17
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Amerika’yı neden seviyoruz? (II)

Genç kuşaklar hatırlar mı bilemem ama 1960’lı yıllarda Amerika’nın da karıştığı bir başka olay Afrika’da yaşanmıştı. Patrice Lumumba isimli genç bir rahip, sendikacı ve aynı zamanda gazeteci emperyalizme karşı isyan bayrağı açmıştı. Belçika sömürgesi olan Kongo’nun bağımsızlığını sağlamış, ilan edilen Kongo Cumhuriyetinin başbakanı olmuştu. Tüm dünyada yankılar uyandıran bu olaydan bir süre sonra P.Lumumba bir ormanda öldürülmüştü.

Bu olayın ardında hangi devletin gizli teşkilatı vardı?

Lumumba ile ilgili bir film Hollywood tarafından 2000 yılında çevrilmiş ve o filmde Amerika suçlanmıştı. Bu olay ne kadar doğrudur bilinmez, ancak bizlerin Amerika sevgisini etkilememişti(!)…,

II. Dünya Savaşı sona ereli epey zaman geçmesine rağmen Amerika’nın demokrasi havarisi mi yoksa emperyalist mi olduğu kafaları karıştırıyordu. Nitekim 1960’ların ortalarında başlatılan Vietnam savaşı, My Lai katliamı (1968) ve Vietnamlılara yönelik tecavüzler bu sevginin azalmasına yol açmıştı…

Vietnamlılar ülkelerini kahramanca savunmuş ve sonunda 60.000 kayıp veren Amerika için yenilgi kaçınılmaz olmuştu. Bu arada Hollywood bol miktarda Vietnam savaşını içeren filmler yapmış ve öncekilerden farklı olarak objektif bakmayı başarmışlardı. Vietnam Savaşı Amerika’da bile tepkilere yol açmıştı…

Bu olaylar yaşanırken yine de Hollywood yapımı filmlerin çoğunda Amerikalıların göz kamaştıran yaşantıları dile getiriliyordu. Konforlu evler, villalar, giysiler, toplantılar, danslar, partiler ve müzik ile bizlerin de gözleri kamaştırılıyordu. Bu parlak ve insanı imrendiren yaldızlı görüntülerin bir de başka yönü vardı. Nedense onların üzerinde pek az durulmuştu.

Dünyaya insan haklarından, demokrasiden söz eden ülkenin bir de arka bahçesi vardı. Yaklaşık iki yüz yıllık geçmişinde yaşanan ırkçılık ve soykırım başta olmak üzere bazı karanlık noktalar gözlerden kaçırılmaya çalışılmıştır. Kısacası görünenin ardında, azınlığın farkında olduğu bir başka Amerika… Göz kamaştıran ülkenin arka bahçesinde yaşayanların, siyahların, evsizlerin, işsizlerin ve göçmenlerin çile çektiği farklı bir Amerika…

Amerika’nın kuruluş yıllarında soykırıma uğratılan kızıl derililer…

Kızılderili kabilelerinden Siox’ların çocukları toplanarak yatılı okullarda eğitilmişlerdi. Bazılarının deyişine göre kültürel yönden soykırım Kızılderili çocuklara uygulanmıştır.

Bir zamanlar Afrika’dan esir ticareti yoluyla getirilen, Amerikan iç savaşı sonrasında özgürlüklerine kavuşan(!) siyah ırka karşı teşkilatlanan fanatik beyazlar Ku-Klux-Klan ismi altında örgütlenmişler şiddet ve terör estirmişlerdi. Örgüt iki kez dağıtılmasına karşılık 1950 ve 1960 yıllarında iki kez canlanarak eylemlerini sürdürmüşlerdi. O yıllarda yargısız infaz edilen zenci gençler, Ku-Klux- Klan cinayetleri büyük boyutlara erişmişti. O günlerin fanatik beyazları ilerleyen zamanda bir siyahînin başkan olacağını düşünememişlerdi…

O yıllarda Hollywood sineması yine de mavi elbiseli kahraman askerlerini, adil kovboylarını (!) ve güzel kadınları gösteriyordu.

Oysa biz yine Amerika’yı seviyorduk!..

Bizler Amerika’yı seviyorduk ama o yıllarda içimizde bizlerden ayrı düşünenler de vardı. Amerikan savaş gemileri Türkiye limanlarını ziyaret ediyordu. Amerikan denizcilerinin eğlence mekânlarında bırakacağı dolarlar bazılarının gözlerini kamaştırıyordu. Bu arada İstanbul ve İzmir gibi şehirlerin genelevleri onların onuruna yeniden düzenleniyor, boyanıyor, temizleniyordu (!).

