18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Neden İran

Bilindiği gibi, Rönesans, Reform ve Coğrafya Keşiflerinden sonra Batıda her şey akıl ve bilim doğrultusunda bir düzene sokularak olaylar tasnif edildi ve bilimsel bir açıklama getirildi.

Doğuda ise her şey büyük bir çukurun içinde öylesine karmakarışık vaziyette duruyor. İçinde her şey var, fakat ne zaman hangisiyle karşılaşacağınız belli değil. Yani batının düzenine karşılık doğunun da gizemi var. Batının huzur ve güvenine karşılık Doğunun da heyecan ve macerası ve de nostaljik bir tadı var. Artı Türk Tarihi var. Türk-İslam Tarihi var.

Gence’de Nizami’nin Hamselerinden bir canlandırma

Bu yüzden emekli bir tarih öğretmeni olarak, Kafkasları, İran’ı ve Orta Asya’yı görmek arzusu bende bir tutku halini almıştı. Nihayet geçtiğimiz 2011 Yılı Mayıs ve Haziran aylarında 40 gün kadar süren bir gezi yaptım. Bu sürenin 3 günü Gürcistan, 4 günü Azerbaycan ve 33 günü de İran'da geçti.

Gürcistan’da Tiflis, Azerbaycan’da Gence ve Bakü, İran’da ise 10 tane (Tebriz, Urmiye, Kirmanşah, Hemedan, Isfahan, Yezd, Şiraz, Kum, Tahran ve Kazvin) olmak üzere, toplam 13 kent dolaştım. Gezimin asıl amacı İran olup, Gürcistan ve Azerbaycan Gidiş yolumun üzerinde olduğu için uğradım diyebilirim.

Gezmek bir zorunluluk, bir sıkıntıdan ya da gösterişten kaynaklanmayıp da, gerçekten farkı görmek, tanımak, yaşamak arzusundan kaynaklanan duygusal bir durum ise, kimin nereyi neden gezdiğini tartışmak anlamsızdır. Çünkü zevkler ve renklerin tartışılmazlığı gibi duyguları tartışmak da, anlamsız ve hatta doğrudan kişiliğe saldırı gibi bir şey olur diyorum.

Hemedan’da İmam Abdullah mescidi

Yani herkesin gezdiği yerle ilgili kendine göre bir nedeni vardır. Ve bu nedenin nedenini kavramaya çalışmak, Andre Gide’in tabiriyle alevi maşa ile tutmaya çalışmak gibidir.

İşte benim İran’ı, Türkistan’ı, Orta Asya’yı ve Sibirya’yı öncelikle gezmek ve görmek isteyişim de, Avrupa’nın, Amerika’nın ve diğer gelişmiş ülkelerin modern şehirlerini tercih edenler tarafından anlaşılır bir durum olarak kabul edilmeyebilir. Özellikle de bu ülke İran ise.

Bu yazı dizisinin en başında da bahsettiğim gibi bu yolculuğumu çevremde kimse tasvip etmemiş ve tehlikeli bir macera gibi görmüştü. Çünkü İran’da uygulanan şeriat rejimine karşı olmak, İran ABD ilişkilerindeki gerilim, ya da küresel sermayenin buraya girememiş olmasının öfkesi gibi nedenlerle İran kafalarda mahkum edilmişti.

Oysa ne küresel sermaye, ne şeriat rejimi ve ne de ABD’nin kendi halkını kandırmak ve kapitalist dünyayı peşine takmak için uyduruk düşman yaratma çabalarının, Tüm İran’ı bir anda silip atmamıza neden olmaması gerektiğini düşünenlerdenim.

Isfahan’da Şah Abbas’ın Sarayı Çelsütun

Rejimi ve Kapitalist dünya ile ilişkileri ne olursa olsun, bunların dışında tarihi, coğrafyası, kültürü, dini, dili ve etnik yapısıyla tarihi İran halkı, tarihi İran şehirleri, farklı farklı yaşam biçimleriyle binlerce yıllık bir yaşam müzesi gibi orada öylece duruyor.

Rejimine ya da uluslar arası ilişkilerine bakarak bu güzelliği görmezden gelmek için gerçekten kör olmak gerekmektedir. Çünkü ben İran’ı gezeceğime göre rejimin beni ilgilendiren tek yönü, güvenliğimdir ki, İran’da rejim bu güvenliği fazlasıyla sağlamış durumdadır.

Yani kesinlikle İran, Türkiye’den göründüğü gibi değil. Örneğin İran’da yobazları bulacağımı düşünürken, yobazlık derecesindeki peşin yargıların Türkiye'de çok daha fazla olduğunu bu gezide fark ettim.

Şiraz’da Bağ-ı İrem

Öyle ki, Türkiye'de İran insanı hiç bilinmiyor. Hepsi üniversite bitirmiş, Türkiye’nin seçkin eliti olarak geçinen arkadaşlarımın yüzde doksanı İran'ın Arap olduğunu ve Arapça konuştuğunu sanıyor. Batılıların Türkler dahil, Müslüman olan herkesin Arap olduğunu sanması gibi.

Yine İran'da Türkiye’dekinden çok daha uzun süreli, daha yaygın ve Türk geleneklerine daha uygun olarak 1500 seneyi geçen bir Türk Tarihi olduğunun da Türkiye'deki insanlar pek farkında değil. Türk Tarihi denilince insanların aklına orta Asya veya Anadolu geliyor.

