15
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Kürt Sorununun Saptanması (1)

1- KÜRT SORUNU NEDİR?

Her ne kadar yakın zamana kadar devlet inkâr etmiş kabul etmemiş olsa da, Türkiye’nin bir Kürt sorunu olduğu, aklı eren herkes tarafından bilinmekte, ama yasaklar yüzünden bilmezlikten gelinmekteydi. Yabancılar ise Türkiye’de oynanan bu komediye gülmekle kalmayıp, Türk devletinin Türk Milletini küçük düşürmesini ilgiyle izlekteydi. İnkârcılara göre ise, Kürtler Türklerle eşit haklara sahip olup, kendini geliştirmesi, ilerlemesi için önünde hiçbir engel olmadığından sorun da yoktu.

Kürtler istediği yerde yaşamakta, varoşlardaki hazine arazilerini yağmalamaktadır. İstediği mesleği seçebilir, doktor mühendis, öğretmen olabilir, Milletvekili, bakan olabilir, General, Genel Kurmay Başkanı veya Cumhurbaşkanı olabilir ve olanları da vardır. Öyle ise Kürtler daha ne istiyor, durduk yerde sorun yaratıyor demektedir.

Peki şimdi sorun yoktur diyen bu inkarcıya desem ki: size Almanya veya Rusya’da tüm bu hakları versek, ama dilinizde konuşmayı yasaklasak ve Türk olduğunuzu kabul etmesek, razı olur musunuz?

Diyelim ki, trafik kazası geçirdiniz evi arayıp eşinize bildireceksiniz, ya da tersi oldu eşiniz size “Çocuk hastalandı acele gel” diyecek, ama Alman polisi başınıza dikilmiş, “Türkçe konuşamazsın” diyor. Eşiniz ise almanca bilmiyor. Almanlarla eşit olduğunuzu kabul edebilecek misiniz? Yoksa eşimle telefonda anlaşabileceğim bir dilde konuşabileceğim bir ülke isterim mi dersiniz?

Bu ülke için askerlik yapan bir insanın Türkçe bilmeyen annesi ile Kürtçe yasak olduğu için konuşamadığı olaylar yaşanmıştır. Yani şimdi bu asker açısından sorun yok mudur? Oğlunu besleyip büyütüp vatana asker olarak gönderen bir anne, oğlunun halini hatırını soramıyorsa, bu anne için sorun yok mudur?

Elbette ki sorun vardır. Aslında Kürt sözcüğünü telaffuz etmese de değişik adlarla sorunu devlet de kabul etmiştir. Ama sorunu Kürt sorunu olarak kabul etmezseniz çözüm üretemezsiniz.

Örneğin yukarıdaki örnek olaya Kürt sorunu olarak bakarsanız, ana-oğulun anlaşamamasını bir insanlık ayıbı olarak görecekken, PKK sorunu olarak baktığınızda, olayın insanlık boyutunu geçerek, kurulu düzene isyan eden insanlar olarak görürsünüz.

Bu yüzden soruna bakışta çok büyük farklılıklar olmuştur. Kürtler için sorun, şahinlerin bakışıyla bir kan davasıdır. Türkler ve özellikle devlet Kürtleri ve yaşadıkları bölgeyi sömürmekte, ama yatırımları batıya yapmaktadır. Halkın kimliğini ret ederek baskı uygulamakta, ezmekte ve ırk ayrımı yapmaktadır. Kürtleri asimile etmek için dilini ve kültürünü yasaklamaktadır.

Olayın karşı cepheden görünüşünde ise, asimilasyon ret edilerek, devlet baskısının, hak ve özgürlüklerin eksikliğinin Türkiye’de herkes için geçerli olduğu, ileri sürülerek, kimlik önemsenmeyerek, Batının doğuyu sömürmesi değil, Doğunun Batıyı sömürdüğü ileri sürülmektedir. Hatta Kürtlerin Türkiye’nin üzerinde kambur olduğu, ülkenin kalkınmasını, gelişmesini engellediği, doğudaki pek çok ilden toplanan vergilerin, vergi toplamak için yapılan masrafı karşılamadığı, Kürtlerin elektrik su paralarının bile Batıda oturanlar tarafından ödendiği ileri sürülmektedir.

