2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Ampulün Işığı Sönüyor mu?


Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, çoğu siyasinin beklemediği anda AKP’nin kapatılması ile ilgili iddianamesini Anayasa Mahkemesine göndermesi, siyasi çevrelerde şok etkisi yarattı. Başsavcının “Laikliğe” aykırı fiillerin odağı haline geldiğini belirttiği iddianamesinin ana başlıkları şöyle sıralanıyor:

Laikliği tartışmaya açma.

Dini hükümler.

Türban söylemi.

İmam Hatipler.

Eğitim Müfredatı.

Kuran Kursları.

İslamcı kadrolaşma.

İçki yasağı.

Dini motifler.

Laikliğe darbe.

Yargıtay Başsavcısı şeriat tehlikesini içeren bir uyarıyı geçtiğimiz Ocak ayında basın bildirisi şeklinde yapmıştı ama sözlerini yeterince anlayan, üzerinde duran olmamıştı.

Başsavcı; “Cumhuriyetin temel ilkelerini yok saymak, özgürlüğü çağdaşlaştırma yerine dini esaslar çerçevesinde ele almak ülkeye yarar getirmeyeceği, halkı çatışmaya götüreceği açıktır” demişti.

Başsavcının bu sözleri bir uyarı idi.

Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karara, eğer hukuk düzenini ön plana alabiliyorsak, tepkili olmak yerine, saygılı olmak zorundayız. Cumhuriyet Yargıtay Başsavcısına hiç kimse yüklenmesin; O yasaların kendisine vermiş olduğu hakkı, görev bilinci içerisinde kullanmıştır. Siyasi partilerin sicil dosyalarını tutmakla görevli ve gereken, zorunlu durumlarda siyasi partilerin kapatma davaları açmakla yükümlüdür. Yasanın verdiği görevi yerine getiren Yargıtay Başsavcısı, laiklik konusunda sorunlar yaşayan AKP ile ilgili incelemeleri sonunda son sözü söylemiştir. Cumhurbaşkanı, Başbakan, beş bakan, parti yöneticiler, bazı milletvekilleri, belediyeciler, eski milletvekilleri başta olmak üzere yetmiş bir kişi hakkında da siyaset yasağı istenmiştir.

Türkiye, neden bu duruma geldi?

Kuşkusuz AKP’ye yakınlığı olan çevreler bu kararı tenkit edeceklerdir. Nitekim ilk andaki sessizliğin ardından başta başbakan olmak üzere partililer yavaş yavaş seslerini yükseltmeye başlamıştır.

AKP’nin bu duruma düşürülmesindeki en büyük etken; son seçimde %47,6’lık oyu aldıktan sonra her istediğimizi yaparız, gerekirse Türkiye’yi İslam ülkesi modeline sokarız düşüncesinden kaynaklanmıştır. Değiştik diyenler bir anda milli görüş gömleğini göstermeye başlamışlardır. Oysa AKP’nin son seçimlerdeki oy oranının karşısında % 50’nin üzerinde, onlara karşı bir kitle vardır. Göz ardı edilen, daha doğrusu unutulanda onlardır. Kaldı ki, AKP’ye oy verenlerin büyük bir kısmı da güvenilir bir başka parti bulamadıklarından oylarını bu yönde kullandıklarını söylemektedir. Son zamanlardaki AKP’nin izlediği ekonomik ve sosyal düzenlemelerden rahatsız olan büyük bir kesim, ne yaptık da AKP’ye oy verdik düşüncesi içerisindedir. İş çevreleri, çıkarılmaya çalışılan sosyal reform düzenlemelerinden işçiler ve memurlar başta olmak üzere halk kesimi her fırsatta memnuniyetsizliklerini dile getirmektedir. Kenthaber’e gelen okuyucu yorumları bunun en açık delilidir.

Kapatma davasının tetiği ne zaman çekilmiştir?

