14
Haziran
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Kürtlere Uygulanan Asimilasyon ve Sonuçları (5)

5-KÖRFEZ SAVAŞI SONRASINDA IRAK VE KÜRTLER

1990’daki birinci Körfez Savaşında ABD’nin yanında yer alan Kürtler, bölgesel özerklik kazanmış olup, Birleşmiş milletler koruması altına girmiş ve bölge petrollerinden de pay almaya başlamıştır.

ABD çekildikten sonra da 36. paralelin kuzeyi, oluşturulan çekiç güç tarafından korunmuştur. PKK da asıl gelişim ve etkinliğini bu çekiç gücün koruması altında büyütmüş, Irak Kürdistan’ı bölge ülkeleri için tehlikeli bir bataklık haline gelmiştir.

Irak’ın Sünni ve Şii kesimlerinde ve Türkiye’de Kürtlere karşıt politikaların gelişmesi bu döneme rastlamaktadır. Suriye ve İran’da da ABD karşıtlığı zirve yapmasına rağmen, Türkiye ABD’nin müttefiki olduğundan, komşuları Kürt kartını Türkiye için gündemde tutmaktan da geri kalmamışlardır.

Ancak İkinci Körfez Savaşından sonra TBMM’de teskerenin reddinden ve Türk-ABD ilişkilerinin gerilmesinden sonradır ki, Türkiye, Suriye ve İran’ın Kürt politikalarında bir yakınlaşma başlamıştır.

Mart 2003’te başlayan İkinci Körfez Savaşında ise Kürtler, yine ABD ve müttefiki çok uluslu güçlerin yanında yer alarak, savaş sonrası Irak’ın yönetiminde ön plana çıkmışlardır. Bu gün için bütün bir Irak’tan söz edilebilirse de, bunun sözde bir bütünlükten öte geçemediği de bir gerçektir.

Körfez savaşlarına kadar, Araplar karşısında, üçüncü sınıf ve öteki pozisyonunda olan Kürtler, gerek ABD sayesinde sağladıkları yönetsel üstünlükleri, gerekse şu anda Arapların Sünni- Şii çatışmasıyla birbirlerine düşmesi karşısında, Irak’ın asli unsuru ve sahibi pozisyonuna gelmişlerdir.

Saddam Hüseyin’in ortadan kaldırılmasından sonra kurulan Irak yönetiminde, Devlet başkanlığı ve önemli bakanlıklar elde ederek yönetimde önemli bir noktaya ulaşmışlardır.

Bundan daha da önemlisi, Irak’ta yıllardır kan gövdeyi götürürken Kürdistan Özerk Bölgesi bu kavganın dışında oldukça sakin bir toparlanma devresi geçirmiş, ekonomik ve kültürel yönden çok önemli kazanımlar sağlamışlardır.

Başta başkent Erbil olmak üzere bölge, pek çok ekonomik ve kültürel gelişmeye sahne olmuş, bölgede bir inşaat patlaması gerçekleşmiş ve Kürtçe eğitim veren devlet üniversitesi sayısı beşi bulmuştur.

Bu yüzden, Türkiye’nin karşı çıkmasına rağmen, Kürtlerin Irak’ta bağımsız bir devlet kurmalarını engelleyebilecek hiç bir güç yoktur. Türkiye’nin kırmızıçizgilerinden hiçbir şey kalmamıştır. Üstelik kurulacak devletin yeterli ekonomik kaynakları da vardır.

Eğer buna rağmen bir Kürt devleti kurulamıyor ise, bana göre bunun temel nedeni, Kürdistan coğrafyasını paylaşan devletlerin ortasında, onların onaylamadığı böyle bir devleti yaşatma cesaretini bulamamış olmalarındandır. Kürtler, ABD Iraktan çekilince olacakların endişesi içindedir.

ABD ise, burada oluşturduğu ve oluşturmayı amaçladığı sistemin yaşatılabilmesinin, ne Irak içindeki karşıt güçler tarafından, ne de bölgesel güçler tarafından kabul görmeyeceğini bildiğinden, Irak’ın dışına taşan daha geniş çözümler aramaktadır.

Büyük Ortadoğu ve ılımlı İslam projeleri işte bu noktada devreye girmektedir. Fakat projelerin uygulanması için bölge ülkelerinden destek sağlaması, taraftar bulması, çok zor görünmektedir.

Kaldı ki, ABD gittikten sonra Kürtlere, kimse sesini çıkarmasa bile, Basra körfezine inecek olsa Şii Irak ile; Akdeniz’e çıkmak için Türkiye başta, Sünni Irak ve Suriye ile, doğuya gitse İran ile karşılaşacaktır. Her ne kadar son yüz senedir, İran kendilerini destekler görünse de, bu oldukça kontrollü bir destektir. Ve Kürtlerin bağımsızlığı İran’ın kendi Kürt bölgeleri için de büyük bir tehlikedir. Ayrıca İran, ABD’nin desteklediği her şeye karşıdır. Özellikle de Türkiye ile iyi ilişkilere sahip olmayan bir Kürt devletinin, bölgede yaşama şansı yok gibidir.

Çünkü Türkiye en büyük ticari partneri ve ihtiyaçlarını karşılamada en önemli tedarik yeridir. Ayrıca, belki de geçmişte Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinde Türklerle birlikte yaşamalarından, belki de dinsel inanış ve kültürel benzerlikler açısından, Kuzey Iraktaki Özerk Kürt yönetimine en yakın ülke Türkiye’dir. Bu tarihsel yakınlığın yanı sıra, coğrafi olarak da kuzey Irak’ın devamı Güney doğu Anadolu’dur. İran ile arasında ise, Zagros dağları bir duvar, bir perde gibidir.

Ama asıl yakınlık, bana göre İslam’ı algılayışlarından ya da göçebe yaşam tarzından kaynaklanıyor olabilir. Çünkü Kürt’ün kuzey Irak’taki yaşam tarzı ve İslam’ı algılayışı, Sanırım Arap halktan çok, Anadolu’daki Türk halkın anlayışına daha yakındır.
 

Yayın Tarihi : 28 Aralık 2009 Pazartesi 11:19:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ahmet IP: 78.175.21.xxx Tarih : 28.12.2009 15:14:00

bazı konuları yanlış biliyoruz kürtler kuzey ırakta özerklik falan kazanmadı hala işgal altındaki bir ülkede işgalcilere yardım ettikleri için  o bölgenin yönetimi onlarda ve amreika çekilir çekilmez özerklik diye bir konu kalmayacak zaten özerklik uluşlar arası anlaşmalara aykırı  lozana göre şu andaki kuzey ırak arapların yönetimi ve idaresine ıraka verilmiş orayı ırakın terketmesi durumunda türkiye toprakları içersine girecek neden mi lozan maddeleri açık seçik ve anlaşılır uluslar arası hukuk bunu diyor ama kimse dillendirmeye cesaret edemiyor karşılarında amerika var ve bir ülke belirli toprağı terkederse orayı eski sahipleri alır kürt devleti kurulması için araplara değil aslinda türklere sorulması gerekir ama bu işin sonu kıbrıs gibi olacak araplar çekildiği anda orası türklerin bir kısım uyanığın lozanı iptal etmek istemeside bu sebepten değil mi?