Sorun bu bakış açılarından hangisi doğrudur, ya da hangisinin içinde doğrular vardır meselesi değildir. Radikal Kürtler ve en önde gelen temsilcisi PKK için birinci öncelik ranttır. Kürtlerle ilgili olarak ileri sürülenler ise işin tuzu biberi, bahanesi olduğundan, doğru ve yanlış olması da önemli değildir.

Yani bu davanın içinde bölgeye hakim olmaktan eroin ticaretine kadar uzanan büyük bir zenginlik ve saltanat vardır. Bu yüzden Kürtlerin davaya katılımını sağlamak için her yola başvurmaktadır.

Sorunun en zor noktasında ise, normal sıradan Kürt halkı vardır. Onlar cumhuriyete bağlı ve Anadolu halklarıyla birlikte yaşama arzusundadır. Ama devletin kimliklerini ve kültürlerini kabul etmesini, gerek siyasi ve sosyal açıdan, gerekse ekonomik açıdan kendilerine ilgi gösterilmesini, can güvenliklerinin sağlanmasını istemektedir. Devletin sorun olarak görüp, rahatsız olduğu ayrılıkçı silahlı hareketin asıl ve en çok mağdur olanı Kürt halkıdır. Onlar iki taraflı baskı altındadır.

Bunu kendi anılarımdan da biliyorum ki; iki taraflı baskının mağduru her zaman halktır. 1964 sonbaharıydı. Önce eşkıya geldi. Muhtar bir kuzu kesip yedirdi. Daha onu yeni uğurlamıştı ki, bu kez bir manga askerle Başçavuş çıkageldi. Muhtar bir kuzu da ona kesti, ağırladı. Başçavuş eşkıyanın yerini sordu, ama Muhtar eşkıyanın yerini söylemedi.

Neden böyle yaptığını sorduğumda da, “Hocam, söylesem ne olacak. Bunun bir manga askerini, eşkıyanın iki keskin nişancısı temizler. Eşkıyanın elindeki tüfekler otomatik ve dürbünlü. Askerinki çakaralmaz Kırıkkale. Başçavuş bunu bilmiyor mu? Söylesem eşkıyanın üzerine gidebilir mi? Gitse eşkıya onu kovaladıktan sonra gelip bana hesap sormaz mı?”

İşte devlet ile PKK arasındaki halkın durumu budur. Halk her zaman için devletin karşısında olan güçleri desteklemek zorundadır. Niye destekliyor, niye teröristi koruyup besliyor diyen Türk milliyetçileri, bu gerçeği kavramadan Kürt sorununu kavrayamazlar. Ve oradaki silahlı hareketi desteklemeden hiçbir babayiğit, o bölgede yaşayamaz.

Çünkü devlet bölgeye hiçbir zaman için egemen olamamıştır. Hatta tarih boyunca hiçbir devletin doğu Anadolu’ya tam olarak hakim olmuş olabileceğine de ihtimal vermiyorum. Zaten Cumhuriyete kadar devletler bölgeyi aşiretler aracılığıyla yönetmiştir. Cumhuriyetin kırkıncı yılında gittiğim Karayazı’da da bana devlet yönetimindeki ağabeylerimin tavsiyesi “Gittiğiniz yerin ağası, ve şeyhi ile iyi geçinin. Devlete değil, onlara güvenin şeklindeydi.”

Bu yüzden yaşadığınız herhangi bir yerde, devlet sizi koruyacak güç ve yapılanmaya sahip değilse, oraya egemen olan gücü istemeseniz de desteklemek zorunda kalırsınız.
 

Yayın Tarihi : 28 Ekim 2009 Çarşamba 11:11:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
abdulhadi musa IP: 78.171.101.xxx Tarih : 31.10.2009 10:42:08

sayın nazmi öner,bir kürd olarak yazılarınızı ilgiyle okuyorum,dediklerinizi onaylamamak elden değil,kürtler hiç bir zaman ayrımcı olmadı,osmanlı zamanından beri türk kardeşleriyle beraber oldular, savaşta, barişta,işte, komşulukta,her zaman türklerin başucunda oldular,her zaman türk vijdanına güvendiler,sizinde malumunuz karşılığında cumhurriyetin gazabını buldular,bir an duralım elimizi vijdanımıza koyalım ,kendimizi kürtlerin yerine koyalım,ne yapardık.