18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Atatürk’e Saldırı mı? Cehalet mi?

Cumhuriyetimizin 86. yılında Atatürk’e her zamankinden çok daha muhtaç olduğumuz aklı başında insanlar tarafından bilinen bir gerçektir. Ne var ki, yeni bir ulusu ortaya çıkaran Atamıza saldırılar yine devam ediyor. Demokrat Parti’nin 1950 seçimlerinde yönetimi ele almasından hemen sonra, o zamana kadar sindirilmiş olan yobaz grupları ortaya çıkmış, Atatürk heykellerini kırmaya başlamışlardı. Ticanilerin başını çektiği bu çirkin davranışlar Demokrat Parti’nin sağ duyu sahibi yöneticileri tarafından durdurulmuş, saldırganlar sindirilmişti…

Bizde meşhur bir söz vardır; su uyur düşman uyumaz derler… Fırsat buldukça içeride ve dışarıda kuyruk acısı olanlar Atatürk’e saldırmaktan geri durmazlar ve yalan yanlış iftiralarla insanların beyinlerini karıştırırlar. Bu gibilerine söylenecek tek bir söz var; yazıklar olsun…

Söze Avrupa Birliğinden başlayalım. Avrupa Birliği Komisyonu İlerleme Raporunda (!) ifade özgürlüğünün engeli olarak Atatürk’ü Koruma Kanunu’nu görmüşler (!). Avrupa Birliğine alacağız teranesi altında Türkiye’nin iç işlerine, Osmanlının çöküş sürecinde olduğu gibi sürekli karışan Avrupa bu kez kafayı Atatürk’e takmış… Basından öğrendiğimiz kadarıyla raporlarında şöyle bir bölüm varmış;

“Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında kanuna dayanılarak yargılamalar ve mahkûmiyetler devam etmektedir. Bu yasal belirsizlik nedeniyle gazeteceler, yazarlar, yayıncılar, siyasetçiler, akademisyenler ve diğerleri soruşturulma, kovuşturulma, yargılanma, mahkûmiyet ve hapsedilme riski altındadırlar. Bu nedenle otosansür yapmak zorunda kalabilirler.”

Atatürk’ü Koruma Kanunu 31 Temmuz 1951’de Demokrat Parti tarafından Atatürk heykellerine yapılan saldırılardan sonra yürürlüğe girmiştir. 5816 sayılı kanunun 5. maddesinde şöyle denilmektedir; “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Türkiye’ye böyle bir dayatma getirmeye çalışanlar acaba Almanya’da Hitler lehinde, Avusturya’ da kilise ve dini gruplar; Polonya’da faşizm, komünizm, Danimarka’da cinsel tercihlerin aleyhinde Avrupa ülkelerinde konuşun bakayım, sözleriniz ifade özgürlüğüne giriyor mu? Demokrasi’nin beşiği sanılan Yunanistan’da E.Venizelos’un heykellerini kırmaya kalkın da başınıza neler gelir görün… Fransız ceza Kanunu ise kamuya açık yerlerde her türlü ayaklandırıcı söz ve şarkıları söylemek bile hapis cezası kapsamındadır.

Gerçekçi olarak konuya baktığımızda Avrupa Birliğine Türkiye’nin girebilmesi biraz hayal gibidir. Avrupa Birliği Türkiye’nin tam üyelik başvurusunu kabul ettiğinde öncelikle “kokoreç” konusuna el atmış, ardından Cumhurbaşkanı seçimine tavır koymuş, iktidar partisinin kapatılmasına itiraz etmiş, Hâkim ve Savcılar Kurulu üyelerini eleştirmişti… Şimdi sıra Atatürk’e mi geldi diye düşünmemiz lazımdır.

Kısacası Sevr ile istediklerine ulaşamayan, Lozan ile arzularını tatmin edemeyen emperyalist güçler yıllar sonra hınçlarını böyle mi alıyorlar?

Türkiye’yi çağdaş dünyadan kopararak, karanlığa götürmeye çalışan bazı tarikatların yandaşlığını mı yapıyorlar?

Atatürk için ileri geri konuşanlar, resimlerini, heykellerini kaldırmak isteyenler cezalandırılmasın mı istiyorlar?

Bunun ardından eğitimdeki ders kitaplarında Atatürk ile ilgili bölümlerin azaltılmasını istemeleri de yakındır derim…

Avrupa Birliğinde ifade özgürlüğü derken bir baktık ki, Ankara Ulus Meydanındaki Cumhuriyet Anıtı soba boyası ile yaldızlanmış… Bazı sapık düşüncelilerin Atatürk resimlerini, heykellerini kaldıralım sözlerini kanıksadık derken Ankara Belediyesi temizlik işçilerinin Cumhuriyet anıtını soba boyası ile boyamalarına şaşırıp kaldık. Bereket basında yer alan tepkiler üzerine Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile Ankara Valisi Kemal Önal, konuya el atarak hem soruşturma başlatmış, hem de anıtı eski haline getirmeye başlamış… Bu girişimlerinden ötürü kendilerini kutlarım.

