Üsküdar parklarında içki içme cezası birden bire saçmalık gündemine oturdu… Üsküdar belediye başkanı olacak zat parklarda içki içene teşhirli para cezası verecekmiş… Bak sen... Üstelik bir de teşhirli ceza... "Hop dedik belediyeci başkan... Sen kendini derebeyi mi sanıyorsun... O içki içen garibanlar da senin çiftliğinde köle mi?" demek geçiyor insanın içinden...

Tabii tepki de hemen zuhur etti… Laik cenah, bu çıkıntılığın altında bastırılmış dinsel içki yasağının yattığını öne sürdü; bilindiği üzere Üsküdar Belediye Başkanı AKP’li…Yani içki yasağı meselesinden sabıkalı güruhtan.

Bu belediye başkanı herhalde Üsküdar’ı ve Üsküdarlıları pek bilmiyor; tanımıyor. Ben, 1964 yılından bu yana semti iyi bilirim. 1999 yılından bu yana da Üsküdar’da oturuyorum. O sözkonusu parkta şarap içenlerin bazılarıyla da selam sabahım vardır.

Evet, ben bildim bileli, Üsküdar’ın Salacak sahil yolu ve Harem set üstünde semtin gariban takımı içki içer…Bu yeni bir şey değil…

Bu Üsküdar’ın şarapçı ayyaş takımının bir özelliği vardır. Sözkonusu ayyaş takımı Salacak yamacındaki kırmızı boyalı köşkün önündeki taş merdivenlerde otururlar, bambaşka bir âlemde güneş altında tüm gün şaraplarını içerler… Çoğu da eski balıkçıdır…

Gelen geçene hiç oralı değildirler. Kimseye de zararları dokunmaz. Öyle nara mara atma alışkanlıkları yoktur…

Bazen mangal yakıp balık ızgara ile midelerini şenlendirirler.. En fazla rahatsızlıkları da içkileri tükenince, gözucuyla tanıdıklardan, kendilerine has incelikli delikanlı tavırlarıyla para istemeleridir…Vermeyene de öyle kötü kötü bakmazlar, “eyvallah” deyip, uzatmazlar… İçlerinde okumuş, meslek sahibi takımından kişiler de vardır…Hepsi kendilerini ‘semtin çocuğu” olarak tanımlarlar… Ve bundan da gurur duyarlar…

Fakat bir de Harem tarafındaki set üstünü kendilerine mekan seçenler vardır ki onlar biraz tehlikelidir.. Çoğu lise çağında gençlerdir, okullarını asıp bu set üstünde bira içerler, kız arkadaşlarıyla fingirdeşirler; içmesini bilmedikleri için de tehlikeli olurlar… Öte yandan Harem otogarının çevresindeki yeşil alanlarda içki içenler ise en tehlikelileridir. İçkinin yanında tiner çekenler, haplananların olduğu o yerlerden akşam vakti geçmek tekin değildir…Bunlara dokunmak, müdahale etmek her babayiğidin harcı değildir.

Belediye başkanı olacak zatın yasağı, babalanması ise birinci sınıftaki, yani hiç kimseye zararı dokunmayan, semtin ayyaş takımınadır. Çünkü hedef onlardır… Diğerleri, yani tehlikeli olarak tanımlayabileceklerimiz değişkendir, bir gördüğünüzü bir daha görmezsiniz… Ve hiç kimse onların kılına dahi dokunamaz. Birinci sınıftakiler ise göz önündedir.. İsmi cismi ile onlar hep oradadırlar, hem de yıllardır…

Peki belediye başkanının aklı başına yeni mi geldi! … İşte çıkıntılık da burada başlıyor… Tabii, insanın aklına hemen bunların ünlü içki yasağı tutkuları geliyor… Örneğin hâlâ Üsküdar’daki Paşalimanı üstündeki Fethi Paşa , Çubuklu'daki Hıdiv korusu ve Çamlıca’daki belediye tesislerinde içki yasağı vardır… Sanki babalarının malıdır o tesisler. İçki içenlerin keyif haklarını gaspetmek onlar için doğal haktır.

İşte o nedenle bu tip belediye başkanlarının içki ile ilgili çıkıntılıkları gündeme geldiğinde laik kesim haklı olarak hemen babalanır, cinleri tepelerine çıkar…

Cumhuriyet gazetesinden arkadaşım Deniz Som da postasını koyar, “Üsküdar’da parkta şarap içeceğim, o belediye başkanı da gelsin, maçası sıkıyorsa bana ceza yazsın” diye anında ortaya atılır…

Evet ben de garibanların Salacak sırtlarından, Kız Kulesi sutresinden İstanbul manzarasına karşı içki içme hakkının yanındayım.. Meslektaşım ve dostum Deniz Som’un şarap eylemini de destekliyorum…

Yaşasın Üsküdar’ın şarap içen garibanları, kahrolsun onlara içki yasağı koyanlar!…