22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Ali Sami Yen’de Vahşet !..


Ali Sami Yen ve vahşet, hiçbir şekilde yan yana gelmemesi gereken, birbirleriye bağlantısı olmayan iki sözcük... Ne var ki, spordan nasibini alamamış, birilerine alet olan, çıkar sağlayan güruhlar ve onlara göz yumanlar bu iki sözcüğü bir araya getirdiler. Türkiye’yi tüm dünyada rezil ettiler, ara sıra da olsa elde edilen başarılara gölge düşürdüler.

Galatasaray’ın stadına ismini veren Ali Sami Yen, ünlü Türk düşünürlerinden Şemsettin Sami Bey’in oğludur. Ali Sami Bey devrin en ünlü okulu Galatasaray’da öğrenimini sürdürürken 1905 yılında ve bir edebiyat dersinde arkadaşları ile birlikte Galatasaray kulübünü kurmaya karar vermişler. Bundan sonra kulübün 1 numaralı kurucusu olan Ali Sami Bey’in ismi Galatasaray’ın Mecidiyeköy’deki stadına verilir.

Sözcüklere göre yabanilik anlamındaki vahşet, insan varlığının temelinde yattığı öne sürülen içgüdülerin ortaya çıkışı, acımasızlık, kıyıcılık, hoyratlık olarak tanımlanır. Aynı zamanda insan görünümlü yabaniler tarafından yapılan bu işlevler uygar olmayan davranışları sergilerler. Şiddete başvuran bu insanların ilkel düzeyde kaldıklarını sosyologlar ve psikologlar tarafından kabul edilmiştir.

Bu bakımdan Ali Sami Yen ile vahşetin bir araya gelmesi çok çirkindir. Ancak geçtiğimiz hafta bu ünlü adamın ismini taşıyan stadyumda bir takım ilkeller her iki sözcüğün yan yana gelmesine neden oldular.

Bu şiddetin, bu vahşiliğin sorumluları kimlerdir ?

Türk futbol tarihine kara leke olarak geçecek bu vahşet daha önce sergilenen çirkinlikler gibi geçiştirilecek mi?

Maçın başından itibaren sahaya atılan kesici, patlayıcı, taş ve diğer şeyleri içeri kimler soktu? Başka bir deyişle amigo veya taraftar denilen güruhun bunları içeriye sokmasına kimler göz yumdu?

Bekleyecek ve göreceğiz...

Galatasaray-Fenerbahçe maçında sahaya yağmur gibi 2000 civarında, içerisi dolu su bardağı, en az ona yakın pet şişesi, bozuk paralar, çakmaklar, taşlar ve dört tane de cep telefonu atıldı. Tribünlerdeki, her biri 10$ olan 12.000 koltuk hasar görmüş ve kullanılamaz hale geldi. Stadın tuvaletlerindeki aynalar, lavabolar, pisuvarlar kırıldı. Basından öğrendiğimiz kadarıyla Ali Sami Yen Stadındaki zarar 200.000 $’dan (270.000 TL) fazlaymış. Bu vahşet olayları ekonomik sorunlar yaşayan, önümüzdeki yıl Avrupa Kupalarına katılamayacak Galatasaray’a ağır bir darbe vuracağı da açıkça görülüyor. Bu vahşetten ötürü Galatasaray’ın seyircisiz oynama cezası alacağı, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulundan da para cezası alacağı, önümüzdeki dönem kombine bilet satışları seyircisiz oynanacak maçlardan ötürü düşeceği de biliniyor.

Bütün bu çirkinliğe, rezalete, dehşete, vahşiliğe göz yuman bazı Galatasaraylılar acaba ne düşünüyorlar? Bu da geçer yahu! Biz işimize bakalım mı diyorlar ? Yoksa taraftar adı altında bu canavarları ve onların elebaşlarını nasıl yarattık, şimdi onların oyuncağı mı olduk diyorlar...

Hepsinden öte Galatasaray gibi şanlı bir geçmişi olan kulübü kuran Ali Sami Yen’in kemikleri mutlak sızlıyordur.

Dünyanın bir çok ülkesinde izlenen bu şiddet olayının günler öncesinden tezgahlandığı, planlandığı, taraftarın gerginleştirilmeye çalışıldığı biliniyordu. Kulüp başkanlarının maça gelmemeleri de bunun en açık belirtisi değil midir?

Galatasaray kulübü yönetimi baştan sona suçludur. Maç öncesi pankart asmak için izin isteyenlerin kimlikleri araştırmış mıdır? pankartlarla birlikte içeriye sahaya atılan yanıcı patlayıcı maddelerin sokulduğu bilinmektedir. Fenerbahçe kulübü aldığı duyum üzerine polise ihbarda bulunmuş, ancak yapılan aramada bir şey bulunamamıştır. Bu konuda akla takılan iki soru vardır; ya polis konu ile ilgilenmemiş, deneyimsizdir, ya da bu maddeler arama öncesi bazı kişiler tarafından gizli yerlere saklanmıştır.Yönetim bunu neden önlememiş, gerektiğinde güvenlik güçlerine haber vermemiştir ?

Acaba yönetim istifayı düşünüyor mu? Yoksa yine pişkinliğe vurup oturdukları yerde kalacaklar mıdır ?

Galatasaray Kulübü başkanı Özhan Canaydın’ın; “Hayatımda bu kadar üzüldüğüm başka bir maç olmadı. Bu derbi bizim için utanç gecesi oldu. Sahaya atılan o meşaleler, taşlar içeri nasıl sokuluyor, anlamıyorum. Bu çirkinlikleri kim organize ettiyse, hepsinin bulunmasını istiyorum. Hepsini tek tek tespit edip isimlerini bana verin. Kimseden korkmayın, ne gerekirse yapın.”

