Bana da birisi “eşekle tango yapılır mı?” dese, inanmam, “hastir”i basardım. Kazın ayağı hiç öyle değilmiş. Evet ben tango yapan eşeğe veya eşekle tango yapıldığına şahit olan nadir şanslılardanım.
Geçen hafta meslektaşım ve dostum Reha Mağden’in cenazesi için Burgazada’ya gittim. Cenazeden sonra kadim dostum ve meslekten ağabeyim Niyazi Dalyancı ve arkadaşım yazar Emin Karaca ile bir şeyler içmek istedik. Adada tabii ki rakı içilir…
Niyazi Boğaz’ı terk edip adaya yerleşenlerden; onun, "Fatma’nın yerinde içelim’" önerisine "evet" dedik. Bir ara Fatma hanım ile tanıştık, ve adadaki Kalpazankaya gazinosunu çalıştıran, Erdoğan’ı tanıyıp tanımadığını sordum. Meğer akrabasıymış.
İşte eşekle tango hikâyesi onunla ilgilidir… Anlatayım…
Hani eski İstanbul kabadayıları vardır ya; Fatihli Yusuf da onlardan bugünlere kalan cinsten. Benim de arkadaşımdır. Bundan 4-5 yıl önce, Yusuf, o çağanoz yürüyüşüne eklediği bıçkın ağzıyla, “Abi gel, Burgazada’ya gidelim. Kafa dağıtalım; hem orada güzel bir abimiz var… Adı Erdoğan, gideceğimiz gazinonun sahibi ve benim de eski arkadaşımdır. Hoşuna gider. Matrak adamdır” teklifinde bulundu; ben de biraz mırın kırın ettikten sonra kabul ettim.
Tango yapan eşek
Mevsimlerden güzdü. Fakat hava çok güzel. Gittik. Buyur edildik. Masa kuruldu ve koşarak şişeler getirildi. Hemen içilmeye başlandı; sanki arkadan kovalayan var gibisinden. Bir ara Erdoğan masadan kalktı; gazinonun ortasındaki dans pistine bir gramofon koydu…-yeniler bilmez, gramofon plak çalan alete denir-. Daha sonra da çamların dibinde otlayan bir eşeği yularından tutarak getirdi. Gramofona konulan plaktan bir tango parçası yayılmaya başladı. Sayın eşek, tangoyu duyar duymaz, arka ayaklarının üstüne dikeldi, ön ayaklarını da Erdoğan’ın omuzlarına koydu ve bildiğimiz tango dansını yapmaya başladı.
Ağzımız bir karış açık…
Hayatımızda ilk kez bir eşekle bir insanın tango dansına şahit oluyoruz…
Tabii biraz sonra makaraları koyverdik…
Erdoğan eşekle tangosunu bitirdikten sonra ben de sayın eşekle bir güzel tango yaptım.
Yusuf, “Ben tango yapmasını bilmem abiler” demez mi?
Esas bizi koparan da Yusuf’un “Ben tango bilmem” sözü oldu…
Güzel Allahım… Ne eşekler varmış… Yusuf, eşek kadar bile olamamış o kadar İstanbul kaldırımı çiğnemesine karşın…
Rus sirkinden alınmış
Erdoğan anlattı tango yapan eşeğin hikâyesini: Sovyetler’in dağılmasıyla Türkiye’ye gelen bir Rus sirkinin garibanları parasız kalmışlar, bu maharetli eşeği satmak istemişler; Erdoğan da almış, adaya getirmiş… Peki niye almış… Erdoğan’ın diğer insanlardan farkı da bu… Kimde var ki tango yapan eşek...
O akşam, Fatma’nın meyhanesinde bu hikâyeyi anlattım. Hepimiz kahkahayı patlattık. Çok güzel içkiler içtik; güzelleştik...
Şimdi Erdoğan hayatta değil. İki sene kadar önce, yakalandığı mide kanserinden kurtulamayarak öbür dünyanın sakinleri arasına katıldı. Mutlaka ruhu adanın üzerinde uçuyordu Erdoğan’ın. Bizi görüp keyiflenmiştir… Tabii unutulmadığına da…
Unutmadan söyleyeyim, bir sonraki yazı da Erdoğan’ın, Beatless’ın üyesi ve ünlü “İmagine” şarkısının sahibi Jonh Lennon’la olan “arkadaşlığı” üzerine olacak.
Hayat gariptir… Bir gün bir eşekle tango yapmak zorunda kalırsanız hiç şaşırmayın…