Zaman ne çabuk geçiyor. 2013’e girişimiz daha dün gibiydi… Umutsuz olanlar yeni yılda zorlukları yeneriz, aydınlığa kavuşuruz diye düşündüler; sonra ne oldu, umuda kapılanlar yine hüsrana uğradı. Kısacası 2013’da umutlar yeşermedi, daha karardı…
2014’de nelerle karşılaşacağız? Onu da bilebilmek çok zor…
Karanlıktan aydınlığa çıkar mıyız, yoksa karanlık zifiri karanlığa mı dönüşür, ona müneccimler bile karar veremez…
Yeni yıla her girişimizde özel bir yazı yazmak yıllardır basında gelenekselleşmiştir. Her yıl Müslümanlığın yılbaşısı olmaz, bu gavur icadıdır diyen örümcek kafalıları biz de elimizden geldiğince aydınlatmaya çalışmıştık… Yılların tecrübesi bana diyor ki; ne yazarsan yaz nafile. Meşhur sözdür nato kafa, nato mermer…
Bu yüzden aynı konulara girmek istemiyorum; isteyen kutlar isteyen kutlamaz. Ne demişler memlekette demokrasi var…
Kendimce düşünüyorum; sahi var mı?
Umutlarla girdiğimiz 2013’e bakıyorum; akıl almaz şeyler yaşamışız…
Bir gazete şöyle demiş: “Büyük davaların siyasi sonuçları kaçınılmazdır. Ne var ki büyük davaların siyasallaşması çok ama çok tehlikelidir…”
Demokrasinin üç anaerki vardır; yürütme, yasama ve yargı… Kuvvetler ayrılığını belirten bu çok basit üçlemeyi daha ilkokuldayken bizlere öğretmişlerdi. Oysa 3013’e bakıyorum demokrasinin bu üç ana erki birbirine karışmış. Yaşananları gördükten sonra buna bir de basını eklemek istemiyorum; ne yazık ki, medyanın birkaç istisnası dışında hepsi sınıfta kaldı. Basın öylesine yozlaştı ki, neredeyse doğru haberleri öğrenebilmek için yabancı basını ve televizyonları izlemek zorunda kalacağız.
Türkiye’yi derinden sarsan Gezi Parkı olayları sürerken TV kanallarından birisi Penguen belgeseli gösteriyordu… O yüzden basının bir kısmına Penguen Medyası diyenlere hak vermemek elden gelmiyor.
2013 liderlerin birbirlerine meydan okumalarıyla geçti. Meydan okuma 2013’ün simgesi oldu.
Dil bilimcilere göre meydan bir yerleşim biriminde kamunun kullanımına açık, çevresi yapılarla çevrili geniş alana verilen isimdir. Bunun yanı sıra Hürriyet Meydanı, Savaş Meydanı, Yarışma Meydanı, Meydan Dayağı, Meydana Koymak gibi isimler de göz ardı edilmemelidir. Meydan sözcüğü deyimlere de girdiğinden, içlerinde en çok kullanılanı Meydan Okumak olmuştur. Meydan okumak rakibinden korkmadığını, çekinmediğini açıkça bildirmek, üstünlüğünü ileri sürerek, bir başkasını kavgaya çağırmak anlamında kullanılan bir deyimdir. Siyasetimizde ise Meydan Okumak 2013’de öne çıkmıştır. Siyasi partilerin liderleri projelerini, ilkelerini, görüşlerini ortaya koyacakları yerde Meydan Okumalarla durumu kurtarmaya çalışmışlardır. Siyasi parti liderleri birbirlerine meydan okudular sözcüğü basında 2013 yılında çok kullanılmıştır. Mahkemelere, Hâkimler Savcılar Yüksek Kuruluna, savcılara meydan okudular gibi…
Onlar da birbirlerine meydan okudular!..
Son yolsuzluk olayında savcı sözünü emrinde olması gereken kolluk kuvvetine geçiremedi; çaresiz kaldı, bildiri dağıtarak kendini savundu. Sonra Başsavcı ile savcı adeta birbirlerine meydan okudular! Hukuk biterse felaket olacağını nedense düşünemediler.
