3-KÜRT SORUNUNUN DÜNYA GÜNDEMİNE GELMESİ
Kürtlerin uluslararası alanda ilk kez dünya gündemine geldiği Antlaşma 1878 Berlin Antlaşması olmuştur. Antlaşma ile Kürtler ilk kez uluslar arası bir anlaşmada yer alırken, Balkanlarda ve Doğu Anadolu’da Türk ve Müslüman olmayan unsurların koruyuculuğu İngiltere ve Rusya’ya veriliyordu.
Aslında 1878’lerin dünyasında bu ülkeler açısından Kürtlere acilen ihtiyaç duyulmadığı gibi, bunları nerede ne amaçla kullanacaklarını da bilmiyorlardı. Çünkü Rusların birinci önceliği Balkanlardaki Slav milletlerin bağımsızlaştırılması ve Osmanlıya karşı kullanılması olup, Doğu Anadolu’daki öncelikleri ise Ermenilerdi.
Ama Rusların bir başka hedefi de, Kafkaslardan Basra körfezine dek inmekti. Bu amaçla bölgede işbirliği yapabileceği bölgesel bir unsur olarak, Kürtlerden faydalanabileceklerini düşünüyorlardı. Kürtler de bu işbirliğine hazırdı. Fakat bunu İngiltere’nin onaylaması gerekirdi.
İngiltere’nin Kürtlerle ilgilenmesi ise, Osmanlı dağılacak olursa, Hindistan’a giden yolların denetiminde Kürtlerden faydalanılabilir miyim, düşüncesine dayanıyordu.
Bu yüzden 1880’de Şeyh Ubeydullah ayaklanması, emperyalist devletlerin desteklediği ilk Kürt ayaklanmasıdır. Ruslar önceleri Osmanlıyı zayıflatmak amacıyla 1827-29 Osmanlı-Rus Savaşında, 1853-56 Kırım Savaşında ve 93 Harbi de denilen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşında Kürtleri kışkırtmışlardı. Bu yüzden Ubeydullah ayaklanmasında Kürtler, Rusya ve İngiltere’den açıkça yardım beklemiştir. Hatta batılı devletlerin desteğini sağlamak için Urmiye’de bir konferans toplamışlardır.
İngiltere ve Rusya’dan başka, Doğu Anadolu ve Kürtlerle ABD ve Fransa da ilgileniyordu. Özellikle Berlin antlaşmasıyla, Paris antlaşmasında benimsenen Osmanlının toprak bütünlüğünün korunması politikasının terk edilmesinin anlaşılması üzerine, Fransa da Osmanlı topraklarından pay almak istiyordu. Daha çok da Suriye ve Tunus’la ilgiliydi. Bu yüzden Kürtlerle yakından ilgilenerek, Kürt enstitüsü ve araştırma merkezleri kurarak Kürt sorununu dünyaya duyurdular.
ABD bu dönemde daha ziyade dinsel amaçlı misyonerlik çalışmalarıyla Doğu Anadolu’nun Hıristiyan halklarıyla ilgilendiler. Bazı kaynaklarda belirtildiğine göre, ABD on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Anadolu’da118 kilise, altmışı aşkın ilk ve kırktan fazla orta dereceli okul açmış olup, buralarda 120.000 kadar personel çalıştırmaktadır.
Kısacası Berlin antlaşmasından birinci dünya Savaşına dek geçen süreçte emperyalist devletler, Kürtleri tetkik ve tanımaya ve nerelerde ne amaçla kullanabileceklerini tespit etmeye çalıştılar.
Bu yüzden bundan sonra Kürt kartı artık bölge devletlerinin birbirlerine karşı kullandığı yerel bir kart olmaktan çıkmış, İngiltere, Fransa, Rusya ve en son ABD tarafından kullanılan uluslararası bir kart haline gelmiştir.
Şimdi yukarıdaki koşullar doğrultusunda Kürt ayaklanmalarına bakıldığı zaman, Kürtleri: dış tahriklerle ayaklanan, ya da içinde yaşadığı devleti arkadan vurmaya kalkışan vefasız, hain ve nankör olarak ilan etmek kolaydır. Ayrıca bu isyanları bastırmak için devletin dengesiz güç kullanması ve bunları cezalandırması ve sonrasında baskı uygulaması ise devletlerin doğal hakları olarak kabul edilmektedir.
