13
Haziran
2024
Perşembe
ANASAYFA

Tus şehri ve Ferdosi Tusi

22. Mayıs sabahı yine saat 07.00’den, dokuza dek yazdım. Bugün Ferdosi’nin türbesini görmek üzere Tus şehrine gidecektim. Tus arabalarının Ferdosi meydanından kalktığını söylediler. Bu meydan otele epeyce uzaktı ama şehir merkezini yürüyerek gezmem gerekiyordu. Üstelik daha sabahtı. Sol ayak bileğinde biraz sorun olsa da, biraz sonra alışır deyip yürüdüm.

İmam Rıza bulvarından sola dönmem gerekiyordu. Fakat erken dönmüş olmalıyım ki; olmam gereken bulvarda değildim. Çünkü Şehit Garani dimdik gelip Haram’ın altına giriyordu. Oysa Ben Haram’ın önünden sola dönmüştüm. Olsun burayı da gezmiş olurum ve ilerden sağa dönerek de, Garani Bulvarına çıkarım dedim. Sorduğum insanlar da çarrahtan (dört yoldan) sağa döneceksin dediler.

Agahui Medresesi

Çarrahtan sağa dönünce muhteşem bir kubbesi olan büyük bir yapı gördüm. Cami olabileceğini düşünüyordum, ama medrese dediler. Fakat gadimi mi(tarihi mi), cedid mi (yeni mi) karar veremeyince kapıcı elimden tutup, müdüre götürdü. Büyük bir salonda müdür, müderrislerle birlikte, bağdaş kurmuş oturmuşlar, çaylarını içiyorlardı.

Ben içeri girip kendimi tanıtınca: “Otur önce bir çay iç” dedi. “Siz Türkçe biliyorsunuz” dedim. “Evet, ben Türk’üm, Azeri’yim” dedi. Çay geldi. Epeyce sohbet ettik. Bina cedid yani yeniymiş. “Her düzeyde öğrencimiz var ve yatılı okuyorlar” dedi.

Medresenin müdürü Ali Rıza Yesahi ile sohbet

“Bana Meşhet’te hiç Türk yoktur demişlerdi ama şu ana kadar Farisi’den çok Türk’le karşılaştım” dedim. “Yok, doğru değil. Burada çok Türk de vardır; ama Farisi daha çoktur” dedi.

“Peki Türkler yüzde on var mıdır” dedim; “Yüzde 20 olabilir” dedi. Fakat Nişabur’u da merak ediyordum. “Nişabur’da Türk ne kadardır?” dedim. “Orada çoktur. Yarıdan fazla bile olabilir” dedi.

Bu arada biz Firdevsi diyoruz, ama İran’da Ferdosi deniliyordu. Bunun aslı nedir diye sordum “Ferdosi” dedi. Çok ilginç değil mi, adamın adı Ferdosi, fakat biz Firdevsi diyoruz. Tehran’a, Tahran dediğimiz gibi Agahui Medresesinin müdürü Ali Rıza Yesahi ile vedalaşıp ayrıldık.

Ferdosi Meydanı ve heykeli

Ferdosi Meydanına gelince hiç Tus arabalarına falan bakmadan önce meydanı gezip fotoğraflarını çektim. Neden Türkiye’de de bu meydanın yarısı veya dörtte biri kadar bir meydan yok diye hayıflandım. Meydan aslında 40-50 dönüm büyüklüğünde bir parktı. Devasa çınar ağaçları da sanki Ferdosi ile yaşıttı. Oturma yerleri, gezinti alanları ve peyzajıyla çok güzel bir park meydandı. Ferdosi’nin heykeli de çok görkemliydi.

Burada bir taksici “Otobüs yoktur” diye yalan söyleyip, üç Humeyniye beni Tus’a götürdü. Ben de vakit kaybetmeyeyim diye kabul ettim. Tus 20-25 kilometre uzaklıkta, toz toprak içinde, Nişabur’dan da geri bir kasaba görünümündeydi. Fakat Haruniye Dergahından Ferdosi’ye kadar 500 metrelik bulvar fevkalade güzel, gür bir ormanı andırıyordu.

Taksicinin işte Ferdosi diye beni indirdiği yerdeki park, çok büyük ve çok bakımsızdı. Oysa İran için belki de tarihinin en değerli kişisiydi Ferdosi. Burası Ferdosi’nin türbesinin bahçesi olamaz diye düşündüm. Çünkü bugün Farsça diye bir dil varsa, bunu bugüne taşıyan adam Ferdosi.

