1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Ayıptır söylemesi!..

Ne zaman duysam kaba tabirle illet (!) olduğum bazı sözcükler var. Bunların başında bazı gençlerin konuşmaya başlarken kullanmayı adet edindikleri “varyaaaa !” diğeri de birinin bir şey anlatmaya başlamadan “ayıptır söylemesi!” demesi gibi… Biri ayıptır söylemesi der demez, hemen ayıpsa söyleme diye sözlerini keserim. Şimdi ben de zamanımızın yeni diline uyarak; ayıptır söylemesi, 1 Şubat benim doğum günümdü diyorum.

Gerçekten bir ömür nasıl geçip gidiyor; geçmişi düşünüyorum, neler yaşamışız, nelerle karşılaşmışız ve belki de hiç uğruna, anlamsız ne mücadeleler vermişiz. Yaşadığımız sürece milletimize, kültürümüze iyi bir şeyler yapabilmişsek ne mutlu diye düşünüyorum. Sonra da aklıma daha yazmak istediğim birkaç kitap ve araştırma geliyor. Onları yapabilir miyim, ömrüm yeter mi onu da tam kestiremiyorum. Sanırım artık yaşamda uzatmaları oynuyor, hakemin çalacağı “maç bitti” düdüğünü bekliyorum.

Yıllar öncesi değerli dostlarımdan Prof. Dr. Selçuk Mülayim ile sohbet ederken kendisine “yazmayı istediğim şu kadar konu var, acaba ömrüm buna yeter mi” değiştim. O da bana, “beş yıl daha yaşayacakmış gibi program yap, çalışmalarını ona göre düzenle” demişti. Ben de Selçuk’un sözünü tutmuş, beş yıl içerisinde yazacaklarımı yazdım, ikinci beş yılın hazırlıklarına giriştim…

1Şubat sabahı kardeşimin kutlama telefonu ile uyandım, bu ne acele dediğimde ilk defa seni ben kutlamak istiyorum dedi. İnsanoğlu biraz garip ve karmaşık; bazı özel günlerde aranmayı bekliyor. Gerçekten de öyle oldu çocuklar, torunlar ve yakın dostlar derken beni en çok mutlu eden de üniversiteden mezun ettiğim öğrencilerimin kutlama mesajları oldu. Meğer Facebook’de doğum günümü yazmışım. Böyle olunca da mesajlar birbirini izledi, hepsine elimden geldiğince yanıt vermeye çalıştım.

Sağ olsunlar. İnsan belli bir yaşa gelince aranmayı çok istiyor, hepsine kucak dolusu sevgi ve teşekkürler…

Tam da bu sırada Yılmaz Ergüvenç ile Zafer Dedeoğlu’ndan birer mail aldım. Yılmaz “Kaybettiklerimiz”, Zafer de “Yaşlanmayı Unutun” diyordu.

Geçmişi; yitirdiğim büyüklerimi, dostlarımı, arkadaşlarımı düşündüm. Öncelikle Arkitekt dergisinde ilk yazımı bana zorla yazdıran, babamın arkadaşı Y.Mimar Zeki Sayar’ı; İstanbul Ansiklopedisi’nin sayfalarını açan, sonra da Tercüman’a götürerek “Erdem burada yazacak” diyen rahmetli Reşat Ekrem Koçu’yu; Tarih Konuşuyor ve Son Havadis’de yazmamı sağlayan rahmetli Cemal Kutay’ı hatırlamadan geçmek vefasızlık olur. Günümüze bakıyorum da şimdi vefa sözcüğü, İstanbul’un bir semtinde, lisesinde, bozacısında ve amatör kümede mücadele eden, bir zamanların önde gelen futbol kulüplerinden Vefa’da kalmış…

Lise ve üniversitedeki bazı arkadaşlarım da hakkın rahmetine kavuştular. Çoğu uzatmaları bile oynayamadan…

Yıllar önce müzeci olmamı sağlayan Rahmetli Mehmet Önder ile Hikmet Gürçay da çoktan bizleri terk edip gittiler. Eski müze müdürlerinden, yakından tanıdığım, birlikte çalıştığım Tahsin Öz, Kemal Çığ, Can Kerametli de yoklar kervanına çoktan katılmışlardı.

