28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Akıl Yeryüzünde Tanrı'nın Terazisidir


Türk kadınının genel seçimlere katılma, milletvekili seçme ve seçilme hakkını 72 yıl önce kazanmasının 72.yıl dönümü 5 Aralık’ta kutlandı. Ne yazık ki, Türk kadınını çağdaşlığa kavuşturan bu tarihi olay basınımızda ya hiç yer almadı ya da birkaç satır ile gazetelerin iç sayfalarında geçiştirildi. Oysa kadınların siyasal haklarına ilişkin olarak Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan değişiklik, Başbakan İsmet İnönü ve 191 milletvekilinin yasa önerisi TBMM’de 5 Aralık 1934’de görüşülmüş, 317 üyenin katıldığı toplantı sonunda yapılan oylamada 258 üyenin oylarıyla kabul edilmişti. Başbakan İsmet İnönü, “Bu hakkın lütuf olmadığını, Türk kadınına bütün hakları vermek, kötü bir sistemin kendilerini karanlıkta bırakan usullerinden onları kurtarmak için gösterilen gayretleri daima şükranla, minnetle tekrar edeceğini” söylemişti. Gerçekte bu karar ile Türk kadını toplumda hakkı olan yeri alıyordu. Atatürk devrimlerinin en önemli kararlarından olan bu değişim ile Osmanlının köhneleşmiş, çağa ayak uyduramayan toplumsal yapısından uzaklaşması için atılmış bir adımdı. Aydın Türk kadını bu kararla yıllardır ezilmişliğinden kurtuluyordu.

Günümüzün Türk kadını Atatürk devrimleri ile elde ettiği bu hakkını acaba ne kadar sahipleniyor?

Türkiye Cumhuriyeti devrimlerle elde ettiği haklarını, Demokrat Parti’nin iktidar yıllarına kadar tüm içtenliği ile kutladı ve kullandı. Çağdaş ülkelere ayak uydurmaya çalıştı. Ancak sindirilmiş devrim karşıtları uygun ortamları bulduklarında yavaş yavaş ortaya çıktılar. Geçmişe özlem! içerisinde devrimleri kemirmeye başladılar. Bazen açık bazen de karşı devrim hareketleri 1950’li yıllardan günümüze dek sürmeye başladı. Sokaklarda siyah çarşaflı, bağnazlığı simgeleyen türbanı, etekleri yerleri süpüren giysiler içerisinde, erkeğinin her söylediğini doğrudur diye kabul eden bir kısım kadınları görmek gerçekten üzüntü vericidir. Bazı siyasilerin, üst düzey bürokratların bu tür davranışları gizliden gizliye desteklemesi ise çok daha acıdır.

Bekir Coşkun köşesinde, kadın haklarının kazanılmasının 72. yıldönümünde belki biraz abartılı olmakla beraber bu durumu gündeme getirmiş, konuyu enine boyuna düşünmemize neden olmuştur:

“ Laik Cumhuriyete karşı gerçekleştirilen karşı devrimin nasıl başarıldığını, uygarlık-çağdaşlık umutlarının nasıl yerle bir edildiğinin gözlerinizle görmelisiniz.
Koca şehirlerde bir tek başı açık, medeni giyimli Atatürk kızı gördüğünüzde gözleriniz nasıl takılı kalacak, nasıl tuhaf bir şey görmüş gibi arkasından bakacaksınız, nasıl onun yapayalnız ve istisna olduğunu düşüneceksiniz?”

Bu neden böyle oldu? Bunun vebali kimin boynunadır?

Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman Suudi Arabistan veya mollaların yönetimindeki İran değildir. Türkiye’nin kentleri hiçbir zaman Arap kentleri olamaz. Zaten buna izin verecek aydınlarımızın çoğunlukta olduğu da bir gerçektir. Ancak bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesinden de uzaklaşmalıdır. Aydınlar, siyasiler, bürokratlar, yöneticiler görevlerini hakkıyla yapmalı Atatürk devrimlerini sonuna kadar korumalıdırlar.

Genç yaştaki beyinleri istenilen şekle sokmak çok kolaydır. Türkiye’nin yoksul kesimlerinden toplanan çocukları eğiten tarikat okullarının var olduğundan söz ediliyor. Bazı kamu kurumlarında, giysileri, kafa yapıları ile Atatürk devrimlerine karşı insanların bulunduğu zaman zaman basına yansıyor. Bunların üzerinde durması gereken yöneticilerden ses seda çıkmıyor. Oysa devrim dışı sinsilik daha da yeşeriyor, palazlanıyor.

