19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Savaşa Onay Veren Devletler de Vahşete Ortaktır

15 Ocak 2009 İsrail’in Gazze’yi Bombalamasının 20.günü ve bugün bombalanan binalar şunlar.

İlk bombalanan bina, Gazze’deki savaşı izlemekle görevli gazetecilerin karargah olarak kullandıkları televizyon binası. Nedeni, İsrail kendini savunma hakkını kullanıyor. Ne ilgisi var demeyin. Aslında çok ilgisi var. Çünkü dünyaya İsrail vahşetini basın mensupları duyuruyor. Oysa İsrail, masum ve kendini savunma hakkını kullanıyor. Üç yaşındaki Filistinli çocukların saldırısı karşısında nefsi müdafaa yapıyor.

Günün ikinci bombalanan binası, dünyaya rest çeker gibi, alay eder gibi, Birleşmiş Milletlere ait bir bina. Nedeni ise yine İsrail kendini savunma hakkını kullanıyor. Çünkü binada Gazzelilere gönderilen yardım malzemeleri, gıdalar, giyecekler ve ilaçlar var. Gazze düşman olduğuna göre aç, açık ve ilaçsız bırakmak da savaşın başka bir biçimi. Mermisiz bombasız öldürme biçimi olmalı onları.

Üstelik Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin, ateşkes amacıyla İsrail’de bulunduğu bir anda, “Al sana ateşkes dercesine, ben kimseyi tanımam, canımın istediği yeri istediğim anda bombalarım” dercesine. “Ben bugüne dek Birleşmiş Milletlerin aldığı hangi kararı uyguladım, hangi tavsiyenize uydum da, buraya yeni tavsiyeler için geliyorsunuz?” dercesine.

Günün üçüncü bombalanan binası ise, Filistin kızılayına ait bir hastane. İçerde İsrail bombardımanında yaralanmış,500 kadar ağır yaralı var. Zaten ilaç yok, elektrik yok, ameliyat için yeterli malzeme yok. Bombalamasa da ölecek çoğu, ama İsrail işini tesadüfe bırakmak istemiyor.

Görüldüğü gibi İsrail katliamı, terörist öldürmek için attığı bombaların, orada tesadüfen bulunan sivilleri, çocuk ve kadınları öldürmesi şeklinde bir katliam değildir. Çocukları öldürmek için özellikle okulu bombalamak, sivilleri öldürmek için camiyi, çarşıyı bombalamak, ölmeyip de yaralı kalanlarını öldürmek için hastaneyi bombalamak, bombalardan bir biçimde kurtularak sağ kalanları, açlık ve ilaçsızlıktan öldürmek için BM yardım toplama dağıtma merkezini bombalamak ve tüm bunları yazdıkları için basın mensuplarının karargâhlarını bombalamaktır. Bilerek, isteyerek ve tüm dünyanın değer olarak benimsediği tüm değerlere gülüp geçerek, bombalamaktadır.

Gerçi devletlerin değer olarak ortaya sürdüğü değerlerin de hiç bir değeri yoktur aslında, ama güçsüzlerin güçlülere karşı yine de sığınabileceği, koruması sınırlı bir korunaktır. Her güç bunu kendi altındakine dayatır. Yukardaysan değer, aşağıdaysan çaresizliktir.

Burada İsrail’e atılan bombalar kadar ve hatta daha önemlisi, insanlığın asırlar öncesi bombalanıp ortadan kaldırılmasının simgesi, üç beş ülke dışında kimsenin sesini çıkarmaması, bırakın bir tepki göstermeyi, çocuk katliamının, sıradan doğal bir olay gibi görmezden gelinmesidir. Herkesin susup beklemesidir. Erken öten horoz konumuna düşmemesidir. Büyük patronları beklemesi ve onların söylemlerine uygun söylemler geliştirmek için zamana ihtiyaç duyulmasıdır.

İşte devletlerin asıl kötülüğü, vahşeti ve vampirliği de burada, bu davranışta yatmaktadır. Bu durum İsrail’in çocukları, yaralıları, yaşlıları ve kadınları, bilerek ve isteyerek öldürmesinden daha kötüdür. Çünkü öldüren devlet kadar, öldürene sessiz kalan, izin veren anlaşan devlet de, bunu devlet olmanın doğal bir gereği olarak görüyor demektir.

Askeri ve ordusu olmayan, büyükçe bir kent sahası kadar bir bölgenin 20 gündür bombalanmasına, 1100’den fazla insan ölmesine ve bunun üçte birden fazlası kadın çocuk bebek olmasına rağmen, Çağdaş uygarlığı ve demokrasiyi ve insan haklarını savunan Avrupa’nın, kınama şöyle dursun üzüntüsünü bile belirtmemiş olmasına ne dersiniz?

