18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Vazgalda Ekrem Erduran ile söyleşi

27 Mayıs Cuma sabahı Kura nehrinin sağ tarafını yani nehrin akış yönüne göre solunu gezmek için erkenden bir dolmuş ile son durak olan tren istasyonuna kadar gittim.

Wagzal denilen istasyon çevresi kent merkezinden daha hareketli, yollar sokaklar daha kalabalıktı. Taksi, dolmuş ve otobüslerin son durağı olması kadar sanıyorum tren de hala önemli bir ulaşım aracı olmalı diye düşünüyorum.

Vagzal çevresinde kalabalık bir sokak.

Ayrıca burada batı standartlarında yeni yapılıp hizmete girmiş bir çarşı da vardı. Hatta o kadar yeni olmalı ki, çarşının bazı bölümleri daha faaliyete geçmemişti.

Bu çarşıda Türkçe bilenlerin bulunabileceğini düşündüğüm, Mavi Jeas’a girip, Türkçe bilen personelden bu bölge hakkında bilgi aldım.

Tren Vagzalı

Yukarıdaki resimde de görüldüğü gibi vagzal (tren istasyonu) Tam da Sovyetlere yakışır büyüklük ve ihtişamda bir yerdi. Sağ tarafta sıra sıra trenlerin bulunduğu bir bölümün üstünde otogar var. Burada pek çok tren katarı var. Ortada ve solda da boş peronlar var. Trenlerin üstünden geçen yol (tüpgeçit) ise, resimin ortasında bir boru gibi görünüyor.

Bu otogardaki arabaların çoğunluğu Gürcistan firmalarına ait ve Gürcistan içindeki yerleşimlere gidip geliyor sanki. Çünkü yabancı bir plaka veya tabela göremedim.

Garın üstünde kenar mahallelere giden bir sokak.

Önce garın üstündeki küçük garajdan geçerek kenar mahalleye doğru çıkan bir sokağa daldım. Sokakta bir kapıdan ibaret üç- dört metre karelik dükkânlar vardı.

Birisinden tek bir salatalık aldım. Kadın Türkçe, ben Gürcü’ce bilmesem de Türkiye’den geldiğimi anladı ve misafir muamelesi yaptı.

Tüm ısrarlarıma rağmen salatalığın parasını almadı. Oysa dükkândaki malın tamamı yüz lari ancak ederdi, ama Gürcüler tok gözlü ve konuksever insanlardı.

Trenlerin üstünden geçen tüp geçidin girişi

Geri dönüp istasyonun üstünde tünel şeklinde bir köprüye, (tüp geçide) sağdan girdim. Bu tünel şeklinde üstü kapalı köprünün sol tarafı sadece geliş gidişe ayrılmış durumda.

Fakat sağ tarafında 3-5 metrekarelik dükkanların önünden geçiyorsunuz. Berber, terzi, ayakkabı tamircisi, küçük manav, bakkal, kasetçi vs. her tür dükkânın minik bir örneği vardı bu köprüde.

Burada bıçak satan bir yerden, meyve soymak için bir çakı aldım. Fakat bu alışveriş sırasında Gürcü satıcı ile Türkçe anlaşmaya çalıştığımı gören bir Türk yanıma gelerek, beni perde satış reyonu diyebileceğimiz minik dükkânına davet etti.

Samsun’lu Ekrem Erduran, vagzal denilen tren istasyonunun üstündeki tüp geçitte perde satıyor. 20 yıldır Gürcistan’da yaşıyor. Eşi Gürcü bir bayan ve savcı olarak görev yapıyormuş.

Tüp geçidin dükkânlardan tarafı

Üç gündür içinde yaşadığım Gürcistan’la ilgili sorularımı yanıtlayabilecek, doğru adamı bulduğumu düşünerek, kendisiyle kısa bir söyleşi yaptım.
 

Ekrem Erduranla Söyleşi

Ekrem Bey, Samsun’dan ne zaman geldiniz? Kaç yıldır Gürcistan’dasınız? Burada ne iş yapıyorsunuz? Ne alıp ne satıyorsunuz?

“Samsun’dan geleli 20 sene oldu. Şu gördüğün küçük büfeyi işletiyorum. Perde ve mefruşat işi yapıyorum.”

“Peki Gürcülerle ilgili düşünceleriniz nelerdir. Onlarla birlikte yaşamaktan memnun musun? Gürcülerden rahatsız olduğun zamanlar da olmadı mı?”

-Gürcüler dünyanın en iyi insanlarıdır. Hiçbir kötülüklerini görmedim. Onlarla birlikte yaşamaktan da gayette memnunum.

-Türklere karşı bir önyargıları var mıdır? Türklere karşı tavır ve tutumları nasıldır? Burada fazla Türk bulunmasından sıkılanlar yok mu?

-Gürcüler genellikle önyargılı, şartlandırılmış insanlar değildir. Özellikle Türklere karşı tavır ve tutumları çok iyi olup, Türkleri severler. Örneğin burada bana Gürcü esnafından daha fazla güvenirler.

-Ekrem Bey, büfeniz çok küçük ve buradaki dükkanları da oldukça küçük buluyorum. Üstelik müşterileri de yok gibi bir şey. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

-Küçük olsun varsın. Gürcüler tok gözlüdür. Aza kanaat eder.

-Fakat bazen görüyorum sokaklarda birkaç kilo sebze veya bir kilo ayçiçeğinin başında kadınlar.