Büyük olasılıkla Başbakanın İspanya’da ortaya attığı türban konusunun bunda büyük etkisi olduğunu düşünüyoruz. “Velev ki siyasi simge olsun” sözü ile Başbakan türbanı, açıkça şeriat simgesi olduğunu vurgulamıştır.

Uşak’ta kadınlara karşı söylediği “Eğer nüfusumuzun azalmasını istemiyorsanız, bir ailenin üç tane çocuğu olmalı” sözü nüfus planlaması ve bunun ekonomiye yansımasının doğuracağı olumsuz sonuçlarla ilgili bilgisinin olmadığını açıkça ortaya koymuştur.

Uşak’ta kendisini dinleyeler arasından birinin “Af yok mu?” sözü üzerine “Af yok. Suç isleyen cezasını çeker. Devlet katili affetme yetkisine sahip değildir. Katili affetme yetkisi aslında maktulün varislerine aittir.” Sözlerinin ne denli şeriat hükümleri ile bağlantılı olup olmadığı tartışmaya açıktır.

AİHM’ deki bir davada “AİHM’nin verdiği karara ben yargı kararı olarak uyarım, ama haklar, özgürlükler noktasında doğru bakmam. Mahkemenin de bu konuda söz söyleme hakkı din ulemasınındır. Açarsın o dinin mensubuna sorarsın, bunun dinde gerçekten emredici hükmü var mı? Varsa saygı duymak zorundasın.”

Hukukun bir kenara itilip din uleması denilen, ne olduğu bilinmeyen kişilerden fetva almak, çağ dışı kalmış bir başka şeriat hükmüdür.

Başbakan’ın yanı sıra partinin kurucularından Bülent Arınç’ın, “Ben laikliğe inanmıyorum, en azından bizdeki uygulayış biçimine” sözlerinin yanı sıra YÖTK beş tane türban modeli oluştursun, isteyen öğrenci birini kullansın” sözleri de çağdaş laiklik anlayışı ile hiçbir şekilde bağdaşamamaktadır.

İstanbul Milletvekili ve aynı zamanda Başbakan’ın danışmanı Egemen Barış’ın “Türban, kamusal alan ve üniversitelerin dışında TBMM’de de geçerli olmalıdır” sözü...

AKP’li Cüneyd Zapsu’nun “Yüzde elli için Türbanını çıkar demek, sokaktaki kadına donunu çıkar demekten farksızdır” sözü...


AKP’li Konya Milletvekili Hüsnü Tuna’nın “İnşallah hedefimiz kamuda da türban yasağının kalkmasıdır. Zamanı gelince o düzenlemeler de gündeme gelecektir” sözü...

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in Tevhid-i Tedrisat Kanununu bir kenara iterek ders düzenlemeleri yapması, laiklikle bağdaşmayan sözlerinden en çarpıcısı da 19 Mayıs Kutlamalarının lise öğrencilerinin milliyetçilik duygularını sömürmek için yapıldığını söylemesi de talihsiz sözlerdir.

AKP’li Isparta Belediye Başkanının “türbanlı bir kadın Belediye Başkanı veya daire başkanı olabilmeli” sözü de partiyi yaralayan bir diğer yanlıştır.

YÖK Başkanlığına atanan Yusuf Ziya Özcan ayağının tozu ile ilk icraatının üniversitelerde türbanın serbest olmasına yol açan davranışları ve üniversite rektör ve öğretim üyelerinin tepkisiyle karşılanması bardağı taşıran bir diğer husustur. Rektörlüklere gönderdiği türbanlılara kapıları açın genelgesi ise Danıştay tarafından iptal edilmiştir.

Yargıtay Başsavcısının iddianamesinde yer alıp almadığını bilmediğimiz, üzerinde durulacak başka noktaları da sıralamak isterim.

Danıştaydın döndüğü söylenen içki yasağı...

Mayolu-bikinili reklamların, başta havayolu terminallerinden kaldırılması ve film afişlerinden kaldırılması...

