18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

"Bir yaşıma daha girdim"!..

Günümüzde yerinde yeller esen eski toplumsal yaşantımızda ekalliyet diye tanımlanan gayrimüslimlerin ayrı bir yeri vardı. Onların yaşantıları, şiveleri çoğu kez romanlarımıza konu olmuş, esprileri ve hicivleri de hâlen yaşamaktadır. Ne var ki, Demokrat Parti’nin hoşgörüsüyle(!) meydana gelen "6-7 Eylül olayları", ardından Yunanistan ile gerginlik, ticarette alınan kararlar o insanların ülkeyi terk etmelerine neden olmuştu. Onların yerlerine yenileri geldi… Gelenlerin de, gidenlerin de mutlu olduklarını söylemek biraz zor…

O insanların ticaret dışında siyasete, etliye sütlüye karıştıkları da pek görülmezdi; yanlarında siyaset konuşulduğunda susar, dinlemekle yetinirlerdi. Ancak konuşmalar ateşlenince, hayretlerini ifade etmek için “Bir yaşıma daha girdim” demekle yetinirlerdi.

Türkiye’de öyle olaylar yaşanıyor ki, elimde olmadan o günleri, onların söyledikleri sözü hatırlıyorum; “Bir yaşıma daha girdim"!..

Gündemdeki son haberlere bakıyorum; Prof. Mümtazer Türköne ve futbolcu-milletvekili(!) Hakan Şükür olayı derken bir anda onlara yenileri ekleniyor. Siyasi bir partinin eşbaşkanı, utanmadan bir Genelkurmay Başkanı için “Senin rütben orgeneral de olsa bizim nazarımızda onbaşısın” diyebiliyor. Açılım diye bazı insanları şımartır, taviz verirsen olacağı budur… Bu arada onbaşılara hakaret ettiğinin, aşağıladığının farkında bile değil… Atanamayan öğretmenlerin sembolü olan ve 6.5 ay önce yitirilen Şafak Öğretmenin davası sonuçlanmış ve 3 yıl hapse mahkum olmuş!..

Gaflet ve hıyanet…

Konumuz olan Prof. Mümtazer Türköne, Gazi Üniversitesinin öğretim üyesiydi; ücretsiz dağıtıldığı söylenen Zaman Gazetesinin köşe yazarı… Bu gazeteyi bizim sitenin bloklarına da her sabah birileri bırakıyor, ertesi günü dağıtanlar geldiklerinde bakıyorlar ki, kimse almıyor, sonra da dağıtmaktan vaz geçmişlerdi.

Haklı olarak, bunda ne var diyeceksiniz? Bir şey yok da bu gazetenin köşe yazarı Atatürk karşıtı yazılarıyla ünlenmiş, sonra da "Atatürk Kültür ve Tarih Yüksek Kurulu" üyeliğine getirilmişti.

Atatürk’ün Türk kültürüne yaptığı en büyük hizmetlerinden biri olarak kurduğu “Atatürk Kültür ve Tarih Kurulu” üyeliğine atanan Atatürk karşıtı bir akademisyen-yazar(!)

Biraz garip değil mi?

Son seçim öncesi, eşinin yerine AKP saflarında milletvekili olmak isteyen, milletvekilliğini yüzde yüz görmüş, gazetesindeki köşesinde bir veda yazısı bile yazmıştı. Oysa umduğu dağlara karlar yağmış, listeler açıklanınca bir bakmış ki, ismi yok!.. Yeniden gazetesine dönerek belirli düzeydeki(!) yazılarını sürdürmeye devam ediyor. Beklemediği hiç hak etmediği anda başına talih kuşu konmuş, “Atatürk Kültür ve Tarih Yüksek Kurulu” üyeliğine Cumhurbaşkanı tarafından atanmış… Onunla birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinden zorunlu ayrılan İskender Pala da aynı Kuruma atanmıştı. İskender Pala’nın kuruma atanmasından sonra sesi soluğu çıkmadı, böyle olunca da üzerinde durulmadı.

Mümtaz Türköne öyle mi?

Atama imzası daha kurumadan acayip demeçler vermeye başladı; “Ben Atatürkçü falan değilim. Bana Atatürkçü denilmesini kendime hakaret sayarım”.

