28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Kazakistan’da dövülen işçiler ve ciddi devlet

Sovyetler dağıldıktan üç sene sonra önce Güney Kafkasya coğrafyasında bulunan Azerbaycan sonra da Orta Asya’ya gittim. Daha sonra da hemen hemen tüm Kafkasya’yı dolaştım. Türk girişimcisinin mallarını tehlikeli yollardan Türki pazarlara ulaştıran ve bu ülkelerin yollarını Anadolu’ya bağlayan kamyon ve TIR şoförlerinin neler çektiğini bizzat gördüm. Yalnız kamyon ve TIR şoförlerinin değil, oralarda iş yapmaya ilk giden küçük girişimcinin nelerle karşılaştığına şahit oldum.

Tüm bu ülkelerde Türk TIR ve kamyon şoförleri ile küçük girişimciler yolunacak kaz muamelesi görüyordu. Çünkü Sovyet sisteminden yeni çıkılmıştı. Rüşvet eski sistemin bir devamı olarak katlanarak devam ediyordu. Parçalanmayla birlikte yoksulluk da olağanüstü boyutlara varmıştı. Dışarıya kapalı bürokratik Sovyet sisteminde yabancıların yararlanacağı gelişmiş bir hukuk sistemine yer yoktu. 

Yollarda TIR veya kamyonları roketlenen, soyulan, rehin alınan şoförlerin hikâyelerini bol bol dinlemiştim. Gittiğimiz her yerde gazeteci olduğumuz için dert babası olmuştuk. Türkiye Cumhuriyeti’nin elçilik ve konsoloslukları ile ilgili bol bol şikâyet dinliyorduk. Tabii çoğunun şikâyeti ciddiye bile alınmamıştı.

Nedeni ise; Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomasi sınıfı vatandaşlarının yabancı ülkelerdeki haklarını korumak üzerine inşa edilmemişti. Türk dışişleri bürokrasisinin alıştığı diplomatlık görevi Türkiye Cumhuriyeti’nin protokoler temsilinden ve onun haklarını korumaktan başka bir şey değildi. Onun da bir nedeni, aynı Sovyetler gibi Türkiye Cumhuriyeti de yıllarca dışarıyla açılmamıştı. Dış ülkelerde fazlaca Türk de yoktu. Yani yeni çağla başlayan dışarıya açılma sürecini iyi okuyamayan, okuyamadığı için görev ve hizmet alanını vatandaşının hukukunu koruma ve kollama odaklı olarak güncellemeyen dışişleri sınıfı hâlâ eski alışkanlıklarını sürdürüyordu. O nedenle de kendilerine “monşer” deniliyordu...
 
Aynı güzergâhı kullanan İranlı şoförler ise çok rahattılar. Çünkü İran devleti, anlaşmalarla şoförlerini güvence altına almıştı.
Türkiye’den gelenler ve şoförler ise sahipsizdi. Sorunlarına kendileri çare buluyorlardı. Birbirlerine yardımcı olup, tehlikelerle dolu yollarda var olmanın mücadelesini veriyorlardı o kahraman insanlar…

Kazakistan’ın Tengiz bölgesinde ENKA’nın üstlendiği inşatta Kazaklardan dayak yiyen Türkiyeli işçilerin haberi Anadolu Ajansı’ndan düştüğünde hiç düşünmeden manşete koydum. Hatta tahmin ediyordum ki gelen ilk haberin arkasında bir trajedi yatıyordu. Trajedinin altında yatan ise ekmek kavgası idi…

Ve benim 1993/94’lü yılarda tanık olduğum o sahipsizlik düzeninin devam ettiğine ne yazık ki tanık oldum… 

Dile kolay 200’den fazla işçi dayak yiyor 140 işçi hastanelik oluyor. Hatta havaalanında, dayak yiyenlerden, ölenlerin olduğu bile ileri sürülüyordu. Arkasından bir grup işçi daha geldi. Onların da ağızları burunları Çarşamba pazarına çevrilmişti. Yani Kazaklar’dan sıkı bir dayak yenilmişti. Hepsi dehşet içindeydi. 

Düşünebiliyor musunuz? Çoluğunuza çocuğunuza daha iyi bir yaşam sunabilmek için ülkenizden binlerce kilometre uzağa gidiyorsunuz… ve öldürülesiye dayak yiyip, arefe günü perişan bir vaziyette vatanınıza dönüyorsunuz!... 

İşin en hazin tarafı ise… Ne Cumhurbaşkanı’ndan ne Başbakan’dan ne Dışişleri Bakanı’ndan ne de Çalışma ve sosyal Güvenlik Bakanı’ndan ses var… Ortalık günlük gülistanlık… Sanki orada dayak yiyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil…

Hadi biraz komünistlik yapayım: Tepkisizliğin altında; dayak yiyen Türk işçilerinin şimdilerde pek ehemmiyet verilmek istenmeyen, bir zamanların “vatan haini” damgasını yemiş sınıftan olmaları mı yatıyor acaba?... 

