18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Mezarlık Müzesi

Gökmescit’in portelinin önünden geçerek doğruca ileriye devam edince, yol büyük ve modern bir çarşının içine giriyor. Çarşının girişinde birisine, “Mezarlık müzesini nerede” diye sordum, “Çarşıdan çıkınca sol eline gelir " dedi.

Çarşıdan çıkıp sola dönünce, merdivenlerle inilen çukur bir alan vardı. İlk anda bir imalathane, fabrika gibi bir yer olasılığı geldi aklıma. Çünkü aşağıda bahçede, tam karşıda fabrika gibi bacası olan bir bina vardı.

Zaten görünürlerde hiç kimseler de yoktu. Duvarda bir yazı vardı; fakat Arapça olduğundan bir şey anlaşılmıyordu. İnip bakamaya karar verdim.

Mezarlık müzesinin girişi

İnince de solda açık bir kapı gördüm. Önünde levhayı da görünce burası olabilir diye düşündüm. Çamur sıvalı yapının basit fakat gizemli bir görünümü vardı.

Merdivenleri çıkınca içerisinin çok sayıda lamba ile aydınlatılmış geniş bir mezarlık olduğunu görünce, doğru yere geldiğimi anladım. Çünkü her yerde kazılmış mezarlarında yatan ölüler vardı ve ben onların bir metre kadar üstünden yürüyordum.

Mezarlar

Fakat tabeladan müzenin adının, Mezarlık Müzesi olmadığı anlaşılıyordu. Halk Mezarlık Müzesi diyordu, ama yarım yamalak İngilizcemle Gökmedreseyle ilgili bir müze olduğunu anladım. Nitekim aşağıdaki fotoğrafın(tabelanın) tercümesinde de, buranın adının Gökmedrese Müzesi olduğu ortaya çıkıyor.

Fakat daha sonra yaptığım araştırmalarda buranın, demir çağı başlarından kalma, yani 4000 yıl önceye ait bir mezarlık olduğunu ve adının da Demir Çağı Müzesi olduğuna dair bilgiler buldum. Aşağıdaki tabeladaki açıklamalar da bu bilgileri doğrular nitelikte.

Müzenin girişindeki tabela

Tabelanın tercümesinden anlayabildiğim kadarıyla burası 1997 yılında bir inşaat kazısı sırasında tesadüfen ortaya çıkmış. Muhtemelen bu bitişik çarşının inşaatı olup, bazı görüşlere göre mezarlığın burada da devam ettiği ve buradaki mezarların inşaat kazısı sırasında yok edildiği şeklindedir.

Tabeladaki bilgiler:

“Yeri – Yer Mavi Gök Medrese’nin Müze yeri (Demir Cağı mezarlığı) Caminin kuzey, kuzey bati ve kuzey doğusundadır. Bu yerin Doğu cephesi (boyu) 276 m ve güney cephesi (eni) 102 m’dir. Yaklaşık 3 hektar bir alanı kaplar.

1998 de Nosrat Allah Motamedi, İsa’dan Önce ilk milenyumun kalıntılarını kaydetti. Doctor Nobari kazılara 2000 yılında başladı ve araştırmaları 2003’e kadar devam etti. 2.ci Demir Çağına uzanan bir mezarlık keşfedildi.

Keşfedilen elişi eşyalar ve iskeletlerdeki nesneler: soluk, gri ve kırmızı çanak, çömlek, agate (akik taşı veya bilye), kireçtaşı, turkuaz boncuklar, bronz mücevherat, bronz ve demir silahlar.

Gömme şekli fetal (foetal position) yani ceninin ana karnında duruş biçimindedir. Tarih öncesinde bu gömüş biçiminin, ölümden sonra hayatın devam edeceği inancıyla ilgili olduğu düşünülmektedir.”

Mezara konulan kaplar

Doğrusu bu şekilde bir ölü gömme biçimini bilmiyordum. Benim bildiğim Hoker vaziyette defindi. Yani çömelmiş vaziyette küplerin içine gömüldüğünü biliyordum ve hatta bir defasında kazıda küp içinde ölüyü de görmüştüm. Fakat yukarıda görülen mezardaki pozisyon ne hoker, ne de fetüs şekline benziyor.

