16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Zayıf yanımızın farkında mıyız?

Bir taraftan “şehitler ölmez” sloganıyla haklı olarak yas tutan Türkiye, bir taraftan da yükselen öfke selini Kürt kardeşlerimizin üzerine yöneltme aymazlığında olanlar. Hatta bazıları Afrika’dan göçmen olarak gelenlere saldırmaya kadar vardırdılar şiddetlerini.

Endişe verici haberler giderek artıyor: Önce, Bursa’da bir dernek basıldı, üyeleri kendilerini kilitledikleri odalarda saatlerce mahsur kaldı. Kürtlerin işyerlerini basma, Ankara’nın ortasında “O, Kürt…” denilerek saldırıya uğrama, Kürt işçileri işten çıkarmalar, Mersin’de Kürt tezgahlarından alışveriş yapmayın bildirileri dağıtmalar… Futbol sahalarından yayılan öfke selinin, giderek toplumun hücrelerine yer etmesi..

Ortaçağın cadı avına benzer görüntüler çok yaygın olmasa bile yine de, yabancısı olduğumuz için endişe verici fotoğraflar ruhumuzu kirletiyor.

Tasavvuf ağırlıklı İslam geleneğinin topraklarında doğmuş olduğumuzu bile unutur olmaya başladık…

İlhamını aldığı Anadolu’da mı o güzelim şiirlerini yazdı Yunus Emre… Mevlâna bu topraklardan mı yaydı dünyaya sevgi ışığını?

Taptuk Emreler, Baba Sultanlar, Hacı Bektaşi Veliler, dengbejler, ozanlar, âşıklar, evliyalar bize yabancı mı?

Bu hale nasıl geldiğimizin sorusunu bile soramıyoruz kendimize…

Tehlikeli bir durum…

En zayıf yanımızla pupa yelken hangi fırtınalı denizlere pusulasız açıldığımızın farkında değiliz.

Kafamızı deve kuşu misali kuma gömmüş, dünyayla irtibatımızın koparmanın bize vereceği zararları idrak bile edemiyoruz.

Kendimizi bu dünyada yapayalnız yaşıyor sanıyoruz…

İçimizdeki öfkeye mi mahkûm olduk?

En zayıf yanımızın hâlâ ne olduğunun farkında değiliz?

Yani, PKK terörüne kaynaklık eden Kürt sorunumuzun olup olmadığını bile bilmiyoruz.

150 yıldır devam eden Kürt sorununun giderek Türk sorununun da kaynağı olduğunu hiç düşündük mü acaba?

Yani giderek iki milletin aynı sorunun çözümsüzlüğünün acısını çektiğini, sevinçlerin değil; hüzünlerin, yasların, öfkelerin bizi birbirimize benzeştirdiğinin farkında olduk mu acaba…

Öyle bir toplumsal histeriyle karşı karşıya kaldık ki, kendi kendimizi sorgulamak zahmetine bile katlanmıyoruz.

Fakat, her şeye karşın yine de milyonlarca evde  milyonlarca insan, Yunus'tur, Mevlâna'dır bu güzel ülkede....

O nedenle, herşeye karşın göğüs kafeslerinin içindeki vicdan adlı madalyayı unutmayanların bu topraklarda barış ocağını yakacağını biliyorum...

İçimizdeki güzellik tanrılarını özgür bırakalım.. Bırakalım onlar konuşsun… 

İçimizdeki öfke konuştukça her şeyi berbat ediyoruz çünkü…

Yayın Tarihi : 31 Ekim 2007 Çarşamba 18:33:04
Güncelleme :31 Ekim 2007 Çarşamba 18:43:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?