Dikkatle izliyorum, AB’nin tepkilerini. İlk hafta İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu söyledi. Ne hak değil mi? Zavallı İsrail’i rahatsız eden çocuklara, bebeklere karşı. Elbette ki, burada Hamas’ı savunmak ve aklamak gibi bir düşünce içinde ve hatta haklı haksız belirleme peşinde değilim. Çünkü hiç bir şey bebeklerin, çocukların öldürülmesini haklı gösteremez.

İkinci hafta sonlarında AB’den bir yetkili, ateş kes için, Hamas’ın roket atmaktan, İsrail’in de bombalamaktan vazgeçmesi gerektiğini söyledi. Yani bu söylemin amacı, büyük bir olasılıkla İsrail’in orantısız güç kullanımını gizlemek içindir. En gelişmiş uçaklar, bombalar ve kimyasallarla roket atarları aynı kefeye koymaktır. Olaya normal bir savaş havası vermektir. Oysa Gazze yakılıp yıkılıp 1100 insan ölmüşken İsrail’in kaybı 13 kişidir.

On dokuzuncu gününde de bir AB yetkilisi durumu “Endişe vericidir” demiş, ama yine de üzücü bulmamıştır. Yani demek ki İsrail olayın öncesinde AB’nin, ABD’nin ve Arap Birliği ile Batı Şeria’daki Filistinlilerin (El Fetihin) onayını almıştır.

Devlet budur. İnsanlar üzerinde anlaşması budur. Katledeni budur. Seyircisi de budur. Çünkü insan zaten, kendi hayatını yaşamak için değil, devleti uğruna ölmek için dünyaya gelmiştir. İnsanın az veya çok ölmesi, şöyle veya böyle ölmesi, devletler için hiç önemli değildir. Çünkü insanların devletleri için ölmesinin sınırı yoktur. Bir devlet gerekirse tüm halkını savaşa sürebilir. Kimse karşı çıkamaz, sürmezse çok eleştiri alabilir. İnsanlar da zaten bunu ister buna isteklidir.

Araştırsanız karşı çıkan üç beş devletin karşı çıkmalarında da bir çıkar vardır mutlaka.

Örneğin Türkiye salt insani nedenlerle mi karşı çıkmıştır. Umarım öyledir. Ama bu Filistin’in başına ilk kez gelmedi. Önceden niye hiç böyle tepki koymadık. Sudan lideri daha beteri katliamın katili iken İstanbul’da toplantıya çağırdık. Vietnam yıllar yılı aynısını yaşadı, Irak çok daha beterini. Onlara niye böyle bir tepki koymadık. Maraş’ta öldürülen, Sivas’ta yakılan, 12 Eylül’de işkenceden geçirilen kendi vatandaşlarımıza, niye böylesine kararlı bir tepki koyamadık gibi uzayıp giden sorular geliyor insanın aklına.

Çünkü, dünyadaki mevcut devletler sisteminde, tepki koymanın en olmadık bir yerinde duruyor bizim tepkimiz. Çünkü Türkiyenin bu ve benzeri durumlarda bu güne dek hep sustuğu ve susmasını gerektiren nedenler ileri sürüldüğü düşünülürse, bu kez neden susmayıp konuştuğu düşündürücüdür. Oysa öncekilere göre bu kez, susmasını gerektirecek daha fazla sebep vardı denilebilir.

Örneğin AB ile ilişkiler, ABD’nin Irak’tan çekilmeye hazırlandığı bir dönemde Kuzey Irak’ın geleceğinde rol üstlenmek, Ermeni soykırım yasasının gündeme gelceği bir sırada, Yahudi lobisinin desteğini kaybetmek, Terörist ilan edilen, İran, Suriye ve Hamas ile aynı fotoğraf karesine görünmek, El Fetih ve Arap ülkelerine de bir ölçüde ters düşmek ve devletler düzeninin gerekli kıldığı daha pek çok numara, entrika ve ikiyüzlü yaklaşımı es geçmek.

Öyleyse bu kez ne değişmiştir derseniz, doğrusu bir sürü neden sayılabilir. İsrail’in, herkesi bilgilendirdiği halde, üstelik de arabuluculuğa soyunduğumuz bir dönemde, adam yerine koyup da bize harekatı haber vermemesinden tutun da, yaklaşan yerel seçimlerde seçmen tabanına hoş görünmeye kadar götürülebilir. Ama böyle bile olsa arada bir insan olduğumuzu hatırlayıp, insani tepkiler ortaya koymak yine de güzel bir şeydir diye düşünüyorum.