Ya müzeci arkadaşlarımdan, bürokrasinin çarkında ezilen, haksız yere oradan oraya sürülen, her nasılsa öğretmenlikten gelen, müzeciliği bilmeyen, gerçek müzecilerin kaderleriyle oynayanlar? Onların yersiz kaprislerinden, biraz da kıskançlıklarından üzüntü ve sıkıntılardan yaşamlarını yitiren arkadaşlarım vardı. Cenk Alpak, Ahmet Topbaş, Afif Süreyya Duruçay, Ahmet Menteş, Metin Pehlivaner ve daha niceleri…

Yılmaz Ergüvenç son on-on beş yıl içerisinde Türkiye’nin yitirdiğimiz ünlü kişilerinin özelliklerini içeren bir liste göndermiş. İçlerinde kimler yok ki; listeye göz gezdiriyorum, içlerinden bazılarını yakından, bazılarını topluma mal olmalarından ötürü tanıyorum. Onlardan bazılarıyla sayfaları dolduracak kadar anılarım olmuş, neleri paylaşmıştık. Bugün onların hiç birisi yok, yalnızca anıları, ortaya koydukları eserleri, yazıları, çizgileri, güfteleri, yorumları veya sesleri var…

Tanıdığımız veya aşina olduğumuz bu kişiler ölmeye görsünler; cenazelerine, biraz da reklam amaçlı katılırlar, daha önce atıp tuttuklarını unuturlar, yüzlerine keder ifadesi yerleştirerek ölenin faziletlerinden, sohbetlerinden söz ederler. Böyle durumlarda utanmayı, aymazlığı nasıl da birbirlerine karıştırırlar; anlayabilmek ne mümkün!

Yılmaz’ın listesine bir kez daha bakıyorum. Radyo, televizyon ve sahnedeki mükemmel Türkçesi, belden aşağı olmayan fıkraları ile Orhan Boran’ın yeri doldu mu?

Gençlik yıllarımızda hayran olduğumuz ve bu hayranlığımız ölümüne kadar süren, “Memleketim” şarkısıyla gönüllerde taht kuran Ayten Alpman’ı (1929-2012) dinleyebilmek için futbol maçlarımızın çıkışında Çatı Kulübe koşmaz mıydık?

Anadolu Rock türünün kurucusu Barış Manço’suz (1943-1999) da on dört yıl geçmiş… Bugün onun şarkılarını seslendirenler yerini doldurabiliyorlar mı? Şimdi anımsıyorum da “kardeşim eşek” şarkısını “kardeşim kuzu” diye çevirmesi için televizyon kanallardan kendisine baskılar yapılmamış mıydı?

Zamanında fırtınalar koparan “Yılanların Öcü” isimli gerçekçi romanın yazarı Fakir Baykurt (1929-1999), darbe dönemlerinin ünlü kahramanlık türküleri sanatçısı Hasan Mutlucan (1926-2011), AKM’de zevkle izlediğim Vasfi Uçaroğlu (1928-2011), ses ve tiyatro sanatçısı Esin Afşar (1936-2011), Türkiye’nin ilk haber spikeri Jülide Gülizar’ın (1929-2011) yeri doldurulabildi mi?

Bugünkü spikerlere bakın, sonra da onun haberleri sunarken kullandığı Türkçesinde ki ustalığına…

Ya diğerleri, onlardan söz etmemek haksızlık olmaz mı? Film yapımcısı Ömer Lütfü Akad (1916-2011), Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ni gerçek üniversite yapan Prof.Dr. Kemal Kurdaş (1920-2011), Bilkent ve Hacettepe Üniversitesini, YÖK’ü kuran Prof. İhsan Doğramacı (1915-2010), Abdülcambaz’ın yaratıcısı, karikatürün ustası Turhan Selçuk, son yıllarında sorgulanan, büyük eziyetler çeken yeri dolmayan köşe yazarı İlhan Selçuk (1925-2010), yine son yıllarında üzüntüler yaşayan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin kurucusu, yığınla öğrenciye, hastalara yaşam yolları açan Prof.Dr. Türkan Saylan (1935-2009), Çağının en büyük opera sanatçısı Leyla Gencer (1929-2008), şiirimizin büyük ustalarından Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914-2008), “Kadınım” şarkısını hala içtenlikle dinlediğim Tanju Okan (1938-1996), öyküleri, köşe yazıları ve mizahı doruğa çıkaran Aziz Nesin (1915-1995), kadın haklarının yılmaz savunucusu Duygu Asena (1946-2006), yeri dolmaz öğretim üyesi, siyasetçi ve insan adam Prof.Dr. Erdal İnönü (1926-1997), Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestra şefi Hikmet Şimşek (1924-2001), İslamabad’da yaptığı “Faisal Masjid” camisini yerinde görerek mimari anlayışına bir kez daha hayran olduğum Vedat Dalokay (1927-1991), Beyoğlu Çiçek Pasajı’nın yeri dolmayan akordeon sanatçısı Madam Anahit (2017-2003), Anadolu uygarlığını dünyaya tanıtan arkeolog Ord.Prof.Dr Ekrem Akurgal (1911-2001), Türk Halk Müziğinde kendine özgü ekol yaratan Özay Gönlüm (1940-2000) ve de İstanbul’a sayısız eserler kazandıran, bugün yaptıkları onun bunun elinde perişan olan, İstanbul hayranı Çelik Gülersoy…

