Kadınların yaşadıkları toplumlar içerisinde erkeklerle eşit haklara erişebilme istekleri ve bu konudaki girişimleri çok eski yıllardan beri üzerinde durulan bir konudur. Bazen ezilen, bazen kaderine razı olan kadın, mücadelesini sürdürmüş ve yasalar önünde haklar elde etmiştir.
Birleşmiş Milletlerin 1975 yılını Uluslararası kadın Yılı olarak ilan etmesi ile topluma yönelik bu girişimler büyük ilgi görmüş, 154 ülkenin kadınları cesaretle bu mücadeleye katılmışlardır. Ardından Birleşmiş Milletler 8 Martı Kadın Hakları Günü olarak ilan etmiş, dünyanın çeşitli ülkelerinde özel kutlamalar düzenlemeye başlamıştır.
Türk toplumunda kadının gerçek haklarının farkında olup olmadığı tartışmaya açıktır. Her ne kadar Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk, kadınlara seçme ve seçilme başta olmak üzere bazı hakları kazandırmışsa da kırsal kesim kadınlarının bunun bilincine tam olarak vardıkları da söylenemez. Kadına yalnızca cinsel gözle bakan, onun kendine özgü yanlarını göremeyen bir toplum ne kadar çağdaş ve uygardır? Eşlerini döven, sokağa bırakan, başkasının eşine, ailesine yönelik tacizlerde bulunan erkekler ehlileşmedikleri sürece bu sorunun çözümü oldukça güçtür. Düşünürler, eleştirmenler ve yazarlar bakın kadınlarla ilgili neler demişler:
Hemşirelerin kadın olmasının nedeni, kadınların acıya daha duyarlı ve sabırlı olmalarından ileri gelir.
Honore de Balzac
Kadın erkeğin gerdanlığıdır, taktığın gerdanlığa dikkat et!
Jane Austen
Akıllı kadın evini mutlu, akılsız kadın mutsuz eder.
Tristan Bernard
Ağlamak kadının tesellisi, erkeğinse rezilliğidir.
Napeloun Bonaparte
Kadın, dünyanın en güzel ve değerli varlığıdır.
Confucius
Hayata tahammül edebilmek için onu mutlaka bir kadınla paylaşmak gerekir.
Anatole France
Kadın yediveren gülüne benzer, ancak dikenleri vardır.
Sophocles
Bir erkeği, hayatın içinde kadınlar gezdirir. Hayatın katkıları arasında kadınlar dolaştır. Zevkli bir kadına rastlarsanız zevkiniz, bilgili bir kadına rastlarsanız bilgini, esprili bir kadına rastlarsanız espriniz, zeki bir kadına rastlarsanız zekanız gelişir. Hayat seçtiğiniz kadındır. Bir kadın değil, bir hayat seçersiniz.
Ahmet Altan
Ne yazık ki bütün bu gerçekçi, ince elenmiş sık dokunmuş ve zekâ imbiğinden damla damla geçmiş bu sözlere Türkiye, Dünya Kadınlar Gününde gölge düşürdü. Yalnızca gölge düşürmekle de kalmadı, Türkiyenin Avrupaya rotasını çevirmiş gemisinin önüne de set çekti. 8 Mart kadınlar Günü kutlamalarında polisin kadınlara attığı dayağı tüm dünya televizyonlarında izledi, yazılı basında uzun uzun yer aldı ve ardından olumsuz yorumlar geldi. Yabancı basın Türkiyenin AB yolunda yasal düzenlemeler yapmasına rağmen yetersiz kaldığını, polis dayağının da bunun en önemli kanıtı olduğunu açık seçik dile getirdi.
Türkiye, ABye katılabilmek için olağanüstü bir çaba sarf etti. Bu konuda taviz üzerine taviz verdi. Kısacası batı ne istedi ise hepsini harfiyen yerine getirdi. Ne var ki, birkaç eğitimsiz, erkeklik duygusunun kadına vurmaktan kaynaklandığını sanan polis, Türkiyenin zar zor aldığı puanların bir anda silinmesine neden oldu. Dünya Kadınlar Günü gösterisinde, Beyazıt Meydanında izinsiz toplanan kadınlara tekme, tokat ve cop ile saldıran polisinden ötürü de dış arenada sınıfta kaldı. 24. Uluslar arası İstanbul Film Festivalinin açılış konuğu Fransız kadın oyuncu Emmanuella Beartın Kadınlara şiddet uygulayan bir ülkenin festivaline konuk olmak istemiyorum diyerek gelmekten vazgeçmesi, dış ülkelerde konunun ne boyutlarda yansıdığının tipik ve üzücü örneğidir.
Avrupada ve Amerikada polis, gerektiğinde suçlulara hoşgörülü davranmıyor. Arada bir fark var ama nedir? Sanırım çözüm de buradan kaynaklanıyor. İstanbulda kapkaç olayları, hırsızlıklar, gasplar, saldırılar her geçen gün biraz daha büyük boyutlara ulaşıyor. Hırsızlara, saldırganlara, gaspçılara AB Uyum yasalarını uygulayan, suçlulara bir fiske bile vurmayan polis, neden kadın göstericilere, üniversite öğrencilerine şiddet uyguluyor? Sokaklarda kol gezen uygunsuz takım polisten ürkmüyor. AB Uyum Yasaları öncesinde, yakalandıklarında karakollarda başlarına gelecekleri bilen bu insanlar, bugün korkusuzca, fütursuzca saldırılarını sürdürüyorlar. Yaşı küçük olanlar çıkarıldıkları mahkemelerde tutuklanmayacaklarını biliyor, aileleri de sorumlu tutulmuyor.
Bizde dayak cennetten çıkmadır diye bir söz vardır; bunda ölçülü olacak, kantarın topuzunu kaçırmayacaksın. İşte bizim polisimiz bir türlü kantarın topuzunu ayarlayamıyor. Sorunun çözümsüzlüğü de buradan kaynaklanıyor. Saldırganlar yakalandıklarında, başlarına bir şey gelmeyeceğini bilirlerse, yaptıklarının yanına kâr kalacağını anlarlarsa veya hafif bir ceza ile kurtulacaklarını düşünürlerse olacağı da budur. Bu arada sürekli çıkarılan aflar da işin cabası... Yanlış anlaşılmasın, polisin kafasına kaldırım taşını sökerek atanları, küfür edenleri bu yazımın dışında tutuyorum. Demokratik özgürlüğümü koruyan, gerçek suçluların cezalandırılacağı, kadınların dayaktan kurtulacağı bir toplumu özlüyorum. Adı ne olursa olsun...
erdemyucel2002@hotmail.com