İktidar ile bir zamanlar can ciğer kuzu sarması olan cemaat birbirine düştü; meydan okudular…
Televizyonlarda ve sosyal medyada ibreti âlem beddualar okundu, evlerine ateş düşsün, yuvaları yıkılsın dendi. Bu beddualar kime okundu, sıkıysa söylensin dendi… Kısacası kimse Hoca Efendi’nin meydan okuyan bedduasını üzerine almadı…
Dış politikada komşularımızla papaz olmamız bir yana bir de savaştan söz edildi. Kiminle savaşacağız, içeride mi dışarıda mı sözü havada kaldı. Bazıları da düşman kim sözünü açıklayamadı. Anlaşılan bu da siyasette Meydan Okuma’nın bir başka çeşidiydi…
Savaşın ne olduğunu bilmeyenler doğal olarak savaşın neler getirip götüreceğini bilemezler…
2013’de orduya kumpas kuruldu denildi. Ordunun güzide generalleri ve subaylarının bu yüzden hüküm giymeleri ise yılın acı yönü… Kumpası kim kurdu sözü de ortalarda kaldı. Kuşkusuz bunun da bir yanıtı vardır…
Memleketimizde alışveriş merkezleri (AVM) yapma merakı 2013’de de aldı yürüdü. Bu AVM’ler neden yapılıyor, çoğunun içleri boş, var bunda bir bit yeniği var mı diyen münafıklar (!) bile ortaya çıktı…
Taksim Gezi Parkı olaylarının başlattığı ve yurda yayılan, gençliğin ve toplumun bir kısmının katıldığı direnişleri yaşadık. Medyanın bazıları olayları topluma geniş biçimde yansıttı, bazıları da söz etmekten kaçındı. Demokrasinin ve özgürlüğün olmazsa olmazı yürüyüşlere tomalarla, biber gazlarıyla müdahaleler yapıldı, ölenler yaralananlar oldu. Belki de dünyanın en çok biber gazı ithal eden ülkesi biz olduk.
Şimdiye kadar kimsenin umursamadığı ayakkabı kutularına Dolarların, Euroların doldurulduğunu gördük... Çocukluk yıllarından kalma bir söz vardır: “Çin işi Japon işi bunu bilen iki kişi”…
Bellimi olur; yeni yıla giriyoruz, acaba Noel Baba’mı yaptı bu işi?
Toplumdan kimileri istifa, yolsuzluklar diye bağırdı, kimileri de Türkiye seninle gurur duyuyor dedi…
Futbol maçlarından siyasete kadar hep birileri bağırıyor; Türkiye seninle gurur duyuyor… Ne garip ki, kimse de neden gurur duyduklarını açıklamıyor. Yalnızca gurur duyduklarını bağırmakla yetiniyorlar…
Bu arada İçişleri Bakanı ile Ekonomi Bakanının oğulları, Halkbank Genel Müdürü, Ebru Gündeş’in İranlı kocası yolsuzluk nedeniyle tutuklandı. Babaları istifa etti. Bu istifalar sürer mi derken bir baktık altı milletvekili daha iktidar partisinden istifa etmiş. Bazıları arkası gelecek derken birileri biz zaten onları atacaktık gibisinden Meydan Okudu…
Bu gürültü patırtı arasında 2014 yılı bütçe görüşmeleri yapıldı. Parmaklar indi, parmaklar kalktı, bütçe kabul edildi. Türkiye’ye hayırlı uğurlu olsun dendi. Bu arada her zaman olduğu gibi milletvekilleri ağır küfürlerle, tekme tokatlarla engin görüşlerini, bilgilerini ortaya koydular!..
Merak ediyorum 2014 yılı bütçesinin kaç para olduğunu, dış ülkelerinkilerle aradaki farkın ne kadar olduğunu bilenler var mı?
İşte böylesine bir ortamda bir baktık ki, 2013 bitivermiş…
Şimdi çoğu insan merakta 2014 aydınlık mı karanlık mı olacak diye…
2014 Türkiye’nin kaderini belirleyecek seçim yılıdır. Gönül aydınlık olmasını istiyor.
Ben kararımı verdim aydınlık olmazsa Kemal Tahir’in “Esir Şehrin İnsanlarını” bir kez daha okuyacağım…
Hepinize mutlu, aydınlık, meydan okumalardan uzak, bilgeliğin öne çıktığı bir yıl dilerim.
erdemyucel2002@hotmail.com
Yorumlarını zevkle okuğum ve sayfaya koyduğum Sayın Yaşar Ertaş'ın yeni yılını kutlar ve mutlu yıllar dilerim.
SAyin E. Yüce Sizin ve kent haber emekcilerinin yeni yilini kutlarim,. (ayrica yorum yapanlarinda) saygilarimla