Evlerinde verdikleri davetlere katıldığım, birçok kokteyl ve konserlerde birlikte olduğum Nejat Eczacıbaşı, Sakıp Sabancı hiç unutulur mu? Sakıp Sabancı’nın özel kalem müdürü Ali Haydar Taşlı…

Bugün yerinde otel yükselen Maçka’da “Teras Bar” bir zamanlar gerçek entellerin, sanatçıların buluştukları yerdi. Orada İlham Gencer’ın solistlerinden Moris’i, Ayten Alpman’ın kızı caz sanatçısı Ayşe’yi dinler ve kısa bir süre önce yitirdiğimiz Ferdi Özbeğen ile sohbet ederdim.

Daha niceleri var…

Unutulmayacak günlerdi… Çoğu ile pek çok anım var. Tanrı bana biraz daha ömür verirse, Puslu Yayınevi sahibi Murat Baş’ın isteği üzerine yaşamımı konu alan bir kitap hazırlayacağım ve onlardan çok daha uzun söz edeceğim.

Hepsinin ruhları şad, mekânları ışıklar içinde olsun…

 

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 5 Şubat 2013 Salı 11:18:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Fuat Yöndemli IP: 95.183.198.xxx Tarih : 7.02.2013 13:09:51

Sayın Yücel,

Sürüye kurt girer, en son topal koyunun haberi olurmuş. Geç haberim olduğu için çok özür dileyerek, doğum gününüzü kutluyorum.

Çocukken günler geçmek bilmezdi, ama şimdi, yıllar vızır vızır geçiyor.Her hafta başında, pazartesi akşamı oldu mu, ardından son sür'atle hafta sonu geliyor...

Doğum yılınızı bilmiyorum, ama resminizden daha çok genç olduğunuzu görüyorum. Onun için siz beş yıl sonrasını değil, on, hatta yirmi sene sonrasının da planlarını yapın, daha vereceğiniz çok eserler olduğunun farkındayım.

Sağlık içinde, sevdiklerinizle beraber nice yıllara ulaşmanız dileğiyle...


Birsen KARALI IP: 85.96.35.xxx Tarih : 5.02.2013 17:48:37

Sayın Erdem YÜCEL, her zamankı tatlı, sert uslubunuzla döktürmüşsunuz . Allah size daha uzunnnn ömürler versin. Size çoookkk ihtiyacımız var.   Sağlıkla kalınız...


erdem yücel IP: 88.244.75.xxx Tarih : 7.02.2013 14:53:07

Doğum günümü kutlayan, telefon eden, e.mail gönderen ve yorum yazan dost, ve okuyucularımın beni gerçekten mutlu ettiklerini belirtmek isterim. Özellikle Mehmet Ersindiğil, Baki Karakol, Yılmaz Ergüvenç,Yaşar  Ertaş, Birsen Karalı , Dr.S.A ve Fuat Yöntemli'ye  teşekkürlerimi, sevgi ve sayğılarımı iletirim. Aynı ayda doğmuş olduğumuzu öğrendiğim Kova burcundan vefatar dost Mehmet Ersindiğil ile   yorumlarını aynı duygularla okuduğum D.S.A''nın da doğum gününü kutlar, sağlıklı, mutlu, başarılı yıllar geçirmelerini dilerim.


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.48.xxx Tarih : 6.02.2013 11:47:35

Sayin:Dr.S.A. Hocam Erdem bey senden bir gün büyük,Sende benden 13 gün büyüksün.Senin,de dogum gününü kutlar nice sihhat dolu dogum günlerin olsun.Yorumlarini hep okuyorum ve hosuma gittigi gibi sayende güzel bilgilerinden faydalaniyorum.Sagol tesekkürlerimi sunarim,saglik ve afiyetle nice nice mutlu yillar dileyerek saygilarimi sunarim.


