19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Türkiye'den Milliyetçilik Manzaraları (1)


1-MİLLİYETÇİLİK Mİ, PARANOYA MI?

Son üç yıl içinde özellikle yükseltilen milliyetçiliğin yarattığı tehlike ve tehdit: laikliğin düşüşü, türbanın yükselişi veya şeriat endişesinin ve hatta Türkiye’ye dışardan gelebilecek tehditlerin yarattığı toplam tehlikelerden çok daha yüksektir diye düşünüyorum. Bu yüzden milliyetçilik balonuna aynı hızla gaz doldurmaya devam edilirse, tehlikeli biçimde patlamasından endişe ediyorum.

Millet milliyetçilik adına yazılan, komplo teorileriyle korkutula korkutula paranoyak olmuş, akıl dışı davranışlar sergilemekte, katliamlar teşvik edilmekte, katiller milli kahraman muamelesi görmekte, bunlara övgüler düzen, şarkılar türküler ve klipler hazırlanıp, ülkede aklı başında olacağı sanılan nice okumuş ve aydın olduğu sanılan insan ve hatta en büyük şehirlerimizin kimi baro başkanlarından bile destek bulmaktadır.

Zaten çoğunluğu ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun olduğu için, gelecek endişesi genlerine işlemiş olan Türk insanı, bir de milliyetçilik adına yaratılan komploların korku ve kaygılarıyla, paranoyak olmuş ve normal davranışlar sergileyemez hale gelmişlerdir. Ve en önemlisi de, bu yaratılmış korkulara her gün yeni korkular eklemeye çalışılmaktadır.

Örneğin, genel seçimlerin hemen sonrasında henüz ortaya konulmamış, bir anayasa taslak çalışmasından sızan haberlere göre, sanki taslak ortaya konmuş, anayasa komisyonunda tartışılmış, meclisten geçmiş ve cumhurbaşkanı onaylamış gibi tepkiler verilmiştir.

Tartışmalarda hükümet hiçbir kimsenin hiçbir görüşünü dikkate almadan kendi görüşlerini dayatmış, laikliği ortadan kaldırıp, şeriatı getirmiş ve sanki model olarak da Malezya’yı seçmiştir.

Türkiye’nin yalnızca Malezya olması eksik kalmış olup, o da kahraman magazin basınımızın, medyamızın, seçkin elitimizin özverili çalışmalarıyla birkaç ayda tamamlanacakmış gibi kıyametler koparılmış ve ağır bir sara vakası sergilenmiştir. Bu da gerçek gündemin gerçek sorunların kaybolmasına neden olmaktadır. Dolaysıyla yöneten memnun ense yapmaktadır.

Tutmuş, dört yaşındaki çocuğa, kur’an okutuyorlar
Ya da İstiklal Marşının, on kıtasını ezberletiyorlar.
Sonra da koca koca adamlar, maske gibi suratlarla
Geçip çocuğun karşısında, hüngür hüngür ağlıyorlar.
İçlerinden mi gelir, yoksa numara mı yapıyorlar
Bilmiyorum ama, bence bunda bir kurnazlık var.

Askeri anayasayı, sivilleştirmek isteyen mi var?
Sanırsınız ki; anayasa kabul edilmiş, laiklik gitmiş
Ve gelmiş de şeriat; ilericilik adına, eskisini geri istiyorlar
Dururken yerinde anayasa, Tanrım, bu nasıl saralı bir vaka?
Muhalif olmak adına, en ilkel anayasalara sahip çıkıyorlar
Yıllarca lanetleyip karşı çıktıkları anayasaya, şimdi tapıyorlar

Dev gibi sorunları perdeleyip, gündemi kaybettiriyorlar
Yaşamı kimi laiklik, kimi yalnızca türbandan ibaret sanıyorlar
Eminim, ya algılama sorunları var, ya da çok kurnazlar.

Oysa daha hiç kimse şu benim anayasa taslağımdır diye ortaya çıkmamıştır ve çağdışı, ilkel anayasamız hala başucumuzdadır. Ve akılla uzaktan yakından ilgisi olan hiçbir kimse, hiçbir kurum ve dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir medya, bu denli hasta düşünceli değildir. Çünkü bu bir tartışma ve fikir belirtme de değildir.

