14
Haziran
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Kürt Sorununun Saptanması (3)

3-KONDA ANKET SONUÇLARINA GÖRE KÜRT SORUNU

Kürt sorunuyla ilgili en iyi ve halka dayalı en gerçekçi saptamalardan birisi de Konda’nın Eylül 2006’da yaptırdığı ‘biz kimiz’ adlı toplumsal yapı araştırması olup, araştırma 79 ilin, 488 ilçesine ait 2685 mahalle ve köyde 47.958 denekle görüşülerek yapılmış olup, ikincisi Nisan 2008’de gerçekleştirilmiş ve sonuçlar Milliyet gazetesinde yayınlanmıştır. Buradaki alıntılar, Radikal yazarı Bekir Ağırdır’ın, bu araştırma sonuçlarından faydalanarak hazırladığı Kürtler yazı dizisinden alınmıştır.

Burada Sayın Ağırdır, sorunu ve nedenlerini şöyle ortaya koyuyor.

Bu dizide özetlenen bulgular göstermektedir ki Kürt yurttaşlarımız, eğitim, sosyal güvenlik, gelir gibi birçok meselede ülkenin en yoksul ve en yoksunlarıdır. … bulundukları yerde huzursuz ve mutsuz oldukları, sorunlarını aşmak için yoğun biçimde göç ederek yeni bir hayat kurmak çabasında oldukları görülmektedir. ... hayata tutunmaya çalışan, öncelikle var olma kavgası veren, yurttaşlarımız oldukları da görülmektedir.”

Bu tespitlerden de anlaşıldığı gibi olay sadece, silahlı bir ayaklanma olayı veya PKK meselesi değil, olayın daha önce temelde, Ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları vardır. Ama elbette ki olayı Doğu Anadolu’nun ekonomik yönden geri kalmışlığına indirgemek de mümkün değildir. Olayın eğitim ve kültür boyutları, modernleşmede geri kalması gibi farklı boyutları vardır. Hatta ankete katılanlarda yüzde 55’i sorunun Türkiye’nin genel sorunlarından kaynaklandığını ve başlı başına bir Kürt sorunu olmadığını belirtmiştir.

Kürt sorununu geldiği noktada tek bir kelimeyle, boyutla, unsurla tanımlayabilmek olanaksız görünmektedir. Sorun çok boyutlu, çok aktörlü, çok unsurludur. Fakat bu demek değildir ki sorun çözümsüzdür. Tam tersine karmaşık hale gelmiş olan bu sorun bizim ülkemizin bizim yurttaşlarımızın sorunudur, çözülebilir bir sorundur.”

Ankete katılanların yüzde 90.2’si ise sorunun nedeni olarak devletin Kürtlere farklı davranmasını göstermektedir. Bu yüzden yazar, bunun bir insan hakları ve demokrasi sorunu olduğuna şöyle vurgu yapıyor.

“‘Kürt sorunu’, ülkemizin insan hakları ve yönetim sorununun bir parçasıdır, bir bölge veya bir kimlikle sınırlı değil bütün toplumla ilgilidir. Ülkemizin sorunlarının ne tek nedenidir, ne tek sonucudur, ne de tümünü kapsar. Fakat ülkemizin ve demokrasimizin önündeki en önemli sorunlardan da birisidir. Bu nedenle de sorunun çözümü ertelenemez veya bir kuruma bırakılamaz. Ayrıca Kürt yurttaşlarımızın da genel sorunların yanı sıra bir kimlik sorunudur. Fakat sorun yalnızca terör sorununa rehin edilerek de konuşulamaz anlaşılamaz. Terör ve Kürt sorunu ayrı ayrı düşünülmeli ve konuşulmalıdır.”

Yazar sorunu bu şekilde tespit ettikten sonra, mutlaka çözülmesi gerektiğini, ülkenin geleceğinin, önünün açılmasının buna bağlı olduğunu belirtiyor.

Birinci soru bu noktadadır: sorunu yönetecek ve yeni bir duruma mı geçeceğiz yoksa sorunun bizi ve geleceğimizi esir almasına izin mi vereceğiz? Sorunun özünü unutup, sorunla kavga mı edeceğiz yoksa çözüm için, barış ve huzur dolu bir ülke için yeni bir enerji mi üreteceğiz? … Daha da önemlisi sorunun ülkenin geleceğine nasıl bir ipotek koyduğunu görebilmemizdir. Kürt sorunu var oldukça yalnızca kaynak ve insan değil tüm ülkenin geleceği sorunun ipoteğine girmektedir

… Yani bu sorun hem bugünümüzün hem yarınımızın önündeki en önemli tıkaç. Bu tıkaçı kaldırmak için çözüm olduğu varsayılan tüm askeri yöntemlerin de sonuna geldiğimiz ortada” diyor.

Anket sonuçlarından ve Sayın Bekir Ağırdır’ın yorumlarından da anlaşıldığı gibi ankette Kürt sorununun en önemli iki nedeninden birincisi yüzde 91,3 ile Kürtlerin kimlik sorunu, kimliklerini kabul ettirme sorunu olarak görülmüştür.

Sorunun tespitinde deneklerin ikinci en yüksek tercihleri ise % 90.2 ile devletin Kürtlere farklı davranmasını göstermektedir ki, dikkat edilirse bu ikisi birbirinin tamamlayıcısıdır. Yani demokrasi, insan hakları ve hukuk uygulamalarında yaşanan sorunlar, insanlarda haksızlığa uğramışlık duygusuna bu duygu da, kimliksel direnişe neden olmaktadır ki, ülkemizin bu sorunları, açıkça ortadadır.

Bu durumlar elbette ki ülkenin genel durumunu etkilemektedir. Bu yüzden de sanki her sorunun nedeni Kürt sorunuymuş gibi gösterilse de aslında bu çok yanlış da değildir bence. Çünkü, mafya, çete, kaçakçılık ve dolaysıyla adalet ve güven duygusunun sarsılmasında Kürt sorununun etkileri küçümsenemez. Ayrıca hırsızlık, yolsuzluk ve kadrolaşma adam kayırma gibi pislikler de bu sorunun gölgesinde yapılmakta, Kürt sorunu karşısında silik ve kanıksanmış şeyler olarak dikkat çekmemektedir. Fakat unutulmamalıdır ki, her ne kadar bunlar Kürt sorununun bir sonucu gibi görünüyorsa da, Kürt sorununu da bunların sonucudur.

Görüldüğü gibi sorun ve temel nedenleri ortadadır. Devlet ve yönetenlerin bu güne dek iddia ettiği gibi sorun ne dış güçlerin kışkırtmasıdır, (Yabancı devletlerin kışkırtması % 37. 4) ne de Kürtlerin bağımsız bir devlet kurmak istemeleridir. Kürtlerin ayrı bir devlet kurmak istemesinden kaynaklandığını ileri süren deneklerin oranı ise % 31.7’dir.
 

Yayın Tarihi : 3 Kasım 2009 Salı 11:32:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?