yasar ertas IP: 94.135.249.xxx Tarih : 5.02.2013 16:26:06

ayiptir söylemesi kene gibi yapismis dilimize huy oluvermis hepimize %lik var tabi buna ragmen özürle af edersiniz  bey efendi hanim efendi bir ara dilimize huyumuza girmeye calisti girmemesi icin elimizden geleni yaptik beyler bayanlar merdivenden kayanlar dedik özürü kabahatinden büyük dedik hep girgir gectik en sonunda bu temel sözlerden uzaklastik aaha böyle bir toplum olduk iyilere lafim yok

sizin yasinizi bilmiyorum hani yani eski topraga benziyorsunuz "özür" ama 1 subatta dogdugunuzu simdi biliyorum amma ben buna pek inanmiyorum  yinede bir gün dogdunuza ve bu dogum gününüze seviniyor sizin gecmis dogum gününüzü kutluyorum dogum günü kutlamalarina alisik olmadigim halde

babam  1337 dogumlu evirdik cevirdik oldu 1921 dogumlu eski toprak hala yasiyor eski patlicani kragi calmaz diyor  masallah   dogum günü yapalim diyoruz neymis o diyor zaten öyle bir gün nüfusunda yok

gelelim benim nüfüs kagidima usul kaide o zamanlarda yil öyle böyle birde ay gün öyle böyle yazilmis öyle dedik böyle dedik yillar sonra dogum günü modalarina gecte olsa uyar olmaya basladik ister dogru olsun ister dogum günüm dogru olmasin kutluyoruz artik güzel bir sey neden olmasin ama icim rahatdegil bilen yaslilar ben ocak ayinda annemde öyle derdi  tarladan geldim seni dogurdum gel gelelelim aralik kisin ortasinda yazili belgem var hey benim güzel memleketim isine yazina hangisine inanayim  dahada uzun uzun yazmiyayim tarihleri bende karistimiyayim koskoca kasabada oturuyorum daga sokagin adini bile evin nr. bile bilmiyorum  biri geliyor 9 sayisini yapistiriyor arkada düsüyor baba bunu 6 rtersini yapistiriyor seneye  burasi 12 nr oldu yav ne oldu olduysa oldu ben dogdumya bos ver ötesini


Dr. S. A IP: 95.15.205.xxx Tarih : 5.02.2013 18:52:27

Sayın Erdem Yücel; Söylemesi ayıp olmasın ama, 2 Şubat da benim doğum günüm. Demek ki, henüz gençliğimizi birlikte yaşarken siz benden sadece bir gün itibarî ile büyüksünüz. Benim, bugün şevkle takip ettiğim sunumlarınızı, torunlarım da aynı Site' den izlemeye devam edeceklerdir. Doğum gününüzü kutlularım ve gelecekteki uzun yaşamınızda size sıhhat ve mutluluklar temenni ederek en içten hürmetlerimi sunarım.     


Yılmaz Ergüvenç IP: 81.214.207.xxx Tarih : 6.02.2013 18:07:17

Sevgili Erdem. Düşünebiliyor musun, Atatürk'den evvel ne kadar da hüda-i nâbit bir toplummuşuz. Soyadımız yokmuş; baba ve dede adından daha geriye gidemezmişiz. Soyadı Kanunu toplumumuzda çok önemli bir aşama olmuş. Doğum günü yasası yok ama Batı uygarlığı bize bunu da benimsetti. Dedelerimiz ve yaşlı çevremiz doğum günlerini bilmezdi. Bilmeye de önem vermezlerdi. ''Meşrutiyetin ilanında bir bir buçuk yaşlarında imişim'', ''Ben doğduğumda üzümler yeni sulanmış'', ''Doğduğum gün deprem olmuş, yer yerinden oynamış'' gibi sözler büyüklerimizden dinlediğimiz sözlerdi. Bazı müdebbir babalar çocuğunun doğum gün ve yılını Kuranı Kerimin bir sayfasına not ederlermiş. Kimlik cüzdanları geç çıkarıldığından oradaki tarihler de kimlğin verildiği tarih olmuştur. Çünkü gecikmenin cezası vardı ve babalar doğum günlerini memura söylemezlerdi. Ben babamın doğum gününü 1303'lüyüm ve kurban bayramının birinci günü doğmuşum demesiyle hesap etmiş ve bulmuştum. Bu kadar yakın akraba olduğumuz halde senin doğum gününü şimdi öğrendim. Sağlık ve mutluluğunun devamı dileği ile nice mutlu yıllar dilerim. NOT: Sayın Dr. S.A. Sizin de doğum gününüzü kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim.


