30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Yol hazırlıkları ve yola çıkış

Akşamdan tüm hazırlıklarımı yapmıştım. Fakat sabah bir daha gözden geçirerek birkaç parçayı daha çıkartıp sırt çantamı hafiflettim. İki pantolon, üç tişört, pijamalar ve yedek birer adet iç çamaşırı ile iki çorap, bir terlik vs. Bir tane polar kalın kışlık kazak. Zagros dağlarının yüksek kesimlerinde soğuk bir yerleşime rastlarsam veya her ihtimale karşı diye aldım.

Tıraş takımları, telefonun ve fotoğraf makinesinin şarj cihazlarıyla USB kabloları, flaş bellek, İngilizce ve Farsça sözlükler, gezi planı ve gezilecek yerlerle ilgili yüz sayfaya yakın not, sırt çantasını dolduruyordu. Çantayı kapattıktan sonra, en üstünde de uyku tulumu. Hani yatılmayacak kadar pis bir otel yatağı ile karşılaşırsam, açıp uyku tulumunda yatacaktım.

Ne kadar hafifletmeye çalışsam da, sırt çantam yine de 5-6 kiloyu buluyordu. Genç olsam yirmi kilo da olsa önemli değil, ama bu kadarı bile, özellikle de uzun süre taşımak zorunda kalırsam beni zorlayabilirdi.

Çünkü bu çantayı ilk vardığım şehirlerde otel buluncaya kadar sırtımda taşımak zorunda kalabilirdim. Bu yüzden en asgari ihtiyaçlarımı dikkate alarak, en az eşya almaya çalıştım. Yıkayıp tekrar giyerim ya da gerekirse oradan yenisini alırım diye düşünüyordum.

Antalya’dan ayrılış.

Servis arabası 09.15’te beni Dedeman otelinin önündeki üst geçidin altından alacaktı. Onun için Dokuzda evden çıkıp, durağa geldim. Eşim savaşa gidiyormuşum gibi korku ve heyecan içinde, “Dikkat et, ıssız yerlere gitme, insanlara güvenip arkasından gitme” vs, vs. Oysa Avrupa’ya gitsem ya da yalnız başıma değil de bir tur şirketiyle gitsem, bunlar hiç aklına gelmeyecek.

Bu arada servis arabasını beklerken gezinin ilk fotoğrafını da çektim. Madem Antalya’dan çıkıyorum geziye ilk resim de Antalya’ya ait olsun diye, duraktan ev tarafını çektim.

Garaja varınca daha önce telefonda konuşup biraz sohbet ettiğim ayakçı beni karşıladı ve yazıhaneciye tanıttı. “Bu hocamız, araştırmacı yazardır. Kaptanlara tembih edelim de Tiflis’te otel bulmasına yardımcı olsunlar” dedi.

Yazıhaneci pek umursamadan Baku’ya yüz dolarlık bileti kesmişti bile. Ben Baku’ya değil Tiflis’e gideceğim. Galiba 80 dolar olması gerek” dedim.

Ayakçı tamam yüz lira oluversin diye elimdeki paralardan yüz lira alarak yazıhaneciye uzattı. O da bozuntuya vermeden aldı parayı.

Antalya çıkışında Gürcistan ve Azerbaycan yolcuları.

Koltukların yarıdan çoğu boştu ve neredeyse yolcuların tamamına yakını yabancı uyrukluydu. Fakat bagaj: valizler ve paketlerle dolmuştu. Sanıyorum otobüs, yolculardan çok valiz taşıyordu.

Benim yerim şoförün arkasında iki numaraydı. Bunu özellikle yol boyunca fotoğraf çekebilmek için istemiştim. Çünkü en az 30 saat bu koltukta oturacaktım. Otobüste fotoğraf çekmek için en uygun yer de, hostes koltuğu olsa da, yolcu koltukları içinde en uygunu 2 veya 3 numaralı koltuklardır. Bu yüzden İran’da da hep bu koltuklarda seyahat etmeye çalıştım.

Yanımda Gürcistan uyruklu bir genç oturuyordu. Adı Turgay’dı. Turgay Gürcistan’da yaşayan Azeri Türklerinden. Türkiye’de Beldibi’ndeki beş yıldızlı bir otelde çalışıyormuş. Türkiye’de kalma süresi dolduğundan, Gürcistan’a bir giriş-çıkış yapması gerekiyormuş. Bu yüzden yarın yine bu araba ile geri dönecek.

