16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

İnsan ne ister ki?

Bir insan ne ister ki hayattan... Bebekse oyuncak ve sular seller gibi sevgi ister. Çocuksa kardeş,arkadaş ve oyun ister. Her gün sofrada sıcak aş ister. İnsan yerine konulacağı bir okul ister. Annesi ve babasıyla yaşadığı memlekette sıcak, gülüşlerle dolu mutlu bir ev ister.

Diyarbakırlı şair Cahit Sıtkı Tarancı, 1911-12 yıllarında, Osmanlının yenildiği Balkan Savaşı’nın göçmenleriyle dolu olan İstanbulunda, savaş göçünün kahredici yoksulluğuyla karşılaştı öğrenciliğinde…

İstanbul, yüzyıllarca havasını kokladıkları, suyunu içtikleri memleketlerinden sürülmüş evlad-ı fatihanlarla dolmuştu. Savaş göçmenliğinin acısı kahredicidir. Genç kızlar bir dilim ekmek için vücutlarını satmaya başlamıştı.

Belki de o nedenle “Memleket İsterim” şiirini yazdı Diyarbakırlı Tarancı...

Ben de  yeni yılda ve gelecek yıllarda tüm insanlığın, karnını doyurduğu, özgür olduğu savaşsız  bir memleketi olsun diyorum….

Memleket İsterim


"Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.”

Gençler eğitim, meslek daha sonra iş bulmak ve iş kurmak için de fırsat eşitliği ister sistemden. İnsanlar olgunluk yaşından sonra yaşlılıklarında namerde boyun eğmemek ister...

Yaşamı anlamlı hale getiren cesur insanlar genellikle iyilik, sağlık, özgürlük, âşk ve mutluluk dilerler dostları için. Yaşamı anlamlı hale getirmek ne geçmiş çağlarda ne bu çağda öyle çok kolay olmadı ve olmuyor. Ne kadar özgürüz desek de öylesine köleleştirilmişiz ki farkına varmadan… Ne yazık ki insan, insanın kölesi oldu tüketim ekonomisi ve iletişimin hızıyla dörtnala giden modern çağdaş dünyada da.

Hemşehrim, aynı yerde çalışırken tanıştığımız, utangaç dostum, şair Cahit Koytak’ın “Harranlı Müneccim”i insanın ezeli sıkışmışlığını anlatır… Vicdanı, merhameti unutan insanlığı sorgular… Paylaşmayı unutarak tarihte benzeri olmayan zenginlik içinde insanlığa yoksulluk ve rezillik yaşatan adaletsizliğe karşı dikkat çeker Koytak… Unutturulan isyanı dile getirir Harranlı Müneccim ile tanış olmaktan onur duyduğum Koytak…

Ruhları yaralayan çağdaş kölelikten kurtulmak ve yeni bir dünya düzeni kurmayı ruhunun en temiz bir yerinde saklı tutsun insanlık… Hepinize nice nice yeni yıllar…


Harranlı Müneccim

"sonunda yağmur yağacak,
hem öyle bir yağmur ki
yapılmayan işlerin,
ödenmeyen borçların,
tutulmayan sözlerin
mazereti olacak.
(…)

elmas sertliğinde yağacak,
sabır inceliğinde...
ve yasaları eritecek yağmur,
töreleri - o yıkılmaz sanılan
kaleleri, kurumları falan...
yer gibi sağlam, gök gibi her yerde
diyerek şanını yücelttikleri
ama kanını emdikleri,
kökünü kemirdikleri
köhne devleti...
(…)

öyle bir yağmur ki...
allakbullak edecek piyasaları,
dinleri, sanatları, ülküleri;
maskaraların suratlarına sürdükleri
boyalı pudra gibi eritip akıtacak,
pudra şekeri gibi...

(…)

bunları ben söylüyorum;
en uzak yıldızlara,
ziclere, atlaslara bakarak...
ben, El Harizmi'nin gözde tilmizi,
-öyle olduğu için de
Bağdat'a tutunamayan,
Roma'da anlaşılmayan,
ve Bizans'ta, elli yaşında
tam yıldızı parlayacakken
adı ikon kırıcıya
ve kart hovardaya çıkartılan-
ben, yıldızbilimci, şair
Harranlı Leon:”

Yayın Tarihi : 31 Aralık 2007 Pazartesi 22:26:34
Güncelleme :1 Ocak 2008 Salı 17:58:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?