Hani meşhur bir söz vardır; ufak at da civcivler yesin. Kulüp başkanı olarak yönetimin taraftar, tribün başı veya amigo denen kişilerle ilişkisi olduğunu bilmiyor musunuz? Onlara her türlü tavizi verip tomarla bilet dağıtmıyor musunuz? Zaman zaman onları karşınıza alıp konuşmuyor musunuz?

Nitekim polisin yaptığı araştırmada, yayıncı kuruluşların, stadın güvenlik ve polis kameralarının yardımıyla polise saldıran ve göz altına alınanlar arasında yedi yıl önce, Türkiye’yi dünyaya rezil eden Galatasaray-Leeds United maçı öncesi bir İngiliz’in öldürülmesine adı karışanlardan iki amigo! göz altına alınanlar arasında. Aynı kişilerden birisi Atatürk Havalimanında E.Gerets’e saldıranlar arasında.

Türk futbolunun utanç gecesinde başta spordan sorumlu Devlet Bakanı, Futbol Federasyonu, kulüpler, yöneticiler ve her şeyden önce maçın hakemi Bülent Demirlek sorumludur. Daha maçın başında sahaya yağan su petleri, şişeleri oyunu çığından çıkarmış, futbolcuların özellikle kenarlarda topa hakimiyetini engellemişti. İlk yarıda anons yaptırmayı bile düşünmeyen, ikinci yarıda oyunu kesip 15 dakika sonra oyunu yeniden başlatmış, değişen bir şey olmamasına rağmen bu rezaleti sürdürmüştür. Kuşkusuz devre arasında bir yerlerden emir almış olmalıdır. Böylesine şaşkın tutum içerisinde olan bir hakeme bundan böyle maç yönettirilmemelidir.

Fenerbahçe-Galatasaray maçı bir kez daha futbolumuzdaki çirkinlikleri ortaya koymuştur. İtalya’da en ünlü kulüplerin adı şikeye karışınca nasıl cezalandırılıp küme düşürüldükleri görülmüş, ancak bizler bundan ders alamamıştık. Alamadığımız için de bugünlere geldik...

Türkiye’de şike var mı? Teşvik pirimi var mı?

Geçtiğimiz yıl ekranlara çıkan bazı futbolcular şike yapılıp para alındığını söyledikleri gibi kulüp yönetimde bulununlar da bunlara doğrulamıştı. Sonra ne oldu futbolcu ve yöneticiler cezalandırıldılar. Devran o devran her şey devam etti...

Mafya spora bulaşmış mıdır?

Federasyon bazı kulüp başkanları ve hükümetle kavgalı mıdır ?

Kulüpler amigoları maddi ve manevi yönden destekliyorlar mı?

Bazı kulüplerde iç hizipleşmelerde amigo denilenler kullanılıyor mu? Tribünlerdeki tezahüratlar bazı yöneticiler tarafından mı tezgahlanıyor?

Bazı basın mensupların da dahil olduğu aklı başında büyük bir seyirci kesimi maçlara neden gelmiyor ?

Tribünlere taraftar denilen saldırganlara kimler arka çıkıyor?

Güvenlik güçleri neden yetersiz kalıyor?

Şeref tribününe girme olanağını hasbelkader elde edenler orda bulunduğu konuma uymayan davranışlarda bulunmuyorlar mı? Sahadaki futbolculara hakaret edip birbirleri ile kaba kuvvete dayalı kavga etmiyorlar mı?

Fenerbahçe-Galatasaray maçı dışında buna benzer olaylar başta büyük şehirler olmak üzere Anadolu’da profesyonel veya amatör maçlarda oluyor mu? Oluyorsa bunların ne kadarı basına yansıyor?

Rakip takımların seyircilerini birbirlerine düşmanca davranışa iten psikolojik veya sosyal nedenler nelerdir? Bilimsel yönden bunun üzerine neden gidilmiyor?

Bütün bunlara aklı selimin ön gördüğü şekilde çözüm bulunduğunda, kimse alınmasın Türk futbolu sözcüğün tam anlamıyla adam olacaktır.

Akıl, bilim, eğitim, aile yapısı ve hoşgörü her şey, işte bu noktada düğümleniyor...


erdem@kenthaber.com

Yayın Tarihi : 22 Mayıs 2007 Salı 11:16:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Süleyman KARAEL IP: 85.102.176.xxx Tarih : 26.05.2007 00:17:39
Sevgili Birsen Hanım, böyle değerli insanlar maalesef öyle kolay kolay görülmez ve ödüllendirilmezler. Çünkü Erdem Hocam sadece gündemdeki gerçekleri yazmakta ve bu şekilde nobel ödülü falan alması mümkün değil. Ancak Erdem Bey ABD'ye,AB'ye ve Ermenilere peşkeş çeken yazılar yazmış olsaydı eğer ve bu ülkenin alehinde görüşler belirtseydi yazılarında işte o zaman sizin dediğiniz ödüle layık görülebilirdi. Böyle dürüst çalışan yazarlar maalesef gün yüzüne çıkamıyorlar sırf bu yüzden. Saygılarımla...

E.Birsen yucel IP: 88.234.15.xxx Tarih : 25.05.2007 09:43:06
Yazılarınız oldukça iyi ve gündemi çok iyi anlatıyorsunuz inşallah birileri sizi görür ve anlarda nobel ödülü alırsınız.. sizler gibi nice gün işina çıkamamış yazarlarımız var ... Sayğilarımla Birsen..