Deniz Gezmiş ve arkadaşları ise 6. Filoyu protesto ediyor, işi daha da ileri götürerek Dolmabahçe’de karaya çıkan denizcileri denize atıyorlardı. Bakın terbiyesizliğe (!)…

O zamanlar Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına tepki koyanlar, onları yargılayıp idam edenler, kimin daha ileriyi gördüklerini acaba anlamışlar mıdır?

Anladılar ama iş işten çoktan geçmişti. Askere, polise bir tek kurşun bile sıkmayan o gençler idam edildiler. Onların idamını kimler istemişti? Bu da tartışılacak başlı başına bir konu…

Türkiye’de Amerikan karşıtlığı Vietnam Savaşıyla doruğa çıkmıştı…

Ortadoğu Üniversitesinin Rektörünü 6 Ocak 1969’da ziyaret eden ABD Büyükelçisi Kommer’in makam aracı öğrenciler tarafından yakılmıştı. Bunu bazı ABD personelinin kaçırılması izlemişti.

Amerika ile Türkiye’nin ilişkileri Kıbrıs olayları sırasında gerilmişti. Kıbrıs’ta Kıbrıs Türklerine karşı soykırım yürüten Rum EOKA çetecileri 24 Aralık 1963 gecesi Türk alayında görevli bir yüzbaşının evini basarak eşi ve üç çocuğunu katletmişlerdi.
Rum çetecilerinin saldırıları ve toplu katliamları her geçen gün biraz daha artınca Türk savaş uçakları 25 Aralık 1963 günü Lefkoşa üzerinde ihtar uçuşu yapmışlardı. Buna rağmen saldırılar şiddetle devam etmiş ve Türkiye’nin müdahalesi kaçınılmaz olmuştu. Kıbrıs’ta gelişen olaylara sessiz kalan ABD sonunda sesini çıkarmıştı.

Ama nasıl?

Başkan Johnson, Başbakan İnönü’ye meşhur mektubunu (!) göndermişti. Başkan Johnson Türkiye’yi küçültücü kaba bir üslupla yazdığı mektubunda müdahaleye karşı olduğunu belirtmişti. O günlerde bu mektup Türk siyasetçilerinde hayal kırıklığı yaratmıştı. Bunun ardından Türkiye müdahaleden vazgeçmiş, hatta Başbakan İnönü, Johnson’un gönderdiği özel uçakla ABD’ye gitmişti.

Emperyalizmin tipik bir örneği sergilenmişti.

Türkiye müttefikinden (!) beklemediği, daha doğrusu ummadığı bir davranışla karşı karşıya kalmıştı…

Buna rağmen Kıbrıs’ta bıçak kemiğe dayanmış, Rum saldırıları artmış ve sonunda 1974’de her şeyi göze alan Bülent Ecevit Kıbrıs’a çıkarma yaparak adanın bir bölümünü ele geçirmiştir. ABD’nin izni dışında yapılan bu müdahale üzerine Türkiye’ye uzun süre devam eden ekonomik ambargo konulmuş, yalnızca Kaddafi Türk uçaklarının parçalarını ve lastiklerini sağlanmıştır. Türkiye çok güvendiği NATO’dan benim silahlarımı Kıbrıs’ta kullanamazsın ultimatomunu almıştır (!)

Yine de bazılarımız, özellikle siyasilerimiz Amerika sevgini sürdürmüşlerdir…

Acaba elimiz mi mahkûmdu?

XX. yüzyılın sonlarına doğru dünya değişim sürecine girmiştir. Berlin duvarı yıkılmış, NATO’ya karşı Varşova paktı ortadan kalkmıştı. Sovyetler ve doğu bloğu yıkılmış, Amerika dünyanın tek süper gücü olmaya başlamıştır. Böyle olunca gerçek yüzü ortaya çıkmıştır…

Dünyanın süper gücü Amerika’nın Ortadoğu ve Asya’nın bazı bölgelerindeki kaynaklara yönelmesinin planları belki de uzun yıllar öncesinde yapılmış, bugün uygulamaya konulmaktadır.

Dünyanın bazı bölgelerinde yerel savaşların yanı sıra Afrika’da açlık ve sefalet hüküm sürerken yoksullukların önlenmesi bir yana zenginleri daha da zengin yapmaktadır.

