8
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Yazar Hidayet Karakuş İle Söyleşi (3)

C- ÇOCUK KİTAPLARI, HİKÂYELER VE RADYO OYUNLARI YAZARI HİDAYET KARAKUŞ

Şark kültüründe çocuklar çok önemlidir, çok sevilir önemsenir ve hatta göz bebeğidir. Fakat çocuğa hiç değer verilmez, küfredilir, küçümsenir, aşağılanır, azarlanır ve hatta dövülebilir. Her alanda olduğu gibi çocuklar konusunda da Şark kültürü kurnaz bir ikiyüzlülük içindedir. Ama siz çocukları önemsediniz, değer verdiniz ve onlar için çok sayıda kitap yazdınız. Çocuk edebiyatına yönelmenizde etkili olan faktörler nelerdir? Kısaca bahsedebilir misiniz?

 

Birleşmiş Milletler’in kültür örgütü Unesco 1979’u Çocuk Yılı ilan etmişti. O yıl ülkemizde pek çok yazar birer çocuk kitabı yazdı. Ben de Sıska Balıkçı’yı tasarlamıştım; oturup yazdım. 1980’de İzmir’de Dönemeç Yayınları’nda çıktı.

Oğlumuz Gönen Kansu’yla gezdiğimiz yıllardı. İki yaşındaydı. Onun çocuk dünyasını tanıma şansını yakaladım. Onun sözcüklerini, akıl yürütmelerini gözlemledim. Olaylara, insanlara ilişkin yargılarından öyküler tasarladım. Sıska Balıkçı’dan sonra Alyanaklı Mavi Balon, Can Dede’nin Çocukları, Can Dede’nin Oyuncakları, Bilgisayara Giren Tırtıl… derken bugün yayımlanmış 23, yayımlanmayı bekleyen üç çocuk kitabım var.

Çocukların okuduğu bir dünya gelecekteki büyüklerin de okuyacağı bir dünya olur umuduyla çocuk yazınına yöneldim. Gerçekte yukarıda eğitimin sorunları içinde değindiğim gibi, sınavlar olmasa çocuklar daha çok kitap okuyacaklar. Anneler babalar, sınav korkusuyla çocuklarının kitap okumasını engelliyorlar. Bilinçli aileler, çocuklarının kitap okursa çok daha başarılı olacağının ayrımındalar. Ancak büyük çoğunluk “Bırak kitabı, ders çalış” mantığında hâlâ.

Son yıllarda çocuk yazını ülkemizde çok gelişti. Ancak bir başıboşluk da var. Başta eğitim bakanlığı yanlış bir politika ile oradan buradan aşırma, tavşanın suyunun suyu çevirilerle çocukları kandırıyor. Onlara klasik diye Türkçesi bozuk, anlatımı kötü, dili kirli kitaplar salık veriyor; bunların okutulmasını Yüz Temel Eser adı altında zorunlu tutuyor. Öğretmenler de işin kolayında çoğunlukla. Seçme zahmetine katlanmadan bakanlığın listesini veliye veriyor.

Pek çok yazar da bu alanı bir kazanç kapısı görüyor ama çocuğun diline, aklına yeni bir şey ekleyemiyor. Dahası dilini, anlatımını bozuyor, çocuğu kitaptan soğutuyor.

Bu başıboşluğu elbette bilinçli, bilimsel düşünen bir eğitim bakanlığı kadrosu tersine çevirebilir.

Türk edebiyatının yazı türleri arasında sizce çocuk edebiyatına yeterince önem verilmiş midir? Yoksa diğer türlerin gerisinde mi kalmıştır? Size göre ülkemizde çocuk edebiyatının sorunları ve çözüm önerileriniz nelerdir?

Özellikle 1980’den sonra Çocuk Yazını’nda büyük bir atılım gerçekleşti. Hele hele 1990’dan bu yana pek çok yazar, yayıncı bu alana girdi. Bugün genelde edebiyatın en önemli bir dalını oluşturuyor Çocuk Yazını. Yukarıdaki soruya verdiğim yanıtta belirttiğim gibi başıboşluk giderilebilirse daha sağlıklı bir çocuk yazınıyla çocuklarımızı büyütebileceğiz.

Çocuklar için yazdığınız kitaplar ve bu kitaplarla çocuklara vermek istediğiniz mesajlar hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?

Çocuklara herhangi bir ileti vermek yerine yaşamın inceliklerini kavratmak, öykülerle tanıyacakları kahramanları yaşamda da tanımalarına yardımcı olmak ereğim. Bu kahramanlar aracılığıyla, öykülerdeki romanlardaki izleklerle yaşamı sevmelerine, korkmadan büyümelerine, Türkçe’mizi güzel kullanan, okuyan yazan insanlar olmalarına katkıda bulunmaya çalışıyorum. Yaşamın içinden seçtiğim konuların kimi zaman güldürücü, kimi zaman hüzün veren gerçekliğiyle çocukların iyi bir okur olmalarına yardımım olur belki diye yazıyorum.

Sayın Karakuş, radyo oyunları da yazıyorsunuz. Bu alanlardaki çalışmalarınızdan ve ülkemizde bu alanların yeterince değerlendirip değerlendirilemediğinden de kısaca bahsedebilir misiniz?

Ülkemizde bir zamanlar radyo oyunları çok dinleniliyordu. Televizyonun, bilgisayarın yaygınlaşmasıyla pek kimse artık radyo oyunu dinlemiyor. Yine de eski alışkanlıkla dinlemeyi sürdürenler yok değil.

Ben 1983’te ilk romanım Yağmurlar Nereye Yağar’ı Arkası Yarın olarak radyoya uyarladığımda ilk radyo oyunumu da yazdım. Sonrasında çok sayıda Radyo Tiyatrosundan başka iki tane de Çocuk Bahçesi yazdım.

Bugün TRT’de seslendirilen 17 oyunum var.

Bir de Almanya’nın Sesi Radyosu’nun 1996/1997’de açtığı yarışmada birincilik alan Şeyh-i Sanan’ın Aşkı adlı oyunumu sayarsak yirmiye yakın çalışmam var demektir.

Radyo oyunlarının en önemli özelliği dinleyeni zihnen etkilemesi, değiştirmesidir. Dinleyen kişi seslerle bir dünya kurar. Çevreyi o yaratır kafasında, kişileri o canlandırır. Olayların bağlantılarını bilinçle değerlendirir. Görsel hiçbir veri yoktur elinde. Bütün görselliği onun kafasında belirir. Bu da zihni tembellikten kurtaran, insani değerlerle besleyen çok önemli bir etkinliktir. Son yıllarda Avrupa’da Radyo dinleyenlerin sayısının arttığı söyleniyordu. Şimdi durum nedir bilmiyorum.

TRT radyo oyunu yayımlamayı sürdürüyor ama gelen iktidarların bu dala yaklaşımları ileride nasıl olur bilemem. Ne yazık ki özerk olması gereken bu kurumun hep iktidarların eğilimine göre yayın yapmaya yöneldiğini otuz kırk yıllık deneyimlerimizden biliyoruz.

Dilerim radyo oyunları gelecekte daha çok dinlenir, daha çok radyo oyunu yazılır.

Yayın Tarihi : 18 Ocak 2011 Salı 13:56:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?