22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Baykal, Ersoy Tartışması; Siyaset ve Magazin Karmaşası

Türkiye’nin gündemi her zaman değişiyor. Çoğu kez de ciddi sorunların yerini ipe sapa gelmez zırvalar alıyor. Günlerdir filanca şarkıcının eşi aldattı mı, aldatmadı mı tartışması sürüp gidiyor; ardından onun yerini parası bol eğitimi kuşkulu kişilerin yaz aşkları ortaya atılıyor. Bu arada bir futbol maçı kazanılmışsa günlerce onun yankıları sürüyor. İşte Türkiye’nin yazılı ve görsel basını böyle bir konuma geldi...

Son günlerin manşet haberi de Deniz Baykal ile Bülent Ersoy çekişmesi... Hangi gazeteyi elinize alsanız, hangi televizyon kanalını açsanız onlarla yatıp kalkıyorsunuz... Deniz Baykal, beğenseniz de, beğenmeseniz de Türk siyasetine yarım asırdır ismini yazdırmış bir siyasetçi... Diğeri de erkek olarak şarkı söylemeye başlamış, ardından l981’de Londra’da Opt.Peter Philip tarafından 3.5 saatlik bir ameliyat sonrası erkekliğe veda edip kadın olmuş... Ardından da sulh hukuk mahkemelerinde, Yargıtay’da bunun mücadelesini sürdürerek kadın olduğunu kanıtlamış, ve nüfus kağıdını kadın olarak almayı başarmış...

Alkışlanacak bir uğraş!

Öte yanda Deniz Baykal’ın CHP macerası inişli çıkışlı olmuş, koalisyonlara katılmış, siyaset alanında pek başarılı olduğu söylenemezse de, Türk siyasetinde kendine ayrı bir yer edinmiş siyasetçi...

Deniz Baykal siyasete üniversite yıllarında atılmış, Demokrat Parti’nin çöküşe geçtiği yıllarda Ankara’daki öğrenci olaylarında Menderes’in yakasına sarılıp, ondan hesap sorduğu söylentisi yaygınlaşmışsa da sonradan bu olayda payı olmadığını kendisi yalanlamış... Doğru yalan bilemeyiz, bu konuda Onu da suçlamak istemiyorum. Gençlikte her şey oluyor, ileriyi değil de size anlatılanlara inanıyorsunuz veya inanmak zorunda kalıyorsunuz. Her ne ise her ikisi de ayrı iki olay...

Şimdi soracaksınız birbiri ile ilgisi olmayan, olmaması gereken iki kişi neden karşı karşıya geldi? Biri siyasetçi, diğeri de ben sanatçıyım diye bas bas bağırsa da şarkıcı... Rastlantıya bakın ki, 12 Eylül askeri darbesinin siyaset ve sahne yasaklısı iki kişi 25 yıl sonra karşı karşıya gelip birbirilerini suçluyorlar. Sen yaptın ben yapmadım gibi...Hey gidi Türkiye nereden nereye geldi… Basın da bunlara çanak tutuyor.

Türkiye’de sanatçı ile şarkı söyleyen, onu yorumlayanların ayırımı bir türlü açıklık kazanamadı. Bir sanatçı furyası sürüp gidiyor. Bülent Ersoy olayı da bunun tipik bir örneğidir. Her ne kadar televizyonlarda ben sanatçıyım, uçan sivrisineğin vızıltısından nota çıkarırım dese de yine de şarkıları iyi yorumlayan bir şarkıcıdır.

Kuşkusuz olayı hepiniz biliyorsunuz, yinelemeye hiç gerek yok ama, birkaç cümle ile olayı özetlemek isterim:
Türkiye’nin uçurumun eşiğine geldiği günlerde Kenan Evren’in başında bulunduğu darbeden sonra erkeklikten kadınlığa dönen Bülent Ersoy zamanın yöneticilerince sahneden uzaklaştırılmıştı. Dönemin yöneticilerinden İstanbul valisi Nevzat Ayaz; Ersoy’un yasaklanması işi için biz emir vermedik derken, 7.Cumhurbaşkanı Kenan Evren ise, o zaman İstanbul valisi olan Nevzat Ayaz emir vermiş. Sonra bize intikal etti, ben de yetkisini kullanmış iyi yapmış demektedir. Kısacası o dönemin yöneticileri hiç biri ben yaptım demiyor, birbirinin üzerine atıyor.Gerçekte bu da yanlış bir tutum; yönetimden ayrılan kişiler kendilerine güvenmeli, ben yaptım, doğru olanı da buydu diyebilmeli. Bunun tersi de düşünülebilir; o günün koşulları bunu gerektiriyordu, ben yaptım ama yanılmışım diye sözünün arkasında durabilmeli. Bence bu bir kendine güven meselesidir.

