3
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

AKP’de çatlak mı var?

Başbakan’ın beklenmedik bir anda ortaya çıkan sağlık sorunu, parti içerisinde bütün kararların kendisi tarafından verildiği gerçeğini bir kez daha kanıtladı. Aksini kimse iddia etmiyordu ama kısa süreliğine ortadan çekilmesiyle bazı şeylerin karışacağı, partisinde aykırı sesler çıkacağını hiç kimse beklemiyordu.

Türkiye’nin dış politikadaki sıkıntısının toplum ne kadar bilincinde diye hep düşünmüşümdür. İran kendine saldıracak ülkeler olursa Türkiye’yi füzeleriyle vuracağını açıkça söylüyor. Malatya’da füze kalkanı kurdurmamış olsaydık, dost geçindiğimiz İran’dan böylesine iki kez tehdit alır mıydık? Öte yandan Suriye gazeteleri Sovyet yapımı Scod füzelerinin sınırımıza doğru yöneltildiğini yazmış. Rusya ise tüm gücüyle Suriye’nin yanında yer alacağını söylüyor. Suriye ile olan yakın dostluk ilişkilerimiz de anlaşılan böylece güme gitmiş… PKK’dan ise hiç söz etmeyeceğim; o sorunu bilmeyen kalmadı… Askerimiz elinden geldiğince işin üstesinden gelmeye çalışıyor.

Meşhur sözdür; bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü!.. Türkiye sınır komşularıyla sorunlar yaşarken ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve ardından ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden bu kritik anda Türkiye’ye geldiler, kapalı kapılar ardında neler görüşüldü bilemeyiz… Bizlere iltifat üstüne iltifat yağdırdıkları basına yansıyan haberler arasında. Bu arada J.Biden’in Terörle mücadele konusunda Türkiye’ye daha fazla destek, güvence vereceklerini, bu sorunu beraber çözeceğiz demesinde ne derece samimi olduğunu bilemeyiz…

ABD Başkan Yardımcısı güvence veriyor, iltifat ediyor ama terör mücadelesinde insansız hava araçlarını veremiyor. ABD Kongresi bunun kararını verir, oraya da Yahudi ve Ermeni lobisi etkili demeye getiriyor… Belki de İsrail ve Ermenistan ile aranızı önce bir düzeltin gerisi kolay demiş olabilir.

Düzelmezse ne olur derseniz, yardım yerine hava alırız.

Kuşkusuz, bunlar yürütülen faraziyeler, yazılan senaryolar!..

Bu iltifat ve yardım içeren sözlerinin altında yatan asıl gerçek nedir?

ABD’nin Irak’tan çekilme sürecinde Ortadoğu’yu kendi haline bırakmayacağına göre mutlaka Türkiye’den bir şeyler istenecek… Türkiye’nin eline ateşe sokacak bir planın olabileceğini en saf insanımız bile artık anlıyor!..

Türkiye bu oyuna düşer mi düşmez mi bilmem ama Başbakanımızın bu çetrefilli günlerde sağlık sorunundan ötürü görev başında olmayışı talihsizlik!..

Başbakan olmayınca dış politikanın yanı sıra içeride de bazı işlerin karıştığı görülüyor. Kısacası, Başbakan olmazsa AKP’de zor günler yaşanacak gibi…

Bu yüzden Başbakanımızın bir an evvel sağlığına kavuşmasını dilemekten başka da elden bir şey gelmiyor…

Şike yasasının (Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair kanun Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun) Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesi siyasi kulisleri beklenmedik anda germişe benziyor. Cumhurbaşkanının yasayı geri çevirirken, suç ve ceza arasındaki denge unsurunu vurguladığı sanılıyor. Şike yasasının ağır hükümler kapsayıp kapsamadığı tartışılabilir. Ancak hukukçu olmadığımdan bu konuda bir şeyler söylemek haddimi aşar diye düşünüyorum. Nedense bazen vur deyince öldürür, kraldan çok kralcı oluruz. Sanırım bu da öyle bir şey… Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım başta olmak üzere bazı kulüp yöneticileri, futbolcular aylardır Metris Cezaevinde, iddianamenin hazırlanmasını ve mahkemeye çıkacakları günü bekliyorlardı. Sonunda iddianame hazırlandı ve mahkeme tarafından da kabul edildi. Yakında yargıcın önüne çıkacaklar. Şike yasası yürürlüğe girerse, cezalarda ne kadar indirim olacak? Bütün mesele de buraya odaklanıyor.