Ortadoğu’ya açılan kapıların Türkiye’de olmasından ötürü ülkemizin ABD nezdinde bir süre daha ön planda olacağı açıktı. Bunun yanı sıra Ortadoğu ve Asya ülkelerinde yeni haritalar çiziliyor, rejimler devriliyor veya devrilmeye çalışılıyor, ülkeler işgal ediyor. Yalnızca Irak’ta bir milyondan fazla insanın öldüğü, Iraklıların Saddam’ı aradığı bile söyleniyor. Dünyanın sayılı müzelerinden Bağdat Müzesi de bu arada soyulmuş! Bunlar ne derece doğru bilinmez.

Amerika geçtiğimiz yüzyıldan bu yana kendi çıkarlarına uygun liderler yaratmış, onlara her türlü desteği sağlamıştır. Ancak o liderlerle işleri bittiğinde veya içlerinden ben neymişim diyerek seslerini yükseltenler çıkarsa onları devirmesini de çok iyi biliyor. Ortadoğu’daki işlerini bilen, kendi çıkarları ile gününü gün eden liderlere, şeyhlere ise hiç dokunmaz…

Bu yüzden Amerika’yı seviyorum!..

Türk askerinin başına çuval geçirilmesi, Muavenet savaş gemimizin vurulması Amerika sevgimizi azaltır mı? Hiç sanmıyorum; biz Amerika’yı seviyoruz!..

Öylesine seviyorduk ki, Mehmet Ali Clay’ın boks maçı olduğu günlerde sabaha karşı saatlerimiz kurarak onu seyrederdik.

Obama ilk siyahî başkan seçildiğinde Türkiye’nin birçok yerinde dualar edilmiş, Gevaş belediye işçileri de aralarında topladıkları paralarla on bir kurban kesmişti (!). Obama’nın başkan seçilmesi uğruna koyunlarımız can vermişti(!)

II.Dünya Savaşına yeri geldiğinde değindiğim bu yazımı Pearl Harbor baskınından sonra Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetleri Birleşik Filosu Başkomutanı Amiral Isoroku Yomamoto’nun bir söz ile son vermek isterim; “Uyuyan devi uyandırdık!.”
 


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 22 Kasım 2012 Perşembe 13:15:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet Ersindigil IP: 84.62.48.xxx Tarih : 22.11.2012 18:21:27

Hocam ellerine saglik"Sonunda Amerika,yi neden seviyoruz yazisini bitirdin.Ben bu yazina karsilik;Rahmetli Asik Mahzuni Serif,in türküsü ile noktalamak istiyorum.Ameri katil katil

Devleti Devlete catar,it gibi pusuda yatar,Kan döktürür silah satar,Amerika katil katil.Japonya,yi yiyen velet,Dünyadaki tek nedamet,iki yüzlü kahpe millet,Amerika katil katil.Bunca milletlere yazik,Sömürülmüs bagri ezik,Seni seven kani b....,Amerika katil katil.

Rahmetli halk ozani Asik Mahzuni Serif,bu türkü yüzünden hapis yatti.Oysa rahmetli asik Mahzuni Serif yanlis birsey söylememis.Evet ABD cikari icin yeri geldiginde bütün dünya terör örgütleri ile isbirliyi yapar.Cikari icin Devleti Devlete düsman yapar,tipki Türkiye,yi Suriye,ye karsi düsman yapmak istedigi gibi.Ve bunda,da basarili olmus durumdadir saygilarimla.