Ve görüldüğü gibi devletlerin savaşanı da, savaşa trene bakan öküz gibi bakanı da, masumu da canavarı da, hepsi aynı soysuzluğun, aynı vahşetin ve aynı çıkar düşüncesinin bir parçasıdır. Dün ezilen masum devlet, fırsat eline geçtiğinde, bu gün en kanlısından bir vahşet tablosu çizebilir, kendinden güçsüzünü eline geçirince. O yüzden, geçerli ve gerçek olan tek çözüm dünyanın birliğinde.
 

Yayın Tarihi : 7 Şubat 2009 Cumartesi 00:16:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mehmet ersindigil IP: 88.76.87.xxx Tarih : 7.02.2009 15:33:54

 Diline saglik Sayin Nazmi Öner"Ellerin,de dert görmesin.Tüm dünya liderlerinin okumasini dilerim.Insanoglu bu ne yapacagi aklina danismadan hareket ederek bu tür olaylar ve öldürmeler yapmaktadir.Hani bir degim vardir insanoglu ciy süt emmistir ne yapacagi belli olmuyor.Yazdiklarina aynen katilyorum,Benim ekliyecek hicbir sey yoktur yaliniz herkes bu yazini okumasini dilerim saygilrimla.

 


Nazmi Öner IP: 85.104.158.xxx Tarih : 8.02.2009 01:12:21

Sayın Avibeto. Yorumunuzdan gerçekten çok etkilendim. Çünkü olaylar ne denli dikkatle izlense de, olayı yaşamak farklı bir durum. Elbette ki, hiçbir kimse yaşanan bir olayı, yaşayan kadar iyi bilemez. Yazınızın aşağıya aldığım paragrafını, oradaki insanların neler yaşadığını ve neden İsrail’in katliam yapmasına tepkisiz ve seyirci kaldığını açıklaması bakımından önemli buluyorum.

Hamas para ve silah gibi destekleri İran’dan alarak patronlarının verdikleri emirleri yerine getirmektedirler.Bu aynı zamanda bir çeşit meslek, geçim kaynağıdır. Ateşkese rağmen 8 sene boyunca israil halkını roket saldırısı ile taciz etmiştir. 1milyon İsrail vatandaşı 8 senedir günlerinin büyük bir kısmını sığınaklarda geçir bir hale gelmiştir. Her gün kafanıza bir roket düşme olasalığı varsa çalışamassınız, çocuklarınız okula gidemez ve psikolojik sorunlarla boğuşursunuz.

Gerçekten de burada, tehdidin büyüklük küçüklüğünden ziyade, tehdidin sürekliliği önemlidir. Tehdit küçük bile olsa, sürekli ve belirsiz ise, insanın ruh sağlığını bozar. Ayrıca Hamas’ın, sivil halkı kalkan olarak kullanması da, savaşı bir ticaret aracı olarak kullanması da insani ve ahlaki değildir. Sağduyu sahibi hiç kimsenin bunları kabullenmesi de olanaksızdır.

Fakat sayın avibeto, ben bu yazılarımı kimin haklı, kimin haksız olduğunu belirlemek için yazmadığım gibi, Haması savunmak için de yazmadım. Ben yöneten için insanın hiçbir değeri olmadığını vurgulamak istiyorum. Bu hamas da olsa, İsrail de olsa, değişmediği gibi, seyirci devletler açısından da değişmediğini, devletlerin ve yönetenlerin kendi güvenlikleri ve iktidarları için, yönettiği insanların hayatını kolayca tehlikeye atabildiğini göstermek için yazıyorum.

Düşünün ki, burada Hamas’ın çocukları ve sivil halkı canlı kalkan olarak kullanması ne kadar insanlık dışı bir durum ise, bunu bile bile, yüz sivilin arasındaki örneğin beş Hamas militanını öldüreceğim diye, 95 sivili bilerek ve isteyerek öldürmenin de aynı derecede insanlık dışı olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca İsrail Devleti kuruluşundan bu güne sürekli savaş içinde yaşadığından, siyasi iktidarların belirlenmesinde de savaş politikaları etkili olmaktadır. Bu yüzden yukarıya aldığım paragrafınızda sözünü ettiğiniz, İsrail halkının, gerçekten sürekli tehdit altında geçen ve çok zorlu, çok sağlıksız yaşamından, acaba İsrail Devleti de, gerçekten rahatsız mıdır? Yoksa bu durum devletin işine mi gelmektedir? Bence halkın üstünde bu Hamas tehdidi devam ettikçe, İsrail devleti: halkının karşısında haklı konumda kalacak ve halktan tepki almayacaktır. Bu yüzden de, iki taraf da, savaşı bitirmeye pek istekli olmamıştır diye düşünüyorum. Çünkü düşmansız devlet olmaz. Hiç düşmanı olmasa da kendisi bir düşman yaratır. Düşman devletlerin temel varlık nedenidir.

