18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Bakanın Huzuruna Getirilen Sakal-ı Şerif !..

Türkiye gerçekten acayiplikler ülkesi oldu, akla hayale gelmedik olaylar peş peşe birbirini izliyor. Her sabah gazeteleri karıştırırken acaba bu gün ne oldu diye ön yargıyla sayfalara bakıyor, İnternet sitelerini dolaşıyorum...  Bunda da herkes gibi ben de yanılmıyorum, mutlak bir garabet örneği ile karşılaşıyorum.

Birkaç gün öncesi, gazetelerin birinci sayfalarında, bazıları manşetten yeni bir acayipliği topluma duyuruyordu; Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Hz. Muhammet’in Kutsal Emanetlerinden Sakal-ı Şerifi merak etmiş!, Atatürk Havalimanı’na getirterek incelemiş...

Gündemi değiştirecek yeni bir haber, böylece ortaya atılmış oldu...
Kuşkusuz, bu haber AB’yi falan bizlere unutturdu ve dikkatimizi Ramazan günü başka yönlere çekmeye yetti de arttı bile... Artık köşe yazarları, televizyon kanalları bu olayın üzerine eğilir ve günlerce Sakal-Şerif’in Havalimanına getirilmesi caizdi, değildi tartışmasını başlatır. Bu arada Arap Şeyhi El Maktum’un Türkiye’ye getirdiği bir ton hurmayı, İstanbul’da yapmak istediği 650 m. yüksekliğindeki gökdeleni ve Göztepe Parkına kondurulacak camiyi unutur gideriz.

Gündem mi değişecek; al sana yeni gündem...

Gündem dedik, biz de konumuzu dağıtmayalım, yeni gündeme dönelim. Bakanın huzuruna neden Sakal-ı Şerifi’n getirildiğini kendimizce irdelemeye çalışalım.

Kültür ve Turizm Bakanı hakkında nedense bende olumlu veya olumsuz bir düşünceye sahip olamadım. Basında sık sık çıkan uyuması ile ilgili konuya giremeyeceğim. Bu beni aşan tıbbi bir konudur. Bunlar kişiye özgü olaylardır; kimi uyur, kimi uyutur kimi de hiç uyumaz. Devlet Sanatçılarının görev yapmadan bankamatikten maaşlarını almasında yapmış olduğu çıkışı yerinde buluyorum. Ancak başta müzeler olmak üzere kültür kurumlarının başı boş haline de üzülüyorum. Önde gelen kültür kuruluşlarına, özellikle müzelere atayacak yönetici veya uzman işinde yetenekli, tecrübeli elaman bulamayışını da şansızlığına veriyorum..
Ne var ki, Sayın Bakanın Mukaddes Emanetler arasında bulunan Sakal-ı Şerif'i ayağına getirmesini de doğrusu çok yadırgadım. Aklım almadı, olacak iş değil diye düşündüm. Ama olmuş, bunca gazete yanlış yazacak değil ya?

Gerçekte bu olayın tam bir netliğe kavuşturulduğunu da sanmıyorum. Bakan’ın vakti yoktu, Siirt’e giderken, Mukaddes ayda, belki de dini duygularına yenik düştü, Sakal-ı Şerif'e yüz sürmek istedi... Bilemiyoruz... Acaba Sakal-ı Şerif’ı başka bir yere mi götürecekti, onu da bilemiyoruz. Basın olayı görüntüleyince bu işten vazgeçildi mi; o da başka bir varsayım... Gazetelerde bu olayı okuyunca birden yıllar öncesini anımsadım; 1978-1979’lu yıllardı, devrin hükümeti Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan Kutsal Emanetler'i Arap ülkelerinden birsinde bir süre sergileyecek, karşılığında da o yıllarda büyük sıkıntısı çekilen petrol alınacaktı. Bu haberi yakalamış, gazetemizin birinci sayfasında birkaç gün peş peşe yer vermiştik. Birkaç gün sonra gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni rahmetli Tahir Kutsi Makal’dan rica ettiler, haberi durdurun böyle bir sergilemeden vazgeçtik demişlerdi.
Bugünkü olayın buna benzer bir tarafı yok ama sırası gelmişken bir tarihi gerçek bilinsin diye yazıyorum.

Gazetelerde, son günlerin bu haberi ile ilgili olarak İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürünün ilginç bir beyanatı vardı. Devlet bürokrasisine öğretim üyeliğinden gelen ve belki de Bakan izni olmadan beyanat verileceğini unutan İl Kültür ve Turizm Müdürü Yrd.Doç. Dr. Ahmet Bilgili;
“Müslüman bir ülkeden Sakal-ı Şerif’ in Ramazan ayı içinde sergilenmesi talebi geldi. Eyüp Müftülüğü’nün Sakal-ı Şerif'ini gönderdik. Bakan Koç, muhafazası nasıl, kutusu ve çerçevesi nasıl diye baktı ve tekrar teslim etti. Başbakan bu sırada Olli Rehn ile görüşüyordu. Görmesi mümkün değil” demişti..