Haydi devletin üst katlarını boşverelim… Onlar; cumhurbaşkanlığı seçimi, irtica tehlikesi, AB kriterleri, Orhan Pamuk’a verilen ödüle ve Fransızlara tepki, dış gezi gibi gündemlerle yorulmuştur… Araya bayram girdiği için de dayak yiyen işçileri görmemiş olabilirler… 

Peki… Türkiye’nin güzide sendikalarına, Kürt kardeşlerimizin haklarını korumak için kendilerini sık sık meydanlara atan sivil toplum kuruluşlarına ne diyelim… 

Onlardan da ses yok… Ortalık “tıssss”… 

Ya onları oraya çalıştırmak için götüren ENKA şirketi…
Hani sizin o kadar dış tecrübeniz vardı Şarık Tara efendi… 

Ne oldu… Orada dayak yiyen işçilerin sorumluluğunun büyük bir kısmı sizin değil mi? Niye çıkıp da kamuoyunun önünde iki çift laf etmiyorsunuz? “Şu ihaleyi aldık, burada şu kadar milyon dolarlık iş yaptık” demeçlerini verirken iyi de hayatın bir de böyle rezil tarafı başınıza geldiğinde niye ortaya çıkmıyorsunuz Şarık Tara bey… 

Yoksa o işçiler dayak yemedi de uzaylılar mı dayak yedi Kazakistan’da…

Şunu söylemek istiyorum… 

Büyük devlet olmak öyle cart curt ötmekle olmuyor… 

Büyük devlet, büyük iş adamı, büyük şirket olmak, vatandaş ve kurum hakkını yalnız ülke içinde değil (ki ülke içinde de ne kadar korunduğu mâlumumuzdur) ülke dışında da korumak ve kollamakla oluyor… 

İşte onun için ABD büyük devlet, Fransa büyük devlet, İngiltere büyük devlet… 

Durum bundan ibarettir… 

Hüsmen aganın dediği gibi: “Ne kaa ekmek o kaa küfte be kızancıklar…”
Yayın Tarihi : 25 Ekim 2006 Çarşamba 23:28:52
Güncelleme :25 Ekim 2006 Çarşamba 23:41:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mehmet ali bayram IP: 85.106.231.xxx Tarih : 27.10.2006 22:41:29
türkiyeyi anlamak gerçektende anlamak çok zor bi iş TC vatndaşları çoluk çocuğuna ekmek götürmek için gidiyor kazakistana ve üstüne dayak yemek de cabası oluyor böyle sahip çıklılıyor bu güzelim türk insanlarına başkları hak iddia ediyor ama ermeni soykırımıymiş ondan sonra yok rumlara kıbrıs giriş ve çıkış serbest olsun diye biz niye sahip çıkamıyoruz kendi insanlarımıza bizim onlardan neyimiz eksik başımızdakiler ne zaman sahip çıkacak TC vatandaşlarına... çok üzücü bir durum

ismail demirkol IP: 81.213.62.xxx Tarih : 29.10.2006 13:57:51
BEN İLKOKULDA ÖĞRENDİM DEVLETİN NE DEMEK OLDUĞUNU VE YÖNETEN SINIFININ GÖREVLERİNİ.HİÇ BİR SİYASETÇİ DE ÇIKIP KAZAKİSTAN KONUSUNDA KONUŞMADI ADAM GİBİ NEDEN ACABA ONLAR BU ÜLKEYİ YÖNETMEDİLER Mİ YA DA YÖNETMİYECEKLER Mİ?BU GÜN DÜNYANIN HER KITASININ BİR ÇOK ÜLKESİNDE T.C. VATANDAŞLARI YAŞARKEN BAŞBAKANI BİLE balyoz GİBİ GARİP BİR NESNE İLE KORUMAK İÇİN UĞRAŞ VERENLERİN (Kİ BUNLAR YÖNETİCİ KORUMALARI VS..)GÜVENLİĞİNDE BULUNAN YÖNETİCİLERDEN BU KADARI BEKLENİR ANCAK!!!!

F. ŞANLITÜRK IP: 212.19.132.xxx Tarih : 19.02.2008 11:07:37

yorumlarınıza tamamen katılıyorum fakat olayda dayak yiyenlerin türk kürt, vb diye nitelendirilmesine kesinlikle karşıyım devletimizin bir sorumsuzluğunun olduğu açıktır fakat bunun etnik vatandaş sınıfı ile bağlantısının kurulması oldukça vahim ve butun turkiye cumhuriyeti vatandaşlarına hakarettir. kaldiki konuyu bilen ve takip eden biri olarak ulkemizin butun yorelerinden calisan insan vardi o santiyede. saygilarimla,