Dr. S IP: 95.15.232.xxx Tarih : 22.11.2012 22:24:08

Sayın Erdem Yücel; İlgi ve heyecanla takip ettiğimiz bu yazı dizinizi kesintiye uğratmayıp devamını getirmenizi -okuyucularınız adına- içtenlikle arzu ederiz. Lumumba ile ilgili çevrilmiş filmin izleyicileri -tabiî ki- Amerikan sevgisinden etkilenmişlerdir(!); zira bunu izleyenler teksas-tommiks hikayesi gibi algılamışlardır. 1960 larda başlayan Vietnam savaşı, Doğu Bloku nun uyanmasına neden oldu..; Amerika'da bile tepkilere yol açmasının nedeni bu olabilir.. Gene bu yıllarda ağırlık kazanan Hollywood yapımı filmler "Western türü" , "Jerry Lewis güldürücü türü", "romantizm türü"  olmuştu ki, bu da Amerika'nın kendisini sempatik göstermesinin bir çabası olarak nitelendirilebilinir.  Kızılderililere karşı uygulanan soykırım ise Amerikan tarihinin karanlık noktalarından biridir, zira 17. Yüzyılda Avrupa' dan Amerika Kıta'sına yapılan göç furyasında bu kıtanın gerçek yerleşikleri nasıl davranacaklarının bilinmezliği içinde gene de kendilerine düşen görevi yerine getirmeye çabalamışlardır. 18. Yüzyılın başlarında Afrika'dan Amerika'ya esir ticareti başlatıldı ve 'bir ırkçılık ayırımı' başgösterdi. 1861 yılında bu nedenle başlayan  ve 4 yıl süren "Kuzey-Güney Savaşı" nı Abraham Lincoln, "Kuzeyli-Güneyli yoktur, Amerikalı vardır"  şeklindeki nihaî sözleriyle sona erdirmiştir. (ne yazık ki, bugün ise .....kendi çıkarları uğuruna hâlâ 'Doğu-Batı ayırımının çözümünü getirmekten imtina etmektedirler)  Ülkemiz konusunda yaşadığımız dönemlerden bahsetmenin sırası şimdi geldi; evet, ben, 1960 devrimine şahit olmuş bir kişiyim ve de "69 kuşağı" ndanım. 27 Mayıs girişimi tümüyle ordu içindeki Amerika'nın sevgilisi ve düşmanı arasındaki çekişmenin bir sonucudur. Neticede Amerika'nın sevgilisi merhum Adnan Menderes bu tutkusunun kurbanı olmuştur. (bu gelişmelerde merhum İsmet İnönü' yü suçlamanın hiçbir gerekçesi yoktur; zira o da 'sizleri ben bile kurtaramam'  sözleriyle bunu ifade etmiştir) Hattâ o zamanın -adını bilemeyeceğim- Amerikalı bir istihbaratçının şu sözleri tarihe geçmiştir: "- sizler, bizlerin hiçbir bilgisi ve haberi olmaksızın bu darbeyi nasıl başarabildiniz !"  Yetmişli yıllar Dev-Genç, Dev-Sol ve Milliyetçi gençlik gibi grupların kendi aralarında yaptığı mücadelelerle geçti. Her gruptan hergün bir-kaç kişinin ölüm haberlerini alırdık. Ama kimin, kime hizmet ettiği ise anlaşılmazlık içindeydi. Solcular Amerikan karşıtı ve Rusya yanlısı mıydı; sağcılar Amerikalıların sevgilisi ve Rusya karşıtı mıydı ?.. Fakat gerçek şuydu ki, bilinçli olanlar başı çekerek ve gençlerin heyecanlarını istismar ederek şuursuz olanları peşlerinden sürüklüyorlardı. Diğer asıl bir gerçek ise, Amerika'nın ve Doğu Bloku nun bu gelişmelere yardımcı olması idi.. Daha da başka acı bir gerçek şuydu: Amerika'nın ülkemizdeki iç çatışmaları -geçmiş tarihimizde olduğu gibi - körüklemesiydi. 70 li yıllarda başlayan, bugünlerde süren ve gelecekte ne zaman sona ereceği belli olmayan bu olayların tek sorumlusu Amerika'dır. Rusya-Çin-İran ittifakından oluşan bu günümüzün Doğu Bloku na karşı Amerika ülkemizi tampon yapmaya devam edecek, iç çatışmaları artıracak, bazı ..kullanacaktır !.. Amerika'ya sevgilerimle (!) ve size en içten saygılarımla !..    


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 23.11.2012 16:52:39

bazi sözlerimiz cok cok sevilir bükemedigin bilegi öpeceksin. bir kizi basi bos birakirsan ya davulcuya ya zurnaciya varirmis Assaaa ben davulcu zurnaciya karsi degilim ama insan oglu basi bos birakmaya gelmez basin basinda birileri olmali dünyada buda varsa var kim yok dedi  bir varmis bir yokmusta siyah irklilari köle olarak bu memlekete getirmisler (o zamanlar o gecerli imis) simdi oradan getirilen siyahlardan biri en büyük mevkidedir  simdide o memleket icin bu gecerli imis

bu kisi basa gecti diye bizdede koyunlar kurban edilmis sanki bu paragrafta kötü niyet islemis ne iyi edilmis zaten alin yazilari bu hayvanlarin böyle yazilmis hic olmassa olmazlardan bir kac koyun gitmis ama birkac kisi maddi manevi sebeblenmis birde alin yazisi bizde iyi olan hayvanlarda var onu etide yasak edilmis sen yasa yasa denilmis

kac düel gezdim bu sevgi  cogunlukta var simdiki zamanda bu böyle, gelecek zamanda belkide ben olmuyacagim o zamandada ben ne bileyimbu sevgi devammi edecek yoksa tersimi olacak