26
Nisan
2024
Cuma
ANASAYFA

Mustafa Ceylan ve Yeni Şiir Akımı


Mustafa Ceylan’ın geliştirerek, şiir dünyamıza sunduğu, “GÜLCE” şiir akımını, kenthaber.com okuyucularına tanıtmak ve edebiyatımıza önemli katkılar sağlayacağına inandığım bu harekete karınca kararınca katkıda bulunmak amacıyla kaleme aldım bu yazıyı. Fakat yeni akımın ayrıntılarına geçmeden önce, Mustafa Ceylan’ın yaşamı ve edebiyat yolculuğu ile ilgili olarak, toplayabildiğim bilgiler ışığında ve kendisini tanıdığım ölçüde kısaca bilgiler vermeye çalışacağım.

Çalışacağım ama Dr. Faik Ardahan’ın, “Neden Mustafa Ceylan Şiiri?” adlı yazısının girişini okuyunca, onun hakkında bir şeyler yazmanın ne denli zor olduğunu ve ne denli dikkatli davranılması gerektiğini de anlamakta gecikmedim. Çünkü Dr. Faik Ardahan’ın Mustafa Ceylan şiirini uzun uzadıya değerlendirdiği yazının ilk paragrafı şöyleydi.

Dünyanın en zor işi kendini arayan adam hakkında bir şeyler yazıp, söylemektir. Düz değildir çünkü o, başladığı ve bittiği yer yoktur, hatta başladığı ve bitiği diye tarif ettiğiniz yeri birbirine eklediğinizde onun gerçek spiralini oluşturursunuz. Mustafa Ceylan’da öyle birisidir. Her gün değişir. Her gün doğan güneşin aynı olmadığı gibi o da aynı değildir. Hatta ona dair yazmak, hatta yazmaya kalkmak, ilk cümlemde dediğim gibi, bilinmeyen bir şehirde kaybolmak gibidir. Elindeki harita farklı, şehir farklıdır. Sadece aradığın adres belli, ama ne adresi bulursun ne de ona götüren yolu. Aşk şiiri diye başladığı şiirde aslında bir de bakarsın ki o Antalya’yı anlatıyordur.”

Ankara’nın Elmadağ İlçesinde 1952 yılında doğan Mustafa Ceylan’ın hayatına kısaca bir göz atılırsa, çok yönlü, çok hareketli ve çok değişken bir yaşam yolculuğuna tanıklık etmek mümkündür. Memuriyet hayatı kendi anlatımıyla kısaca şöyledir.

Elmadağ Belediyesi’nde 1972'de başlayan memuriyet hayatı, 1998 de emekli olana kadar, birçok ilde, görev değişiklikleriyle devam ederek gidiyor. Kamuda; işçi, memur, şef, müdür, işletme müdürü, daire başkanı, Başbakanlık Müşaviri, Belediye Başkan Yardımcısı gibi çok değişik görevlerde bulunuyor. Elmadağ Belediyesi, T.C Devlet Demiryolları, Eskişehir Belediyesi, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara Yenimahalle Belediyesi, Ankara Sincan Belediyesi, Başbakanlık, Antalya Köy Hizmetleri gibi kuruluşlarda çalıştıktan sonra, son olarak 1998 yılında Antalya Köy Hizmetleri'nden emekli oluyor.

Derneklerden başlayarak, siyasi parti teşkilatlarının çeşitli kademelerinde politikayla da uğraşan Mustafa Ceylan, İl Genel Meclisi üyeliği ve İl daimi Encümen üyeliği de yapmıştır. 12 Mart ve 12 Eylül de tutuklanarak, cezaevleriyle de tanışan Ceylan, yargılanıp beraat ettikten sonra da, koşar adım yeni yolculuklara çıkmakta tereddüt etmemiştir. Fakat bu hızlı ve değişken yolculuğunun her anında ve her yanında şiir vardır. Yol her merhalede ne denli çok çatallansa ve işler ne kadar çok değişse de, şiir edebiyat ve genel anlamda sanat, her an ve bulunduğu her aşamada onun atmosferi, yaşamak için nefes alması gibidir. Kendi tabiriyle, şiir onun için bir yürek gümbürtüsüdür, bir yanardağ fışkırması, bir ceylan hıçkırmasıdır. “Bir Yanardağ Fışkırması” adlı şiirinin ilk dörtlüğünde bunu şöyle dile getirir.

Bir yanardağ fışkırması
Benim gönlüm deli gönlüm.
Ceylanların hıçkırması
Benim gönlüm deli gönlüm
.”

Edebiyat ve sanat gibi, hayatının her safhasında hiç değişmeyen özelliklerinden birisi de, insan sevgisi ve yardımseverliği olup, özellikle şiirle ilgilenen herkesin elinden tutmuş, yol göstermiş, tanıtmaya çalışmıştır. Bu yönleriyle her şeyden önce, dostum dediğine değecek, Dost bir yürek Mustafa Ceylan.

