28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Ağca, Kurban ve Hac Olayları!..


Bir Kurban Bayramını daha geride bıraktık!... Bazılarına göre dini bayram, bazılarına göre bulunmaz bir tatil fırsatı, bazılarına göre de siyasetten kaçış ...

Geçtiğimiz günlerde, bayramda yayınlanan gazetelere baktığımızda öncelikle siyasilerin tatil yapmak için bir yerlere gittiklerini ve böylece kısa süre için de olsa siyasetten çekildiklerini görürdük. Bir iki gazeteden de liderlerin bayram namazını hangi camide eda ettiklerini öğrenirdik. Bu bayram onlarla ilgili böyle haberlere pek rastlamadık, daha doğrusu onlardan ses seda çıkmadı. Kuşkusuz, böylesine yorucu bir siyaset çalkantısı içerisinde onların da biraz dinlenmek haklarıdır. Savaşlarda bile ara sıra taraflar aralarında anlaşır, ateş kes yapar, yaralarını sarar, yeniden başlatacakları savaş için moral ve güç kazanmaya çalışırlar. Bu bayram da bizim siyasilerimizin sesi soluğu çıkmamasını biraz da buna bağlamak gerekir. Onlar da insan; aileleri ile bir arada olmak, gezip dinlenmek onların da hakkıdır. Bu konuda üzülmeye gerek yok; biraz daha enerji toplayarak, yeni sloganlarla siyaset arenasında boy göstereceklerinden emin olabilirsiniz.

Kurban Bayramının en önemli olayı Papa2.Jean Paul’e suikast girişiminde bulanan, Türkiye’nin en iyi gazetecilerinden Abdi İpekçi’nin katili ve gasp olayı kahramanı Mehmet Ali Ağca’nın salıverilmesi olmuştur.

Cinayet, suikast ve gasp kahramanı!..

Bir suçlu hapisten çıkarken bazı guruplar tarafından bayraklarla karşılanır, arabasının üzerine çiçekler atılır ve Türkiye seninle gurur duyuyor sloganları ile karşılanırsa, ona katil mi, yoksa kahraman mı denir? Bilemem; bu işte benim de kafam karıştı...

Türkiye gerçekten bir acayip ülke oldu. Kiminle övüneceğimize, kiminle gurur duyacağımıza pek çok kişi gibi ben de şaşırdım. Spor sahalarındaki saldırganlardan, katillerden, itten, uğursuzdan bile gurur duymaya başladık!... Bu memlekette bunca bilim adamı, gerçek yazar çizer, edebiyat ustası, gerçek sanatçı varken onları bir kenara itiyor ve olur olmaz insanlarla gurur duyduğumuzu uluorta haykırıyoruz. Anlayabilen gerçekten beri gelsin...

Bir yanda katille, bir yanda da tabutu üzerine bayrak sardığımız uyuşturucudan ölen kişi ile gurur duyuyoruz.

Bayramda çıkan gazetelerin başlıkları da bir ilginç idi. Kimi katil aramızda, kimi utanç günü derken bir gazete de tüm bunlara karşı yayına başlamıştı.

Gerçekte Ağca kim idi?..

Bir dönemin ünlü gazetecisi Abdi İpekçi gibi gerçekten bu memlekette az yetişen bir beyni öldüren katil mi? Yoksa Papaya suikast düzenleyen mi? Bu olayların altında bizim bilemediğimiz, bilmemiz için de yayınlanmayan bazı olaylar mı vardı bilemiyoruz... Abdi İpekçi cinayeti bugün karanlıkta kalmış bir olaydır; belki siyasi , belki değil. Bilemiyoruz. 1980 öncesi Türkiye bir çok beynini yitirmiştir.

Ağca, Papa’yı öldürmeye teşebbüsten İtalya’da l9 yıl hapiste yattı.Türkiye’de ise bir gazeteciyi öldürmekten veya tetikçiliğini yapmaktan 5.5 yıl ile kurtuldu. Bu da gösteriyor ki, hukuk düzenimizde bir takım çarpıklıklar var. Bizim yasalarımız sürekli çıkan aflarla özendirici olmuştur. Ortadaki gerçek; Türkiye’de bazı şeyler yapanın yanına kâr kalıyor.Yıllardır siyasi iktidarların peş peşe çıkardığı ve en son olarak da Ecevit hükümetinin büyük ayıbı “Rahşan Affı” her şeye tuz biber ekti. Ecevitlere bu konuda yükleniyoruz da onun diğer ortağı olan siyasi partilerin bu işte hiç mi suçu yok? Onlar sudan çıkmış ak kaşık mı?

Baklava, ekmek çalan çocuklar için çıkarıldığı söylenen bu af ile hapishanelerde ne kadar suçlu hırsız, katıl, uğursuz varsa hepsi tahliye edildi. Toplum suçlular ile baş başa bırakıldı; hırsızlıklar katiller ortaya çıktı. Ecevitler ve bu konuda onlara yardımcı olanlar ne kadar övünseler yeridir...

