22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Abdüllatif Şener’’in İlkeli Tutumu


AKP hükümetinin son ana kadar büyük bir sır gibi gizlediği, Çankaya’ya çıkarmayı düşündüğü cumhurbaşkanı adayını seçememesi, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karardan sonra ben de size gösteririm dercesine erkene alınan seçim kararı iç siyaseti eni konu karıştırmıştı. TBMM toplantı üzerine toplantı yaparak gider ayak anayasa değişikliğini içeren yasaları çıkarmaya çalışırken çoğu milletvekili de yeniden seçilip seçilemeyeceğinin telaşına düşmüştü. Genel Başkanın yeniden gözüne girmek isteyenler, partide sözü geçenlerle sürekli bağlantı kurmak isteyenler büyük uğraş verirken, AKP’de beklenmedik bir olay patlak verdi. Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şener 22 Temmuz seçimlerinde aday olmayacağın açıkladı. O anda pek çok kişi bunu bir blöf olarak algıladı. Abdüllatif Şener’in partinin önde gelen üçlüye biraz kırgın olduğu daha önceden biliniyordu. Su yüzüne çıkmamasına rağmen bu kırgınlık uzun süredir devam ediyordu. Araya girenler olduysa da Abdüllatif Şener kararından dönmedi ve Hacettepe Üniversitesi’ndeki görevine dönmeye kararlı olduğunu açıkladı.

Abdüllatif Şener’in böyle bir karar almasının nedenleri neydi?

Bir çok kişi milletvekilliğinin dayanılmaz nimetlerinden (!) yararlanmak isterken, O bütün bunları elinin tersiyle itmişti. O halde bu kararı verirken mutlaka düşündükleri olmalıydı. Böyle bir karara varırken belki de politikanın kısır çekişmeleri içerisine düşmek istemiyor ve bu nedenle de ileriyi düşünerek temkinli olmaya çaba gösteriyordu.

Bu konuda basına verdiği demeçte; “Toplumun tüm kesimlerini kucaklama, kurumlar arası uyum, cumhuriyetin değerlerini ortak değerler olarak kabul etme ve dürüstlük” gibi cümleleri sıralıyordu. Ancak bunun gerçek nedenlerinin çok daha farklı olduğu sanılıyor.

Abdüllatif Şener’in AKP’den çok farklı bir görüşte olduğu 2002 seçimlerinden kısa bir süre sonra anlaşılmıştı. Geçtiğimiz yıl katıldığı bir televizyon programında kendisi için söylenen gizli solcu iddiasını inkâr etmemiş, her mülkiyeli biraz solcudur demişti. Ardından da Sivas Zara Şerefiye Şenliklerine kaldığında “Hangi mezhepten olursak olalım, yek vücut hepimiz tek bir milletin mensupları olarak bir aradayız, birlikteyiz. Hepimiz Alevi’yiz, hepimiz Sünni’yiz. Hepimiz birbirimizin gücüyüz. Tek başına güç olmaz” diyerek parti içerisindeki arkadaşlarından farklı bir görüşte olduğunu üzeri kapalı da olsa ima etmişti.

Abdüllatif Şener’in arzuladığı siyasi zeminin istediği düzeyde olmadığını sanıyoruz. Üzeri kapalı da olsa vermiş olduğu mesajlardan bunu anlamamak olanaksızdır. Gerçekte Türkiye’deki inançlı inançsız, farklı mezheplerdeki insanların Ona sevgi ve saygı ile baktığı da açıkça görülüyordu. AKP cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Şener’i aday göstermiş olsaydı ne olurdu bilemeyiz. Ancak, büyük olasılıkla da Abdullah Gül’ün gerdiği ortam yaratılamazdı diye düşünüyorum.

Bu arada insanın aklına daha başka sorular da takılıyor. Acaba seçildiği Sivas ile ilgili olarak AKP’nin hazırlama düşüncesinde olduğu aday listelerinin hazırlanmasında içine sindiremediği bazı durumlar mı vardı ? Yoksa aday olmama kararı yalnızca ilkelerine ters düşen davranışlardan mı kaynaklanıyordu. Gerçekte bunun yanıtını verebilmek bugün için çok zordur. Konuşmaların, günümüzün düşünmeden konuşan bazı politikacılarından farklı olarak bu konuda çok dikkatli, eskilerin deyişi ile teenni ile hareket ediyordu. Birkaç gün öncesi yapmış olduğu basın toplantısında da milletvekili adayı olmayacağını yineledikten sonra parti üyeliğinin süreceğini belirtmiştir. Bu arada aday olup olmamak demokratik bir hak, bireysel bir tercihtir. Demokratik hakkı bu yönde kullandım demeyi de ihmal etmemiştir.

Abdüllatif Şener’in dikkati çeken özelliklerinin başında devletin üst konumundaki kurumlarla zıtlaşmanın yersiz olduğunu savunmuştur. Ayrıca cumhuriyetin temel değerleri üzerinde durmuş, kişiselliğinin değil de devletin laik olmasını savunmuştur. Dürüst bir siyaset izlemiş, bakanlığı görevinde çeşitli üniversitelerde konferanslar vermiş ve hiç bir zaman da orada bazılarının başına geldiği gibi protesto edilen bir politikacı konumuna düşmemiştir. Bununla beraber Abdüllatif Şener’in ayrılmasında en büyük etken parti politikası ve parti içinde demokrasiye olanak sağlanmaması olmuştur. Başbakan’ın anayasal kurumlarla çatışması, zaman zaman sistemi zorlayan çıkışlarda bulunması, daha önce de belirttiğim gibi cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecindeki tutum aday olmayışında etkili olmuştur.

AKP’nın kuruluşunda Tayyip Erdoğan ile yola çıkan Şener, hükümet kurulduğunda kendisine bağlanan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) kısa süre sonra izlenen politikada bazı uyuşmazlıklar ortaya çıkınca kendisinden alınmıştı.Bunun ardından da Abdüllatif Şener Özelleştirme Yüksek Kurulu üyeliğinden alınmıştır. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile Galataport ihalesi ve Mortgage Yasasında da birbirlerine ters düşmüşlerdi Daha sonra Danıştay Galataport ihalesini iptal etmişti.

Büyük olasılıkla da Cumhuriyet Tarihimizin en büyük laiklik ve demokrasiden yana mitinglere Başbakanın “bindirilmiş kıtalar “ tanımlamasına karşılık “Bu demokratik bir süreçtir ve herkesin saygıyla karşılayıp, acaba bu kalabalık ne istiyor diye düşünmemiz gerekir sözünün altında yatan gerçeklerde elbette önümüzdeki günlerde daha da açıklık kazanacaktır.

Kanımca Abdüllatif Şener milletvekilliğine aday olmamakla kendi ilkelerini ortaya koymuş, demokrasiden yana olduğunu bir kez daha göstermiş, parti içerisindeki tek adama dayalı yanlış yönetime karşı durmuştur. Bu davranış biçimi Onun siyasetten koptuğu anlamına da gelmemelidir. Abdüllatif Şener üniversitedeki öğrencileri ile birlikte olur onlara demokrasi dersini yaşamış olduklarından yola çıkarak daha gerçekçi biçimde verir ve sonra da yeniden siyasete döner.

Bizim gazan mübarek olsun, haydi hayırlısı demekten başka söyleyecek bir sözümüz de olamaz ...


erdem@kenthaber.com
Yayın Tarihi : 8 Haziran 2007 Cuma 00:26:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?