Bence burada ne İsrail, ne Hamas, ne seyirci kalmada anlaşan devletler ve ne de anlaşma dışı kaldığından ya da başka nedenlerle sesini yükseltenler, hepsi de birdir ve hiç birinin samimiyetinden söz etmek olanaksızdır. Doğrusu olaya yalnızca, orada acı çeken insanlar açısından yaklaşarak tavır koyanların samimi davranışları, duygu ve düşünceleri gerçektir. Bu insani duyguların da devletlerden değil, meydanlarda sesini yükselten insanlardan geldiğini düşünüyorum. Yorumunuzla, olaya yeni bir boyut kazandırdığınız ve katkıda bulunduğunuz için size ve diğer yorumcu arkadaşlara teşekkür ediyorum.

 


AVIBETO IP: 84.228.117.xxx Tarih : 8.02.2009 12:46:43

Sayın hocam

Cevabınız için teşekkür ederim. Yazdıklarınızı hepsine katılıyorum. Bunları okuduktan sonra size olan saygım bir kat daha arttı. Sizin ve sizin gibi sağlıklı düşünen yazarların kenthaberde buluşması herhalde tesadüf değil.

İnsanlığın unutulmadığı günler dilerim.

Avibeto


avibeto IP: 84.228.159.xxx Tarih : 7.02.2009 18:30:19

Sayın Nazmi Öner,
15 0cak 2009 da yazdığınız ve nedense sadece 7 şubat 2009 da kenthaberde yayınlanan yazınızı ilgi ve saygıyla okudum. Bende olayları basından ve plazma tv. lerden izleseydim ve sizin gibi değerli bir yazar olsaydım inanın aynısını hatta çok daha ağırını yazardım.
Ne yazık ki 35 yıldır İsrail’de yaşıyorum ve olayları buradaki herkes gibi “ ön koltuktan” takip ediyorum. İnsanların ölmesi, öldürülmesi kadar korkunç ve kötü bir şey olamaz, hele bunlar siviller ve çocuklar olursa.İnanın veya inanmayın burada da insanlar o korkunç resim karelerini göz yaşları ile seyretmeye devam ediyorlar.
İsrail nüfusu İstanbul’un 1/3 oranında .Hani derler ya “burda 40 kişiyiz birbirimizi biliriz”, biz olayları izlemiyoruz sayın Nazmi Öner , biz olayları yaşıyoruz.
Size yazmamın nedeni herhagi bir şeyi haklı göstermek değil, zaten olamaz, sadece olaylara biraz değişik görüş açısıyla bakmanızı gri rengi de görmenizi sağlamaya çalışmak.
Neden savaşa çıkılmıştır?
Amaç sadece huzur bulmak: Peres’in Başbakana sorduğu gibi-İstanbul’a roket saldırısında bulunsalar- diye sormuyorum..., diyorum ki 8 sene boyunca evinize ateş etseler, hayır camlarınıza taş atsalar, yok yok yanınızdaki bayana laf atsalar ,hayır bu da ağır oldu...sadece yan baksalar ne yapardınız?