Bu tahliye kararı Türkiye’nin büyük kesiminde tepki ile karışılandı. Eski ve yeni Adalet bakanları başta olmak üzere herkes tahliyenin hesabını yapmaya başladı. Peş peşe çıkan yasalar nedeniyle kafaları karışan bazı hukukçular, ceza süresi eksik hesaplandı dediler. Bazısı da İtalya’da hapis yattığı süreyi bu işe karıştırmayalım dediler. Sonunda dava dosyası ve tahliye kararı yeniden incelenmek üzere Yargıtay’a havale edildi. Bu arada Ağca’da vaktiyle Maltepe Askeri Cezaevi’nde olduğu gibi sırra kadem bastı!.. Ortadan kaybolması da son derece doğal; hapisten çıktığı gün bin kişinin onu evinde misafir etmeyi onur sayması, mercedes arabasına çiçekler atılmasından sonra kuşkusuz onun da gideceği yerler vardır.
Bu olay Türkiye’de hukuk düzenine, hukukun üstünlüğü prensibine karşı halkın güvencesini yitirmesine neden olacak bir olaydır. Hukukçular bile bir mahkumun hapis yatacağı süreyi hesaplayamıyorsa, bu memlekette hukukun üstünlüğüne güven ve saygı kalır mı? Kısacası Türkiye’de öyle aflar çıkıyor ki kimse onun hesabını yapamıyor.

“Bir Kurban Bayramını geride bıraktık” diye yazıma başlamıştım. Kuşkusuz bu yazıda Ağca olayı ön plana geldi. Oysa Kurban Bayramı’nda yine aynı kurban rezaletlerinin peş peşe yaşandığını üzülerek bir kez daha izlemek zorunda kaldık. Türkiye’nin bir çok yerinde görüntüler aşağı yukarı birbirinin eşiydi. AB’ye girmeye çalışan bir ülkenin başkenti Ankara’da belediyenin öngördüğü kesim yerleri dışında halk boş bulduğu alanlarda kurbanını boğazladı. Etrafı kan gölüne çevirdi. Belediye zabıtaları ise ceza kesmek yerine halkın sağlığını ön plana aldıklarından çevreyi dezenfekte etmekle yetindiler. Sanırım zabıta memurları ceza kesmeye korktular ve olanları görmezlikten geldiler. Karşılarında seyyar satıcılar yerine, dini duyguları kabarmış, elleri bıçaklı insanlar vardı. Ne yapacaktı bu zavallılar?..

İstanbul’da Zeytinburnu Marmara Denizi kıyılarında sular kırmızıya boyanmıştı. Ayrıca sokaklarda canına kurtarmaya çalışan danaların peşinde ağzı salyalı, gözleri zevkten dönmüş bir yığın insan koşuyordu. Kayseri’de iş makinesine bağlanarak kesilen dana, basket potalarına asılan kurbanların derilerinin soyuluşunu, etlerinin parçalanışını çocuklar şaşkınlık içerisinde izlediler ve belki de gelecekteki yıllarına yatırım yaptılar. Kuşkusuz, gördüklerini ilerideki yaşlarında izledikleri Kurtlar Vadisi dizisinin yanı sıra kurban edilecek hayvanların vahşice parçalanışını onlar da uygulayacaklar. Bayram öncesi tramvayda bir konuşmaya şahit olmuştum. Adamın birisi Almanya’da koyunların düzenlenen bir sistem ile nasıl kesilip soyulduğunu anlatırken karşısındaki “ iyi güzel de elle kesmenin tadı başka oluyor” diyordu.

Dinimizin emri; kesmek ve keserken de başka bir tat almak!..

Türkiye de bunlar olurken uzak diyarlarda, Mekke’deki bayramda da vatandaşlarımız kurban ediliyordu. Her yıl Suudi Arabistan’da dünyanın dört tarafından gelmiş hacılar benzeri facialar yaşıyor ve Suudi yetkililer hiçbir suçu üzerlerine almadan %14 fire normal, olağan demekle yetiniyorlar. Böylesine sorumsuz bir yönetim olsa olsa oralarda olur.
Bu yıl da 2.500.000 kişi hac farzını yerine getirmek istediler. Suudi Arabistan’ın yolunu tuttular ve yine bir facia ile karşılaştılar. Mina’da toplanan hacılar Büyük, Ortanca ve Küçük Şeytanları taşlamak için uğraşırken, 369 kişi birbirini ezerek öldürdü. Suudilerin gözleri önünde bu kurbanlar her yıl veriliyor. 2004 yılında da aynı şeytanlar taşlanırken yine hacılar yaşamını yitirmişti. Ne yazık ve acı... Önümüzdeki yıl ise şeytanlar dört ayrı katta taşlanacak ve yeni düzenlemeler yapılacakmış; haydi hayırlı; iyi şeytan taşlamalar...

Geçtiğimiz günlerde de Kabe’nin yakınlarında çöken otelde 76 kişi ölmüştü. Ölenler arasında da görevli iki Türk hemşiresi de vardı. Bence asıl kurbanlar bunlardı...Tanrı hepsinden rahmetini esirgemesin...

Böylece bir kurban bayramını daha kutladık . Hepimizin geçmiş bayramı hayırlı olsun...



erdemyucel2002@hotmail.com


Yayın Tarihi : 15 Ocak 2006 Pazar 22:16:06
Güncelleme :17 Ocak 2006 Salı 09:35:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?