Ağabeyim dediği İsa Kayacan’ın hatırına Burdur İçin şiir yazacak kadar hatırnaz, kadirşinas ve dost canlısı. Kısacası dostluk, arkadaşlık, yardım, güven ve güleryüz Mustafa Ceylan.

Fakat şiirlerinde karıncanın gölgesi, Yunus’un Odunu olmayı yeğlerken takındığı alçak gönüllü, mütevazı tavır aynı zamanda, tüm güçlüklere, büyüklüklere meydan okuyan bir azmi, kararlılığı ve yaşama bağlılığı da simgelemektedir.

Tohumda başak, dalda yaprağız /Böbürlenme boşuna dağım diye /Buluta değen karıncayız' Yamaçların rüzgârı /Vız gelir bize... “

Diyen dizelerde bu başkaldırının izleri görülür. Ama bu kuru gürültü ve efelenme türünden bir başkaldırı değil, “ömür avlusunun aşk dibeğinde dövüle, dövüle olgunlaşmış” birisinin başkaldırısıdır. Bir başka deyişle Hacı Bektaş Veli’nin dergâhında çile ile yoğrulmuş bir dervişin hak yoluna baş koyması gibi bir başkaldırıdır.

Akşam oldu açmalıyım birayı /İçimdeki şu yangınlar sönmeli.
Kurmalıyım yıldızlarla sarayı /Kel başımda ay ışığı dönmeli
.”

Derken kendisiyle bile alay edebilecek kadar kompleksiz, kendisiyle barışık ve kendine güvenli olduğunu göstermektedir. Bu neden önemlidir derseniz; sanat her şeyden önce yaratmaktır, kendine güvenmektir. Güvenemeyen yaratamaz, çalıp, çırpmak zorunda kalır.

Bazı şiirleri bestelenen ve halk edebiyatının her alanıyla ilgili çalışmalar yapan Ceylan’ın Anadolu türküleri hakkında yazdığı şu dizeler, bilmem türkü üstüne sayfalarca yazsanız, tez hazırlasanız, sonuçta onu bu dörtlükten daha güzel anlatabilir misiniz?

Anneler düğünde başlar ağıda, /Türküler aşığı yaşatan gıda,
Bazen mısralanır geçer kâğıda /“Dağların başında duman
” diyerek.

Mustafa Ceylan kültüre ve geleneğe bağlı, milli değerlere önem veren, yurdunu ulusunu seven bilinçli bir milliyetçi. Ama “Akrabayız” şiirinde de görüldüğü gibi, onun milliyetçiliği, insanların akrabalığı esasına ve insan sevgisine dayalı olup; ırkçı, ayrımcı ve düşmanlıklara dayalı değildir. İnsanlar arasında, bir binayı oluşturan yapı malzemelerinin akrabalığı, uyumu, fonksiyonu gibi bir yakınlığı, birlikteliği savunur. Bu onun barış içinde kardeşçe yaşama özlemidir.

Piramitiz Mısır'da, /Sultanahmet' te dikili taş...
Jülyen Sütunu'yuz Ankara' da /Selimiye' de Sinan...
Üst üste, yanyanayız /Yoktur birbirimizden şikâyetimiz
Görülmüş değil davamız /Çünkü biz akrabayız
...

Mustafa Ceylan şiirde, geleneksel şiir yazım kurallarımıza bağlıdır, ama tutucu ve durağan değildir. Yazarken ölçüyü ve kalıpları kullanır ama kalıpların esiri değildir. Kalıpları; yüzyıllardır yinelenen aşk, meşk, mecnun, gül, bülbül gibi birkaç yüz kelimenin tekrarından oluşan kısır bir döngü olmaktan kurtararak, sanki serbest şiir yazar gibi, farklı ve yeni sözcüklerle zenginleştirmiş, farklı bir bakış açısı getirmiş, duygu ve düşünce bazında da geliştirmiştir.

Fakat Mustafa Ceylan’ın asıl başarısı, ölçüyü kalıbı güzel kullanması kadar, bunlara yeni ufuklar açmaya çalışması, geliştirmesi ve hatta tüm şiir tarzlarını bir arada buluşturma yönünde yaptığı çalışmalar olup, bu da onun durağanlığa, dogmalara karşı çıkan, ilerici ve öncü yanını göstermektedir ki, yazımızın asıl konusu da budur. Yani Mustafa Ceylanın edebiyatımıza kazandırdığı yeni akımdır. Ve şimdi sanırım, “GÜLCE” diye adlandırılan bu yeni akımı, tanımaya geçme zamanıdır.

Yayın Tarihi : 27 Kasım 2008 Perşembe 11:05:48


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?