19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Neden AKP Hala Birinci Parti (2)

2-GELECEK KAYGISI

Türkiye’de insanların en temel ve daima ilk sırada yer alan bir numaralı sorunu, geleceğe güvenle bakamaması ve geleceğinden hep endişe duymasıdır. Hatta bu durum zamana ve yönetime bağlı olarak zaman, zaman ortaya çıkan bir durum, bir sorun olmanın ötesinde, Anadolu insanının karakter özelliği haline gelmiştir.

Bu yüzden de Anadolu insanının tüm çabası ve mücadelesi, yaşamaktan çok biriktirmek, geleceği güvence altına almak üzerine kurulmuştur. Bu öylesi bir karakter özelliği haline gelmiştir ki; hayata sıfırdan başlayan bir insan, torunlarının yaşamını dahi garantileyecek bir servete sahip olsa bile, hala biriktirmekten yaşamaya zaman ayıramaz duruma gelmektedir. Çünkü biriktirme bir ihtiyacın karşılığı ya da bir akıl mantık işi olmaktan çıkıp bir karakter özelliği haline gelmiştir.

Bu durumu özellikle yurtdışındaki Türkler üzerinde daha net olarak gözlemlemek mümkündür. Örneğin Avustralya’da tüm Avustralya vatandaşlarının bugünü ve yarını devlet güvencesi altında olduğundan normal Avustralya vatandaşları para biriktirmez ve bunun mantığını da anlayamaz. Ama aynı durumdaki Avustralya vatandaşı bir Türk’ün para biriktirme ve dolaysıyla gelecek kaygısı hiç azalmadan devam etmektedir. Şarklı insanın asık suratlı, ciddi ve kaygılı olmasının, mutsuz bir görünüm sergilemesinin temel nedenlerinden birisi de bu durum olmalı diye düşünüyorum. Karamsarlık ve arabesk şark kültürünün bir parçasıdır.

Bu yüzden siyasi partilerin seçim programları, projeleri ve propagandalarında bu duruma dikkat etmeleri, insanların gelecek kaygılarını hafifletecek, umutlandıracak sosyal devlet anlayışına yönelmeleri, bence oy tabanını genişletecek en önemli alandır.

Ancak bu alandaki vaatler, genel, yuvarlak ve slogan türünde inandırıcılıktan uzak süslü cümleler değil; açık, net, anlaşılır, samimi ve uygulanabilir projeler olmalıdır.

Oysa ülkemizde son iki yıl içinde fanatik ve faşist eğilimler içeren bir milliyetçilik propagandasıyla, insanların beyinleri zehirlenmeye çalışılmaktadır. Yazarlar, çizerler, gazeteciler, televizyonlar, siyasetçiler, bürokratlar, askerler ve koca koca profesörler: milliyetçilik adına Türk Milletine öylesine karanlık bir gelecek çizdiler ki; zaten oldum olası gelecek kaygısı içinde kıvranan milleti, ellerde bayrak, onuncu yıl marşlarıyla: karanlık, çaresiz bir umutsuzluk denizine sürüklediler. Korkuyu yaşamın en etkin, en sürekli ve amansız unsuru haline getirdiler ve yaşamı bir korku filmine çevirdiler.

Bu karanlık tabloya destek vermeyen ve uyguladığı sağlık sistemi ve diğer sosyal politikalarla, halka kısmen de olsa gelecek vaat eden AKP bu yüzden de, hala birinci parti konumunu korumaktadır. Öteki partilerin, olası bir teokratik rejime karşı öne sürdükleri, laiklik ve milliyetçilik dışında akla yatkın, uygulanabilir bir vaat ve projeleri olmadığı gibi, tutulan yol da demokrasi yolu değil faşist bir yoldur. Ve hiç bir kimse faşizmin şeriattan daha iyi olduğunu savunamaz.

3-ALTERNATİFSİZLİK

AKP Kasım 2002 seçimlerinde olduğu gibi, Temmuz 2007 seçimlerine de ciddi bir rakibi ve alternatifi olmadan gitmektedir. AKP'ye alternatif bir merkez partisi olarak geliştirilmeye çalışılan DP doğmadan ölmüş olup, merkez ile merkez sol ve ötesi bomboştur. Oysa AKP'nin alternatifi, sosyal demokrat bir parti veya en azından bir merkez partisi olması gerekirdi.

Geçmişte güçlü merkez partilerine karşı yüzde kırklara varan oy almayı başarmış olan CHP, bu gün gerçekten tam bir sosyal demokrat parti olabilseydi, yani devletin ve rejimin yanında olduğu kadar halkın yanında olabilseydi, ulusal niteliğini kaybedip, belli bölgelerin partisi durumuna düşmezdi. Yetmişli yıllardaki gibi halka dayalı proje ve vaatleri olabilseydi, devlete ve egemen güçlere değil de halka dayanmayı düşünseydi, şu anda merkezde hiç bir parti de olmadığından, tarihinde ilk kez yüzde ellinin üstünde oy alabilirdi.

Ama Sanki siyasi yelpazenin uçları birleştirilerek bir daire çizilmiş, dolaysıyla da: tüm sol, aşırı sağın sağında kalmıştır. Ve sanki bu durumda AKP merkeze en yakın ve en sol parti rolünü üstlenmek zorunda kalmıştır. Tüm siyasi partiler yelpazenin sağ ucunda yüzde otuzluk bir alanı paylaşırken, yelpazenin yüzde yetmişlik bölümü AKP'ye bırakılmıştır.

4-İSTİKRAR ARZUSU

Türkiye’de İnsanlar, Cumhuriyet Tarihi boyunca, son dört yılda borçlandığı kadar bankalara borçlanmamış olup, vatandaşın bankalara ev ve araba vs. kredi borçlarının toplam tutarı 50 milyar dolarlara yaklaşmıştır. Tabii ki vatandaş borçlanırken, düşük faiz sisteminin devam edeceğini, hatta daha fazla da düşebileceğini ve döviz kurlarının fazla değişmeyeceğini hesap etmiştir. İktidar değişikliğinin bir istikrarsızlık getirebileceği korkusu, borçlu vatandaşın AKP iktidarına bir ölçüde destek olmasına neden olmaktadır.

5-DEVR-İ SABIK YARATILMIŞ OLMASI (MUHTIRA)

Başka bir neden ise, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde komplo teorileri” başlığı altında kitabın başına aldığım ve 9 Nisan 2007 tarihinde Antalya Hürses Gazetesinde henüz muhtıra verilmeden yayınlanan yazımda da belirttiğim gibi, devri sabık yaratmak tehlikelidir. 27 Nisan muhtırası AKP’yi devri sabık (mağdur) hale getirmiştir. Millet, kendi iradesine müdahale istemez. İradesini sandıkta kendisi belirtmek ister. Eğer birileri bunu tersine çalıştırmaya kalkarsa, irade mağdura destek şeklinde ortaya çıkar.

Bana göre işte bu beş neden, AKP’yi anketlerde ilk sırada tutmaktadır.

(Laiklik, Şeriat ve Türban Tartışmalarından)
 

Yayın Tarihi : 14 Nisan 2009 Salı 00:18:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?