Sivrihisar’a varırken.

Saat 13.00’de Isparta’ya vardık. On dakikalık molada, Turgay ile yiyecek bir şeyler baktık. Otobüs Burdur, Isparta ve Afyon üçgeninde tanıdık topraklarda yol alıyordu. Isparta’dan çıkınca önce Gönen göründü. Çok tatlı, fakat yarım asır uzaklıkta ve dönüşü olanaksız anılar düğümledi boğazımı.

Okulum, öğretmenlerim, arkadaşlarım, çocukluğum, ilk gençliğim, gurbet acısını ilk kez tattığım Gönen, her zaman için hayatımın en güzel sayfalarını oluşturmuştur.

Keçiborlu boğazından çıkıp, Sandıklı’ya doğru ilerlerken ekili tarlalar, boy atmış çiçekli bozkır bitkileri ve otlar yeşil bir denizde kürek çekiyormuşuz gibi duygular yaratıyordu. Ekili alanlarda afyonlar çiçek açmış, buğdaylar başak çıkarmıştı.

Derken Savran’ın önlerine geldik. Savran yoldan iki kilometre kadar içerde ve tepelerin arkasına saklanmış, yarım yamalak görünüyordu. Kocatepe’nin eteğindeki bu kasaba, öğretmenlikte ikinci durağımdı. 20-22 yaş arası en güzel iki yılım da bu beldede geçmişti. Fakat Gönen kadar bir özlem veya burukluk yaratmıyordu.

Saat 15.00’te Afyon’da yarım saat yemek molasından sonra tekrar uzayan yollar. Köroğlu belinden sonra yeşil ovalar ve tarlalar. Ve uzakta sanki çakmış dişlerini göğe, bir alt çene gibi Sivrihisar ve bir doğa harikası Sivrihisar’da dağlar.

Karadeniz’de yeşilin uyumu.

Saat 19.00’da Ankara Otogarındaydık. Burada 15 dakikalık bir mola verildi. Bu arada ilginç bir olaya tanık oldum. Gürcü bir kadın şoförle konuştu, bir yerlere telefon etti. Sonra da orta yaşlı bir erkeği arabaya bindirerek şoföre: “Bunu Tiflis’e götür. Parasına ben kefilim” dedi.

Yanımda oturan arkadaş, “Bunlar böyledir. Hiç tanımadığı bir vatandaşına bile kefil olurlar” dedi. Bu olay daha Gürcistan’a varmama saatler kala Gürcüler hakkında bir fikir edinmemi sağladı. Yani vatandaşlık ve hemşerilik duyguları güçlü ve birbirlerine güveniyorlardı. Şu anda Türkiye ve dünyanın en önemli sorununun insanların birbirine güvensizliği olduğu düşünülürse, bu durumun Gürcüler adına çok büyük bir kazanım olduğu daha iyi anlaşılabilir.
 

Yayın Tarihi : 26 Kasım 2011 Cumartesi 11:30:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
nazmi öner IP: 58.172.237.xxx Tarih : 29.11.2011 10:57:35

Sayın Ertaş

Yorumlarınız için teşekkür ederim. Bundan önceki yazıma yopmış olduğunuz yorumu yolda olduğum için geç okuyabildim. Yine ne yolculuğu diyeceksiniz. Bu kez Avustralyada yaşayan oğlum, torunlarım ve kardeşlerimi ziyaret için Sydneye gidiyordum. Yorumdaki sorularınız  bu geziler için zaman ve parayı nereden bulduğumu soruyorsunuz.. Zaman konusunda ben emekliyim. işim gezmek ve yazmak. Başka bir işim yok. Para konusuna gelince ilk yazımda, ilk yurdışı gezi parası için 50 yıl çalışmam gerektiğini, sonraki yazılarımda da İran de kırk günlük gezinin masraflarının 3 veya 5 günlük bir Prag gezisinin giderlerinden fazla olmadığını yazmıştım. Eğer bu ülkeleri gezmek isterseniz, yıllık izninizde bir Türkiye ziyaretinden daha az  bir parayla gezebilirsiniz. Ama benim gezdiğim koşulları kabul ederseniz tabi. Fakat lüks isterseniz, lüks oteleri ve onların restoranlarını kullanır ve alışveriş düşünceniz varsa elbetteki para yetmez. Fakat ben geziden başka hiç bir amacım olmadığı için, otel yerine misafirhanelerde kalmayı, restoran yerine parkta domates, soğan veya peynir ekmek yemeyi göze alabildiğim için bir Prag gezisi fiyatına İran'da kırk gün dolaşabildim. Aslında insanlar ne istiyorsa ona para buluyor. Örneğin gezecek param yok diyen pek çok insanın cebinde taşıdığı telefon bir aylık İran gezisinden daha pahalı olabiliyor. Yani onun önceliği gezi değil telefondur. Bir başkasının ki 100 ekrandan daha büyük pahalı bir televizyondur. Sanıyorum sorularınız yanıtlanmıştır. selamlar.


