22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Çırılçıplak insan olmak…

Bu ay iki büyük olay gerçekleşti… Biri, tüm Müslümanların kardeşliği, sevgiyi, evrene saygıyı öne çıkararak, dünya azgınlıklarına ara verdikleri, kendilerini çırılçıplak insan yerine koydukları; insanoğluna azap veren vahşet içinden çıkıp, barışçıl mahşeri yaşayıp, doğum ile ölüm arasındaki kötülüklerden sıyrılıp, iyi insan olmanın vicdan yürüyüşünün yapıldığı hac…

Mahşerde çırılçıplak buluşmak için, insanlık büyük tavafla, kendi vicdanına dönmek için yürüdü… Arafat’ta  Adem'in Havva ile yeryüzünde ilk buluştuğu Cebelürrahme Tepesi'ne çıktılar... Yaradılışın bir parçası olarak durdular; kendilerinden evvel yapılan o büyük içsel yürüyüşü tekrarladılar… Ve ovada vakfeye durup gözyaşları içinde kusurları için af dilediler.

İnsanlık, cahiliyet devrini bitirip medeni olmanın sevinciyle acımanın, merhametin, kardeşliğin yanında maddi zenginliği ruh zenginliğine dönüştürmek için yürüdü o topraklarda…

Ve kibire, insana zarar veren aşırı hırsa, korkuya, eskimiş geleneklere son verip yeni bir insanlık sayfası açmanın tarihi başlangıcı olan kurbanla devrimine bayram ekleyerek içe ve dışa dönük büyük yürüyüşü yine sonlandırdı…

Orada Türkler, Kürtler, Acemler, Araplar, Çinliler farklı dil konuşsalar da aralarında birbirlerini ayıran, birbirlerine üstünlük sağlayan sınırlar yoktu…

Etnik savaşlar onlara uzaktı…

Siyasetin kutsadığı bayraklar, siyasetin kutsadığı sınırlar için yürümediler.

Taşıdıkları bayraklar, hangi topraklardan geldiklerini belirtmekten başka bir anlam taşımıyordu…

Dünya ve ahiret kardeşi olmanın ruhsal lisanıyla konuştular, tanıştılar, hemhal oldular…

İnsanoğlunun büyük büyük ana atası olan Havva anamız, cennetten kovulduğunda yeryüzüne o topraklarda inmiş…

İnsanoğlunun büyük büyük erkek atası olan Adem babamız o topraklarda buluşup çoğalmış Havva anamız ile..

Akıl sır erdiremediğimiz tek tek huylarıyla oluşan insanoğlunun büyük ailesine ve tarihine oradan yol verilmiş…

Daha sonra, Havva anamız ile Adem babamız, vahşi zamanımızda ABD uçaklarının bombaladığı, Bağdat hurmalıklarında kendilerine yeni bir düzen kurmuşlar...

Şeytanın  dediğine inanıp cennetten kovulan Adem babamız ve Havva  anamız gibi olmamak için  Mekke’deki Kabe'de kötülüklerin şeytanını taşladılar hacı adayları…

Yaradılışıyla farklı olarak tek varlıkta buluşmak, insanlık halleriyle varolma ve yokolma tarihini yaşamak için yürüdü Müslümanlar…

Herkes o beyaz kefen giysisi içinde ölümlüydü.. Bu dünyada sorumlu misafir olmanın bilinciyle tavaf ettiler… Arafat’ta durdular; insan olmak için kararlarını verdiler… O büyük bahçede çokluk içinde birlik oldular, çokluk içinde tek oldular…

Hastalıklı dünya hallerinden sıyrılıp, küçülerek insan olduklarını hatırladılar…

İnsanlık, huzurda özgür olmak için büyük medeniyet için büyük zikriyle haccını tamamladı…

İkinci büyük buluşma, Mevlânâ’nın İran’dan başlayıp Anadolu’nun Konyasında çiçek veren Allah’a olan âşk yolculuğunun son gecesi şeb-i arûs’tu..

Ölmenin, bu dünyadan ayrılıp ahirete geçişin düğün gecesi.. Ölüm meleği Azrail’le düğün yerinde buluşma…

İnsan ile Allah’ın buluştuğu ölümün düğün gecesi… İnsanın ilahi âşkla ölüme adım attığı gece…

Hayat ve insanlık  "umutsuzluk dergahı" değildir…Ölüm, yeniden doğum gibi neşedir. Bir büyük şairimize göre “ölüm âsude bir bahardır”… Önemli olan o "âsude bahar"a giden yolu âşkla çiçek bahçesine dönüştürmektir.

Kinimizi, öfkemizi, vahşetimizi, bencilliğimizi karanlık kuyulara atıp, âşk bahçesinin temiz toprağı olmak için , Mevlânâ’nın yüzyıllar öncesinden söylediğini hatırlayalım:

“Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan,donmadan akmak ne hoş,
Dünle beraber gitti cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Evet, insanlığın yeni âşk bahçesinde özgür olmak için “Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Yayın Tarihi : 18 Aralık 2007 Salı 18:09:42
Güncelleme :24 Aralık 2007 Pazartesi 10:21:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
İsmail Aslan IP: 88.246.152.xxx Tarih : 19.12.2007 00:15:52

Büyük Şeytan Anadolu; tarih boyunca Arabistan’’dan gelen şeriatın, İran’’dan gelen sanat, edebiyat ve tasavvufun etkisinde kalmıştır. Sekizyüz yıl önce yurtlarından kalkıp gelen Horasan erenleri Anadolunun çeşitli yerlerinde kırçiçekleri gibi açıp çevresine güzellikler saçmışlardır. Batı uygarlığı dediğimiz o tekdişi kalmış canavar daha ortaçağın karanlığını yaşarken güzel Anadolu’’m Mevlana’’nın Hacıbektaş Veli’’nin ulu dergahlarından yayılan ışıkla aydınlanıyordu. Gün geldi; Osmanoğulları üç kıtayı kendilerine bağladılar. Anadolu’’dan asker aldılar, vergi aldılar fakat hiçbirşey vermediler. Ama hiçbirşey vermediler dersek yanlış olur; Arabistan’’dan gelen şeriatı verdiler; kara çarşaf gibi bu aydınlığı kapatsın diye... Bu ayın büyük buluşması (hac farizesi) Amerikan Emperyalizmi’’nin sömürdüğü petrol coğrafyasında yapılmaktadır. Dünyanın heryerinden gelerek ve kendini çırılcıblak insan yerine koyarak şeytan taşlayan insanlar büyük şeytan Amerika’’yı ne zaman taşlayacaklar acaba? Bu büyük buluşmanın gölgesinde kalmış, sevginin, hoşgörünün buluşması; şeb-i arus buluşması... Yüce Mevlana’’nın sonsuz hoşgörüsünü nasıl oya çeviririm diye Konya’’da saf tutan Ilımlı İslam’’ın temsilcisi siyasetciler; büyük şeytanın taşlanmasına engel olanlardır. Çünkü büyük şeytanın stratejik ortağıdırlar. İsmail Aslan