzlüğe kilitlemiştir.

Bu durum maalesef yirmi dört sene sonra fark edilebilmiş ve asker, sorunun çözümü noktasında sivil yönetimle birlikte, askeri çözümümün dışında kalan başka çözümlerin de bulunmasını, bunların tartışılıp Türkiye’nin bütünlüğü ve üniter yapı içinde uygulanmasını istemiştir. Genel Kurmay Başkanı zaman zaman çıkıp, bu konularda açıklamalarda bulunmaktadır.

Her ne kadar ordunun siyasete karışmaması için Genel Kurmay Başkanı hakkında açılan davalara karşı çıkamasam da, geçmişteki genelkurmay başkanlarının siyasete emir ve talimat vermelerine kimsenin ses çıkaramaması karşısında, İlker Paşanın açılımla ilgili durum değerlendirmeleri bile bana artık demokratikmiş gibi gelmeye başladı.

Çünkü davranışı demokratik olmasa bile, demokrasinin açılıp halkı kucaklamasını savunduğu için, bana fazla dokunmadı diyebilirim. Çünkü ordunun desteği olmadan Türkiye’de hiç bir hükümetin böylesi büyük bir demokrasi ve barış projesini başlatmasının olanaksızlığını biliyoruz. Bu gün Kürt diyebiliyorsak, Kürt açılımını tartışabiliyorsak, bunda İlker Paşanın çok önemli rol oynadığının bilincinde olmalıyız.

Tabiî ki zaten doğal olanı bu değil mi? Askerin görevini yapıp, yönetimi milletin temsilcilerine bırakıp, politikadan uzak durması gerekmez mi, diyebilirsiniz. Evet, böyledir; ama bu durum normal demokratik işleyişin kesintisiz sürdürülebildiği ülkeler için geçerlidir. Oysa bu durum ise Türkiye’de yaşadığımız bir ilktir. Ayrıntılarla zaman kaybetmeden, açılım iyi değerlendirilmelidir.

Doğu Ergil nerelerde hata yapıldığı ve yanlış çözüm önerileri içinse şöyle demektedir.

Son 25 yılda 3 milyon genç düşmanla savaşmak için askere alınıp kendi ülkesine, kendi ülkesinde türetilmiş bir düşmanla savaşmaya gönderildi. Bunun adı hiç kuşkusuz iç savaştır. Üstelik Türkiye kaynaklarını zamanını ve evlatlarını yitirdi”.

“Her şehit cenazesinde usulen birileri konuşma yapıyor, vatan sağolsun diyor. Yurttaşların sağ olmadığı bir vatanın sağlığı çok maddesel. Kısacık hayatlarını ölümcül düşmanlıkla geçirip ölüp öldürüp sonra yanyana mezarlarda ebediyete kadar barış içinde yatıyor bu ülkenin insanları. Neden?! Düşünmek lazım”.

Bugüne dek asıl hata nerede yapıldı, bundan sonra neye dikkat etmek gerek? Kürtler de Türkler de sorunun çözümünü kendi silahlı kuvvetlerine bıraktı. Açılım sürecinde de bir taraf sürekli Genelkurmay ne diyecek diye bekliyor, öbür taraf Kandil ve İmralı ne diyecek diye. Taraflar silahlı kuvvetler olunca da uzlaşmacı bir dil üretilemiyor. Artık siyasetin konuşması, müzakere etmesi gerekiyor. D.Ergil

Yani askeri çözüm, çözüm olamamış ve olması da mümkün değildir. Açılım bunun için vardır ve tek umut buradadır. Açılım başarılmak zorundadır.
 

