18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Şehriyar ve şairlerin anıt mezarı

Heyder Baba, kendin toyun tutanda,
Kız gelinler hena, pilte satanda,
Bey geline damdan alma atanda,
Menim de o kızlarında gözüm var,
Aşıkların sazlarında sözüm var. 
Şehriyar (Heyder Baba’dan)

Büyük Pazardan şairler anıtının fazla uzak olmadığını duymuştum. Onun için pazardan çıkınca Şairler anıtına nereden gidebileceğimizi sorduk. Gösterilen yönde biraz yürüyünce anıtın göründüğü bir meydana geldik.
Azeri arkadaşlara: “Bakın anıt karşıda görünüyor. Yürüyebilirsiniz değil mi?” dedim; “Yürürüz” dediler.

Rauf ve Anar Azeri oldukları için Tebrizlilerle rahat anlaşıyorlardı. Bu yüzden bir şey sorulacağında onlar soruyor. Taksi tutulacağında onlar pazarlık ediyordu. Fakat bu mesafeyi gözümüze kestirdiğimiz için yürüyecek ve taksiyi oradan El Goli’ne giderken tutacaktık.

Abidenin göründüğü meydan

Şimdi şairler anıtına doğru yürürken bir yandan da düşünüyorum. Neden farsça büyük, köklü ve etkili bir dil? Neden İran kültürü tüm dünyada derin izler bırakmış. Türkleri, Arapları ve Avrupalıları etkilemiş. Bir dilin, bir kültürün gelişmesi tesadüflere bağlanabilir mi?

Elbette ki, bunların hepsi de, İran insanının duygusal yapısının ve ihtiyaçlarının, özenli çalışmaların, dikkatli bir korumanın ve sahiplenmenin sonucu olarak ortaya çıkmış olmalıydı. Bunun en basit bir örneği de işte karşımızda yükselen Şairler Anıtıydı. Dünyada kaç ülkede böyle anıtlar var?

İran’da ise bunlardan ülkenin her yerinde var. İranlılar kültür ve sanata düşkün ve hatta sanat besinlerinin bir parçası gibi. Parkların, yolları düzenlenmesinde bile ince bir zevk ve estetik var.

Birçok İran Şehri gibi Tebriz de, bir şairler kentidir. Yetiştirdiği ünlü şairler ve yazarlar anısına bu devasa anıtı dikmişler.

Park

Bu anıt yüzyıllardır buraya gömülen, 420 tane şair ve yazarın anısına dikilmiştir. Tarihçi Hamdullah Mustofi 1429 yılında yazdığı bir kitabında, burada yatan şairlerden söz etmiştir. Bunlardan bazıları şair ve yazar Esediye Tusi, Maniye Şirazi, Katran-ı Tebriz, Mecieldin Bilgani, Xaganiye Şirvani, Şemseddin Secasi, Zehireddin Faryabi, Şahpur Nişaburi, Homame Tebrizi, Şekibiye Tebrizi, Meğribiye Tebrizi, Felekiye Şirvani ve pek çok edebiyat ustası burada yatmaktadır. Buraya en son gömülen Şehriyar Tebrizlilerin belleğinde öylesine yer etmiş ki, sorduğum insanların çoğu, bu yapıdan şairler anıtı yerine Şehriyar’ın anıt mezarı diye söz etti. Çünkü burası her ne kadar yüzlerce yıldır şairler mezarlığı olsa da, bu anıt 1971 yılında dikilmiş. Yani anıta ilk defnedilen şair Şehriyar olmuş.

Şairler Anıtı

Güzel bir parkın içinden geçerek 15-20 dakika yürüdükten sonra şairler anıtına geldik. Şairler anıtının parkında biraz dinlenip, biraz da gezinip fotoğraflar çektikten sonra anıtın arkadaki fotoğrafta görülen geniş merdivenlerle çıkılan bölümünün kapalı olduğunu öğrendik. Bu yüzden sağdaki zemin katın girişine yöneldik. Burada Şehriyarın büstü önünde resim çektirdik.

ŞEHRİYAR

Tebriz’de 1906 yılında doğan Muhammet Hüseyin Şehriyar’ın babası avukattı. Arapça ve Arap Edebiyatı üzerine eğitim yapan Şehriyar, bir süre Tahran’da tıp eğitimi de almış ve Fransızca öğrenmiştir. 1924 yılında aşkının peşine takılarak Horasan’a giden şair, 1935 yılında Tahran’a dönerek İran Ziraat Bankasında çalışmaya başlar.

1929 yılında ilk şiir kitabını yayınlayan Şehriyar, asıl ününü Heyder Babaya salam şiiriyle yapmıştır. Bu şiiriyle bir anda Türkiye, Sovyetler birliği ve Türk cumhuriyetlerinde büyük bir üne kavuşmuştur.

Şehriyar’ın büstü.

Şehriyar’ın köyü Haydar Baba adlı dağın üzerinde kurulu olup, şiir bu dağ ve köyüyle ilgilidir. Sonradan 76 dile çevirisi yapılan bu şiir Azerbaycan ve Türkiye’de de çok beğenilmiştir.

İran’da 1979 devrimini destekleyen Şehriyar, 1988 yılında Tahran’da ölmüştür. Ölüm tarihi olan 18 Eylül, onun anısına İran’da Milli Şiir Günü olarak kutlanmaktadır.