Aşağıdaki fotoğrafta ise, yan yana iki mezarda yatan iki ölünün, yatış pozisyonları da, yatış yönleri de tamamen birbirinden farklı. Yani benim anladığım kadarıyla belli bir kural yokmuş gibi sanki.

Yan yana iki mezarda iki farklı defin şekli.

Yarım saattir bu mekanda mezarları inceliyorum, ne görevli ne ziyaretçi hiç kimseyi görmedim. Burası gerçek bir mezar gibi, şehrin gürültüsü de hiç duyulmuyor. Yani anlayacağınız ölüler dünyasında, Demir Çağı insanlarıyla başbaşayım.

Merdivenlerden çıkıp kapıdan içeri girince, ilk anda gördüğüm manzara ve burnuma gelen değişik bir kokuyla ürpermiştim. Fakat bir süre sonra gördüğüm manzaranın merak ve heyecanıyla her şeyi unuttum. Tüm dikkatimle gördüklerimi anlamaya çalışıyordum.

Aynı yoldan birkaç kez gidip geldiğimi fark ettim. Yol dediğim de, aşağıdan bir metre yükseklikte ağaçlarla desteklenen, 80-100 Cm. genişliğinde, yanları korkuluklu ahşap bir geçiş sistemiydi.

Mezarla ilgili bilgi levhası

Mezarların bazılarında ölü ve mezarla ilgili bilgi levhaları vardı.
Yukarıdaki levhanın tercümesinden şunları anladım.

“İskelet bir dişi’ye (bayana) aittir ve feotal gömülmüştür. İstikameti Doğudan batıyadır ve yüzü batıya dönüktür. Mezarda bulunan materyaller: toprak kap-kacak, kunye veya halhal, iğne, bronz yüzük, cam kilinden barbel (uzun köpek dişi), akik taşı ve nerdeyse 900 başka barble’lar.”

“İskelet bir erkeğe aittir ve foetal gömülmüştür İstikameti Doğudan Batıya ve yüzü kuzeye dönüktür. Keşfedilen materyaller: 5 gri toprak kap-kacak ve 2 hayvan kemiği.”

Bilgi Levhası

Başka bir bilgi levhasında da şunlar yazılmış. “İskeletin istikameti Doğudan Batıya ve yüzü güneyedir. Gömülme şekli foetaldir ve iskelet bir erkeğe ( 14 yaşında bir delikanlıya) aittir. Mezarda bulunan materyaller: toprak kap-kacak, süs eşyası olarak 9 takı, (koyun kafes kemiği ki) bunlar iskeletin ayak kemiğinin altında bulunmuştur.”

“İkinci iskeletin istikameti Doğudan Batıya ve yüzü güneye dönüktür. Bulunan materyaller: 11 toprak kap-kacak.”

Bu şekilde birçok bilgi levhası var. Fakat benim bunları çözecek kadar İngilizcem olmadığından, olayı mevcut bilgilerimle kafamda çözmeye çalışıyordum.

Mezara konulan kap-kacak örnekleri

Aslında Mısır’da Piramitleri gezerken başlamıştı bende ölü gömme kültüne dair merak. Sonra Sart’ta Bin tepeler ve Sagalassos üzerine çalışmalarım sırasında bu konuyu epeyce incelemiştim.

Fakat şimdi bu durum bambaşka bir şeydi. Ne İngilizce bilmek, ne araştırıp incelemek, burada ölüyle mezarında yüz yüze gelmekle kıyaslanabilecek bir şey değildi.

Çünkü bu okuyarak öğrenilecek bir durum değildi. Eğer öyle olsaydı, bunca okuyup araştırdığım için, buraya girince böyle hayret ve şaşkınlık içinde kalmamam gerekirdi.

Bu yüzden burayı gördüğüme çok sevindim. Ölü gömmek ile ilgili kafamdaki pek çok soru çözülmüş oldu. Mezarın içine konulan eşyalar da orijinal vaziyette görülüyordu. Gerçi Normal zeminden 8-10 metre kadar derinde bulunan bu mezarlarda ölülerin korunması için mezarlar camekan içine alınmıştı; fakat fotoğraflarda da gördüğünüz gibi bu durum görüntüyü hiç etkilemiyordu.
 

Yayın Tarihi : 5 Haziran 2012 Salı 10:26:18
Güncelleme :5 Haziran 2012 Salı 10:37:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?