1980-1981 yıllarında Deniz Baykal siyasetten, Bülent Ersoy’da sahnelerden yasaklanmış iki kişi. Bu yönden yazgıları bir noktada birleşiyor. Ersoy araya aracılar koyuyor ve Deniz Baykal ile görüşme olanağını buluyor. Sahne yasağının kaldırılmasını talep ediyor; ve bunun için de Baykal’ın kendisinden para istediğini söylüyor. Ancak karşı taraf yasağın kaldırılması konusunda Ersoy’a teminat veremeyince de iş ortada kalıyor. Aradan yıllar geçiyor bu olayın olup olmadığını bilmiyorum ama konu kapanıyor. Ersoy 25 yıla yakın bir süre sonra Bülent Ersoy bir televizyon programında yaşamını dile getirirken hayatının en acı yönü diye bu olayı dile getiriyor. Önce isim vermiyor, sonra da Baykal’ı suçluyor. Öte yanda Baykal, bu olayın olmadığını, Ersoy ile yüz yüze gelmediğini, telefonla bir kere iki dakikayı geçmeyecek şekilde beni aradı demek zorunda kalıyor. Bu arada Ersoy, konuştuğum kişi benden o günlere göre servet istedi derken; Baykal da kesinlikle böyle bir şey olmadı. Ben kendisine garanti vermek bir yana bunun olamayacağını söyledim diyor. Gerçekten o günlerde Baykal kızağa çekilmiş bir siyasetçi olması bir yana, hiçbir gücü de yok. Elinden gelse o siyaset arenasında kendini kurtaracak ama onu bile yapabilecek güçte değil.

İhtilal sonunda TBMM feshedilence bir çok milletvekilinin işsiz güçsüz kaldığı, geçimlerini aldıkları eğitime veya aileden kalan maddi güç ile sürdürdükleri bilinmektedir. Sırası gelmişken şimdiye kadar pek az birkaç kişinin bildiği bir gerçeği de dile getirmek isterim. Son dönem iktidarındaki yanlışları bir yana, Bülent Ecevit de parasız pulsuz kalmış siyasetçilerden birisi idi. Bülent Ecevit’in annesi Nazlı Ecevit, aileden kalmış mor renkli bir feraceyi Çelik Gülersoy’un başında bulunduğu Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’na yanılmıyorsam 50 Tl. ye satmıştı. Nazlı Ecevit de Moda’da bir buçuk odalı bir evde yaşıyordu. Bunlar yakın tarihimizin gizli kalmış olaylarıdır. Basından öğrendiğimiz kaderiyle de Baykal’ın İstanbul’a geldiği günlerde binecek arabası bile yoktu. O günün bazı siyasetçileri bu durumda idiler. O dönemin milletvekilleri bugün olduğu gibi milletvekilliğini kaybetseler bile ömür boyu milletvekili maaşı alamıyorlardı.

Yıllar sonra gündeme taşınan bir siyasetçi ile bir şarkıcıyı karşı karşıya getiren bu olayın iki yüzü var. Deniz Baykal yalan, Bülent Ersoy doğruyu söylüyor. Ya da Deniz Baykal doğruyu söylüyor, Bülent Ersoy ona iftira atıyor. Böylece olay sahnelerden siyaset arenasına kaydırılıyor .CHP içerisinde Baykal’a karşı olanlar mal bulmuş mağribi gibi bu olayın üzerine atılıyor ve bak gördünüz mü diyerek yıpratma siyasetine girişiyorlar. CHP böyle çirkin bir iddiayı sırtında taşıyamaz gibi laflar ediyorlar. Ardından da Baykal’dan açıklık getirmesini istiyorlar.

Kimse ne olduğunu bilmiyor. Ortada iftira mı, yanlış anlama mı, yoksa tıbbi bir sorun mu var; o da bilinmiyor. Doktorların, psikologların dediğine göre diğer cinsiyeti edinmek içgüdüsü kişilerin bilinçaltına kadar uzanıyormuş.
Bu arada iki yüzlülükte göz ardı edilmemelidir. Bu arada akla gelen bir diğer sorun da iftiradır. İftira bir kişinin üzerine atılmaya görsün, insanın eli kolu bağlanır, kendinizi temize çıkarmak için uğraşır, kanıtlayamazsanız da kahrolursununuz. Kısacası iki ucu pis bir değnek...

Deniz Baykal iyi bir siyasetçi mi değil mi bugün bunun tartışmasını yapacak durumda değiliz. CHP’yi yukarılara taşıyamadı ama, bugüne kadar da yolsuzluk yaptığı konusunda siyasetin çirkin arenası içerisinde üzerine hiçbir çamur atılmadı. Bugün keyifle yerlerine oturanların yarın başına neler geleceği ne gibi iftiraya uğrayacakları da hiç bilinmez...

Deniz Baykal doğruyu söylemiyor, toplumu yanıltıyorsa siyasetten elini ayağını kesmelidir.Yok eğer Bülent Ersoy yalan söylüyorsa o da her ne kadar sanatçıyım dese de sahnelere veda etmelidir.

Bunun da başka bir yolu yok...



erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 26 Ağustos 2005 Cuma 23:20:21
Güncelleme :30 Ağustos 2005 Salı 16:56:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?