Neden derseniz; çünkü ortaya henüz tartışılacak bir şey gelmemiştir. Ama her zaman ve her olayda her şeyi kafamıza, kaygılarımıza ve hayali senaryolarımıza göre değerlendirmemizin sonucu, hastalık ötesi davranışlar sergilenmiştir.

Örneğin bunlara göre en kısa sürede Malezya olmamız kaçınılmaz bir gerçektir. Hatta bu bir an meselesidir. Nasıl olur, Malezya ile tarihimiz ayrı, coğrafyamız ayrı, kültürümüz ayrı, ekonomik seviyemiz farklı ve tek ortak noktamız din. Eğer din Malezya olmamıza yeterli bir nedense, gelecek sene de zenci olabiliriz. Çünkü Nijeryalılar da Müslüman; deseniz, dinletemezsiniz.

“Hayır olmayız” diyenler varsa, onlar kör, cahil ve kandırılmış Malezya destekçileridir. Artık hiçbir güç Türkiye’nin Malezya olmasını önleyemez, kimse bunun önüne geçemez gibi, kesin ve kararlı bir kampanyanın sonucuna bakarak, ruh sağlığımız hakkında karar verin lütfen. Unuttuysanız o günlerin gazetelerine tekrar bakın.

Sonra o orada kalmış, unutulmuş ve altı aydır bir daha hiç kimse ağzına almadığı gibi, Malezya bir daha hiç gündeme gelmemiştir. Hani hemen Malezya oluyorduk. Kesin ve önlenemez bir olguydu hani. Günlerce Malezya’dan başka bir şey konuşmadık, Tüm basın Malezya’ya temsilciler göndermiş, Malezya’nın ikliminden ekonomisine her şeyini öğrenmiştik. Peki bu paranoya değil de nedir?

Başka örnekler mi istiyorsunuz, işte size örnek. Önce Milliyet, sonra da 6 Ekim 2007 tarihli Sabah gazetesinde okuduğum “Atatürk büstü” haberi.

Şöyle ki: Afyon Emirdağ İlçesinde, eskiyen Atatürk heykelinin yerine yenisi dikildikten sonra, eskisinin nasıl ortadan kaldırılacağı endişesi gerçek anlamda bir komedi gibi görünse de, Ülke Türkiye olunca, zaten tüm ciddi şeyler komedilik olaylardan çıkıp, gerçekten ciddi olanların es geçildiği bile düşünülebilir. Eski heykelin normal bir cenaze gibi, gizlice defnedilmesine gülemedim. İnsanların korku ve endişelerine hak verdim. Atsan atılmaz, satsan satılmaz, ne yapsan bir kulp takarlar, bir numaralı Atatürk düşmanı yaparlar.

Artık akılla alakamızın kalmadığı ve akılla yollarımızı ayırdığımızın ve; “Bu ülkenin insanları manyak mı” dedirtecek, başka bir olay da, 6 Ekim tarihli gazetelerde yer almaktaydı.

Haberde Rize’nin İkizdere İlçesi Kaymakamı AB hibe fonlarından yararlanmak için, birliğe on ayrı proje ile başvurur. Projelerden sadece bir köyün 350 bin avroluk kanalizasyon ve atık su arıtma projesi kabul edilir. Ama köylü “Avrupa durduk yerde bize niye para veriyor? Bunun arkasında bir şey vardır. Biz AB’nin parasını istemiyoruz; yapacaksa il özel idaresi yapsın” diye, parayı reddetmişlerdir.

İşte milliyetçiliğin ve onun komplo teorilerinin insanları getirdiği noktada ve en iyimserlerinden bir kaç vaka. Bunun daha Hıristiyan diye öldürülenleri ve öldürenleri sahiplenenleri var. Ve bir işaretle harekete geçirilebilecek, kendini normal insan sanan milyonlarca milliyetçilik hastalığının pençesinde insan var.

MİLLİYETÇİLİK

Oysa milliyetçilik
Besin, oksijen olarak yaşama
Dalga dalga yayılan bir sevgidir
En küçük halkadan dünyaya

Cumhuriyete ve laikliğe
Atatürk’e ve devlete tapılır
Ama Atatürkçülüğe, akla ve bilime
Çağa ve gelişmelere kapılar kapatılır.

Önümüze korku senaryoları sürülür
Ve hazır oy depoları yaratmak için
Halk bölük, bölük bölünür
Bu nasıl laiklik, bu nasıl Atatürkçülüktür.

Yayın Tarihi : 19 Haziran 2008 Perşembe 11:05:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?