AKP’li bazı belediyelerin içki yasağı uygulaması, ruhsat alımında zorluk çıkarılması...

İmam hatipli kız öğrencilere özel otobüs servisleri düzenlenmesi...

AKP’li Büyükçekmece Belediye Başkanı’nın Atatürk’ü küçültücü ifadelerdin yer aldığı fıkra uyarlaması...

Müteahhit eşlerinin türbanlı eşlerinin oluşunun ihale alımında ön plana geçmesi...

Kamu kurumlarında yükselmede eşlerinin türbanlı oluşunun dikkate alındığı iddialarının artmış oluşu... Acaba eşinin başını örttüremeyenden yönetici olamaz mı denilmek isteniyor?

Basına yansıyan AB’ye girmeye çalışan, bunun için elinden geleni yapmaya çalışan hükümetin, çağdaşlıkla uzaktan yakından ilişkisi olmayan belediyelerinin davranışları ise tüyleri ürpertecek, kafalarda acaba dedirtecek davranışlardır.

Samsun’un Gazi Beldesi Belediye başkanının ilköğretim öğrencilerine dağıttığı İlmihal, Afyon Dinar ilçesi belediye Başkanı’nın 2005 yılı Ramazanında teravih namazı kıldırması, İstanbul Eyüp belediyesinde zabıta memuru alımında İmam Hatip mezunu olma şartı, Tuzla Belediyesi’nin yeni evlenenlere şeriat hükümlerine göre yaşamalarını öngören “Delilleriyle Aile Kitabı” dağıtması, Silivri Belediyesi’nin Mehmet Akif Ersoy’un “Safaat” isimli kitabını ilköğretim öğrencilerine dağıtmış ve bu kitabın önsözünde Atatürk ve devrimlerini ağır saldırılara yer verilmiştir. Konya Seydişehir ilçesi AKP’li belediye başkanının inşallah bütün okullar imim hatip olacak demesi....

Kısaca değindiğim bu çirkin olaylar basına yansıyanlardan yalnızca birkaç örnek...

Türkiye gerçekten desteksiz atışlar sonucu zor bir duruma girdi. Peki, şimdi ne olacak derseniz, gerçekten onu hiç kimse bilemiyor.

Bu iddianame bazılarının dediği gibi kin ve garezin ürünü değildir. Akıl ve bilime karşı aymazlığın bir tepkisidir... Tarikatların kol gezdiği ülkede meydan okumakla bu işler yürümez...

Bekleyelim ve görelim. Herkes takkesini önüne koysun ve düşünsün!..

Yeri mi, değil mi bilemiyorum ama nedense Napoleon Bonaparte’nin meşhur bir sözü aklıma takıldı:

“Her zaferden sonra bir pişmanlık duyulur. Pişmanlık duyulmayan tek zafer, cehaleti yenmektir.”

Yayın Tarihi : 17 Mart 2008 Pazartesi 18:15:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mehmet ersindigil IP: 84.62.47.xxx Tarih : 18.03.2008 16:02:00

Selamlar Hocam Yazilarini okurken zevk aliyorum,Ellerine saglik demekten baska sihhat dolu bir yasam sana ALLAHTAN DILERIM Hocam yüzümüz hic gülmiyecekmi hep kötü haber hep kötü Politika bu ney Allahaskina. Eski Yargitay Cumhuriyet Bassavcusu Vural Savas AK Parti ile seriat gelir diyor,Bende diyorum,ki dini istismar edip politika,yi bilmeden oy verenlere mustahaktir diyorum.Ve Allahtan diliyorum Türkiyeye seriat gelsin.Cünkü bizar kömür birer poset yiyecege tenezül edip kendilerini bile bile farkina varmadan ucuruma atmaktadirlar.Ve AK Partili yöneticilerin,de Halki arkamiza aldik degip Laiklik,ten baslayip kendi akillarinca Türkiye,de yeni bir devrim yapmak istedikleri ortaya cikmistir.Simdi,de Bassavcunun Ak Partisini kapatma davasi acinca feryat etmege basladilar biz ne yaptik diye,Bilmem kac milyon oy almis partiyi nasil kapatirsiniz kafa tutmaya basladilar.Peki Laiklik,Dini hükümler,Turban söylemi,Imam hatipler,Egitim müfredati,Kuran kurslari,Islamci kadrolasma,Icki yasagi,Dini motifler vs,Laiklige darbe degilmi,suc teskil etmiyormu,Daha ne söylemeleri gerekiyor.Oysa bugün Zafer günümüzün 93 yil dönümünü kutluyoruz,Kimin sayesinde kutladigimizi sormazlarmi.Son olarak diyecegim ortada suc varsa kim olursa olsun cezasini cekmek zorundadir saygilarimla.