Ama kimsenin olaya ayaklananlar açısından ve kendisini onun yerine koyarak bakmadığı da bir gerçektir. Devleti ile yönetimsel anlaşmazlığı bulunan ve dışlanan gruplar her fırsatı kullanırlar. Bu yüzden çözüm baskı ve cezalandırma değil, sorunların ortadan kaldırılması ve hiçbir kişi ve grubun dışlanmamasıdır diye düşünüyorum.
Türklerin kendi tarihinde de, özellikle Çin yönetiminde kaldıkları dönemlerde bu tür olaylara sık rastlanmaktadır. Örneğin Çin baş edemediği Türk devletini yıkmak için, başka Türk prenslerini veya başka Türk boylarını kışkırtır. Bunlar da devletin yıkılmasına neden olur. Bu yüzden bunlar hain olarak algılanır. Ama daha güçlü bir Türk devleti kurmuş iseler, bu kez hain değil kahraman olur. Çin de bu kez, kendi destekleyip başa getirdiği lideri yıkmak için, başka rakiplerini kışkırtır. Bu böyle sürer gider. Ve Çin yönetiminden kurtularak, yeni bir devlet kurmak isteyen Türkler de her fırsatı değerlendirir.
Yani içerde kışkırtmaya uygun bir durum varsa, dışarıdaki kışkırtır ve içerdeki de bundan faydalanmaya çalışır. Bu doğal bir durumdur ve bunu baskı altında kalan Türkler de yapar, başka milletler de yapar.
Yani kendi devletine karşı olan grupların bu davranışının doğru sayılmaması kadar, devletin buna neden olabilecek despot ve dayatmacı yöntemlere başvurması da yanlıştır. Bu yüzden sorunların çözülerek, devletlerin yönetimi altındaki tüm halkları sevgiyle ve eşit biçimde kucaklaşması gerekir.
Bu durum tüm devletler için geçerlidir. Ama yazımızın başında da görüldüğü gibi, bu dönemde esir ticareti yapan sömürgeci devletler, Balkanlarda ve Doğu Anadolu’da insan hakları savunuculuğuna soyunabilmektedir.
Ve işte dünyanın her yerinde, küçük büyük, zengin fakir tüm devletler böyledir. Pisliği karşıda araması, kendi pisliklerini kapatmak içindir.
Bir devlet dünyanın neresinde ve hangi konumda olursa olsun, çıkarları için insanlara yapamayacağı kötülük yoktur. Çıkarına ulaştıktan sonra da kullandığı insanların hali ne olur diye bir endişesi yoktur.
Her ne kadar, dünyadaki tüm sorunlar küresel aktörler tarafından çıkarları doğrultusunda kullanıma açık olsa da, Türkiye’nin Kürt sorunu öncelikle Türkiye’nin sorunudur. Ama öteki ülkelerdeki Kürt sorunlarının da sebebi, sonucu ve izlenen politikalar benzerdir. Ve aynı sorun Kürtlerin yaşadığı her ülkeyi farklı biçimlerde de olsa etkilemektedir. Bunun için komşu ülkelerdeki Kürtlere uygulanan asimilasyon çabalarına da kısaca değinmek istiyorum.
AYNI KÜLTÜRÜ PAYLAŞANLAR ARI MİLLETTEN OLAMAZLAR. KÜRTLERLE TÜRKLERİN FARKLI SOY MELLİTEN OLDUĞUNU SÖYLEYENLER İKİ HALKINDA KÜLTÜRLERİNE BAKARLARSA HER İKİ HALKINDA AYNI SOYUN EVLATLARI OLDUĞUNU GÖRÜRLER.BİZLER OZANLARIMIZLA, TÜRKÜLERİMİZLE VE BAYRAMLARIMIZLA (NEVRUZ) AYNI SOYNUN EVLATLARIYIZ.DÜNYADA BİRBİRİNDEN FARKLI OLAN MİLLETLERİN KÜLTÜRLERİDE BİRBİRİNDEN FARKLIDIR.TÜM BUNLARDAN ANLIYORUZ Kİ KÜRT DİYE NİTELENEN HALK TA TÜRK SOYUNDAN GELMEKTEDİR. SOYLARI BİR OLANLARDIN ARASINDA ASİMİLASYONDAN SÖZ EDİLEMEZ. ZATEN TÜRK OLANI NİÇİN ASİMİLE ETSİNLER.