Oysa bana göre Orta Asya kök veya ayak, Anadolu da baş ise, Türklüğün gövdesi İran’dadır. Göçebe Türk, tarımı, yerleşik hayatı ve İslam’ı İran’da öğrenmiş, en çok Türk devleti de İran’da kurulmuştur. Üstelik İran'daki Türk Tarihi Osmanlıdaki gibi İstanbul’dan ibaret değil. Ülkenin her tarafında bu tarihin izlerini görmek mümkündür.

Rejimler konusuna gelince: Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş demokratik bir cumhuriyet olmadığı gibi, İran İslam Cumhuriyeti de, elbette ki demokrasi ve halk yönetimini temel almak bakımından yetersizdir. Yani adlarının cumhuriyet olması, yönetimin halka dayalı ve demokratik olması anlamına gelmiyor.

Alamut’ta dağlar

Bu yüzden birinin laik ötekinin şerri olması da, Türkiye’den göründüğü kadar fazla bir fark yaratmıyor. Hatta Türkiye'de insanlar sinir ve stres küpüyken, burada insanlar hala birbirine güvenini ve yaşama sevincini koruyor.

Ayrıca burada eski İran tarihini (Med, Pers, Part, Sasani); Türk tarihini, Zerdüştlük ve Şia'nın yanı sıra doğasını ve tüm bunların şu andaki İran insanına yansımalarını araştırmaya çalışacağım.

İran’da Şeriat yasaları gereği kadınlar örtünmek zorundalar. Bu duruma Türkiye’den bakıldığı zaman, kadınların eve kapatıldığı, yalnız sokağa çıkamadığı, çalışma hayatından soyutlandığı, Üniversitelere çok sınırlı sayıda ulaşabildiği biçiminde algılanıyor ki, bu hiç de böyle değil. Burada kadın yaşamın her alanında yerini almış durumda.

Kum’da HZ. Masume

 Fakat insanlar maalesef bir değerlendirme yaparken, orada ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın, olaylara ön yargılarıyla bakıyorlar. Özellikle İran dönüşü konuştuğum insanlardan bunun böyle algılandığını net olarak gördüm.

Hatta öyle durumlarla karşılaştım ki, örneğin bana “İran’da neler gördün anlat” diyorlar… Anlatıyorum inanmıyorlar. Hatta pek çoğu bağnaz bir şartlanmışlıkla “O öyle olamaz, sen yanlış görmüşsündür, fark edememişsindir” diye, benim gördüklerimin yanlış olduğunu iddia ettiler. Yani benim gidip yerinde görerek edindiğim bilgiler yanlış, onların gidip görmeden şartlandırıldıkları bilgiler doğru oluyordu.

Elbette ki bunlarla şeriat savunuculuğu falan yapmak gibi bir niyetim falan da yoktur. Onların şeriatı onlara, bizim laikliğimiz bize diye düşünmekteyim ve bunları komşuların birbirlerine ihraç etmeye çalışmasına karşıyım. Fakat ne var ki devletler kendilerine dışarıdan müdahaleye karşı çıkarken, kendileri başkalarına dışarıdan müdahale etmeye de çalışırlar. Üstelik bu saldırganlıklarını savunma gibi de göstermeye çalışırlar.

Fakat devletlerin ve yönetimlerin değerlendirilmesi benim konum değil. Ben bir gezgin olarak, gezip gördüğüm yerleri yazıp araştırıp aktarmak ve tanıtmakla görevli olduğumu düşünüyorum.

Ama İran'ı çok iyi bilmek zorundayız. Çünkü İran'da hala nüfusu en fazla olan etnik gurup Türklerdir, ya da en azından nüfusun yüzde kırkı Farisi ise yüzde kırkı da çeşitli Türk gruplarından oluşmaktadır. (% 40 Acem, %38 Azeri, %2 Türkmen, ve diğer Türk gurupları da %0,5 kadar olduğu düşünülürse Türkler % 40,5 oluyor)

Yezd’de Emir Çakmak Mescidi

Elbette ki bu oranların böyle olması, İran toprağıyla ilgili emeller beslemek anlamına gelmez. Çünkü bu insanların etnik kökeni ne olursa olsun, hepsi de binlerce yıllık İran tarih ve kültürünün ürünü İranlılar olup, İran İranlıların yurdudur.

Ayrıca Türkiye için en iyi İran, iyi komşuluk ilişkileri içinde toprak bütünlüğünü koruyan bir İran olup, İran için de en iyi Türkiye aynen böyledir. Ama İran Türklüğün hala en doğal biçimiyle yaşandığı bir ülke ve en Önemlisi de, Türk dünyası ile aramızda köprüdür.

Ve yine İran’ın asıl yerli halkı sayılan Acemler de, dünyada Türklerin en iyi anlaşabileceği sıcakkanlı sevecen insanlardır. Çünkü Türkler ve Farslar (Acemler) bu bölgedeki son bin beşyüz yıllık bir tarih ve kültürün ortak ürünleridir denilebilir.

Her ne kadar yukarıda saydığım gerekçeler Türkiye İran ilişkilerine ve Türk tarihine katkı sağlamayı amaçlayan bir makale gibi olduysa da, aslında İran bunların dışında da gezilip görülmesi gereken çok güzel bir ülkedir.

Ayrıca maddi açıdan da orta tabakadan insanların gezebileceği ucuz bir ülkedir. Öyle ki, insanlar üç günlük bir Prag turu için bin Yuroya yakın bir para harcarken, aynı parayla İran’da bir ay dolaşabilir. 

Yayın Tarihi : 4 Nisan 2012 Çarşamba 10:38:37
Güncelleme :4 Nisan 2012 Çarşamba 10:48:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?