13
Haziran
2024
Perşembe
ANASAYFA

Müzede Canavarlar

Alt katta ise çağdaş bir heykeltıraşın heykelleri var. Bunlar arkeolojik bir eser değil ve tarihi bir değer de taşımıyordu. Fakat buna rağmen bu müzede beni en çok düşündüren, gördüğüm için sevindiren eser bu heykeller oldu. Sanki insanlık tarihinin kısa bir özetiydi. Tüm salona yayılan eserlerin bana göre anlamı “İnsan veya Yaşam” olabilirdi.

Canavar ve ondan kaçmaya çalışan insanlar.

Heykellerde bir canavar var. Yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi, yedi başlı, kuyruklu ve önüne gelen tüm insanları yutan bir canavar. Bedeni de şeffaf olup, yuttuğu insanların kafatasları görünüyor. İnsanlar ise bütün güçleriyle canavarın önünden kaçıp kurtulmaya çalışıyorlar. Fakat tabii ki kurtuluş olanaksızdı. Bir an için kaçıp kurtulduğunu zanneden bir süre sonra canavarın önüne gelecekti.

Heykeltıraş bunu yaparken ne düşünmüştür, neyi anlatmak istemiştir bilemiyorum, ama önce zaman, sonra da yaşam geldi benim aklıma. Yani diyorum ki buradaki canavar ya zaman, ya yaşam ya da savaş olabilirdi.

Çünkü zaman her şeyi yutar ve yok eder, hiçbir güç onun karşısında duramaz. İnsanlar zamanın içinde kaçmaya çalışsa da kurtuluşu yoktur.

Bu heykel için de “İnsanın sefaleti” demek geldi içimden

Diyorum ki, belki de canavar yaşamdır. Çünkü yaşam da insanı her yönden kuşatan bir canavar değil mi? İnsanlar yaşamın içinde koşuyor mu, kaçıyor mu? Yaşam bir savaş mı, yoksa savaşa savaşa kaçmak ve sonunda yakalanmak mı?

Yukarıdaki heykeli dikkatle incelerseniz, heykelin kaidesini oluşturan insan tabakasının üstünde başka bir tabakaya ait insanlar var. Bunların da biri patron diğerleri hizmetkar.

Yani burada canavar insanların kendi yarattığı, tanrılaştırıp tapındığı insanlar. Kimi yöneten kimi sermayedar. İnsanlar ise çoğunlukla onların üstünde yürüdüğü zemin, fon veya hizmetkar.

Vahşetin resmi diyorum, Dehşete düşüyorum

Belki de canavar savaştır. İnsanların yarattığı canavarlar, insanlığa hükmetmek için, onların arasından canavarlar yaratırlar. Bunlar vahşetten gözleri dönmüş, dünyaya dehşet saçan, silah ve savaştan başka bir şey düşünemeyen insanlar. Ve daha başka başka heykellerde, insanlık tarihi, yaşam fotoğrafları sergileniyor adeta.

Canavarların güdümündeki bu dünyada, gerçek canavarlar canavar, sanalı da var, İnsanların kendi yarattığı insan canavarlar, savaş, silah canavar, yaşam canavar, zaman ise canavarlara bile canavar.

Burada da anlamlı bir savaş tablosu var

Yukarıdaki heykellerde de sanki savaşla beslenip, büyüyen kahramanlar, liderler var. Ölen askerlerin üstünde yükselen, onların kanıyla beslenen insanlar.

Hani Nazım Hikmet, Abidin Dino’ya “Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin” demiş ya; sanki burada da heykeltıraşa “İnsanlığın veya yaşamın heykelini yapabilir misin” denilmiş ve o da bu heykelleri yapmış olmalı diye düşünüyorum.

Her zaman insanın başı eğik

Yukarıdaki heykeldeki insanlar da, sanki önlerindeki sarıklı ve sakallı otoritenin önünde dizilmiş eğiliyorlar. Saygılarını sunuyorlar belki, ama bence bu saygıdan çok kaygı ve korku olmalı. Tüm insanlık için ortak bir kader sanki, korku ve kaygı içinde, birilerinin kölesi olarak yaşamak.

Ve yine insanların devlete tapması, kahramanlar yaratması, kahramanların dünyasında yaşamayı kurması, kendini başka insanlardan farklı kabul etmesi ve hamasete açık olması savaşların devamını sağlayacaktır. Bu arada savaşlarda da, bir kahraman yaratmak için en az iki taraftan yüz binlerce insan ölmeye devam edecektir.
 

Yayın Tarihi : 28 Mayıs 2012 Pazartesi 00:04:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?