Yayın Tarihi : 1 Mayıs 2010 Cumartesi 17:09:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ali hacı IP: 94.55.22.xxx Tarih : 1.05.2010 18:52:42

sevgili arkadaşım yorum yapmayacağım, halklar arası savaş yok,ben bunu kabul etmiyorum.1981-85 yılları arası orada görev yaptım,oranın güzel insanlarını bilirim,güzelliklerini de bilirim.hadi gel bir ekonomik güzellik düşünelim,ben uzaktayım,emekliyim,kardeşliği tesis beklentilerimle zonguldak'tra yaşamımı sürdürmekteyim.inşallah bilinçlenip emperyal  ve global güncel ortaklarını tokatlayıp biz bu ülkeyi birlikte kurduk,burası bizimdir diye haykıracağız.o günlerin özlemiyle ne yapabilirim derken o güzelim cumhuriyet köyü,devegeçidi barajı civarı uçsuz düzlüklerde her yılın mayıs ayında gördüğüm uçsuz bucaksız gelincik tarlalarını hatırladım.o tarlalardaki yaban gelinciklerinin bozcaada'da reçel yapımında kullanıldığını biliyorum.e hadi be kardeşim ora köylüsünü bu değerden haberdar edelim,bir katkıda bulunalım....teknik bilgi ve koordine için de elimi taşın altına korum,ama o güzel ,doğal gelinciklerim işe yarasın,köylümün geçimine katkı sağlasın.bıraksın kavgayı,yaptığı gelincik reçel ve şurubuyla tüm türkiyemize ikram ve kendine geçim sağlasın.o gelincikler de sadece göze değil,midelere de hitap ettiklerinin kıvancını yaşasınlar.


Tamam mı, Devam mı ? IP: 88.252.169.xxx Tarih : 1.05.2010 22:15:50

ahmet altanlar gibilerinin görüşlerine bile yer vererek, bu sorunun çözümünü (100) lere vardırıncaya kadar yorumlamaya, kafa yormaya, okuyucuları oyalamaya, gereksiz zaman harcamaya ne gerek var ki !. Buyurun size kesin çözüm: "pekaka açılımının kesinliğe vardırılması; TSK'nın tümüyle kapatılımının sağlanması; Türkiye Cumhuriyeti mevhumunun artık sona erdirildiğinin ilan edilmesi; Türk Milliyetçiliğinin ve Türk Devletinin tarihin derinliklerine gömüldüğünün belirtilmesi..


barış yılmaz IP: 78.187.146.xxx Tarih : 3.05.2010 09:47:58

abim çok  güzel yazmış eline aklına sağlık tebrik ederim 40 bin insan öldü 40 bin insanla birlikte 40 bin aile perişan oldu 40 bin aile ile anlaşılan yaklaşık 4 milyon insan perişan oldu aç susuz mapushane devlet ekonomisi ve daha neler neler kimi buyuk şehirde kötü yola düştü kimi yurt dışına kaçtı kimi aç sefil kimiside mezara gitti kimiside bunlar ustunde siyaset yapıp para kazanıyor ama evladı ölmeyen kızı oğlu kötü yola düşmeyen arsasınını evini bırakıp kaçmayan yaşamayan bu  düyguyu bilmez çok acı ve çok zor LÜTFEN ARTIK İNSANLAR ÖLMESİN 40 BİN İNSAN DAHA AİLESİYLE BİRLİKTE PERİŞAN OLMSAIN LÜTFEN ÇÖZÜM


medet IP: 85.104.35.xxx Tarih : 2.05.2010 00:57:56

kürt sorunun çözümü    idamı geri getireceksin bölücülük yapanı devleti bütün görmeyeni   vatana millete kurşun sıkanı vatanı vatandaşı  maddi manevi büyük zarar vereni    bir ay içinde cezasını vereceksin yazmakla çizmekle   boş laf devri bitmiştir  sonra  devlet tam zayıf düşer  halk birbirine girince  ölüm cezasınında faydası olmaz masumda yanar suçluda   hep birlikte batarız    idamı getirsende fayda etmez zaten halk birbirinin cezasını veriyordur  kitlerin sayesinde afrikadaki iç savaş olan ülkeler gibi.