20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Türbandan Sonra (I)


1- YORGAN GİTTİ KAVGA BİTTİ Mİ, AKP TÜRBAN SİLAHINI KAYBETMEK İSTER Mİ?

Türbanı serbest bırakan yasa kabul edilmekle, acaba kavga bitti mi? AKP başarı mı kazandı, yoksa çok önemli bir silahını mı kaybetti. Yoksa olayın arkası başka bir biçimde tekrar önümüze gelecek mi? Siyasi kültürü çatışmalar üzerine kurulmuş bir ülkede, bu kısır çekişmeler biter mi? Gün gelip, bir gün de akıl ve bilgi bunların önüne geçebilir mi?

Bunu bilemem ama bu gün gelinen noktada, halk çok sivri iki uçta toplansın ve iki taraf: “hodri meydan” desin, birbirine karşı zıtlaşsın, kemikleşsin; halk birbirini yerken parsa toplansın, insanlar gerçek sorunlardan uzaklaşsın istenmiştir.

Örneğin AKP türbanı niye ısıtıp ısıtıp ortaya getirmektedir. Bu bölümdeki yazılarımın ilkinde bu durumu, başarısız olduğu yönlerini, türbanın arkasında saklamak istiyor diye yazmıştım. Fakat şimdilerde düşündükçe başka şeyler de mi var acaba diyorum?

Henüz genel seçimlerin rüzgârı kaybolmadan, bu hızla belediyeleri de mi götürmek istemektedir. Dağıtılan trilyonlarca liralık kömürlerin ateşi soğumadan, aynı insanlardan belediyeler için de mi oy isteyecektir? MHP niye gündemi AB ile ilgili düzenlemelerden türban noktasına çevirmiştir? Bunların belediye seçimlerine etkisi nedir?

Olaya bu açıdan bakıldığında, dünyadaki genel ekonomik krizin, Türkiye’deki yansımalarının iyice hissedileceği normal seçim süresi (2009) beklenmeden, seçimlerin 2008 yılı içinde yapılacağı yönündeki söylentiler yeni değildir. Zaten genel kanı: belediye seçimlerinin bu yıl içinde yapılması beklenmektedir. Fakat derseniz ki, bunun türbanla ilgisi nedir? İlgisi, türban krizi: genel seçimlerde sağlanan yüzde 47’lik tabloda, önemli bir yere sahiptir. Evet ama, orada türban muhalefetin silahı idi, şimdi nasıl iktidarın silahı oldu derseniz; derim ki: çünkü silah geri tepmiştir.

Genel seçimlerde AKP, hakkı elinden alınmış, mağduru oynamış, halk da mağdurdan yana olmuştur. Fakat türban sorunu çözülürse, yeniden AKP nasıl mağduru oynayacaktır derseniz; belki de çözülmeyecektir. Belki de AKP bunu hukukçularına inceletmiş ve olmayacağını bilmektedir. Yasa şu anda parlamentodan geçmiştir ama, belki devrim yasalarına, belki de anayasanın değiştirilemez maddelerine takılacaktır. Belki yasa bir yerlerden geri dönecek ve AKP yeniden mağdur pozisyonuna düşecek, başında bulunduğu devleti, halka şikâyet edecektir.

Gerçi AKP’yi sıkıştıracak, bir muhalefet veya alternatif bir parti yoktur. Meydan hala boş olup, merkezde de, merkez sol ve onun solunda da dişe dokunur bir parti yoktur. Çünkü siyasi partilerimizin rejim ve türban tartışmalarından, halka dönük bir plan ve proje üretmeye zamanları yoktur. AKP kendisiyle yarışmaktadır. Bu yüzden, aslında bu manevralar pek de gerekli değildir. Hatta hiç belli olmaz, bu kez silah AKP’ye de geri tepebilir. Çünkü yüzde 47’nin içinde azımsanmayacak kadar sol ve çoğunlukla da merkezin oyları vardır.

Ama muhalefet türbanın peşinde koşarken, AKP yine de, işi sıkı tutmaktadır. Büyük şehir belediyelerinde, muhalif başkanların belediyelerini bölerek, yeni yerleşimlere doğru açılan yeni belediyeler tesis etmekte ve el altından buraların rantını, eşe dosta peşkeş çekmektedir. Ve türban girişiminin başarısı için canla başla çalışırken, sanıyorum içinden de, başarısızlığı için dua etmektedir. Çünkü böylesi bir silahı kaybetmek istemeyecektir.

Görüldüğü gibi, görünenin arkasında görünmeyen pek çok dolap dönmekte, ince hesaplar yapılmakta, gelecek parsellenmektedir. Ve en önemlisi olayın dinle, İslam’la, insanla bir ilgisi yoktur.

Çünkü İslam akıl dinidir.
Doğruyu, dürüstlüğü ve sevgiyi
İyiyi, güzeli ve insanların mutluluğunu gözetir.
Bencil, çıkarcı ve etik değerlere ters değildir.
İslam Arabistan’da belli bir döneme ait değil
Bütün çağlar ve dönemler için geçerlidir.
Bu yüzden İslam: akla, bilime ve hakka ters düşünülmemelidir.

Bu durum olsa olsa, Şark Kültürünün her şeyi kurnazlık noktasında dönüştürüp, değiştirip, insanları karşı karşıya getirmesi, çatışmalar üreterek, asıl hedefleri gizlemesiyle ilgili olabilir diye düşünüyorum. Görüldüğü gibi yaşananlar ve millete yaşatılanların, İslam’la ilgisi olmadığı gibi, akıl ve bilimle de ilgisi yoktur.

Çünkü Şark Kültüründe ya sen, ya ben; ya şu, ya bu; ya hep, ya hiç esası geçerlidir. Oysa ya ben ya o yerine: sen, ben, o, hep birlikte, dostluk ve barış içinde… Ya şu ya bu yerine: hem o hem bu yan yana uyum içinde… Ya hep, ya hiç yerine: hep birlikte kardeşçe, hak, adalet ve eşitlik içinde denilmesi gerekmektedir. Ama maalesef bizde her şey zıtlaşmak ve insanları germek üzerine kurulmakta ve bu durumlar birbirini izlesin, hiç bitmesin istenmektedir.

İnsanımız böyle, medya böyle, sivil toplum böyle, siyasi partilerimiz böyle. Sanki gerilim ve çatışma, rahatsızlık değil de, bir boşalma, rahatlama hissi vermekte; bir haz ve lezzet dürtüsü genlerimizde. AB’ye girmek istersiniz veya istemezsiniz bilmem ama, bu durumda tek çare: bu çatışma ve pislik üreten sistemden kurtulup, AB sistemini getirmekte.

Yayın Tarihi : 1 Mart 2008 Cumartesi 10:38:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?