sabhattin sen IP: 78.172.131.xxx Tarih : 20.03.2008 17:09:00

durmak yok ceneye devam..anca konusun baska iş yok..kapatsalar da şöyle bi oynasanız..bu milletle ggülüp bu milletle ağlamak yerine bu millet güldüğünde aglayıp, ağladığında gülen olmayı secenler için cok müjdeli bir haber olur..gerile gerile artık meydan bize kaldı diye devleti soymaya halkn parasını baskalarına peşkeş cekmeye devam ederler.. gazeteciler acısından sorun yok..onlar daima yazmaya insanlara akıl vermeye devam ederler. cünkü onlara göre halk aptaldır ve onlar söylemeseler halk gerceği göremez...bi daha ki secimi bekleyin bakalım görüyor muymus görmüyor muymus..


erdal geyikçi(köçek)... IP: 88.232.112.xxx Tarih : 18.03.2008 10:11:43

MERHABA ERDEM ABİ KÖŞENİZİ OKUYUN AKLIMA OKUDUĞUM BİR HİKAYE GELDİ.DAHA ÖNCEDE SÖYLEDİĞİM GİBİ,BEN SİYASETTEN ANLAMAM...... ........ALIŞKANLIKLARIMIZ................... Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşlarındayken çok ciddi ve zor bir kararı vermek zorundadır. Kartalın yaşı 40`a dayandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuvasında kalır. Bu uygun yeri bulduktan sonra gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal, kendisine 20 veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir. Kendi yaşamımızda sık sık bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalırız. Zafer uçuşunu sürdürmek için, bize acı veren eski alışkanlıklarımızdan, geleneklerimizden ve anılarımızdan kurtulmak zorundayız. Ancak geçmişin gereksiz safrasından kurtulduğumuzda, deneyimlerimizin yeniden doğuşumuzun getireceği olağanüstü sonuçlarından tam olarak yararlanabiliriz. BU DURUMDA NE YAPIYORUZ ARKADAŞLAR.HEMEN KENDİMİZE ÇEKİ DÜZEN VERİYORUZ.....YILLARCA HEP HİKAYELER OKUDUK,HEP YAŞANMIŞ HİKAYELER YAZIYORDU KİTABIN SONUNDA,MERAK EDİYORUM NEZAMAN HİKAYELER GERÇEK OLACAK ERDEM ABİ..YOKSA FİLİMLERİN SONUNDA YAZAN GİBİ,OKUDUKLARINIZIN HEPSİ HAYEL ÜRÜNÜDÜRMÜ DİYECEKLER HİKAYENİN SONUNDA ERDEM ABİ...İNŞALLAH BU YAŞADIKLARIMIZ BİR HAYELDİR ERDEM ABİ"AMA"SENİN YAZDIKLARIN DOĞRU GALİBA ERDEM ABİ..SAYGILARIMLA.ERDAL GEYİKÇİ(KÖÇEK)...


erdem erfes IP: 78.160.42.xxx Tarih : 19.03.2008 08:37:30

kardeşim gerçekleri görün şuan seçim olsa %70 oy alır ak parti kıskananlar halkı hiçe sayıp kendi kafalarına göre iş yapıyor halk yemez bunları