-Olsun varsın. O kadın, o kadarcık şeyden günde bir lari kazanır ve eve iki ekmek alıp gider. Hatta kazanmasa bile ertesi gün yine aynı yere gelir. Bıkmaz, usanmaz.

-Bu kadar az kazanca rağmen güler yüzlüler ve yaşama sevincini kaybetmemişler. Şehirde pek çok kadın berberi ve güzellik merkezi var. Geleceğe umutla bakıyorlar.

-Onlar kendilerine iyi bakar. Bulamayınca sabreder, ama bulunca da yer içer ve yedirir. Sen bir Gürcü’ye misafir olsan elindeki bitene kadar sana bakar. Bitince de, senden ister. Fakat verdiğini almak için değil, yine sana bakabilmek için ister. Yani senin için harcaması kadar senden istemesi de doğaldır.

-Peki Gürcülerin bu iyi niyet ve güvenini suiistimal eden Türkler olmuyor mu? Örneğin otobüsten iner inmez bizimkiler beni bile tokatladılar. Beni otele götüren taksici, otelciden benim için beş lari alıp, benim otel ücretine ekletmiş.

-Yapan kendisi kaybeder. Gürcüler bilinçli insanlardır. Bir daha kazıklandıkları yere gitmezler. Fakat Gürcü esnafı, Gürcü halkı kadar güvenilir değildir. Metrede beş santim çalmayı hüner sayar. Fakat halk bunu yutmaz. Bu yüzden burada perde alacak Gürcü’ler, beni tercih ederler.

Tüp geçidin çıkışı

-Peki şimdi biraz da Gürcistan yönetimine değinelim. Dün Gürcistan’ın Cumhuriyet Bayramıydı. Fakat bir yandan da protestolar vardı. Bu protestolar kime ve neye karşı?

-Tabii ki Saakaşvili’ye ve onun getirdiği, halktan yana yasal sisteme karşı.

-Neden? Halk Saakaşvili’yi sevmiyor mu?

-Hayır, aksine halk çok sever. Fakat komünistler çalışmadan almaya ve vergi ödememeye alışmışlar. Ayrıca mafya ve egemenler, halkın sırtından geçinenler bu düzene karşılar.

-Eminim vergi ve bağımsızlığı öne sürüyorlardır.

-Bunlar Şevardnadze zamanında güvensiz bir ortam yaratarak, halkı korku ve baskı ile yıldırarak, çalıp çırpıyor, vatandaşın elindekini zorla alıyorlardı. Örneğin birisi telefonuna bakayım diye elinden alıp kaçar, sen peşinden gidersen arkadan gelen ikisi seni temiz bir döver, telefonu kaybetmekle kalmaz bir de dayak yerdin.

 

Ülkede can güvenliği dahil hiçbir şeyin güvenliği yoktu. Saakaşvili geldi, mafyayı temizledi, yasaları değiştirdi. Denetim ve uygulamada açıklık ve dürüstlük ülkede güvenlik ve barışı sağladı. Çok istisnai durumlar hariç, şimdi elinde altınla dolaşsan kimse bir şey yapamaz.

-Yani halk bu durumdan memnun diyorsunuz.

-Evet, tabii ki memnun. Ama halkın kafasını vergilerle bulandırmaya çalışıyorlar.

-Çok mu yüksek vergiler?

-Hayır, hayır. Vergiler çok düşük. Buradaki Türk iş yerlerinin çoğalmasının temel nedeni de vergilerin çok düşük olması. Fakat burada halk komünist dönemde vergi vermediği için vergi ödeme alışkanlığı yok. Aslında vergiler de Türkiye’deki gibi % 50’leri aşan oranlarda değil. En yüksek vergi % 18.

-Sayın Erduran, demir yumruk yönetimler halkı sindirip, susturup sömürürler. Yabancı düşmanlığını, devletin yüksek menfaatlerini, bağımsızlığın korunmasını öne sürerler. Sonunda vatandaş dış bağımsızlık uğruna, içerde kendi devletine sıkı sıkıya bağımlı bir köle olur. Bundan sonra da devlet denetiminde soygun başlar. Bu genellikle despot ve dayatmacı yönetimlerin ortak özellikleridir. Sanıyorum burası da öyleymiş.

-Evet aynen böyle oluyordu. Çünkü dağılan Sovyetlerin en son demir yumrukları, Şevardnadze ile Haydar Aliyevdi. Şevardnadze bitti; fakat Aliyev hala halkını ezmeye devam ediyor.
 

Yayın Tarihi : 13 Ocak 2012 Cuma 10:07:40


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 13.01.2012 13:49:11

gar üstünde kenar mahalleye giden sokak resmine bakiyorum  Insanciklar ve arabaciklar yolun icinde icice karismis trafik kural ve kaidelerini tinnamadan harereket ediyor buda bizdede cok raslanan bir durum  diyor komsu uyumudur diyor ama onlardada bizdede bu iyi olmuyor Olmayan iyi olmayan bir uyum daha  yine gözüme takiliyor neden iyi olmayan uyumlar devam ediyor Alt gecitlerde tünellerde insanlarin zar zor gectigi zaten ölcü nizamsiz baslangic yapi  hatasi zaten  var buna birde satis tezgahlari vs.dandik daracik büfeler dükkanlar acilmasi müsade verilmesi yayalari rencide etmesi hem onlarda hem bizdede var olmasi olmamalidir diyor ama neden oluyor bir kac kisinin menfaati icin binlerce yayalar rahatsiz ediliyor