Cumhurbaşkanının yasayı veto ederek yeniden görüşülmesini istemesi, beklenmedik şekilde AKP’yi karıştırdı, tansiyonu yükseltti. AKP milletvekillerinden bazıları vetoya karşı, bazıları da lehinde davranışlar sergilemeye başladılar. AKP’yi şimdiye kadar birlik beraberlik içerisinde görmeye alışanlar, birlikte oy kullandıklarını görenler bu durumu yadırgadılar. Şimdiye kadar milletvekilleri yasa tekliflerini içlerine sindirseler de sindirmeseler de parti disiplini adına alınan karar doğrultusunda davranıyorlardı.

Özgür iradenin yerini biat kültürünün alıp almadığı tartışılır!..

Görünen odur ki, Başbakanın sağlık sorunları AKP milletvekillerini başsız kalmış görüntüsü çizmesine neden olmuştu. Birbirlerinden farklı sesler çıkıyordu…

Kısacası beklenmeyen bir olaydı…

İçlerinden bazıları “kişisel irademi ipotek altına aldırmam” diyor. Oysa milletvekillerinden beklenen özgür iradelerini kullanabilmeleridir. Bu arada Çankaya Köşkünü rencide edecek mesajlardan kaçınılmasını kendilerine söyleyenler olmuş!.. AKP Cumhurbaşkanı’na rest mi çekiyor diye düşünen köşe yazarlarını görüyoruz. AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, muhalefetle uzlaşarak çıkarılan yasadaki imzanızın arkasında duracak mısınız diye soruyor.

AKP’de Çankaya’ya yönelik bu çıkış Başbakanın onayı veya direktifiyle mi yapıldı?

AKP milletvekillerinin veto edilen yasanın arkasında duracakları açık. Cumhurbaşkanının takdir yetkisini kullanarak vetoya şimdiye kadar sıkça başvurmadığı düşünülecek olursa, bu durum kuşku yaratmıyor mu?

Başbakan’ın rahatsızlığı AKP’de birbirleriyle çelişen gruplar olduğunu da düşündürüyor. Nitekim partinin önde gelen isimlerinden, belki de bir grubun başı olan Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı bir yanlışı önledi. Hiç kimse bu yasayı meclise getirmeye cesaret edemeyecek demesi şaşkınlık yaratmıştı. Buna rağmen Adalet Komisyonundan ve gece yarısı meclis genel kurulundan geçen yasa aynen Çankaya’ya gönderilecek…

İktidar milletvekilleriyle muhalefetin birlikte oluşturdukları güç birliğinin bu çıkışı köşke karşı yapmaları doğrusu hiç beklenmiyordu.

Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın “Allah’ın sayesinde milletvekili oldum” sözünün hikmeti nedir?.. Ben bileğimin hakkıyla milletvekili oldum kimseye ödün vermem mi demek istiyor. Bizde seçilen milletvekillerinin liderleri tarafından listelere yazıldıkları biliniyor. Acaba akıllardaki bu düşünceyi mi silmek istiyor? Allah isminin seçime sokulması da biraz garip değil mi? Bu da başka bir din sömürüsü mü?

Bütün bu çelişkilerin altında yatan bazı gerçekleri de gözler önüne sermekte yarar var. Önümüzdeki 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığının 2012 mi, yoksa 2014’demi biteceği bile tartışılıyor.

AKP tüzüğünde üç dönem milletvekili seçilenlerin bir daha seçilemeyeceği konusunda bir hüküm var. Bu tüzük değiştirilmezse partinin ağır toplarının önümüzdeki seçimde meclis dışında kalacakları da açık…

Cumhurbaşkanının süresi dolduğunda köşke kim çıkacak?

R.Tayyip Erdoğan’ın o makama çıkacağı söyleniyorsa da partinin başına kim geçecek? Abdullah Gül mü? Bülent Arınç mı? Cemil Çiçek mi? Ali Babacan mı? Yaksa Ahmet Davudoğlu mu? Yoksa bütün bunları sollayacak biri mi?

Siyasetin çok kaygan zeminlerde oynandığı düşünülecek olursa bu konuda varsayımlarla, önceden yapılan hesaplarla, yazılan senaryolarla yola çıkmanın da kolay olmayacağı düşünülmelidir.

Şike yasanının veto edilmesiyle ortaya çıkan çalkantıların altında bu sorunlar mı yatıyor?

Erdoğan’sız partinin bir anda bölünmelere yol açarak çözüleceğini de düşünenler yok değil… Başbakanın asabi tavırlarıyla parti içerisinde disiplin sağladığı, yerini kimsenin dolduramayacağı da çok açık… Turgut Özal’ın Çankaya’ya çıkmasının ardından ANAP birden çöküp yok olmamış mıydı?

Yeri gelmişken anımsamakta yarar var; sahi neden şu arada hiç kimse Başkanlık sisteminden söz etmiyor?

