14
Haziran
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Siyasi Söylemlerin Çoğu Gerçek Değildir

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra İsmet İnönü'nün 11 Kasım 1938'de Atatürk'ün etrafındaki yakın arkadaşlarını tasfiye edip, cumhuriyet öncesi TBMM'de ikinci grup olarak, Atatürk ve kendisinin karşısında yer alan, cumhuriyetin ilanına tavır koyan ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası denemesi ile Doğu İsyanına neden olup, Atatürk'e suikast olayından yargılanan grubu, yeniden yönetime ortak etmesi ilginç değil midir?

Niyetim bu yüzden İnönü'yü yargılamak veya suçlamak değildir. Hatta bence çok doğru bir şey yapmıştır. Devlet hayatında kinciliğin ve küslüğün olmayacağını kanıtlamıştır. Kurtuluş savaşını başlatan bu cesur insanlara haklarını teslim etmiştir.

Fakat ilginç olan nokta, siyasette dün idamını istediğin insan, bugün kahraman olabilmekte ve onunla işbirliği yapılabilmektedir. Bir anda Atatürk'ün yakın çevresiyle -ki; İnönü'nün de yıllarca yakın çevresiydi bunlar,- karşıtları yer değiştirmiştir. Bu da göstermektedir ki; siyasi rekabet halindeki liderlerin birbirini karalamaları asılsız olup, yapılan aslında iktidar mücadelesidir. Veyahut ta, en azından onların suçladığı oranda kötülük ve hainlik söz konusu değildir.

Fakat halk bunları gerçek sanıp, aldanır, en yakınlarına bile bu yüzden düşman olur. Oysa bu yüzden halk bunların peşine takılıp bölünmemelidir. Siyasetçiler aslında gerçeği bilir ve işine geldiği anda söylediklerini geri alıp, kucaklaşır ya da işine gelen yerde şeytanla bile işbirliği yapar. Bu günkü aday transferleri ve dağılıma bakarak da bunu anlayabilirsiniz. Ama ne yazık ki vatandaşlar söylenenlere kanarak, kızar, gerilir, kemikleşir. Zaten politikacının da istediği budur. Ret duygusu geliştirmek ve oyları kemikleştirmek.

İsterseniz yakın geçmişimizde yaşanan şu örneklere bir bakalım.

Son olarak Erdoğan kendisini "Barzani ağzıyla konuşuyor" diye suçlayan Baykal’ı, "Karakterinin gereğini yerine getiriyor” diye cevapladı. Baykal da , "Beni bırakın herhangi bir vatandaşımızın karakteri, ahlakı, dürüstlüğü konusunda söz söyleyemeyecek olanların başında bizzat Başbakan vardır.”

- Hükümetin başı bölücülük yaptı. Türk devletini ülkeye sadakatle bağlı Doğu’daki vatandaşlara jurnal etti. Bölücü maceracılara cesaret, cüret ve gerekçe verdi. Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel

- Kanlı elleri ve faşist militanları ile bu hükümeti yıkmaya çalışıyorlar. Başbakan ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit

- CHP’nin sınırsız ihtirası ülkeyi bir maceranın eşiğine getirmiştir. Tetik çeken parmakların manevi sorumlusu, memleketin her köşesine kan sıçramasına sebep olan laf ebeleridir. Süleyman Demirel

- Bazı kişiler gençleri cinayete teşvik ediyor. Bu kişilerin cezaevine girenlere “Siz korkmayın, bu hükümet düşecek siz kurtulacaksınız” şeklindeki mektupları elimizdedir. Bülent Ecevit

- Hem gidecekler, hem de kırıp döktüklerinin hesabını verecekler. Millet bunların kötülüklerini unutmayacaktır. Süleyman Demirel

-Bazı siyasi kesimler ve iş çevreleri hükümet bunalımı çıkarmak, hükümet bunalımını rejim bunalımına çevirmek tertip ve çabası içindedirler. Bülent Ecevit

Ve bir zamanlar birbirlerine bu ağır hakaretleri yapan, Ecevit ile Demirel: sonraki yıllarda cumhurbaşkanı ve başbakan olarak, ülkenin en uyumlu siyasetçileri olmuşlardır. Hatta daha da ilginci, Demirel’in cumhurbaşkanlığı süresi dolunca Ecevit: süreyi uzatmak veya anayasa değişikliğiyle, Demirel'i yeniden cumhurbaşkanı seçtirmek için elinden gelen her şeyi yapmıştır.

Fakat şimdi derin bir üzüntüyle hatırlıyorum, onlar bu hakaretleri sergiledikçe ve bu biçimde düşmanca suçlamaları yaptıkça millet sırf sağcıdır veya solcudur diye birbirini boğazlıyordu. Söylemleri doğru ve gerçekten ikisi de vatan haini idiyseler, bu denli farklı görüşlerdeyseler, 80 yaşlarına dek niye ülkenin başında kaldılar? Ve niye son yıllarda ayrı partilere rağmen, en uyumlu politikayı sergileyebildiler. Birbirlerini ülke için vazgeçilmez ilan ettiler.

Kısacası politikada her şey olur. Hatta Türk Tarihi iktidar mücadeleleri uğruna akıtılan kanların ve gözü dönmüş kavgaların tarihidir bir bakıma. Kardeşten toruna, kendi öz oğlundan beşikteki çocuğa kadar uzanan acımasız ve vahşi bir kardeş kavgadır iktidar kavgası. Ama gerçek olanla söylenen farklıdır. Politika bir serbest atış alnıdır. O yüzden her söylenene inanılmamalıdır. Söylenenin tersini beklemek daha akılcıdır.

(Laiklik, Şeriat ve Türban Tartışmalarından)

 

Yayın Tarihi : 14 Mart 2009 Cumartesi 10:34:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 85.103.108.xxx Tarih : 16.03.2009 16:40:03

Evet, Hocam, ne yazık ki, devrimler duruldukdan sonra politik ihtiraslar toplum geleceği kaygısının önüne geçebiliyor. Bunun için istasmar araçlarının en korkuncu "inanç" sistemleri kulanılabiliyor ya da ilkeler ödünlere kurban ediliyor. Yılmaz Karakoyunlu "Yorgun Mayıs Kısrakları" adlı  romansı anı eserinde: rahmetli Andan Mendres'in etrafındaki (Yahya Kemal, Fuat Hulusî, Ekrem Hayri beyler gibi) entellektüellerin tartışmasını canlandırarak bu acı gerçeği analiz eder. Atatürkün karşıtlarının, İnönü Cumhurbaşkanlığında (bir zamanlar kendi muhalifleri olmasına rağmen) faal politik kadrolara alındığını; böylece devrimlerin sulandırılma yolunu açıldığı; Türk gelenekleri ve din anlayışının felsefî temelleri irdeleneceğine şematik inanç kuralları ve ibadet formları ile insanımızın akıl gözü önüne duvar çekilmesinin politik yararlarının çekiminden kurtulamayan  Mendres bu konuşmalara karşı müstehzîdir.     


Cemail Yenigün IP: 85.108.174.xxx Tarih : 17.03.2009 23:54:45

Hocam Merhaba. Size ve Teoman Ağabeye hayranlığım sonsuz.. Sizi Tanıma şerefine nail oldum. İnşallah Teoman Ağabiyide tanıma şansına haiz olurum. Kent Habere ve Bütün Yazar Kadrosuna Selamlarımı sunuyorum. Allaha Emanet olun.