Ulus’ta soba boyası ile boyanan Cumhuriyet Anıtı cumhuriyetimizin simgesidir. Avusturyalı Heykeltıraş Krippel (1883–1946) tarafından 1927 yılında yapımlı ve dönemin TBMM Başkanı General Kazım Özalp’ın da katıldığı bir törenle açılmıştır. Yeni Gün Gazetesi sahibi Yunus Nadi Abalıoğlu’nun topladığı paralarla yapılan anıtın üçgen kaidesinin köşelerinde ufukları gözleyen bir Türk askeri, askere hücum emri veren bir çavuş, sırtında cephane taşıyan bir kadın, Türk bayrağını selamlayan başka devletlerin askerleri ile Başkumandanlık Savaşı tasvir edilmiştir. Ayrıca kaide üzerinde Atatürk’ün Erzurum’da söyledi “ Artık badema sine-i mille bir fert vahit olarak çalışacağım ( Temmuz 1335–1919”). Düşman ordusunu behemahal ana yurdumuzun harimi ismetinde boğarak halas ve istiklal olacağız” (6 Ağustos 1921); Düşmanın anasırı asliyesi imha edilmiştir. Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” sözleri yazılıdır. Kaidenin üzerinde de Atatürk’ün Sakarya isimli atının üzerinde mareşal üniformalı heykeli bulunmaktadır.

Cumhuriyet Anıtının arkasında heyula gibi yükselen iş merkezinden sonra anıtın boyanması cehaletin, aymazlığın simgesidir. Ancak bunda birilerine yaranmak istenmesi veya işgüzarlık olarak düşünüyoruz. Ancak su uyur düşman uyumaz sözünü de hatırdan çıkarmıyoruz.


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 28 Ekim 2009 Çarşamba 10:58:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ahmet IP: 88.236.155.xxx Tarih : 4.11.2009 18:50:36

evet Atatürk'e saldıran artık cahil insanlar değil geçen tamda 29 ekimde ulusal ve çok seyredilen bir haber kanalında Atatürk'ün babası  hakkında ileri geri laflar sarfedildi adeta şok oldum bir takım ısmarlama bilim adamı ve yazar Atatürkün babası hakkında sonradan uygun görülmüş baba dedi bu kadar terbiyesizlik olurmu eğer Atatürk olmasaydı seninde anan annanen sana baba olarak gösterecek adam arardı terbiyesizler bu artık cahilliği aşmış bilinçli olarak Atatürke ve onun kurduğu değerlere saldırıdır ve ilginç olan her ihbara  dosya kağıdına delinin ...... sarıldığı gibi sarılan savcılarımız sağır ve dilsiz olmuşlar hiç bir tepki göstermiyorlar


mehmet ersindigil IP: 88.76.99.xxx Tarih : 28.10.2009 16:59:03

Hocam sağol var ol"Allah gönlüne göre versin,Muazzam bir yazi olmus. Emperyalist gücler Türk Hükümetlerini 1950 senesinden sonra hep istekleri dogrultusunda parmaklari ile oynatmislardir.Simdi ise AB,ve ABD Mustafa Kemal Atatürk, Kendileri icin bazi engeller olustugunu kanaat getirerek

Kendilerinden olma Türk vatandaslarini Atatürk,ün Anıtına saldirmaktadir.Ben bunu cehalet olarak kabül etmiyorum,Bu tamamen bilincli bir sekilde anasi belli babasi hangi Türk düsmani uyrugundan belli degildir.Bu Atatürk düsmanlarinin ellerinden gelse Atatürk,ü anit kabirden alip mahkemelere cikartip ceza almalarini saglarlardi.

Ya bu tür insanlara rahat batiyor,Veya kendilerini Türk düsmanlarina satarak bu isi yapmaktadirlar.Emperyalist gücler Osmanli imparatorlugunu imha planina girdikleri gibi simdi,de aynisini Laik Türkiye Cumhuriyetine uygulamaya gecmislerdir.Onun icin kim olursa olsun Türk Hükümetleri bir seye imza atacagi zaman bir dakika degil bin gün düsünmesi lazim.

 Bu yil Cumhuriyetimizin 86 yil kurulusunda Anamizi Babamizi taniyorsak biz önce Allaha sonrada Büyük önder Atatürk,e dua etmek zorundayiz. ve de bir borc olarak kabul etmek zorundayiz. Herkes sapkasini önüne koyup bir düsünsün bakalim. Atatürk gibi dünyaya kim ve kac kisi gelmistir,Atatürk bir dahi idi saygilarimla.


Cevdet Üstündağ IP: 85.102.133.xxx Tarih : 28.10.2009 12:26:04

Atatürk'e saldırmanın dayanılmaz ağırlığı giderek kendisini daha çok hissettirmeye başlamıştır. Açık oturumlarda sözde bilimsel görüş beyan eden hocalarda ve gevezelik yapan sözde köşe yazarlarında sık sık bunu görüyoruz. Bölücü ve gericiler her ağızlarını açışta Atatürk ve devrimlerini yerden yere vurmakta ve hakaret etmektedirler. İnsan utanıyor bunları görünce. 5816 Sayılı kanunu Atatürk çıkartmadı. Sizin de belirttiğiniz üzere, 31 Temmuz 1951 tarihinde DP Hükümeti zorunluluk gereği çıkarttı. Çünkü, Bingöl, Kayseri, İstanbul, Uşak ve Kütahya gibi kentlerde Atatürk anıtları tahrip edilmeye başlayınca, Türk Ordusu bundan haklı olarak rahatsızlık duyar. Bunu iletmek için Ordu Başmüfettişlerinden Abdurrahman Paşa, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı  ziyaret eder ve bunun hemen akabinde bu kanun ortaya çıkar. Atatürk'ü eleştirmek başka birşeydir, hakaret etmek başka birşeydir. Herkes eleştirilebilir tabii ki ama Atatürk'ü eleştirmek biraz dikkat ve düzey gerektirmektedir. Eleştirmenlikle, terbiyesizliği birbirine karıştıranlar, akıllarını başlarına devşirmelidirler!