Bu arada benim yine anlayamadığım bir nokta var; Eyüp Müftülüğü Diyanet İşleri Başkanlığı'na, camilerde bulunan teberrükat eşyaları da  Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün mülkiyetindedir. Bu konu Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yetkisi dışındadır. Neden İl Kültür ve Turizm Müdürü bu iş ile ilgileniyor? Kültür ve Turizm Bakanlığı yönetimindeki müzelerden Sakal-ı Şerif getirilmiş olsa anlayacağız ama neden böyle bir yetki karmaşası yaşandı bunu bir türlü çözemedim.

Bu arada, yine aklıma takılan bir konuyu da dile getirmek isterim. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı müzelerde, örneğin Topkapı Sarayı Müzesi’nde ve Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde Sakal-ı Şerifler varken, İslam aleminin hemen her yerinde; müzelerde, dergâhlarda, türbelerde ve özel koleksiyonlarda Sakal-ı Şerifler varken neden Eyüp Camisi'nden getirtildi? Sırası gelmişken bir noktaya daha parmak basmak isterim; Sakal-ı Şeriflerin hangisi gerçek hangisi değildir, o da pek incelenmiş bir konu değildir. Belki de Kültür ve Turizm Bakanı en gerçeği Eyüp Camisi'nde olanıdır diye düşünmüş olmalı...

Bakanın dini bütün olduğuna kalpten inanıyoruz. Ancak yine aklıma takılan bazı sorulara da yanıt bulamıyorum. Neden Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki Hırka-i Saadet bölümüne gidip de Sakal-ı Şerif’i görüp, saygı ile seyretmedi de İslam’ın bu Kutsal Emanetini ayağına kadar getirtti. İşte, buna ben bir türlü anlam veremiyorum. Oysa astığı astık, kestiği kestik olan bazı Osmanlı padişahları bile hiçbir zaman Sakal-ı Şerif'i ayağına getirmemiş, kendileri büyük bir saygı içerisinde giderek onları korundukları bölümde ziyaret etmişlerdi. Eski Diyanet İşleri Başkanı M. Nuri Yılmaz’ın deyişiyle “Bakan ayağına getirteceğine kendisi gitseydi, daha şık olurdu”.

Gerçekte böyle bir olay ne Osmanlıda, ne de Türkiye Cumhuriyetinde yaşanmıştır. AKP hükümeti zamanında bu olayın yaşanmış oluşu gerçekten çok üzücüdür. İslamiyet’te Sakal-ı Şerif her zaman saygı görmüş, büyük bir huşu içerisinde ziyaret edilmiştir. Bu arada hava limanında “ x ray” ışınlarından geçirilmesi de saygısızlık değil de nedir ?

Topkapı Sarayı Müzesi Mukaddes Emanetler Bölümünde Hz Muhammet’in Hırka-ı Saadet’i, Dendan- ı Saadet’i, Nakş-ı Kadem-i Şerif’ı, Sancağı Şerif’ı, Mührü Saadet’i, Name-i Saadetleri ve Kılıcı gibi eserleri bulunmaktadır. Bunlar Yavuz Sultan Selim tarafından l516-1517’de Mısır’dan getirilmiş, bir süre Harem Dairesi'nde saklanmış sonra Has Oda'ya konulmuş, ve saraya özgü bir törenle her yıl ziyaret edilmeye başlamıştır. Osmanlı döneminde Zülüflü Ağaların kontrolünde Ramazanın on beşinci günü başta padişah olmak üzere bütün saray erkanı ve devletin önde gelen kişilerince kendine özgü bir törenle burasını ziyaret ederlerdi. Bu ziyaretler Osmanlının devamı boyunca bir saray geleneği olarak sürüp gitmiştir.

Çin düşünürü Po Chü-i ‘nin şu sözü konumuzla ilgili sanılmasın ama benim sürekli kullandığım bir deyiştir;

“İleride karşılaşabileceği sıkıntıları önceden sezip hazırlıklı olan kişi akıllıdır.”



erdemyucel2002@hotmail.com
Yayın Tarihi : 10 Ekim 2005 Pazartesi 11:11:51
Güncelleme :10 Ekim 2005 Pazartesi 19:59:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Sevim Emre IP: 81.214.126.xxx Tarih : 12.10.2005 10:41:41
Eveet Sn:Erdem Yücel diğer yazılarınızda'da görüldüğü üzere herkesin merak ettıği suallerle ve zaman zaman geçmiş tarihlerden verdiğiniz örneklerle dolu Hırka-ı Şerif konusu mükemmel dile getirilmiş.Tebrikler.