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 12 Aralık 2011 Pazartesi 00:13:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Erdal Geyikci-Sanatcı.. IP: 88.226.40.xxx Tarih : 12.12.2011 11:39:05

Merhaba Erdem abi Köşenizi Okudum.Vallaha ben siyasetten fazla anlamam. Herzamanki gibi aklıma 2 tane   bektaşi fıkrası geldi.Fıkrada anlatıldıgı gibi acaba kalıbımızımı degiştiriyorlar,Kendimizde Olmayanlarımı istiyoruz.:)))

İçkinin şiddetle yasaklanmış olduğu bir zamanda, gizli meyhanelerden birinde demlenen Bektaşi, salına salına giderken, birdenbire tanıdık bir çehre ile karşılaşmış. Hemen samimi bir tavırla elini o çehre sahibinin omzuna koyarak, sormaya başlamış.

- İmanım! Seni iyice gözüm ısırıyor. Acaba nerede gördüm? Fener deki Çardaklı meyhanede mi?

- Hayır.

- Öyleyse, Tavukpazarındaki Küplüde.

- Hayır.

- Eh, o halde mutlaka Uzunodalarda.

- Hayır.

- Allah, Allah... bari söyle de meraktan kurtulayım.

- Her halde sen beni selamlık ettiğim zaman görmüş olacaksın.

Bektaşi, karşısındaki adamın Padişah olduğunu anlamış. Artık söyleyecek söz bulamamış. Hemen oraya sırt üstü yatarak:

- Ey ahali... ben kalıbı değiştiriyorum. Buyurun cenaze namazına. Diye bağırmış.:)))


HERKES KENDİNDE OLMAYANI İSTER .

Bektaşi’nin biri her nasılsa camiye gitmiş, yani başında namaz kılan adam.

-Allah’ım! Beni dinden, imandan eksik etme, diye dua ediyormuş. Bektaşi’de başlamış duaya.
- Allah'ım bana bir şişe rakı parası ihsan eyle... Bunu duyan adam.
- Bre dinsiz imansız herif , hiç Allah’tan rakı parası istenir mi?. Bektaşi
- Kızma be Îmanım, herkes kendinde olmayanı ister. Sen biraz daha din, iman istiyorsun. Benim dinim, Îmanım tamamdır, onun için bende rakı parası istiyorum.

Saygılarımle.Erdal Geyikçi-Sanatcı...


cemal kilim IP: 188.56.20.xxx Tarih : 15.12.2011 20:45:41

1997-1998 yıllarında istanbul (islambol) şehrine yolum düştü duvarlarda hz yusufda bir zamanlar zindandaydı ama ülkeye kral oldu diye bir yazı aklıma geldi yine hz yusufdan bir söz geldi aklıma ALLAH ( cc) böyle istiyor şüphesiz ki onun istedigi olacaktır ama ben ondan sayın başbakanıma saglık ve sıhhat istiyorum ve bil çümle bizlere hoşve sefa ile


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.15.xxx Tarih : 12.12.2011 14:46:46

Hocam ellerine saglik"Bu güzel yazindan ders cikaranada ne mutlu derim.Ben konuyu deyisik yorumlamak istiyorum ,belki benide anliyan olur.Her yeni yapilan bir bina,elbette cok seye dayanikli olur.Zaman gectikce binada bazi yer kaymasindan oturmasindan dolayi catlaklar olur.Buda insanlarda aynidir ,insanoglu bir gün bende fikrimi söylerim diye,basinda bulunan kuvvetine laf geciremiyecegini anlayinca,ve söylemek istedigini söylemeyince isyan edecek duruma gelir.

Bir insan ne oldum dememeli,Ne olacam diye düsünmelidir.Düsmeyen ve ölümsüz olan sadece Cenabi Allahtir.Ne yazik,ki insanoglu tamahtir,bir kolunu versen diger kolunu,da ister,Yani doyumsuzdur.Türkiye Cumhuriyeti kuruldugundan bu yana nice hükümetler kurulmustur.Ve hic biri baki olmamistir,Her gelen,de gideni aratmistir.Örnek,mi zamaninda bir kurus olmayan bir ekmek günümüzde kac yüz kurus olmustur.

Yani ekmek sadece bir örnektir,buna benzer her ne varsa zam görerek günümüze kadar gelmistir.Diger bir örnek,te hayvansal yiyeceklerde,Türkiye tarima elverisli oldugundan dolayi etin kilosu 10 lirayi gecmemesi gerekiyor.Oysa herhalde dünyanin en bahali et ürünleri Türkiyede oldugunu tahmin ediyorum.Bu arada yorum yazan Sayin Erdal Geyikci sanatci arkadasa fikralarindan dolayi tesekkür ederim saygilarimla.