Nur Nirven IP: 88.253.182.xxx Tarih : 5.02.2013 17:06:18

 Sevgili üstat, Öncelikle doğum günü kutluyorum ve beni yakın tarihte keyfli bir yolculuğa çıkardığın için teşekkür ediyorum. Y. Mimar Zeki Sayar, Reşat Ekrem Koçu, Can Kerametli unutulmayacak kişilikler gerçekten de. Senin kaleminde  ete kemiğe bürünüyor yakın tarih. Bir de istersen, gönlünden koparsa Ayasofya Müzesi'ndeki anılarını yazsan, diyorum. Sevgiler, Nur 


Dr. S. A IP: 95.15.205.xxx Tarih : 6.02.2013 19:39:11

Sayın Mehmet Ersindigil; Naçizane bendenize göstermiş olduğunuz teveccühünüz beni çok duygulandırdı; teşekkür ederim.  Ben de sizlerin yorumlarınızı okurken, benimle aynı düşüncede olduğunuzun sonucuna varıp, buna bir eklenti yapmanın gereğinin olmadığını daima kabullenmişimdir. 10 gün sonra idrak edeceğiniz doğum yıldönümünüzü şimdiden kutlular, sıhhat ve mutluluklar diler, saygılarımı sunarım.   


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.48.xxx Tarih : 5.02.2013 13:58:12

Hocam"Mevlamdan dilegim,beynine ellerine kalemine saglik ve afiyet versin.Ve dogum günün,ü bugünkü yazinda bir subat oldugunu ögrenmis oldum.Nice nice sihhat dolu mutlu ve ugurlu yillar dilerim.Demek benden 15 gün önce dogmussun,Benimde ayin 15 sinde.Kismet ögleymis hocam biz senenin en fakir ayinda dogmusuz.Diger aylardan ödünc ala ala ömrümüzü uzatiriz insallah.

Yalnız mac bitti diye calacak hakem istemiyoruz.Cünkü seni ve o güzel yazilarindan okuyup faydalanmak istiyoruz.Prof.Dr.Selcuk Mülayim seni yanlis yönlendirmis.Ölecek gibi degil,Ölmiyecek gibi calismaliyiz.Biz insan oglu öleceyimizi ne zaman oldugunu bilsek,emin ol tas üstüne tas koymayiz.Asil konu her yaratilan öldügü ve her yaratilan ölecegini bilmeli.

Ölüm.den kimse korkmasin eninde sonunda mutlaka gelecektir.Gelmeden önce;Ölecegimiz zaman Cenabi hak bize hayirli ölümler nasip eglesin.Bu güzel tarih eserinde rahmetle andigin vefat etmis degerli bilgin adamlarimiz, biraktiklari eserleri ile anilmaktadirlar.Hepsinede Allah rahmet eylesin mekanlari diledikleri yerde olsun.

Bir insan biraktigi insanliga yararli eserlerle anilir.Ne mutlu sanada okurlarina ve okumayi sevenlere güzel eserler biraktin.Senin bu mutlu ve gecmis dogum günün,huzurlu mutlu nice nice mutlu yillar diliyerek.Rahmet,de hak eden tüm rahmetlilere allahimdan dilegim mekanlari diledikleri yerde olsun saygilarimla.


Baki Karakol IP: 78.182.214.xxx Tarih : 5.02.2013 14:01:50

Sayın Hocam; 1 Şubat... doğum gününüzü kutluyorum, nice sağlıklı uzun yaşamlar diliyorum. Hep "yazmak" istemeniz soylu bir davranıştır. Yazacaklarınızın, okuyacak her kişiye "öğreti", "eğitici" içeriğinde olacağı inancındayım. Öngörüm ve inancım o dur ki: Yaşamınıza, yazmak istediklerinizi sığdıracaksınız... Şunu da söylemeliyim: Siz, yaşam bitiminden sonra da, saygıyla anılacağınız kadar,hak ettiğiniz için yazılacaksınız... Yerinizde olmayı isterdim. Önerim: Yaşamın uzunluğunu, kısalığını bırakın, usunuza getirmeyin, yazın, hep yazın... Bunu yapacağınızın bilincindeyim. Saygılarımla.  


yasar ertas IP: 94.135.249.xxx Tarih : 5.02.2013 21:32:16

DÜZELTME ilk yorumumda orak zamani yazacagima ocak ayi dogumumu yazmisim genede tüm yasiyanlar dogmus var bir dogum günleri  bu günleri  kutlamalari ne güzel bir adet  hepimizin bu günü kutlu olsun  ufakcikta ola bir hediyelik olsun bu hediyelerde hem gönüller hem ekonomi canlansin