Türk kadınının anayasal haklarının elde edildiği günlerin yıldönümünde bazı gazetelerin manşetlerinde ilginç haberler yer aldı. Bunların başında Hacettepe Üniversitesi’nden bir öğretim üyesinin TCDD bir dileği yer alıyordu. Profesör, yemekli vagon gibi bir vagonun beşte biri mescit olamaz mı diye soruyordu. Ardından da Türkiye Cumhuriyeti’nde doğmuş, eğitimini bu ülkede yapmış ve en güzide üniversitelerimizden birisinde ders veren bu Profesör” Fatih Ekspresi ile seyahatimiz oldu. Sabah namazını trende eda etmeyi arzu ettik. Abdesti tuvalette aldık. Namazı kompartıman dışında zor da olsa kıldık” diyordu. Buna karşılık da TCDD Genel Müdürü bu sayın! dini bütün hocamıza yanıt veriyordu,” Hareket eden, sürekli yön değiştiren trende kıble tutar mı? İslam dininde otururken de namaz kılınabiliyor dedikten sonra trende mescit yapılamayacağını söyledi. Türkiye Cumhuriyeti’nin iki ayrı üniversitesinde ders vermiş bir kişi olarak Hacettepe Üniversitesi profesörünün talebine ne kadar üzüldüysem, genel müdürün söylediklerini de takdirle karşılıyorum.

Hacettepe Üniversitesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi gerçekten söylediği saçmalığa kendisi de inanıyor mu? Yoksa gündeme mi gelmek istiyor? Kuşkusuz, böylesine dini bütün bir hocanın İslam dininde seferi durumlarda nasıl davranılacağı konusunda bilgisi vardır. Yoksa İslamiyet’in bu konudaki bilgilendirmesine katılmıyor mu? Bilemeyiz...

Trendeki namazın ardından bu kez İstanbul Büyükşehir Belediyesi hızlı feribotlarında “Yalova’dan Yenikapı’ya Kıble”, “Yenikapı’dan Yalova’ya Kıble” yazılı ok işaretlerinin bulunduğu Türkçe ve İngilizce tabelalı dörder metrekarelik kadın ve erkek mescitlerinin bulunduğu ortaya çıktı. Ancak deniz yolunda feribotlar yön değiştirmeyip sabit rotada gittiğinden kıble değişmiyormuş!..

Denizyolları ile Devlet Demiryollarının bu çelişkili uygulamalarına bir yanıtta eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş’ten geldi: “Kıbleyi bulmak mümkün olmadığı zamanlarda, herhangi bir yöne doğru namaz kılınabilir. Soracak kimse bulamazsan gönlün nereye istiyorsa o tarafa dönüp, nazını kılabilirsin”

Kadın haklarının kazanılmasının 72. yıldönümü ile yazımıza başladık, DDY ve İDO’da dini bütün insanlarımız nasıl namaz kılınacağına kadar uzandık. Nerden nereye... AB’ye girmekten söz eden ülkemizde tartıştığımız olaylara bakın...

Hacı Bektaşî Veli, “Akıl yeryüzünde Tanrı’nın terazisidir” derken acaba neyi ve kimleri düşünmüştür?


erdem@kenthaber.com.
Yayın Tarihi : 6 Aralık 2006 Çarşamba 10:44:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
tugrul yucel IP: 81.215.71.xxx Tarih : 10.12.2006 18:49:44
hocam çok haklısın allah kimsenin kıblesini şaşırtmasın

Teoman Törün IP: 85.107.1.xxx Tarih : 9.12.2006 12:19:41
Bütün amaç: insanların mukaddesat arayışı önüne şekil ve merasim labirenti kurup gerçek kâlp temizliği ve hak yolunu bulmada kıblesini şaşırtmak; yoksa Din baronları nasıl böyle karun kadar zengin olurdu.

SELİM NAMER IP: 81.215.64.xxx Tarih : 9.12.2006 23:33:49
Yazılarınızı devamlı takip ediyorum. İDO'da namaz kılmak için mescit var,fakat mantalite yok.Yakında kilise,sinagog 'da yapmak gerekecek,avrupa birliğine girince gelen turist,lerde namazlarını kılmak isteye bilirler,zaten YENİKAPI_YALOVA arası 45 dakikadan 1,5saate çıktı ekonomik olsun ,satışlar olsun büfe çalışsın diye. BENhaftada en az 4 kere idoyu iş mecburiyetinden kullandığım için iyi biliyorum. TEŞEKKÜRLER.