Bunları söyleyenin yeni görevi “Atatürk, Kültür, Dil, Tarih Yüksek Kurulu” üyeliği…

Adam “Atatürkçü falan değilim” diye bar bar bağırıyor.. Peş peşe yeni inciler sıralıyor; “Atatürkçülük müthiş bir sermaye… Atatürk alıp Atatürk satıyorlar. Atatürkçülük darbe ideolojisidir… Akşamcılar Atatürk’ü beyaz leblebi ve keçi peyniriyle, rakısını yudumlayarak ve arabesk müzik dinleyerek ansınlar. Aleviler Cem ayinlerini niyaz etsinler. Öbürü mevlit okutsun. Sadece Anıtkabir’e gidip çaput bağlama işine sıcak bakmam.”

Daha önce de 19 Mayıs törenlerini faşist kutlama olarak tanımlamış, gösterileri yapan öğretmenlere de ulu orta sözler söylemişti.

Bu atama ile toplumla alay mı ediliyor diye insan elinde olmadan düşünüyor. Toplumumuzda tarikat ve cemaatlerde beyinleri yıkanmamış milyonlarca insan Atatürk sevgisini yüreklerinde hissederek yaşıyorlar. Belirli günlerde Anıtkabir’e içten gelen sevgiyle, hiç kimsenin zoru olmadan akın akın giden insanlar var… O insanlar oraya Kurtuluş Mücadelesine, devrimlere, yok olmuş bir toplumu ulusa döndüren Ata’mıza saygıdan gidiyorlar… Bağnazlığa, yobazlığa, çağ dışılığa karşı olduklarından Anıtkabir’e koşuyorlar…

Bu milletin çok şey borçlu olduğu Atatürk’ü reddeden insanın atandığı yere bak diye düşünürken; meşhur sözdür “Yanlış hesap Bağdat’tan döner” derler. Aynen öyle oldu…

Cumhurbaşkanı yapılan yanlışı anında fark etti… Kendisi her ne kadar ben istifa ettim dese de talimatla istifa ettirildiği fısıltı gazetesinde ve bazı yayın organlarında söyleniyor…

Kısacası artık “Atatürk Kültür, Dil, Tarih Yüksek Kurulu” üyesi değil, her nasılsa aldığı akademik unvanını kullanarak Zaman Gazetesinin köşe yazarı!..

Köşesinde ağababaları izin verdiği sürece, dilediği gibi yazar ne olduğunu açıkça belirtir, televizyon, televizyon gezerek gündemde kalmaya çalışır.

Naçizane bir hatırlatma yapmak isterim; bir zamanlar ekranlarda, köşe yazarlığı yapmış hatta tiyatro sahnesine bile çıkmış bir Semra kaynana vardı… Sonra ne oldu, adı sanı unutuldu, arayan soran yok…

Bir yaşıma girmeme neden olanlardan birisi de futbolcu-milletvekili Hakan Şükür idi. İnşallah onu önümüzdeki yazımda ele alırım…

Bir zamanların renkli insanları, birlikte yaşadığımız gayrimüslimlerin sözünü, bunları gördükten sonra bir kez daha yineleyeyim; "Bir yaşıma daha girdim"!..


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 8 Ocak 2012 Pazar 12:17:15
Güncelleme :8 Ocak 2012 Pazar 12:26:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet Ersindigil IP: 84.62.15.xxx Tarih : 8.01.2012 18:17:11

Hocam bu konuyu ele alip yazdigin icin ellerine saglik derim!Bu öyle bir konu,ki bir deli kuyuya bir tas atmis kirk akilli cikaramamisa benzer.Sayin Cumhurbaskanimiz,Mümtaz Türköne yazilarindan dolayi nasil biri oldugunu bilmiyormuydu.Sanirim bilyordu,ve neden o yüksek makama tayin etti.Adam daha önce yazilarinda olsun benanatlarinda olsun rengini belli etmisti.

Böyle Atatürk düsmani olan birine,Nasil olurda,Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek kurumu üyeligine getirtirebilir.Türkiyenin yasayabilmesi icin,Türkiyenin var olabilmesi icin,Türkiyenin unutulmamasi icin,Böyle bir mevkiye gelebilmesi icin Türk Kültürünü,Türk Tarihini,Türk Dilini,tayin edilmesi gerekir diye düsünüyorum.

Yok olmaya mahkum edilmis bir devleti,Ve sindirilerek buz kesmis bir toplumun,Tekrar kazanmak icin mücadele veren,Atatürk ve silah arkadaslarina Canlarini hice sayarak,Bügünkü varligimiz onlarin sayesinde oldugunu unutmak ve inkar etmek,Degil Türklüye insanliga sigmar.Ne yazik,ki halen böyle insanlar Türkiye,de yasamaktadir,saygilarimla.