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 29.11.2011 14:21:37

Sayin Öner gösterdiginiz ilgiye tesekkürler. Sizin oglunuz gibi bende senelerden beri yurtdisindayim. Bazi degisiklikler memleketimde olmasini ve bunlarin güzelliklerle dolmasini ve bundan utanmak degil ögünmek arzusu icindeyim. ( ne kadar ordan burdan disardan basindan takip etsende oradaki yasayan lar kadar bilgiye sahip degilim) Egerki bir emeklimiz yurt disina öyle veya böyle cikabiliyorsa  Veya calistigi is vereni bu imkanlari sunabiliyorsa. ne güzel demek icin size öylesine ögrenmek icin yazmisimdir. Benim memleketimde yasadigim 70 li zamanlarda yurd disina cikma aylikci veya emekli olanlara yok gibi idi hatta biz  gavuru "özür" bir baska insan bilir öyle egitilirdik. Gittiginiz gideceginiz yerlerden resimli resimsiz bizide oralar kadar götürücü yazilarinizi bekler bunlar üzerinde yorumlarimi iyi kötü yapabilirsem yapmaya devam edecegim saygilar iyi seyahatler. 


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 26.11.2011 17:59:42

Sizi ugurlayan ve ugurlarken size o güzel sözleri söyleyen hanim hanimcik haniminiza tesekkürler. Sizde o tarafa degilde bu tarafa gitseydim böyle olmazdi icinizden gecirisinize katiliyor.   Bir kac kademe  o taraf bu tarafa fark atsada dikkati elden birakmaya gelmez Haniminizin sözlerinide yabana atmaya gelmez Güzel yazi ve resimli bekler hayirli yolculuklar dilerim saygilarimla.

Sivrihisara varirken resim üzerinde yorum yapmak istiyorum. Iste bu diyorum bu yol düzen yapim görüntü gurur duyorum böyle olmali beni memleketim  diyorum Yine bu yarim kafam ile olmadi bu iste yarim olmus diyorum. Gidis gelis yolunun orta kismindaki alan. sanirim cukur birakilmis cok tehlikeli neden cukur birakilmis. bir arac tekeri oraya kacarsa güzel takla atsin icindeki sag kalip sürünmesin diyemi acaba  bu orta yerin sag ve sol tarafina yolun sagindaki gibi bariyer korkulugu konulmamis. Bu konulsa carpma esnasinda kazalari önler  karsidan gelen araclarin isiklarini önler. araya cukur hendek birakilacagina yesillik fundaliklar ekilir bu yesillikler karsidan gelen araclarin isiklari vs, rahatzis etmez. Neden neden yarim yarim isler bizim isler Aslinda gayet hersey  güzel  masraf yerinde bir bu noksanlik neden yapilmaz tam tamina bizimisler olmaz bilenler islerini tam yapmaz. Karadenize yesilin uyumlu resimdede sag tarafta ayni hata sag seritten  giden canbaz misali ve birde gece olunca bubi tuzak misali olmus bizde görünmez kaza söylemek adet olmus. Ama maalesef burda kaza geliyorum diyor görünüyor. . yetkililer bu yolu yapan edenler ne yapiyor neden bunu görmüyor. bir bilen ciksada aydinlatsa. yada tam yapilsa ne iyi olur  


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 29.11.2011 14:05:23

Sayin Öner. Saygi ve sevgilerimi size iletiyorum. Sizin


arif polat IP: 95.9.97.xxx Tarih : 4.02.2012 16:41:07

3  yasıımdan  berli  bu  yolarda  canım  cıktı,