CHP’DEN SORU ÖNERGESİ
Camilerde pisuvarların sökülmesiyle ilgili olarak, önceki yazımda “Umarım bu haberler doğru değildir” demiştim ama, 15.08.2009 tarihli Hürriyet Gazetesinde, bu konuyla ilgili olarak CHP Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün soru önergesiyle karşılaştım.
Ağyüz önergesinde, İçişleri Bakanlığına: “Sulu veda partisiyle uğurlanan kaymakam hakkında acilen soruşturma açtırırken, pisuvar kaldırma emri veren, Anayasa’da değişiklikler öneren, Tayin olduğu ile giderken, cami cemaatlerinden helallik isteyen ve en son olarak da, çağdaş uygarlık saçmalıktır diyebilen valileriniz hakkında niye aynı titizliği göstermiyorsunuz” diyerek, şu sorulara yanıt istemektedir.
“Bakanlığınıza bağlı valiler, toplum yaşamını geriye götürmek isteyen, çağdışı bir şekilde yeniden biçimlendirmeyi amaçlayan açılımlarla mı görevlendirildi? Cumhuriyetin valisi olduğunu unutarak, ‘çağdaş uygarlık saçmalıktır’ diyen valilerle mi AB ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacaksınız?”
Sayın vali hangi amaç ve beklentiler içinde böyle bir tartışma başlatmak istemiştir bilemem, ama bundan altı ay kadar önce türbandan sonra pisuvar tartışmasının geleceğini 16 Şubat 2008 tarihinde, kenthaber.com’daki köşemde, “Laiklik, Şeriat ve Türban Tartışmaları Vl” başlıklı yazımda şöyle dile getirmişim.
“Ama türban tartışmaları Nisan 2007’de kalmadı maalesef. Hatta 2008’e de türban tartışmalarıyla girdik ve şimdi yine döndük dolaştık yeniden türbana geldik. Kabuğumuzu kıramadık, çemberden çıkamadık, bir çözüme ulaşamadık.
Neden? Çözüm yok çünkü.
Çünkü çözüm için akıl gerekli. Hoş çözsek sorun biter miydi; derseniz, asla. Bu kez PİSUVARA İŞEMENİN mekruh olup olmadığı gündeme gelirdi. On sene sonra, türban değişik bir modelle karşımıza dikilebilirdi.”
Çünkü İslam’ı: cinsellik çağrıştıran bir simgeye bağlamaya çalışan dinci kesimin huyudur bu. Öyle ki İslam tek bir simgede toplanıp herkes gücünü o noktada toplayıp, simgenin dışında kalanlara saldırmalıdır. Onlar için ülke ve dünya da çok önemli değildir. Onlar için en önemli ve tek önemli şey, peşinden gittikleri batıl İslam’dır.
Dindarları bunların dışında tuttuğumuz zaman, dinci kesim aslında ülke genelinde yüzde beşleri geçmeyen küçük bir grup da olsa, bunlara kendinizi tanıtmanın, mesaj göndermenin yolu böylesi aykırı kurnazlıklarla mümkündür.
Simge nedir, nasıl olmalıdır, bunlar önemli değildir. Kimi zaman bir tarikat şeyhinin sakalının bir teli, veya sümüğü, tükürüğü bile olabilir. Bazen kızıl bir başlık, bazen konik başlık, bazen fes veya şapka. Bazen türban, bazen çarşaf veya pisuvar olabilir.
Simgeler, kadınlık erkeklik, simgeler cinsellik üzerinedir. Örneğin cünüp dolaşmamak İslam olarak, cünüp dolaşmak ise kafirlik olarak saptanıp, İslam’ın tümü bu bakış açısından, cenabetlik kavramına göre değerlendirilebilir.
İslam’ın tüm şartlarını yerine getirseniz bile cenabetseniz her şey bitmiştir. Kestiği yenmez, dokunduğu kirlenir. Ve bilindiği gibi cünüplük de cinsellikle ilgilidir.
Yine simge olarak baş örtmeyi, hatta örtülerden bir tanesini öne geçirmeyi seçebilirsiniz. Gerekçesi kadının, erkeğin cinsel dürtülerini ortaya çıkarabilecek, cinsel cazibe merkezlerinin, yani saçlarının kapatılmasıdır. Yani o da cinsellikle ilgilidir.
İşte türban son otuz yılımızın heba edilmesine neden olan, alevleri henüz tavsımamış bir simge olarak, başımızda demoklesin kılıcı gibi sallanıp dururken pisuvara doğru bir geçiş yapılmaya mı çalışılmaktadır.
Çünkü bu kesimlere göre İslam savaştır. Hiç bitmeyen ve bitmeyecek bir savaştır. İslam insana açılmış bir savaştır. Hatta İslam’ın İslam’la savaşıdır. Türban savaşları kazanılmış olsa bile yeni bir savaş başlatmak gerekir. Savaş yine cinsel içerikli olmalıdır.
Bu kez de “Erkek çişini nasıl yapmalıdır? İslam’a sembol yapmak gerekmektedir anlaşılan. “Eğer bir adam pisuvara işemekte ise Müslüman değildir. İşemiyorsa Müslüman’dır” biçimine dönüşebilir mi bilinmez. Ama kaşınırsa dönüşeceği kesindir.
Aslında Müslüman nasıl işemelidirin, Müslüman ülkelere göre, pek çok örnekleri vardır. Örneğin Müslüman pisuvara değil ama Kabil, Peşaver ve İslamabad sokaklarında olduğu gibi, insan kaynayan sokaklara sırtını dönüp duvarlara işeyebilmektedir. Ya da çölde otururken herkesin içinde, entarinin altından, çaktırmadan kumlara salıvermektir.
Yani pisuvara işemek mekruhtur da, bunlar değildir. Oysa Bildiğim kadarıyla işemenin gerçek anlamada İslami pozisyonu (ki bu durum kırsal kesimde mümkün olup tuvaletlerde olanaksızdır) özel bir diz çökme pozisyonunda (bir ayak dizden kıvrılıp, öteki ayak dik fakat dizden bükülerek) yapılmaktadır.
Anlayacağınız bunlara göre İslam, içi ve içeriği boş bazı şekillerden ibaret olup, görsel, cinsel ve simgesel bir savaş alanıdır. Bunlar İslam’ın özüne inmeyi, barış ve kardeşliği beceremediğinden, dindar insanlara bile saldırırlar. Umarım vali bey pisuvar açılımıyla, bu kesimlere hitap etmemektedir.