Uzlaşma Kültürü (12)

ANAYASADA NELER DEĞİŞMELİDİR

Bu günkü mevcut anayasamızda yapılacak değişiklikler bellidir. Çünkü anayasamızın en büyük eksikliği ferttir, insandır. Yani bu anayasanın hiçbir yerinde insan yoktur. Bu anayasa, rejimin, devletin, egemen güçlerin ve içi boş kurum ve kavramların insanlara acımasızca dayatıldığı bir belgedir.

Yapılacak değişiklikle insanın bunlara dayatılması gerekir. Yani gerçek bir demokrasi tesis edilmelidir. Fakat insansız demokrasi olmaz. Demokrasi insan içindir, yaşam içindir ve bir yaşam biçimidir. İnsanı dışlayarak demokrasi tesis edilemez.

Oysa bizim anayasamızda, devlet var, vatan millet var, laiklik cumhuriyet var, ama insan yok. Çünkü insan ferttir, bireydir. Vatan, millet, cumhuriyet veya devlet değildir. O yüzden bireyin hak ve özgürlüklerini kısarak, millete övgüler düzerek, devleti Yücelterek anayasaya insanı koydum diyemezsiniz. Demokrasiden söz edemezsiniz.

Ama birey olarak insan haklarını koyar, korur ve saygı duyarsanız, zaten ötekilerin hepsi de konulmuş ve korunmuş olur. Ama bunun tersi olanaksızdır. Koruduğunuz öteki değerlerin hiç birisi insanı korumaz ve hatta insansız ortamda onların korunması da mümkün değildir.

Anayasaya devlet millet ve rejim kavramlarını koymasanız da olabilir, ama insanı koymazsanız o anayasa olmaz. Çünkü insan olmazsa, bu kavramlar havada kalır. İnsan bunların hepsinin de olmazsa olmaz koşuludur.

Demokrasi istiyorsanız, önce halka güvenmek zorundasınız. Demokrasi istiyorsanız, önce devletin değil, halkın tarafında yer almanız gerekir. Demokrasi istiyorsanız, her tür kutsalı yönetimden ayıklamanız gerekir. Devlet, millet, Atatürk, laiklik, cumhuriyet gibi dünyevi kutsalları da, dinsel kutsalları da yönetimden uzak tutmak zorundasınız.

Dokunulmazlık adlı yazıma tek cümlelik bir yorum yazan Rıza Kalkan “Bütün insanların dokunulmazlık hakkı bulunmalı” diyor. Aynen katılıyorum, çünkü bu kutsallar tablosunun içinde gerçek ve tek kutsal olan insandır.

Demokrasi istiyorsanız tek kutsal olarak insanı kabul etmek zorundasınız. Çünkü keyfine göre her an için istediğin biçimde dokunulabilen insanların seçtiği dokunulmaz yöneticilik olmaz. O yazımda da belirttiğim gibi böyle bir durum, kürsü dokunulmazlığından çıkarak, adi suçların dokunulmazlığına dönüşüp gider. Bu dokunulabilen insanların seçtiği dokunulmazların dokunulmazlığını, devleti soymak için kullanacağı açıktır.

İşte yeni anayasanın temel prensiplerinden birincisi, vatandaşın hak ve özgürlüklerinin, asla dokunulamayacak bir güvence altına alınmasıdır. İnsanın, anayasaya ve o anayasanın oluşturduğu sistemin en tepesine, sağlam ve dokunulmaz biçimde monte edilmesidir.

Çünkü mevcut sistem devlet görevlisinin dokunulmazlığını güvence altına alan ve vatandaşa istediğini dayatabilme hakkını veren vahşi bir dokunma sistemdir. Devletin yüce menfaatleri, devlet ve milletin bölünmez bütünlüğü adına vatandaşın yaşama hakkına bile keyfi olarak son verebilirken, devletin bu eylemleri, hukuk denetiminin dışında tutulmaktadır.

Halk aşağılanarak, halkın seçimlerle oluşturduğu devlet küçümsenerek, derin devlet, mafya, darbe ve çağ dışı anayasa, sırf karşı oldukları siyasi partinin teklifi olduğu için, aydın geçinen insanlar tarafından bile savunulabilmektedir.

Oysa hiçbir iktidar ebedi olmadığı gibi, kendi teklifini ortaya koyarak müzakere etmeden, karşının teklifini reddetmek de yanlıştır. Bu yüzden acilen, muhalefetin de katılımı ile ve sivil bir anlayışla hazırlanan, ferdi devlet karşısında koruyan, yönetenin dokunulmazlığına son veren bir anayasa hazırlanmalıdır.