Daha doğrusu Farsçanın bir edebiyat ve sanat dili olmasını sağlayan kişidir. Daha henüz yirminci yüzyıl başlarına kadar bizde de edebiyat ve sanatla uğraşanlar bunu Farsça ve fars etkisi altında yapıyorlardı. Bin yıldan fazla süren Türk yönetime rağmen Farisilerin milli özelliklerini korumaları da buna bağlıdır. Çünkü Türklerin bir edebiyat ve sanat dili yoktu. Onlarda Farsça yazıyordu. Bu yüzden Ferdosi İran için vazgeçilmez ve en büyük değerdi.

Tus’da Ferdosi’nin (Firdevsi) anıt mezarı

Nihayet düşündüğüm gibi bu çok büyük ve bakımsız parkın sonunda tel örgü ile ayrılmış, gayet güzel ve çok bakımlı bir park daha vardı. Ve Ferdosi’nin devasa anıtkabiri ben buradayım dercesine göze batıyordu. Girişten itibaren güller ve çeşit çeşit çiçekler, çok gür ve canlı çimler, çınarlar, çamlarla ve daha başka süs bitkileriyle çok güzel düzenlenmiş bahçeyi gezip fotoğraflarını çektim. Aslında büyük bir parktı. Her şey belli bir anlam taşıyordu.

Anıtkabirin tepesinde kuş adam sembolü dikkatimi çekti. Hani kimine göre Timur’un Tus şehrini yerle bir etmesinin sebebi, Ferdosi İslam’ı yeterince övmediği için derler ya. İlk aklıma o geldi. Acaba Ferdosi bir yandan İslam görünürken, bir yandan da Zerdüşt müydü?

Çünkü Ferdosi gibi bir filozofun, yüzyıllardır birbirini yiyen, kan döken, şehirleri yıkıp, insanları yağmalayan bir İslam anlayışındansa, sevgi ve barışı savunan Zerdüştlüğü seçmiş olması da olasıdır diye düşünüyorum. Ya da İslam’la birlikte Zerdüştlükten de vazgeçememiş olabilir.

Ferdosi’nin heykeli

Fakat bazıları da Ferdosi’nin Türkleri aşağıladığı için, Timur’un Tus’u yıktırdığını savunur. Hatta Timur, Ferdosi’nin mezarının başına gelerek, “Kalk, kalk da aşağıladığın Türkün gücünü gör” diye bağırmıştır. Sonuç olarak neden hangisi olursa olsun, döneminin en önemli şehirlerinden birisi olan Tus, o günden sonra bir daha toparlanamamış, Nişabur ve Tus’un işlevini Meşhet üstlenmiş.

Tus Şehrini, Ferdosi’nin türbesi, parkı bahçesi, müzesi ve diğer özelliklerini ilerde yazacağım.

Buradan çıkınca 500 metre ilerdeki Haruniye dergâhına gittim. Bunun bahçesi de muhteşemdi. Zaten burada yağış yetersizliğinden tabiat ölü gibiydi. Ama suyu bulduğu anda da ne diksen kuduruyordu sanki. Bu yüzden, yerden fışkırırcasına çıkan bitkilerin bir karış ötesi sulanmıyorsa orada canlıdan eser yoktu.

Haruniye Dergahı

Haruniye Dergâhının dergâh olup olmadığını da tam anlayamadım. Mescit değil. Medrese değil. Kümbet veya türbe değil. Görevlinin anlatımından hane, sanırım ev gibi bir anlam çıkıyor. Ama dervişten de bahsediyor. Hapishane içinse çok lüks.

Önde bir okulun kalıntıları var. Temeller çatı altında korumaya alınmış ama hane dediği yer çok yüksek bir yapı. İçine girince adeta doğal bir klima etkisi hemen hissediliyor. Kubbe de yüksek. İçerde bazı eserler var.

Dönüşte belediye otobüsü geldi. Üç yüz tümene döndüm. Taksici otobüs yok diye üç bin tümenimi almıştı. Ama önemli de değildi. Çünkü 3000 tümen üç lira gibi bir şeydi.

Meşhet’te bir meydanın küçük bir bölümü

Meşhet’e dönüşte Park-ı Milli de indim. Bu muazzam büyüklük ve güzellikteki parkta dolaşırken akşam oldu.

FERDOSİ TUSİ

Ferdosi bilgi ve yürek
İran’ı baştan yaratan adam.
Tus’u dünyaya tanıtan
Farsçayı dünya dili yapan
Ölüsünden hesap sorulan
Hesap vermekten korkmayan
Büyük bilgin, ulu ozan.

Tus’da selamlamaya geldim
Seni Antalya’dan.
Sen ey hakikati arayan adam.
Zerdüşt’e kıyamayan Müslüman
Şehnameyle doğan
Şehnameyi doğuran Fars güneşi
Gazneli Mahmut’a kafa tutan
Timur’u korkutan
Bilgi ve yürek Ferdosi.
 

Yayın Tarihi : 13 Aralık 2012 Perşembe 10:01:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?