8
Aralık
2024
Pazar
SİYASET

Hastane bahçesindeki çadırlar

2 Mayısta bütün ülkeyi karşımıza aldık.
Şehrin kaderinde kırılan faydan daha büyük bir zarar doğuran olayların görünüşteki sebebi sözde “çadır edinme” arzusuydu.
Enkaz altında kalanlar “yardım isteyen sesleri ile hayata tutunmaya çalışırken,” gözü dönmüş bir gurup meydanı savaş alanına çeviriyor, “basiretsiz yönetici enflasyonu yaşayan şehrin beceriksiz idarecileri de” meydandaki akılsızlığa uyarak emrindeki silahlı görevlilere “ateş” emri veriyordu.

O gün alt üst olan sadece hükümet konağının meydanı olsaydı önemli değildi, kolayca onarırdık. AKP’nin Bingöl’deki eskizlerinin onarım işi vermek konusunda yüksek becerikli bürokratları ile bu problemi kolayca halleder birini biraz daha zengin ederdik.
Ama o gün paramparça ettiğimiz; “bir şehre bakarken kaygı, üzüntü ve acı duyan bir ülkenin yüreği oldu.” Meydanı matahitin birine onarsın diye havale ettik ama ülkenin yüreğini onaracak kadar büyük karnesi olan kimsemiz yoktu.

Kavga doğuran çadırlar geldi, fazlası ile dağıtıldı. Zor zamanlarımızı örttü o çadırlar. Acımızı gizledi, farkları ortadan kaldırdı. Zenginin, fakirin üzerine aynı biçimde yaydı gövdesini. Kimsenin tripleks çadırı olmadı. Çadır herkese aynı oranda yakın aynı oranda uzaktı.
Duyulan korku ile doğru orantılı olarak değerlenen çadır, korku azaldıkça gözden düştü. Bir süre sonra çadırlar sadece “bu şehir deprem yaşamıştır” diyen araçlar olarak kaldılar.
Derken toplama faslı başladı. Çadırı geri vermemeyi düşünebilen birkaç “yası tutulmayacak” tipin sağa sola gizlediklerinin dışında nerdeyse tamamı toplandı çadırların.
Bir tek hastane bahçesindekiler kaldı.

Şehirdeki en güzel en kullanışlı ve en korunaklı çadırlardı. Depremde en çok ihtiyaç duyulan ve bu nedenle ayakta kalması gereken ama hizmet verme yeteneğini aylarca kaybeden hastanenin yerini aldılar. Bir çok hastanın feryadına tanıklık ettiler. İlaç kokusu sindi dokumasının her ilmeğine. Öyle veya böyle işe yaradılar.

Hastane onarıldıktan sonra işleri bitti çadırların. Ancak birileri akıl edip kaldırmadı o çadırları bahçeden. Hala ordalar. Bütün yazın sıcağı tozu dumanı sonbaharın rüzgarı yağmuru derken şimdi de kışın karı ile başbaşalar. Çoğu çökmek üzere. Yırtılmış bir kısmı. Uzaktan bakınca üzerine bir şehrin birbirine girdiği çadırların bunlar olduğuna inanamıyorum. Bir zamanlar ne kadar değerliydiler ve şimdi ne kadar değersiz. Kullanılıp atılmış bir mendil gibi.

Oysa yine lazım olacaklar hatta “şu anda İran’da ölümle insanların arasına konabilecek tek şey” olabilirler. 20 binin üzerinde insanın öldü İran’da. Sadece Devlet Hastanesinin bahçesindeki çadırlar yüzlerce insanı kara kışın soğuğundan koruyabilir. Çadırlar Devlet Hastanesinin bahçesinde. Yani hastane devletin, çadır devletin. Peki bu sorumsuzluğun sahibi kim?
İlgisiz yetkililerden rica ediyorum.

Yok olmakta olan o çadırları sökün. Ne yapacağınızı bilemiyorsanız İran’a gönderin. Orada eksi bilmem kaç derecede sokakta kalan binlerce insan varken çadırları bu şekilde tutmaya kimsenin hakkı yok çünkü.

Fahri Alimoğlu
Yayın Tarihi : 30 Aralık 2003 Salı 17:32:26
Güncelleme :29 Aralık 2004 Çarşamba 15:25:13


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?