Şiirlerini daha ziyade Azerbaycan Türkçesiyle yazan Şehriyar: Türkçe için şöyle diyor. Türkün dili tek (gibi), Sevgili istekli dil olmaz Özge (başka) dile qatsan(katsan), bu esil (asil, öz) dil esil olmaz (Türkün dili gibi/ Sevgili istekli dil olmaz/ Başka dile katsan/ Bu asil dil, asil olmaz) diyor.

Abidenin zemin katının girişi

Haydar Babaya Selam şiiriyle dünyaca bir üne kavuşan Şehriyarın bu şiiri 76 dile çevrilmiş. Her dilde çok sevilmiş. Bu yüzden Anıt mezar gezimizin bu bölümünde, bu güzel şiirin bazı bölümlerini okuyucuyla paylaşmak istiyorum.

Heyder Baba, ıldırımlar şakanda,
Seller, sular şakkıldayıb akanda,
Kızlar ona saf bağlayıb bakanda,
Selâm olsun şevkatize, elize,
Menim de bir adım gelsin dilize.

Heyder Baba, kehliklerin uçanda,
Göl dibinden dovşan kalkıb, kaçanda,
Bahçaların çiçeklenib açanda,
Bizden de bir mümkün olsa, yâd ele,
Açılmayan ürekleri şâd ele.

Bayram yeli çardakları yıkanda,
Novruz gülü, kar çiçeği çıkanda,
Ağ bulutlar köyneklerin sıkanda,
Bizden de bir yâd eyleyen sağ olsun,
Derdlerimiz koy dikkelsin dağ olsun.

Şehriyar’ın kabri solda ve fotoğrafı karşıda

Heyder Baba, gün dalıvı dağlasın,
Üzün gülsün, bulakların ağlasın,
Uşaklarun bir deste gül bağlasın,
Yel gelende ver getirsin bu yana,
Belke menim yatmış bahtım oyana.

Heyder Baba, Sulu yerin düzünde,
Bulak kaynar çay çemenin gözünde,
Bulakotu, üzer suyun üzünde,
Gözel kuşlar ordan gelib keçerler,
Halvetleyib bulakdan su içerler.

Heçi hala çayda paltar yuvardı,
Memmed Sadık damlarını suvardı,
Heç bilmezdik dağdı, daşdı, divardı
Her yan geldi, şıllak atıb aşardık,
Allah, ne koş, gamsız-gamsız yaşardık.

Heyder Baba, bulakların yarpızı,
Bostanların gülbeseri, karpızı,
Çerçilerin ağ nebatı sakkızı,
İndi de var damağımda, dad verer,
İtgin geden günlerimden yad verer.

Anıt mezarda şairlerin CD ve kitaplarının bulunduğu bölüm

Anıt mezarın dışarısı kadar içerisi de etkileyiciydi. Orada Mezarı olan pek çok şair ve bilim adamının Heykel ve resimleri vardı. Gözle görülen tek mezar ise Şehriyar’ınki idi. Hepsinin duvarlarda fotoğrafları ve birçoğunun da, büst veya heykelleri var. Fakat açıklamalar Fars alfabesiyle olduğundan anlaşılmıyor.

Şehriyarın mezarının ilerisinde kitap ve CD’lerden oluşan kitaplık gibi bir bölüm vardı. Burada yazarların kitap ve CD’lerinin satışı da yapılıyormuş ama biz alfabeyi anlamadığımız için ilgilenmedik.

Bu arada anıt mezarın içinde dolaşırken kulaklarınızdan, beyninizin derinliklerine işleyen, gökten ya da gaipten geliyormuşçasına gizemli ve davudi bir sesle okunan Azeri şairlerin şiirleri, bir fon müziği gibi ve aynı zamanda bir ibadet anında okunan ve insanı kendinden geçiren ilahi sesler gibi etkiler uyandırıyordu.

Bize ant mezarı gezdiren Tebrizli gençler

Anıt Mezarı gezerken burada bize rehberlik yapan iki Azeri genç “İkinci katta da mezarlar vardı. Fakat şimdi orada bakım yapıldığı için kapalı” dedi. Gençlerin bir fotoğrafını çekip vedalaştıktan sonra dışarı çıktık.

Burada park çok güzeldi. İçerde gezerken yorulmuştuk da, ama zamanımız çok sınırlıydı. O yüzden, takside El Goli’ye giderken dinleniriz diye hiç oturmadan parktan çıktık.

Anıt mezarın önündeki park

Anıt mezarda her ne kadar çok sayıda şair veya sanatçının resim ve heykelleri bulunsa da ağırlık Şehriyar’da toplanıyordu. Çünkü Şehriyar, Nizami den sonra Azeri Türkçesi ile yazan Azerbaycan'ın en büyük şairi olarak kabul ediliyordu. Bu yüzden Şairler Anıtındaki gezimizi yine Şehriyar’ın bir dörtlüğü ile bitirmek istiyorum.

Bir uçaydım bu çırpınan yelinen,
Bağlaşaydım dağdan aşan selinen,
Ağlaşaydım uzak düşen elinen,
Bir göreydim ayrılığı kim saldı?
Ölkemizde kim kırıldı, kim kaldı?
 

Yayın Tarihi : 14 Temmuz 2012 Cumartesi 07:39:29
Güncelleme :14 Temmuz 2012 Cumartesi 07:51:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?