Türk tv kanallarını izledim. Tanınmış gazeteciler, üniversite üğretim üyeleri, politikacılar... yorum yaptı. Bir kaç emekli komutan dışında – onlar şükür ki olayları berrak olarak görüyorlar- inanılmaz komplo teorileri yaratıldı: Yok İsrail topraklarını genişletmek istiyor (buraları Mısır dahil kimse istemiyor)-yok denizde bulunan doğal gazı ele geçirmek istiyor (söylentilere göre Gazze bu doğal serveti değerlendirirse Kuveyt kadar zengin olur)- yok Türkiye ile Suriye’ nin arasını bozmak istiyor.....gibi.
İsrail Gazzeden çıkmış, çevredeki yerleşim bölgelerini boşaltmıştır ama Hamas gene roket saldırılarına bu anda bile devam ediyor.
Hamas para ve silah gibi destekleri İran’dan alarak patronlarının verdikleri emirleri yerine getirmektedirler.Bu aynı zamanda bir çeşit meslek, geçim kaynağıdır. Ateşkese rağmen 8 sene boyunca israil halkını roket saldırısı ile taciz etmiştir. 1milyon İsrail vatandaşı 8 senedir günlerinin büyük bir kısmını sığınaklarda geçir bir hale gelmiştir. Her gün kafanıza bir roket düşme olasalığı varsa çalışamassınız, çocuklarınız okula gidemez ve psikolojik sorunlarla boğuşursunuz.
Hamas kimdir? Hamas PKK gibi dünyanın terörist olarak tanıdığı ürgütler listesindedir.
Evet Hamas halk tarafından seçilmiştir ama daha sonra hükümetleri gene halk tarafından seçilmiş devlet başkanı Mahmut Abbas tarafından iptal edilmiştir. Bunun üzerine silahlı ihtilal yaparak Gazzeyi ele geçirmiştir. Bütün FKÖ taraftarlarını ya hapse atmakta ,canlı canlı üzerlerine benzin dökerek yakamakta , binanın 8.katının penceresinden aşağıya atarak korkunç şekilerde öldürebilmekte ,düğünde dans eden insanları dine karşı geldikleri iddia ederek üzerlerine ateş açıp katledebilmekte , evinde filistin bayrağı saklayanları tutuklamakta , FKÖ taraftarı oğlunun yerini söylemeyen 90 yaşındaki babayı kafasına kurşun sıkarak öldürebilmektedir. Bu olayların çoğu filme çekilip yayınlanmıştır.
Refah bölgesindeki mağaralardan kaçırılan malların senelik cirosu i 1 milyar dolar değerinde olup kazançlar sadece birkaç Hamas destekleyicisi ailenin cebine girmiştir. Aynı şekide savaş esnasında İsrail in hergün saat 13-16 arası ateşi keserek Gazzeye girmesine izin verdiği onlarca insani yardım konvoyuna el koymuş ve yardımın çoğunun halkın eline geçmesini engellemiştir. Hamas yöneticileri yurt dışında oturmakta hem İrandan gelen paraları İstedikleri gibi kullanmakta hem de rahatlarından ödün vermemlrine rağmen filistinlilerin kanını son damlasına kadar savaşmak istemektedirler.
İnsanlık suçunu kim işlemiştir? Bence Hamas bunu 2 kere yapmıştır:
1) Sivil filistin halkını canlı kalkan olarak kullanmıştır. Yerleşim bölgelerinden, okulların içinden sivilleri tehlikeye atarak, İsrailin verdiği karşılıklarda yaralanma veya öldürülmelerine neden olarak.Düşünebiliyormusunuz, çekilen bazı filmlerde militanların sokakta karşıdan karşıya geçerken bile çocukları süpürge gibi tuttuğu görülmektedir.
2) Yaptığı roket saldırılarını doğrudan sivil halkın üzerine yönlendirerek.
Bütün bunları Arap devletleri bilmekte, dünya bilmekte ve bu yüzden Hamastan fazla
hoşlanmamaktadırlar.

Derin Saygılarımla

Avibeto


 


Gökhan IP: 81.214.25.xxx Tarih : 7.02.2009 22:53:29

    Sayın Öner;Bu başlığınız bana 2.Dünya savaşı arifesindeki olayları çağrıştırdı.Almanya Polonya dan önce,Südetler meselesini ortaya atarak o zamanki Çekoslovakya da Almanların yaşadığı bölgeyi talep edip almıştı,1. savaşta askersizleştirilmiş bölgeye asker sokmuştu,Avusturya yı siyasi oyunlarla ilhak etmişti.Tüm bu hareketlerine Avrupa nın diğer büyük ülkeleri (İngiltere-Fransa)ve ABD ses çıkarmayarak saldırganlığı cesaretlendirmişlerdi.Sonunda onca yıkım ve ölümün tek suçlusu Almanya  oldu.Almanya yı cesaretlendirerek yıkıma ortak olan aslında birazda bu devletlerdir.Hatta daha da ileri gidersek dünyayı karıştıran devletler bunlar desek  yanlış olmaz sanırım. 


Cemail Yenigün IP: 88.241.20.xxx Tarih : 7.02.2009 18:43:16

Hocam Merhaba. Şu anki düzende bu yapılıyorsa. Tek Devlette herhalde Soykırım Terimi Kitaplardan kaldırılacaktır. Sadece bir takım asalaklar (Tek devlet Menfaatine) ortadan kaldırılmıştır. Örneğin Afrika Kıtası 100.000.000 Milyon Afrikalı

Biraz daha ileriye gidersek. İnsanlığın geleceği için Asya kıtasından Rakkamla yazmayayım anlaşılmıyor. BİR MİLYAR KİŞİ

Gerekçe havayı kirletiyorlar.

Tek devlet ayakta kalsında ne olursa olsun.