28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Biz kimiz, neyiz?

Kazakistan olaylarını biliyorsunuz. Oradaki Türk işçilerinin başından geçen dayak olayı şöyle bir esti geçti medyadan. Sonra… Unutulup gitti… O günlerde, Kazakistan’ın Türkistan’ındaki Yesevi Üniversitesi’nde okuyan bir Türk öğrenciden mesaj aldım. 250 kadar Türk öğrenci ve 50 kadar da akademisyen kendilerini huzurlu hissetmiyorlarmış. “Her an Tengiz’deki (Bu bölgede Kazakistan’ın zengin petrol ve doğalgaz yatakları bulunuyor) Türk işçilerinin başına gelen, bizim de başımıza gelebilir, ne yapmamız gerekir” diye, var olan gerginlik duygusunu benimle paylaşmak istedi e-posta sahibi. 

Ne yazık ki, Türk işçilerine yapılan saldırı ve bu saldırının altındaki nedenler gereğince irdelenemedi. Sorun, dayak yiyenlerden ölü olup olmadığı kısır çekişmesine dayandı. Çünkü Türk medyası, nasıl Ortadoğu’yu, Kafkasları bilmiyorsa; Ortaasya ülkelerini, oranın kültürünü ve insanlarını da bilmiyor. 

Oradaki olaya da buradaki alışkanlığıyla yaklaştı medya…
Ortada ünlü birisi yoksa, kadın yoksa, ölü de yoksa, iş tamamdır…
Ne yazık ki, Türk medyasının olmazsa olmazı işte bunlardır… Gerisi laf… 

Halbuki, o coğrafyalarda Türk öğrencileri, Türk işadamları ve önemli yatırımlar var... Hepsini bir yana bırakın, bizim geçmişimizin izleri var oralarda... Bunun yanında evliliklerden oluşan bir nüfus var… Yani oraları ve oralardaki insanları istesek de bir kalemde silip atamayız. 

Ortaasya’da milliyetçilik, ırkçılık , yabancı düşmanlığı ne boyutlarda… En azından bu olay, bu tür sorunların öğrenilmesi için vesile olurdu, fakat ne yazık ki bu da olmadı… 

Kendi kurduğumuz, kurguladığımız dünyalarda yaşamayı pek seviyoruz…Veya kurduğumuz yalancı dünya bize hoş gelmeye başladı. Onun için mi dış dünyaya küskünüz… 

Hemen her şeyden alınıyoruz… 

Yoksa siyasal ve toplumsal genlerimizde imparatorluk geleneğinin kültürel izleri kalmadı mı? 

Dünyalı olmaya açılan ve onu besleyen çok kültürlülüğü tükettiğimiz gibi imparatorluk geleneğini de tükettik mi?
Hani bin atlı ile koskoca ülkeler fethetmişlerin torunlarıydık… 

Biz kimimiz, desek acaba biz kimiz? Cesur muyuz, korkak mıyız, iyi miyiz, kötü müyüz, iki kuruşa tamah edecek kadar iki yüzlü müyüz? 

Neyiz… 

Bin atlı ile ülkeler fethetmişlerin torunlarıysak, Kazakistan’daki emekçi kardeşlerimize niye duyarsız kalıyoruz… 

Acaba, Türk işçileri Kazakistan’da değil de Yunanistan’da dayak yeseydi… Tabii… Hemen tahmin edebilirsiniz olacakları ve yaygarayı… 

Galiba takke düşüp kel görünmeden saksıyı çalıştırmanın zamanı geldi… 

Saksıyı çalıştırmaya katkıda bulunduran, duyarsızlığın acısını haykıran bir e-posta daha aldım… O da Kazakistan’daki, sesini duyuramayan işçilerden birisi… Yazdıkları çok afâki gelebilir… Olsun… Çünkü o insan yaşadığı veya tanık olduğu olayın hâlâ dehşetini üzerinden atamamış… 

Türk medyasının, Türk toplumunun, Türk devletinin duyarsızlığına odaklanmış o e-postayı sizlerle paylaşmak istiyorum: 

“Merhaba Yüksel abi. 25 gün önce Kazakistan’dan dönüş yaptım. Ölümle iç içe geçen günlerin ardından ana vatan topraklarına ayak bastım. Allahıma şükürler olsun. 

Her defasında yöneticilerimiz söyler: ‘Türkiye demokratik bir ülkedir. İnsan hakları vardır...’
Sesimizi kilometrelerce öteden duyurmaya çalıştık. Kazakistan’da yaşanan insanlık ayıbını insanlar görsün. Devletimiz bize sahip çıksın diye haykırdık… 

Kolumuz bacağımız kırıldıktan sonra yetkililer bizlere ulaştı... 

Medyamız her zamanki gibi gerçekleri değil, yaşananları ‘yemek kavgasından çıktı’ diyerek iki cümleyle özetledi.
Bir sosyetiğin kolu kırılsa haberlerde sabah aksam gösterirler...
Neden böyle büyük bir olayı iki cümleyle kapatmaya çalıştılar? Soruyorum sizlere.... Nasıl bir medya anlayışı bu...
Türklerin telsizlerde feryatları kulaklarımdan hiç çıkmıyor... ‘Allah rızası için bizleri kurtarın’ diyorlar...
Çığlıklar, sesler... İnsanın kanını donduran görüntüler....
Bu işkenceyi insan denen yaratık yapamaz....
Bu insanlar insan olamaz... 

Bizim orada ana firmamız olan TCO’nun internet sayfasında 16 Türk’ün öldüğü yayınlandı...
Kazak hükümeti kimsenin ölmediğini söyledi...
Yalan beyanlarla, baskılarla TCO’nun internet sayfasından haber çekildi…
Arkadaşlar, olayları yaşayan ben ve arkadaşlarım biliyoruz ki, orada insanlar öldü.... Bunlar yansıtılmasa da elbet bu insanlar bir gün bu yalanların bedelini ödeyecekler... 

Çoluğuna çocuğuna ekmek parası göndermeye çalışan bu insanlar, bu gün çok mağdur... Kim el uzatacak bu insanlara.....
Yedikleri dayaklar yanlarına kâr mı kalacak... 

Hükümetimize sesleniyorum: Onuru olan yöneticiler varsa bu yaşananlara duyarsız kalmasın...
Kazak Hükümeti bunların bedelini ödesin...
Sivil toplum örgütlerine sesleniyorum...
Neredesiniz… Öldünüz mü...”

Yayın Tarihi : 24 Kasım 2006 Cuma 22:30:14
Güncelleme :24 Kasım 2006 Cuma 22:48:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 85.108.167.xxx Tarih : 2.12.2006 16:51:53
3 kuruşluk ekonomik yarar uğruna bu zillet elbette çekilmez. Soydaş diye bağrımıza bastığımız unsurlara gösterdiğimiz bu hoşgörü bana Enver Paşanın safiyetini hatırlatıyor.

seyda IP: 81.215.148.xxx Tarih : 26.11.2006 23:06:26
maalesef bizim medyamız bu tür olaylayla pek ilgilenmez.gazetecininde gazeteninde prim yapması lazım.türk halkının neyle ilgileneceğini iyi bilir ve nerde bi kavusamayan aşık,yada yalanlarla dolu bir sürü saçmalık varsa onları haber yapar.aslında burda sadece suçu medayaya yüklemek doğru değil bence.eger bizim ilgi alanımız daha farklı olsaydı medyada o konulara yönelik haberler yapardı.ama suan mesguluz aşıkları kavuşturmamız lazım.acı ama ne yazıkki gerçek!